Bumin Doğrusöz - Asgari geçim indiriminin sorunları (27.12.07) |
27 Aralık 2007 | |
Gelir Vergisi Kanunu'nun daha önce yürürlükten kaldırılmış bulunan 32. Maddesi, 5615 sayılı kanunla 1/01/2008 tarihinden geçerli olmak üzere yeniden düzenlenmiş ve "asgari geçim indirimi” müessesesi getirilmiştir. Gelir Vergisi'nde 5421 sayılı kanunla 1950 yılında kabul edilen ve yaklaşık 30 yıl uygulanan, ancak daha sonra bütçe olanakları gerekçesi ile kaldırılan bu müessese, böylece yeniden hukukumuza girmiştir. Asgari geçim indirimi; ücretin elde edildiği takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan büyük işçiler için uygulanan asgari ücretin yıllık brüt tutarının, mükellefin kendisi için yüzde 50'si, çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eşi için yüzde 10'u, çocukların her biri için ayrı ayrı olmak üzere; ilk iki çocuk için yüzde 7,5 diğer çocuklar için yüzde 5'i şeklinde hesaplanacak ve bulunan tutarın yüzde 15 oranıyla çarpılması sonucu bulunan tutarın, hesaplanan vergiden mahsup edilmesi suretiyle uygulanacaktır. Bu uygulamadan ücret geliri elde edenler ile geliri ücret olarak kabul edilenler yararlanabilecektir. Gelir Vergisi Kanunu 61. maddesinde bazı gelirleri ücret olarak kabul etmiştir. Bu maddeye göre geliri ücret kabul edilenler de örneğin bilirkişiler, spor hakemleri, sosyal güvenlik destek primi ödemek suretiyle çalışanlar, sermaye şirketlerinin yönetim kurullarında veya denetiminde görev alanlar (ister ücret alsınlar, ister huzur hakkı alsınlar), bu uygulamadan yararlanacaklardır. Bu uygulamadan yararlanacakların ücret geliri elde edenler ve geliri ücret olarak kabul edilenler ile sınırlı tutulması, eşitlik ilkesine ve müessesenin varlık sebebine aykırıdır. Bu müessesenin amacı geliri vergilendirirken olabildiğince kişiselleştirmek olduğundan, bütün Gelir Vergisi mükelleflerinin, hiç olmazsa emeği ile çalışan ticari zirai kazanç sahipleri ile serbest meslek erbabının da kapsama alınması gerekirdi. Bu uygulama ile ilgili ayrıntılar ve Maliye Bakanlığı açıklamaları 4.12.2007 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 265 no’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği'nde yer almıştır.
Aralıkta peşin ödenen ücretler Asgari geçim indirimi uygulaması, 2008 yılından itibaren elde edilecek ücret gelirlerine uygulanmak üzere, 01/01/2008 tarihinden itibaren yürürlüğe girecektir. Burada ilk karşılaşılan sorun, peşin ödenen ücretlerde karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda anılan genel tebliğde, “Peşin olarak ödenen ücretler, asgari geçim indirimi uygulaması yönünden, nakden veya hesaben ödemenin yapıldığı dönemin geliri sayılacaktır” açıklaması yer almıştır. Bu açıklama, ücret gelirinin elde edilme anı açısından yanlışsa da konumuz açısından doğrudur. Çünkü bu ifade ücret ödeyenin stopaj yükümlülüğü açısındandır ve asgari geçim indirimi uygulaması stopaj sırasında uygulanacağından doğrudur. Ancak ücretli açısından, ücret gelirinin elde edilme tarihi, yani vergiyi doğuran olay, fiilen (nakden) tahsil tarihidir. Hesaben tahsil, ücret geliri için elde etme tarihi değildir. Bu nedenle ifade, ücretli açısından yanlıştır. Örnekle açıklayacak olursak, Ocak 2008 döneminin ücreti peşin olarak aralık ayında ödeniyorsa, ocak ayı için asgari geçim indirimi uygulaması yapılmayacaktır. Bu hususu özellikle memurları ilgilendirmektedir. Örneğin 15 Aralık 15 Ocak ücretini 15 Aralık tarihinde peşin olarak alan memurlar, kanunun 32. maddesi 15 Aralık 2007 tarihinde yürürlükte olmadığından 1-15 Ocak’a tekabül eden ücret gelirleri için bu uygulamadan yararlanamayacaklar, onlar için ilk uygulama 15 Ocak’ta ödenecek olan 15 Ocak-15 Şubat maaşlarında yapılacaktır. Ücretini her ayın başında, bir başka deyişle ocak ücretini peşin olarak 1 Ocak’ta alanlar ise uygulamadan yararlanacaktır.
Ücretliye ödeme koşulu Maliye Bakanlığı anılan genel tebliğinde, muhtasar beyanname üzerinde asgari geçim indirimi tutarının mahsup edilebilmesini, söz konusu tutarın mutlak suretle ücretlilere ödenmiş olması koşuluna bağlamıştır. Buna göre işverenler tarafından hizmet erbabının ücret gelirlerinden kesilen Gelir Vergisi'nden mahsup edilen asgari geçim indirimi tutarının, o ayki ücretiyle birlikte ücretliye nakden ödenmesi gerekmektedir. Bakanlık, ücretlilere nakden ödenmeyen asgari geçim indiriminin, işverenler tarafından haksız yere yapılan bir mahsup işlemi niteliği taşıyacağını açıklamıştır. Bu tutarın haksız mahsup kabul edilmesinin sonucu ise bu tutarın vergi ziyaı cezalı olarak ikmalen tarhiyata konu edileceğidir. Bakanlığın genel tebliğde getirdiği bu koşul yorumun, yasal dayanağı yoktur. Maliye Bakanlığı bu açıklaması ile ücretliyi korumak istemiştir. Ancak bu görev, Maliye Bakanlığı'na değil, Çalışma Bakanlığı'na aittir. Ücretin ödenip ödenmemesinin, eksik ödenmesinin, ücretliyle brüt ücret anlaşması yapıldığı halde indirimin ücretliye aktarılmamasının müeyyideleri İş Kanunu'ndadır ve genelde işçiye haklı sebeple fesih olanağı ve işçiye bazı tazminatları alma hakkı verir. İşveren bu ödemeyi veya hatta bazen ücretin tamamını ödemeyi, zor durum dolayısıyla da geciktirebilir. İşçi bunu anlayışla da karşılayarak bir süre için katlanabilir. Bu açıdan bakıldığında, işverene hemen vergi hukuku yaptırımlarının uygulanmasının hiçbir anlamı ve gereği de yoktur. Bakanlığın bu yorumu, özellikle hizmet akdinde ücretin “net” tutar üzerinden kararlaştırıldığı haller açısından önem taşımaktadır. Bakanlık bu konuda, “Net ücret üzerinden anlaşmak suretiyle çalışanlar da asgari geçim indiriminden yararlanacak olup, hesaplanan vergiden mahsup edilen asgari geçim indirimi tutarları net ücretleri ile birlikte ücretliye ödenecektir” açıklamasını yapmıştır. Bu açıklama da hem yasal dayanaktan yoksun hem de borçlar hukukunun sözleşme serbestisi ilkesine aykırıdır. Net ücret anlaşmalarında işverenin borcu net ücreti ödemektir. İşçinin ücret talep hakkı da bu "net" miktar ile sınırlıdır. Bu net tutarın brütleştirilmesi ve bulunacak brüt tutar üzerinden vergi ve diğer mali yükümlülüklerin karşılanması yükümlülüğü, işverene aittir. Nasıl ki “net tutara dayalı hizmet akdi” yapıldıktan sonra mali yükümlülüklerin oranlarında meydana gelecek artış veya azalışlar ücretliyi ilgilendirmiyor, sadece işverenin yükünü etkiliyorsa, asgari geçim indirimi tutarının ücretlinin vergisinden mahsubu da sadece işverenin üstlenmek durumunda olduğu mali yükleri ilgilendirmek durumundadır. Yasaların yazmadığı, yoruma dayalı kurallarla özel hukuk ilişkilerine müdahale edilmesi, vergi mevzuatı yoluyla diğer hukuk dalarına ait ilişkilerin yönlendirilmesi mümkün değildir.
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=86800&YZR_KOD=156 |