İşe iade davası sürerken işçinin farklı bir işyerinde işe başlaması dava sürecini etkiler mi? |
25 Haziran 2011 | |
İş Kanunu kapsamında, otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. İşçi, fesih sebeplerinin geçerli bir sebebe dayanmadığını düşünüyorsa, fesih bildiriminin tebliğinden itibaren bir ay içerisinde işe iade davası açabilir. İş güvencesine dair düzenlemelerin en önemli sonucu yasal koşulların bulunması halinde işçiye işe iade davası açma hakkının verilmesidir. Feshin geçersizliğinin tespiti ile işçinin işine iade olması imkanı taşıyan bu dava neticesinde, işçi işine iade edilmezse, işveren yasa kapsamında düzenlenen tazminatları işçiye ödemekle mükelleftir. Ancak bunun için işe kararının kesinleşmesi ve işçinin kesinleşmiş kararın tebliğinden itibaren on iş günü içerisinde işverene müracaatı şarttır. İşçi bu süre içerisinde işverene müracaat etmez ise, işe iade kararına ilişkin tazminat ödeme vb sonuçlar ortadan kalkar. Buna karşılık, işverenin işçiyi işe başlatmak istemesine rağmen işçi işe başlamazsa, yine işe iade davasına ilişkin yukarıda belirtilen sonuçlar ortadan kalkacaktır. Bu konuda uygulamada tarafımıza sıkça sorulan sorulardan bir tanesi de, işe iade davası sürerken işçinin farklı bir yerde işe başlamasının davanın akıbetini etkileyip etkilemeyeceğidir. İşe iade davası yasal kapsamda işçiye tanınmış bir haktır. Mahkeme, bu tür davalarda, işçinin iş sözleşmesinin geçerli ve/veya haklı nedenlerle feshedilip feshedilmediğini tespit etmektedir. İşçinin dava aşamasında farklı bir işe girmiş olmasının dava süreci ile hiçbir ilgisi yoktur. Eğer işçinin farklı bir işe başlamamış olması gibi bir ön şart aransa idi, ülkemizdeki yargı sürecinin uzunluğu da dikkate alındığında, iş güvencesinin hiçbir anlamı kalmayacaktı. Bu nedenle, işçi farklı bir işyerinde işe başlasa dahi kanunda belirtilen dava şartları dahilinde fesih bildiriminin kendisine tebliğinden itibaren bir aylık süre içerisinde işe iade davasını açabilecektir. Nitekim Yargıtay 9. Hukuk Dairesi de 2006/942 esas, 2006/2409 karar ve 06.02.2006 tarihli kararında işe iade davası sürerken işçinin farklı bir işyerinde işe girmiş olmasının davayı etkilemeyeceğini şu gerekçelerle kabul etmiştir: "Somut uyuşmazlıkta davacının, iş sözleşmesinin feshinden sonra 12.05.2004 tarihinde yeni bir işyerinde işe başladığı sabittir. SSK kayıtlarına göre de, davalı işyeri 30.04.2005 tarihinde kapatılmıştır. Belirtmek gerekir ki, feshin geçersizliği ve işe iade isteminde bulunan işçinin, boşta geçen süre içerisinde yeni bir iş bulması, feshin geçersizliğini ve işe iadeyi etkileyen bir unsur değildir. Kanunda bu yönde düzenleme olmadığı gibi, çalışma halinde bu sürenin boşta geçen süreden mahsup edileceğine dair bir kurala da yer verilmemiştir. Mahkemece, bu nedenle işe iadeye karar verilmemesi ve boşta geçen süre ücretinin 41 günle sınırlandırılması hatalıdır." Burada altı çizilmesi gereken nokta, işe iade kararı kesinleştikten sonra işçinin on iş günlük süre içerisinde işçinin işverene müracaat etmesidir. İşçi bu müracaatı yapmazsa ise, işe iade kararı tazminat vb konularda sonuç doğurmayacaktır. Ayrıca işverene müracaat edildikten sonra işverenin işe başlama talebine karşılık işçi farklı bir işyerinde çalıştığından bahisle işe başlamaz ise, işe iade kararı yine sonuç doğurmayacaktır. İşçinin süresi içerisinde müracaatı karşısında işveren işçiyi işe başlatmaz ise, işverenin işçiye tazminat ödeme yükümlülüğü doğacaktır. Dolayısıyla, işçinin dava aşamasında farklı bir işyerinde işe girmesinin dava sürecine herhangi bir olumsuz etkisi olmamakla birlikte, dava sonucunda işçinin halen başka bir yerde çalışıyor olması nedeniyle eski işyerine müracaatta bulunmaması ve/veya müracaatta bulunup bunun işverence kabulü halinde eski işinde işine başlayamaması fiilen ortaya çıkacak sorunlar olarak görülmektedir. Ülkemizdeki yargı sürecinin uzunluğu da dikkate alındığında, bu tür sorunların yaşanması son derece muhtemel görülmektedir. Dava sürecinin süratli hale gelmesi uygulamada yaşanacak bu ve buna benzer sorunları ortadan kaldırabilecek niteliktedir. Av. Alper YILMAZ Dünya Gazetesi |