Bu yazı başlığı tam iki yıl öncesinden.
2009 yılının Mayıs ayında, yine bu köşede yayınlanan yazımızın başlığı da böyleydi. O yazımızda, kargo taşıyan araçların Maliye yol denetim ekiplerinin vazgeçilmezleri olduklarını ve bu araçların çevrilerek, taşınan mallara ilişkin sevk irsaliyesi bulunmadığı gerekçesiyle bu malların sahibi firmalara ceza kesildiğinden bahsetmiştik. Oysa bu gerekçeyle kesilen cezaların tamamı haksızdı. Bir kere, kargo şirketlerinin ticari malları irsaliye olmadan kabul etmeleri de mümkün değil. Karayolları Taşımacılık Yönetmeliği uluslararası taşınan mallar dışında sevk irsaliyesi olmadan mal taşınmasına izin vermiyor. Eğer irsaliye bulunamıyorsa bu malı taşınan firmanın değil kargo şirketinin kusuru. İkincisi ve daha önemlisi ise yapılan bir usul hatasıyla ilgili. Gerek yol denetimlerinde, gerekse ambar denetimlerinde, kamyon şoförlerinin ya da ambar görevlilerinin imzasıyla tutulan tutanaklarla ceza kesmek mümkün değil! Vergi Usul Kanunumuz kesilecek cezalara dayanak teşkil eden tutanakların ancak cezaya muhatap olan kişilere ( ya da yetkililerine) imzalatılması halinde geçerli olacağını hükme bağlıyor. Yol denetimi gibi, ambar denetimi gibi, mükellefin kendisinin bulunmadığı durumlarda ise bu tutanağın polis, jandarma, muhtar ya da ihtiyar heyeti gibi mülki birimlere imzalatılma zorunluluğu bulunuyor. Aksi halde düzenlenen bu tutanak ve bu tutanağa bağlı olarak kesilen cezalar hukuka aykırı oluyor. İşte bu hukuka aykırılık, en üst yargı oranı kararı ile de tescil edildi. 9 Haziran 2011 Tarihli Resmi Gazete yayınlanan Danıştay Üçüncü Dairesinin 2011/566 no.lu kararında, müşterisine kargo şirketi aracılığıyla sevk ettiği bir kısım emtia için sevk irsaliyesini araçta bulundurmaması nedeniyle ceza iptal edildi. Gerekçe de aynı bizim belirttiğimiz gibi: Cezanın davacı şirketin yetkili adamı olarak kabul edilmesi mümkün bulunmayan kargo şirketi elemanınca imzalanan tutanağa dayandırıldığı, usulüne uygun olmayan bu tutanağın davacıyı bağlamayacağı, bu nedenle söz konusu tutanağa dayanılarak kesilen cezanın hukuka uygun olmadığı. Danıştay dosyanın detaylarıyla ilgilenmemiş bile cezayı usulden bozmuş. Aslında olayın gelişiminde başka haksızlıklar da var. Kararı okuyunca görüyorsunuz ki, aslında yoklama memuru kendisine gösterilen evraklardan irsaliyenin düzenlendiğini de görüyor. Kısa bir araştırma yapsa, ne mükellefi mağdur edecek, ne de bu süreçte Vergi Mahkemesinin, Bölge İdare Mahkemesinin, Danıştayın hatta kendi idaresinin zamanını alacak. Üstelik bu dava kaybedildiği için devlet yargılama masrafını mükellefe ödeyecek. Yani Devlet te zarara uğratılıyor. Ama bu örnek tek örnek değil tabi ki. Bu gibi durumlarda derdini Marko Paşa’ya anlatmak zorunda kalınmak yerine, bu kadar aymazca işlem yapan memura ceza uygulansa bu zaman kayıpları, mağduriyetler ortadan anında kalkar. Atilla Dölarslan Gözlem Gazetesi |