Kur Farkı Vade Farkı Finansman Giderlerinin Stok Maliyetine Etkisi |
23 Haziran 2011 | |
Satın alınan ya da imal edilen mallarla ilgili olarak katlanılan finansman giderlerinin doğrudan gider mi, yoksa, maliyet unsuru olarak mı dikkate alınması gerektiği konusu, öteden beri tartışıla gelmiş bir konudur. Vergi inceleme elemanları finansman giderlerini maliyet unsuru olarak kabul ederek eleştiriler yapmış ve bu konu zaman zaman idare ile mükellefler arasında ihtilaf konusu olmuştur. Yargının bu konuda finansman giderlerinin sonuç hesaplarına doğrudan gider olarak yazılabileceğine dair kararlar vermesi sonucunda, idare bu konudaki görüşünü değiştirerek 238 seri numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’ni yayımlamıştır. Adı geçen Tebliğ’in konuya ilişkin hükümleri aşağıdaki gibidir: "Vergi Usul Kanunu’nun 274. maddesinde, satın alınan veya imal edilen emtianın maliyet bedeli ile değerleneceği hükme bağlanmıştır. Aynı Kanun’un 262. maddesinde ise, "Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder" hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm uyarınca, giderin maliyet bedeline intikal ettirilebilmesi için, iktisadi bir kıymetin edinilmesi veya değerinin artırılması için yapılan ödemeler ile bunlara benzer ek diğer giderlerden olması gerekmektedir. Bu itibarla, emtianın satın alınıp işletme stoklarına girdiği tarihe kadar oluşan kur farklarının maliyete intikal ettirilmesi zorunludur. Stokta kalan emtia ile ilgili olarak daha sonra ortaya çıkacak kur farklarının ise, ilgili bulundukları yıllarda gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmesi mümkün bulunmaktadır. İşletmelerin finansman temini maksadıyla bankalardan veya benzeri kredi müesseselerinden aldıkları krediler için ödedikleri faiz ve komisyon giderlerinden dönem sonu stoklarına pay vermeleri zorunlu bulunmamaktadır. Buna göre mükellefler söz konusu ödemelerini doğrudan gider olarak kaydedebilecekleri gibi diledikleri takdirde stokta bulunan emtiaya isabet eden kısmı maliyete dahil edebileceklerdir." Tebliğ’in yukarıda yer alan hükümleri doğrultusunda bu konulardaki tartışmalar tamamen son bulmuş değildir. Zira vade farkları konusunda bir düzenleme yer almamıştır. Mal bedeline dahil edilerek fatura edilen vade farkları ile, faturada ayrı gösterilen vade farklarının malın maliyetiyle doğrudan ilgili olduğu için mal bedelinin bir unsuru sayılarak maliyete eklenmesi gerekir. Ancak bilahare sonradan fatura edilen vade farklarının mal alımıyla ilişkilendirilmeksizin gider olarak kayıtlanabileceği tebliğin hükümlerinin yorumlanması ile yapılabilecektir. Bunlardan da istenirse malın maliyetine pay verilebilecektir. Vade farklarıyla ilgili olarak Katma Değer Vergisi uygulamasında da yukarıdaki görüşünün doğrultusunda uygulama yapılmaktadır. Malın alım sırasında hesaplanan ve malla birlikte fatura edilen vade farkları malın tabi olduğu vergi oranına tabi olacaktır. Ancak daha sonra hesaplanarak fatura edilen vade farkları birer finansman hizmeti olduğu için normal oranda (genel oran) katma değer vergisine tabi tutulmaktadır. Bütün bu açıklamalar doğrultusunda finansman giderlerinin tabi olacağı uygulama aşağıda özetlenmiştir: 1- Emtia alımında kullanılan ve finansman kuruluşlarından sağlanan kredi faizlerinden malın maliyetine pay verilmesi, mükellefin ihtiyarındadır. İstenirse malın maliyetine pay verilebileceği gibi, istenirse de sonuç hesaplarına doğrudan finansman gideri olarak aktarılabilecektir. 2. Emtianın alınıp stoklar arasına katılmasına kadar doğacak kur farkları, emtianın maliyetine katılması zorunludur. Ancak daha sonra doğan kur farkları ise maliyet ya da gider yazma konusunda mükellefler serbesti kullanabileceklerdir. 3. Emtianın alımında birlikte fatura edilen vade farkları malın maliyetine intikal ettirilecektir. Daha sonra oluşan vade farklarının sonuç hesaplarına gider olarak aktarılması ya da malın maliyetine aktarılması konusunda mükellefler serbesti kullanabileceklerdir. Hüseyin Yalçın E.Gelirler Kontrolörü/YMM Muhasebe ve Vergi |