Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Alacak Miktarının Üzerindeki Hacizler: Çifte/Çoklu Haciz Uygulamaları PDF Yazdır e-Posta
05 Haziran 2011

Image

Haciz, süresinde ödenmeyen bir alacağın, borçlunun mal, hak veya alacakları paraya çevrilmek suretiyle tahsil edilmesi amacıyla, alacaklı idare veya alacaklı adına hareket edenler tarafından, borçlunun borca yeterli miktardaki mal, hak veya alacakları üzerindeki tasarruf yetkisinin sonlandırılmasıdır.

I- GİRİŞ

Bu tanım, çok kişi tarafından bilinen, haciz uygulamasının bazı unsurları bir araya getirilerek yapılabilecek bir tanımdır. Ancak, okuyucuların “Haczi biliyoruz da ‘çifte/çoklu’ haciz de ne oluyor?” dediğini duyar gibiyim.

Son yıllarda, kriz ortamlarının da etkisiyle kamu alacaklarını süresinde ödeme eğiliminde düşüş yaşanmaktadır. Bu nedenle vergi ve sosyal güvenlik primleri başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının süresinde ödenmeyen alacakları, tahsilatın hızlandırılması veya alacakların yeniden yapılandırılması şeklinde, uygun/cazip koşullar oluşturularak tahsil edilmeye çalışılmakta, yapılan yapılandırmalar bir süre sonra yenilenebilmektedir. Yaşanan bu sürecin borç miktarı ve borçlu sayısını artırması kaçınılmazdır.

Öte yandan, gönüllü uyumdaki bu düşüş karşısında, yapılan yasal düzenlemeler ve gelişen otomasyon uygulamaları sayesinde, alacaklı kamu idarelerinin cebri takibat konusunda ellerinin güçlendirildiğini de görüyoruz. Bu konuda yapılan çalışmalar sonucunda gelinen önemli bir aşama “e-Haciz” uygulamalarıdır.

Borçluların mal, hak veya alacaklarına erişimde sağlanan kolaylık tahsil dairelerini haciz uygulamaları konusunda ölçüsüz bir yaklaşıma da götürebilmektedir. Alacak miktarının üzerinde haciz uygulamaları yapılmakta; hatta aynı borç için farklı vergi daireleri tarafından birden fazla haciz konulması gibi (garip) uygulamalara rastlanmaktadır.

Kamu kurum ve kuruluşlarına ait oldukça kapsamlı alacak yapılandırmasının üç yıllık bir süre için yapılmasının ardından, bu tür haciz uygulamaları, önümüzdeki günlerde, mal varlığına yönelik tasarruflarda bulunmak isteyecek borçluları zor duruma sokacaktır. Şüphesiz bu durum, yoğun yakınmalara ve idare/vatandaş ilişkilerinde olumsuz yansımalara yol açacaktır.

Bu nedenle, ilgili idarelerce, alacak miktarının üzerindeki haciz uygulamalarına son verilmesi; yeniden yapılandırılan alacaklara ilişkin haciz uygulamalarının gözden geçirilmesi; tespit edilecek daha önce konulan alacak miktarının üzerindeki hacizler kaldırılması ve muhtemel mağduriyetlerin önlenmesi gerekir.

II- SÜRESİNDE ÖDENMEYEN KAMU ALACAKLARININ CEBREN TAHSİLİ VE BORÇLU HAKLARI

Bilindiği üzere, genel olarak, devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harçlar, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı ve faizi gibi fer’i amme alacakları 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun(1) hükümlerine göre takip ve tahsil olunmaktadırlar.

Diğer taraftan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun(2) “Primlerin Ödenmesi” başlıklı 88. maddesine göre, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nın süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde de (51, 102 ve 106. maddeleri hariç olmak üzere) 6183 Kanun hükümleri uygulanmaktadır.

6183 sayılı Kanun’un daha başka uygulama alanları olmakla birlikte kapsama dikkat çekmek bakımından bu iki grup alacağı belirtmek sanırım yeterlidir.

Kamu alacaklarının sürelerinde ödenmesi, kamu harcamalarının sağlam finansman kaynaklarına dayandırılması ve bütçe hedeflerine ulaşılabilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.

Bu nedenle, kamu alacaklarının tahsilinden sorumlu idareler, cebri takibata ilişkin kanun hükümlerini titizlikle uygulamak suretiyle süresinde ödenmeyen kamu alacaklarını takip ve tahsil ederek bir an önce Hazine’ye intikali için çaba sarf etmektedirler. Cebri takibata ilişkin kanun hükümleri tahsil dairelerine bu konuda önemli yetkiler vermektedir. Bu düzenlemelerde alacaklı tahsil dairelerine tanınan yetkiler yanı sıra borçlu haklarının da ihmal edilmediği görülür.

A- BAZI CEBREN TAHSİL HÜKÜMLERİ VE YURT ÇAPINDA MAL VARLIĞI ARAŞTIRMASI

1- Cebren Tahsile İlişkin Genel Hükümler

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un İkinci Kısmının Birinci Bölümünde (54-76. maddelerde) düzenlenmiştir.

Cebren tahsile ödeme emri tebliği ile başlanır. 55. maddeye göre, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumu bir “ödeme emri” ile tebliğ olunur.

“Ödeme emrinde borcun asıl ve ferilerinin mahiyet ve miktarları, nereye ödeneceği, müddetinde ödemediği veya mal bildiriminde bulunmadığı takdirde borcun cebren tahsil ve borçlunun mal bildiriminde bulununcaya kadar üç ayı geçmemek üzere hapis ile tazyik olunacağı, gerçeğe aykırı bildirimde bulunduğu takdirde hapis ile cezalandırılacağı kayıtlı bulunur”.

Haciz hükümlerinin düzenlendiği 62. maddeye göre de borçlunun, mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tespit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarı tahsil dairesince haczolunur. Bu maddede yer alan bir başka hüküm ise tahsil dairesinin alacaklı amme idaresi ile borçlunun menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükellef olduğu şeklindedir.

Kanun’un 73. maddesinde ise borçlunun, alacaklı amme idaresinin muvafakatini almaksızın hacizli mallarda tasarrufta bulunamayacağı, haczi koyan tahsil dairesinin buna aykırı hareketin cezayi mucip olduğunu borçluya ihtar edeceği hüküm altına alınmıştır.

Bu konuda, Seri: A ve 1 Sıra No.lu Tahsilat Genel Tebliği’nin(3) “Haciz” bölümünde de yukarıda yer verilen 62. madde hükmüne atıf yapılarak, amme alacağını tahsil etmek amacıyla tatbik edilecek hacizlerde, alacak tutarından daha fazla değerde haciz yapılmaması ve borçlunun haczi kabil mal varlığının haczinde daha kolay paraya çevrilme olasılığı bulunan malların haczine öncelik verilmesi gerektiği; alacak tutarından fazla değerde yapılan hacizlerin ise tabii olarak kaldırılacağı düzenlenmiştir.

2- Yurt Çapında Mal Varlığı Araştırması İle İlgili Düzenlemeler

62. madde hükmüne göre, Ödeme Emri Tebliği’ne rağmen amme alacağının ödenmemesi halinde, borçlunun, mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tespit edilecek olan malları haczedilebilecektir.

6183 sayılı Kanun’un 60. maddesinde, ödeme emri tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde borcunu ödemediği gibi mal bildiriminde de bulunmayan borçlular için mal bildiriminde bulununcaya kadar bir defaya mahsus olmak üzere ve üç ayı geçmemek üzere hapis cezası öngörülmüştür. Bu durumdaki borçlular hakkında bir taraftan hapis cezasına yönelik işlem yapılmakla beraber diğer taraftan da tahsil dairesince mal varlığı araştırması yapılması gerekir.

62. maddenin verdiği yetkiye istinaden, Maliye Bakanlığı’nca yapılacak mal varlığı araştırmaları ile ilgili bazı usul ve esaslar belirlenmiştir. Seri: A ve 1 Sıra No.lu Tahsilat Genel Tebliği’nde yer verilen bu usul ve esasların bazıları;

a- Devlete ait olup Bakanlığımıza ya da Gümrük Müsteşarlığı’na bağlı tahsil dairelerince takip ve tahsil edilen fer’ileri ile birlikte toplam tutarı 5.000 lira ve üzerindeki amme alacakları için yurt çapında mal varlığı araştırması yapılması,

b- Mal varlığı araştırmalarının, alacaklı tahsil dairelerince bulundukları illerde doğrudan (veya bu konuda görevlendirilmiş dairelerce), diğer illerde ise aynı nev’iden tahsil daireleri aracılığı ile yapılması,

c- Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı trafik birimlerinin birbirleri ile bilgisayar ağ bağlantısı bulunduğundan, amme borçlusunun, Karayolları Trafik Kanunu’na göre trafik şube veya bürolarına kayıtlı taşıtlarının haczi için alacaklı tahsil dairesinin bulunduğu yerdeki şube veya bürodan araştırma yapılmasının yeterli olacağı,

d- Haciz bildirisi düzenlenmek suretiyle haczedilecek mallara (bankalar nezdindeki hak ve alacaklar, tapu, trafik siciline kayıtlı mallar vb.) ilişkin araştırmaların, en fazla 50 amme borçlusunun borçlarını içerecek listeler şeklinde düzenlenmiş haciz bildirilerinin tebliği suretiyle yapılması

şeklindedir.

B- HACİZ UYGULAMALARINDA BAZI TEMEL BORÇLU HAKLARI

Yukarıda yer verilen hükümlerden de anlaşılacağı üzere, cebri tahsilata ilişkin düzenlemelerde tahsil dairesine tanınan önemli yetkiler yanı sıra borçlu haklarını korumaya yönelik hükümler de mevcuttur.

Borçlunun menkul malları, gayrimenkulleri, alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarın haczolun-ması; tahsil dairesinin alacaklı amme idaresi ile borçlunun menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükellef olduğu, bu konudaki önemli düzenlemelerdir.

Bu hükümlere göre, tahsil daireleri, satış koşulları ve hacizli malların muhtemel satış bedellerini de dikkate alarak, takip konusu alacağa yeter miktarda haciz uygulamalı; alacak miktarının üzerinde hacizlerle borçlunun mal, alacak ve hakları üzerindeki tasarruf hakları sınırlandırılmamalıdır.

Anılan Tebliğle bu hükümlere açıklık getirildiği gibi alacak tutarından fazla değerde yapılan hacizlerin ise kaldırılacağı hususu özellikle belirtilmiştir.

C- ALACAK MİKTARININ ÜZERİNDEKİ HACİZLER: AYNI ALACAK İÇİN ÇİFTE/ÇOKLU HACİZ UYGULAMALARI

Tahsil dairelerince haciz uygulaması, öncelikle, borçlu tarafından bildirilen, bildirimde bulunulmamışsa borçlunun işyerinde veya tarh dosyasından tespit edilen mallarına haciz konulması şeklinde olmaktadır. İşyerinde yeterli mal bulunamaması ve/veya tarh dosyasından bir tespit yapılamaması durumunda, genelde tahsil dairesi ve borçlunun faaliyetinin bulunduğu il veya ilçede borçlu adına kayıtlı gayrimenkul ve taşıt aracı olup olmadığı araştırıldıktan sonra tespit olunan mallara haciz konulmaktadır.

Alınan haciz kararları alacağın aslı ve ödenmediği süreler için hesaplanan gecikme zammı gibi fer’ilerini de kapsamaktadır. Bununla birlikte, yıllara yayılan uzun borçluluk süreçlerinde, gecikme zammındaki artış veya ödenmemiş yeni borçlar nedeniyle haciz işlemleri zaman zaman yenilenebilmektedir.

Diğer taraftan, yapılan takip çalışmaları sırasında 5.000 TL’nin üzerindeki borç tutarları için borçlular hakkında yurt çapında mal araştırması da istenebilmektedir. Bu durumda, tapu idaresinin bölgeler itibariyle teşkilatlanmasının da bir sonucu olarak, alacaklı tahsil dairesinin bulunduğu yerdeki ve daha önce haciz konulan taşınmaza aynı bölge içerisinde mal varlığı araştırması yapan bir başka vergi dairesi tarafından aynı borç için tekrar haciz konulması gibi (garip) uygulamalar ortaya çıkabilmektedir.

Borçluluk sürecinin uzunluğuna göre bu işlemlerin birden fazla yinelenmesi de söz konusu olabilmektedir. Bu şekilde, tahsil dairelerince, taşınmaz veya taşıt araçları başta olmak üzere, belirli aralıklarla borçlunun mal varlığına hacizler konulmak suretiyle borç miktarının üzerinde haciz uygulamaları yapılabilmektedir.    

III- DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Haciz işleminin ilk sonucu, borçlunun, alacaklının izni olmaksızın hacizli mallarda tasarrufta bulunamamasıdır. Gayrimenkul haczi, bunların hasılat ve menfaatlerini de kapsayacaktır. Amaç, hacze konu alacağın tahsili olduğuna göre, işlem, elbette malın satılarak paraya çevrilmesi ile son bulmalıdır.

Bu tür önemli sonuçları olan haciz uygulamalarının borçlu hak ve menfaatleri de dikkate alınarak yapılması gerekir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 62. maddesinin bu konudaki hükümleri açıktır:  Borçlunun amme alacağına yetecek miktarda malı hacz olunmalıdır. Ancak, uygulamada borçlunun mal varlığına alacak miktarının üzerinde hacizler konulmakta; yurt çapında istenilen mal varlığı araştırmaları sonucunda farklı vergi dairelerince, aynı alacak için daha önce haciz konulan taşınmaz üzerine birden fazla haciz de konulabilmektedir.

Belirtilen Kanun hükümleri karşısında bu uygulamalar idarenin keyfi işlemi niteliğindedir. Bu işlemlerin dava konusu yapılması halinde yargı mercilerince borçlu lehine kararlar verileceği emsallerinden bellidir(4). Esasen, bu uygulamaların borçlunun ilgili tahsil dairesine itirazı ve şikayet yoluyla müracaatı üzerine düzeltilmesi de gerekir.

Ne var ki birçok borçlu bu uygulamalardan mal varlığı ile ilgili herhangi bir tasarrufta bulunma aşamasında haberdar olmaktadır. Bu aşamada yargı yoluna gidilmesi yerine işlemlerin idare tarafından düzeltilmesi beklenmekte; düzeltme işlemi de zaman alıcı olmaktadır. Özellikle başka vergi daireleri tarafından konulan hacizlerin kaldırılması iller arasında vergi dairesi başkanlıkları ve vergi daireleri ile tapu sicil müdürlükleri arasında yazışma trafiği nedeniyle günlerce sürebilmektedir. Bu süreç ise borçlunun, yatırım, kredi temini, malın ticari amaçla veya acil sağlık harcamaları gereği elden çıkarılmak istenmesi gibi genelde “dar zamanlarda” ve tarafların işlem üzerinde uzlaştıkları safhalarda yaşanmakta ve borçlunun iller/kurumlar arası yazışmaları bizzat takibini gerektirmektedir.

Bu tür mağduriyetlerin önlenmesi bakımından haciz işlemlerinde tahsil dairelerince borçlu haklarına özen gösterilmesi gerekir. 6111 sayılı Kanunla(5) getirilen, kamu kurum ve kuruluşlarına ait üç yıla yayılan kapsamlı alacak yapılandırmasından sonra önümüzdeki dönemde önemli sayıda borçlunun bu gibi durumlarla karşılaşması beklenir. Bu nedenle, ilgili tahsil dairelerince yeniden yapılandırılan alacaklara ilişkin haciz uygulamalarının gözden geçirilerek alacak miktarının üzerindeki hacizlerin kaldırılması ve muhtemel mağduriyetlerin önlenmesi gerekir.

Bu yanlış uygulamaların bir nedeni, tahsil dairelerince hacz olunan malların değer takdiri işlemleri ile haciz işlemlerini müteakip satış işlemlerinde etkinlik sağlanamamasıdır. Uzun borçluluk sürecinde özellikle taşınmaz hacizleri ile yetinilmektedir. Bu durum dikkate alınarak değer takdiri ve satış işlemlerinde idarenin etkinliğini artırıcı düzenlemeler yapılmasında fayda vardır. Bu konuda sağlanacak etkinliğin, amme alacaklarının süresinde ödenmesi ve gönüllü uyuma olumlu katkısı yüksek olacaktır.

Nadir ÖZTÜRK*

Yaklaşım

 

*     Maliye Başmüfettişi

(●)  Bu makaledeki görüşler yazarına ait olup çalıştığı Kurum’u bağlamaz, yazarın çalıştığı Kurum veya göreviyle ilişki kurulmak suretiyle kullanılamaz.

(1)  28.07.1953 tarih ve 8469 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

(2)  16.06.2006 tarih ve 26200 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

(3)  30.06.2007 tarih ve 26568 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

(4)  Örnek Yargı Kararı: Dn. 3. D.’nin, 28.06.2000 tarih ve E.1999/2680, K.2000/2544 sayılı Kararı.

(5)   25.02.2011 tarih ve 27857 (1. mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.