Son günlerde muhasebe mesleğine yön veren tüm kişi ve kurumlardan aynı sözcükleri duyuyorsunuz. 2011 ve 2012 bizim için eğitim seferberliği halinde geçecek yıllar olacak.
Maliye Bakanlığından, Sanayi Bakanlığına, Türmob’dan YMM ve SMMM Odalarına, Muhasebe bilimi ile uğraşan üniversite bölüm başkanlarından hocalarına her kes bir telaş bir hazırlık içerisinde, ağızlardan çıkan ilk ve son söz Eğitim Seferberliği. Durum böyle olunca da sorular başlıyor; Hangi Konuda Eğitim Almalıyız, Nasıl bir eğitim almalıyız, kimden eğitim almalıyız, hocalardan mı almalıyız, uygulamacılardan mı almalıyız, kursamı gitmeliyiz, yüksek lisansmı yapmalıyız, kitap mı almalıyız, cd mi almalıyız. Vb vb, Daha birçok soru ve en nihayetindeki soru da; komik, komik olduğu kadar da trajik “Bunların tableti var mı?” Son günlerde katıldığımız panellerde toplantılarda ziyaretlerde sorular hep aynı yerden gelmeye başlayınca madem öyle sohbetlerimizi bir toparlayalım ve bir yazı ile paylaşalım istedik. Hangi Konularda Eğitim Almalıyız? Muhasebe mesleği gerek alt dalları, gerek dinamik yapısı gerekse de kapsamı ile kendini geliştirmek isteyenler için derya deniz. Maliyet Muhasebesinden, Bütçeye, İnşaat muhasebesinden, İhracat Muhasebesine, Personel işlemlerinden, finansman modellerine, temel muhasebe eğitiminden, vergisel eğitimlere vs vs yüzlerce konu ve dal sayabiliriz. Ama derdimiz 2011 ve 2012 ile ilgili özel bir durum olduğunda karşımıza iki adet konu çıkıyor; 1) Türkiye Finansal Raporlama Standartlarının Uygulanması 2) Bağımsız Denetim İşlemlerinin Uygulanması 2013 yılında bu ülkedeki tüm muhasebe paydaşlarının (Akademisyen, SMMM, YMM, Bağımlı, Bağımsız, Hoca, Öğrenci) hayatlarında bu iki konudan başla bir konu olmayacağını düşünürsek seferberliği hak etse hak etse bu iki konu hak eder. Eğitimi Hangi Kurumdan Almalıyız? Bu değerlendirmeyi konu konu yapar isek Bağımsız Denetim ile ilgili olarak Üniversitelerde açılan birkaç yüksek lisans programı, belli başlı SMMM Odalarının organizasyonunda açılan birkaç kurs programı dışında henüz bir eğitim seferberliğinden bahsetmek mümkün değil. TFRS’lere gelir isek; Geçenlerde Kobi TFRS’lerle ilgili bir seminer sonrası Üniversite 2. Sınıfta olan bir öğrenci gurubu ile sohbet ettik. Soruları çok netti. “2013’te yani biz mezun olduğumuzda TFRS’ler kullanılacak e öyleyse biz niye okulda bunları öğrenmiyoruz” Ne kadar çarpıcı bir soru değil mi insanın boğazı düğümleniyor cevap veremiyor. Ama ne yazık ki durum bu bir elin parmakları kadar devlet üniversitesi, iki elin parmakları kadar vakıf üniversitesini yani toplamda 10-15 üniversiteyi kenara koyarsanız ne acıdır ki diğer üniversitelerimizde dahi henüz TFRS’den bahseden yok.Üniversiteler böyleyken Muhasebe Mesleğinin adeta atölyesi olan Ticaret Liselerinde durum farklımı hayır, oralarda da henüz TFRS’lerden bahseden yok. Pekiyi durum buyken biz meslek mensupları bu eğitimleri hangi kurumdan almalıyız. Burada şirket veya kurum ismi saymayı tercih etmiyorum. O yüzden bu işi gruplayarak yapmak istiyorum. 1) Üniversiteler (Yüksek Lisans Programı veya Kurs Olarak) 2) Denetim Şirketleri (Ulusal ve Yerel) 3) Meslek Odaları (SMMM ve YMM) 4) Münferit Kurs ve Eğitim Şirketleri Bu dört grubunun hangisi diye yola çıkar isek hepsinin kendisine göre iyi ve kötü yanları var. Üniversitelerdeki değerli hocalarımız TFRS’leri oldukça özümsemiş bir şekilde eğitim vermelerine ve karşılarındaki katılımcılarına müthiş aktarım yapabilmelerine rağmen zaman zaman uygulamadan uzak kalabiliyorlar. Çünkü Türkiye şahsına münhasır bir ticari hayatı olan bir ülke ve bu sebeple daha çok uygulandığı diğer ülkelerdeki gelişmelere göre şekillendirilen akademik öğreti Türkiye gerçeklerinden uzaklaşabiliyor. İş denetim şirketlerine gelince onlarda da bu sefer tam tersi durum ortaya çıkıyor. Uygulamada çok iyi olan yaklaşık 5 senedir. SPK şirketlerinde başarılı projelere imza atan denetim şirketleri bu sefer olay ve standartlara kendi bakış açıları ile yaklaştıklarından tamamen ilke bazlı bir set olan TFRS lerle ilgili objektif bir sunum ortaya koyamayabiliyorlar. Ve her denetim şirketi personelinin de iyi bir öğretici olması mümkün olmuyor. Bilmek ile öğretmek arasındaki farkın değerlendirilmesi gerekiyor. Meslek Odaları ve Münferit Kurs ve Eğitim şirketlerine geldiğimizde henüz konuların daha çok yeni olması sebebiyle bu iki grubun yetişmiş eğitim elemanı ne yazık ki yok bu yüzden meslek odaları ve kurs ve eğitim şirketleri daha çok ilk iki gruptan besleniyor yani ya üniversiteden ya da denetim şirketlerinden hoca getiriyorlar artık burada kurumun yeterliliğinden çok hocanın yeterliliğinin değerlendirilmesi gerekiyor. İdeali ne derseniz, ideali eğer bütçeniz izin veriyorsa bir akademik öğreti ve bir uygulamacı eğitimi almakta fayda var. Hangi uygulamacıdan veya hangi hocadan sorusu ise bu eğitimlere daha önce katılmış insanlara sorulması gereken bir soru. Bütçeniz imkan vermiyorsa da bu bilgiler ışığında değerlendirmenizi yapıp karar vermelisiniz. Eğitime Gittiğimde Her Şey Hal Olacak mı? Eğitimlere katılan kişilerdeki en büyük yanılgı eğitime gidip geldiğinde her şeyin hal olabileceğini düşünmeleri. Şu bir gerçek ki ülkedeki muhasebe düzeni baştan başa değişiyor. KOBİ TFRS’lerden yola çıkar isek her biri 25-30 saatlik eğitimlere konu olabilecek 35 ayrı bölümden bahsediyoruz. Ve bütün bu 35 bölüm toplam 20-25 saatte aktarılmaya çalışılıyor. Varsayalım imkanlarımızı zorladık her bölüm için 20 saat toplamda 700 saat eğitim organize ettik ve gittik o zaman hal olacak mı gene hayır? Çünkü bu işin sadece eğitimle öğrenilmesi bir kere tabir yerindeyse eşyanın tabiatına aykırı. O zaman nasıl bir yol izleyeceğiz. Bizim genelde katılımcılara önerdiğimiz yol şu şekilde; 1) Bu konuda yeterli düzeyde hazırlanmış bir eğitime gidip standartların genel hatlarını, prensiplerini, çalışma sistematiğini, temel olarak mevcut düzenimizden farklarını öğrenin tabir yerindeyse bir bakış açısı kazanın. 2) www.kap.gov.tr adresinden işlem gören şirketlerin rapor setlerini indirin. Bu setleri oturun satır satır okuyun eğitimlerde aldığınız notlarla, örneklerle karşılaştırın. 3) Eğer ilk aşamada aldığınız eğitim uygulama ağırlıklı değilse ve bütçeniz uygunsa uygulama ağırlıklı yeni bir eğitime gidin. Burada işlem gören şirketlerin raporlarını okurken takıldığınız yerleri zorlayın. Uygulama ile standardı örtüştüremediğiniz durumları zorlayın. Sorun, konuşun, fikir alın, paylaşın. 4) Bağımlıysanız kendi şirketinizin, bağımsızsanız muhasebesi en düzgün mükellefinizin geçmiş yıl mizanını alın. Bir excel dosyası açın kafasını gözünü yara yara mizanınızı TFRS’ye göre hazırlanmış mali tabloya çevirin. Pes etmeyin, sıkılmayın, kaytarmayın. Uygulayamadığınız ilkeler, standartlar, konular, tahminler olacaktır. Onlara takılmayın. Yapabildiklerinizi layıkı ile yapın. 5) Excelinizi alın, bu işi bildiğine inandığınız güvendiğiniz, size bu işte yardımcı olacağına inandığınız bir uzmanın yakasına yapışın. Zaten eğer bağımlıysanız şirketinizin önümüzdeki süreçte bir bağımsız denetçisi olacak olması muhtemel kişi ile bunu yapabilirsiniz. Bağımsızsanız da bu işi yaparken yanının da bulduracağınız uzman arkadaşınız ile veya hocalarla bu işi yapabilirsiniz. Bu süreci başarı ile geçerseniz yani tabir yerindeyse denize olmasa da havuza kendinizi atarak yüzmeyi öğrenirseniz müsabakalara 1-0 önde başlarsınız. Sonsöz Mesleğimiz çok önemli virajlara doğru hızla yol alıyor. Bu virajlardan hızlı ve hasarsız geçebilmek için şimdiden bakımlarımızı yaptırmalı lastiklerimizi yenilemeli sürüş tekniklerimizi geliştirmeliyiz. Virajları geçtik mi? Gerisi Konya Ovası. Geçemedik mi ?? Özkan Cengiz SMMM-Bağımsız Denetçi Muhasebe ve Vergi |