Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Yeni Türk Ticaret, Sermaye Piyasası ve Kurumlar Vergisi Kanunları Açısından Örtülü Kazanç Aktarımının Değerlendirilmesi PDF Yazdır e-Posta
06 Temmuz 2011

Image

Şirketlerin aynı gruba dahil şirketler veya ortakları arasında her türlü mal ve hizmet alım-satımı, imalat, inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödeme işlemleri yapmaları ticari hayatın bir gereğidir.

I- GİRİŞ

Ancak, şirketlerin ilişkili kişilerle yaptıkları her türlü ticari işlemde uyguladıkları fiyat, bu işlemi serbest piyasada ilişkili olmayan kişilere yapmaları halinde uyguladıkları fiyata eşit olmalıdır. Fiyatın serbest piyasada alabileceği değerden farklı olması halinde, ilişkili kişiler arasında örtülü kazanç aktarımı yapılmış olacaktır. Örtülü kazanç aktarımı ortakların ve diğer paydaşların haklarına ve alacaklarına zarar vermesi ve yolsuzluklara zemin hazırlaması nedeniyle diğer ülkelerde de yasaklanmıştır. Türk hukuku açısından daha önce Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK) ve Sermaye Piyasası Kanunu’nda (SPK) örtülü kazanç aktarımı yasaklanmış ve çeşitli cezai müeyyideler getirilmiştir. 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK) ile belirtilen iki kanuna paralel bir düzenleme getirilmiştir. Makalenin amacı belirtilen kanuni düzenlemelere göre örtülü kazanç aktarımının cezai ve mali sonuçlarının özetle ortaya konulmasıdır.

II- YASAL DÜZENLEMELER

Örtülü kazanç aktarımı, şirketlerin ilişkili kişilerle yaptıkları her türlü ticari işlemde, işlemin piyasa değerinin üzerinde veya altında bir fiyatla mal veya hizmet alım ya da satımında veya borç-alacak işlemlerinde bulunursa kazancın tamamen veya kısmen örtülü olarak dağıtılması şeklinde tarif edilebilir. Örtülü kazanç aktarımı sayılabilmesi için ilişkili kişiler arasında uygulanan fiyatın kazanç transferi amacıyla serbest piyasa fiyatından farklı fiyatlandırılması, emsali işlemlerde geçerli olabilecek fiyatlara aykırı bedel veya fiyat üzerinden, gerekir. Örtülü kazanç aktarımı SPK ve KVK’da benzer şekilde ifade edilmiştir. Bu durumun tespiti için transfer fiyatı ve ilişkili kişi tanımı önem kazanmaktadır. İlişkili kişi geniş anlamda; şirket sahipleri veya kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumlar olarak tanımlanabilir. Sonuç olarak ilişkili kişiler arasındaki işlemlerde uygulanacak fiyat örtülü kazanç aktarımını doğurmayacak bir seviyede tespit edilmelidir. Buna karşın Yeni TTK’da örtülü kazanç aktarımı, ilişkili kişiler arasındaki işlemler ve fiyatlandırma tanımları yanında daha genel ve geniş kapsamlı bir düzenleme getirilmiştir. Ana şirketin, hakimiyetini kullanarak örtülü kazanç aktarımının yasaklanması yanında farklı şekillerde yavru şirketin zarara uğratılması da yasaklanmış olup sonuçları cezai yaptırım altına alınmıştır.

III- YENİ TÜRK TİCARET KANUNU’NDA YAPILAN DÜZENLEME

Yeni TTK’nın 195-209 maddelerinde arasında G başlığı altında şirketler topluluğuna ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Kanun’un 195. maddesinde hâkim (ana) ve bağlı (yavru) şirket tanımı yapılmış ve devamı maddelerde; pay ve oy oranlarının hesaplanması, karşılıklı katılma, bildirim ile tescil ve ilân yükümlülükleri, bağlı şirketlerin ve hâkim şirketin raporları, bağlı şirketler hakkında bilgi alma ve bağlı şirketin hâkim şirketin paylarına sahip olması hususları düzenlenmiştir. İlişkili kişi tanımının yapıldığı 195. madde hükümlerine göre; bir sermaye şirketi diğer bir sermaye şirketinin doğrudan veya dolaylı olarak; oy haklarının çoğunluğuna sahipse veya şirket sözleşmesine dayalı olarak yönetim organında çoğunluğu oluşturan sayıda üyenin se­çimini sağlayabilmek hakkını haizse veya kendi oy hakları yanında, bir sözleşmeye dayanarak, tek başına veya diğer ortaklarla birlik­te, oy haklarının çoğunluğunu kullanabiliyorsa; bir sermaye şirketi diğer bir sermaye şirketini bir sözleşmeye dayanarak veya başka bir yol­la hâkimiyeti altında tutabiliyorsa birinci şirket hâkim diğeri bağlı şirkettir.

İkinci fıkrada hakimiyetin varlığına karine oluşturan hususlar ile dolaylı hakimiyetin belirlenmesine yer verilmiştir. Birinci fıkrada öngörülen hâllerden başka, bir sermaye şirketinin paylarının çoğunluğuna ve­ya çoğunluk etkisini haiz miktarda paylarına sahip bulunması, hâkimiyetin varlığına karine oluşturur iken bir hâkim şirketin bir veya birden fazla bağlı şirketi aracılığıyla veya onlarla birlikte, bir diğer şirkete hâkim olması dolaylı hâkimiyeti ifade edecektir. Hâkim şirkete doğrudan veya dolaylı bağlı şirketler hâkim şirketle birlikte, “şirketler topluluğu”nu oluşturacak ve bağlı şirketler “topluluk şirketi” olarak adlandırılacaktır. Kanun’un 195-209. madde hükümleri ile şirketler topluluğuna ilişkin diğer hükümleri şirketler topluluğunun tepesinde, merkezi veya yerleşim yeri yurt içinde veya dışında bu­lunan, sermaye şirketi olmayan, herhangi bir tüzel ya da gerçek kişinin veya işletmenin bulunması hâlinde de uygulanacak ve tepedeki gerçek kişi tacir sayılacaktır. Şirketler topluluğuna ilişkin hükümlerin uygulanmasında “yönetim kurulu” ibaresi limited şirketlerde müdürleri, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ile şahıs şirketlerinde idare­cileri, diğer tüzel kişilerde yönetim organını ve gerçek kişilerde gerçek kişinin kendisini ifade edecektir.

Kanun’un 202. maddesinde sorumluluk esasları, hâkimiyetin hukuka aykırı kullanılması ve devamı maddelerde tam hakimiyet halinde talimat ve istisna sorumluluğu, bağlı şirketin organlarının şirkete ve paysahiplerine karşı sorumsuzluğu ve şirket alacaklılarının dava hakkı esasları düzenlenmiştir. Sorumluluk esaslarının düzenlendiği 202. maddede hakim yani ana şirketin hakimiyetini kullanarak ilişkili şirketlerin zararına neden olabilecek işlemleri yapamayacağı, yapması halinde bu işlemden kaynaklanan zararı telafi etmekle, denkleştirmekle yükümlü olduğu ve pay sahiplerinin zararı tazmin isteme haklarının bulunduğu hüküm altına alınmıştır. Madde metni aşağıdadır;

“Madde-202: (1) a) Bir şirketin diğer bir şirket üzerinde herhangi bir şekilde doğrudan veya dolaylı hâkimiyeti haiz olması hâlinde, bu şirket, hâkimiyetini, bağlı şirketin kaybına sebep olabile­cek şekilde; bağlı şirketi, iş, varlık, fon, personel, alacak ve borç devri gibi hukukî işlemler yapma­ya veya kârını kısmen veya tamamen aktarmaya; malvarlığını aynî veya şahsî haklarla sınırlandırma­ya, kefalet, garanti ve aval vermek gibi sorumluluklar yüklenmeye, başkaları için ödemelerde bulun­maya; tesislerini yenilememek, yatırımlarını kısıtlamak, durdurmak gibi verimliliğini veya faaliyeti­ni olumsuz etkileyen kararlar almaya veya benzer işlemleri gerçekleştirmeye ya da bağlı şirketin kay­bına sebep olabilecek şekilde önlemler almaya veya almaktan kaçınmaya yöneltecek şekilde kulla­namaz; meğer ki, kayıp, faaliyet yılı içinde fiilen denkleştirilsin veya kaybın nasıl ve ne zaman denkleştirileceği belirtilerek, en geç faaliyet yılı sonuna kadar, şirkete denk bir istem hakkı tanınsın.

b) Denkleştirmenin, faaliyet yılı içinde fiilen yerine getirilmemesi veya denkleştirmenin nasıl ve ne zaman yapılacağı konusunda süresi içinde bir istem hakkının tanınmaması hâlinde, her bir paysahibi, zararın şirkete tazmin edilmesini hâkim şirketten isteyebilir. Hâkim şirketin yanı sıra, bağlı şirketin kayba uğramasına sebebiyet veren hâkim şirketin yönetim kurulu üyeleri de müteselsilen sorumludur.

c) Şirket alacaklıları da, iflâs etmemiş bile olsa şirketin zararının şirkete ödenmesini bir dava ile (b) bendi uyarınca isteyebilir.

d) Kayba sebebiyet veren işlem veya önlemin, aynı koşullar altında bulunan ve tedbirli bir yö­neticinin özeniyle, şirket menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözeten bağımsız bir şirketin yönetim kurulu üyeleri tarafından da yapılabileceği veya yapılmasından kaçınılabileceği hâllerde, tazminat istenemez.

e) Paysahiplerinin veya şirket alacaklılarının açacağı davaya kıyas yoluyla 553, 555 ilâ 557, 560 ve 561. madde hükümleri uygulanır.

(2) Hâkimiyetin uygulanması suretiyle karara bağlanan ve bağlı şirket yönünden, açıkça anla­şılabilir, haklı bir sebebi bulunmayan; tür değiştirme, birleşme, bölünme, fesih, menkul kıymet çıkarılması, esas sözleşme değişikliği gibi paysahibi yönünden önem taşıyan durumlarda; bu işlemle­re genel kurulda muhalif oy veren, yönetim kurulunun ya da başka bir kurulun veya yetkilinin böy­le işlemlerine muhalefetini açıklayan paysa-hipleri, hâkim şirketten, zararlarının tazmin edilmesini veya paylarının borsa fiyatıyla ya da gerçek değerle yahut genel kabul gören başka bir değerle sa­tın alınmasını isteyebilirler. Bu hâlde mahkeme, somut olayın özelliklerini de dikkate alarak, olay­da bu değerlerden hangisi hakkaniyete uygun ise o değerle payların satın alınmasını karara bağlar. Söz konusu dava bu fıkrada anılan kararları öğrenme tarihinden başlayarak bir yıl ve her hâlde iki yıl içinde açılır.

(3) İkinci fıkrada öngörülen davanın açılması üzerine, ortakların olası zararlarını veya ilgili payların kararlama satın alma değerini karşılayan bir tutarın, güvence olarak mahkemeye veya bir bankaya mahkeme adına yatırılması mahkemece karara bağlanır.

(4) Birleşme, bölünme ve tür değiştirmede paysahiplerine ve ortaklara tanınan diğer haklar saklıdır.

(5) Bağlı şirketin yöneticilerinin, yukarıdaki hükümler dolayısıyla paysa-hipleri ve alacaklılara karşı doğabilecek sorumluluklarının sonuçlarının hâkim şirket tarafından üstlenilmesine ilişkin söz­leşme geçerlidir.”

Birinci fıkrada, ana şirketin hakimiyeti nedeniyle bağlı şirketin kaybına sebep olabile­cek işlemleri sayılmıştır. Bu işlemler iki ana gruba ayrılabilir. Birincisi, örtülü kazanç aktarımına neden olabilecek işlemlerdir. İkincisi, ticari faaliyet ve mülkiyet hakları üzerindeki uygulamalardır. Örtülü kazanç aktarımı, bağlı şirketin kârını kısmen veya tamamen ana şirkete aktarması, açıkça yasaklanmış işlemlerden biri olarak belirtilmiştir. Bağlı şirketin, iş, varlık, fon, personel, alacak ve borç devri gibi hukukî işlemler yapma­ya zorlanması; kefalet, garanti ve aval vermek gibi sorumluluklar yüklenmesi, başkaları için ödemelerde bulun­maya zorlanması da örtülü kazanç aktarımı kapsamında mütalaa edilebilir. Bu aktarımlar ancak ve ancak herhangi bir mal veya hizmet, kiralama veya borç-alacak işlemi aracılığıyla gerçekleşecek ve transfer fiyatlandırması yapılacaktır, başka bir yolu yoktur. Ticari faaliyet ve mülkiyet hakları üzerindeki uygulamalar ise bağlı şirketin malvarlığını aynî veya şahsî haklarla sınırlandırma­ya, tesislerini yenilememek, yatırımlarını kısıtlamak, durdurmak gibi verimliliğini veya faaliyeti­ni olumsuz etkileyen kararlar almaya veya benzer işlemleri gerçekleştirmeye ya da bağlı şirketin kay­bına sebep olabilecek şekilde önlemler almaya veya almaktan kaçınmaya yöneltecek şekilde kulla­nmasıdır. Ancak, ana şirket bu işlemleri yapmakla birlikte yılı içinde veya bir plan dahilinde bu zararları telafi ederse sorumluluğu ortadan kalkacaktır. İkinci fıkrada hakimiyetin kötüye kullanılması sonucu zarar eden yavru şirket paysahiplerinin, bu işlemle­re genel kurulda muhalif oy vermeleri, yönetim kurulunun ya da başka bir kurulun veya yetkilinin böy­le işlemlerine muhalefetini açıklayanlar, hâkim şirketten zararlarının tazmin edilmesini veya paylarının borsa fiyatıyla veya gerçek değerle yahut genel kabul gören başka bir değerle sa­tın alınmasını isteyebileceklerdir.

203. madde hükmüne göre bir şirketin diğer bir şirketin doğrudan veya dolaylı olarak paylarının ve oy haklarının yüzde yüzüne sahipse, tam hâkimiyet hâlinde, hâkim şirketin yönetim kurulu, topluluğun belirlenmiş ve somut politikalarının gereği olmak şartıyla, bağlı şirkete, onun kaybına sebep olabilecek sonuçlar doğura­bilecek olsa bile, yönlendirilmesine ve yönetimine ilişkin talimat verebilir. Bağlı şirketin organları talimata uymak zorundadır. Bunun istisnası ise 204. madde de düzenlenmiş olup ana şirket bağlı şirketin ödeme gücünü açıkça aşan veya tehlikeye düşürebilecek ya da önemli varlıklarını yitirmesine sebep olabilecek talimat verilmez. 205. maddede önceki iki madde kapsamındaki talimatlara uymaları nedeniyle, bağlı şirketin yönetim kurulu üyeleri ile yöneticileri ve sorumlu tutulabilecek diğer kişiler şirkete ve paysahiplerine karşı sorumlu olmayacakları; 206. maddede ise hâkim şirket ve yöneticilerinin, bağlı şirketin kaybına sebep olan talimat­ları dolayısıyla gerçekleşen kayıp o hesap yılı içinde fiilen denkleştirilmediği veya kaybın, zamanı ve şekli de belirtilerek denkleştirilmesi ile ilgili olarak, en geç o faaliyet yılı sonuna kadar, şirkete herhangi bir denk istem hakkı tanınmadığı takdirde, bağlı şirketin zarara uğrayan alacaklılarının hâkim şirkete ve onun yönetim kurulu üyelerine karşı tazminat davası açabilecekleri ve bu davaya 553, 555 ilâ 557, 560 ve 561. madde hükümlerinin uygulanacağı, krediden ve benzeri sebeplerden kaynaklanan alacaklarda, davalılar, davacının, denkleştir­menin yapılmadığını veya bağlı şirkete istem hakkının tanınmadığını bilerek söz konusu alacağı do­ğuran ilişkiye girdiğini veya işin niteliği gereği bu durumu bilmesi gerektiğini ispatlayarak sorum­luluktan kurtulabilecekleri hüküm altına alınmıştır.

553. maddeye göre, kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanun­dan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini, kusurlarıyla ihlâl ettikleri takdirde, hem şirkete hem paysahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı, verdikleri zarardan sorumludurlar. Ancak, kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde akla yatkın de­recede özen gösterdiklerini ispat ettikleri takdirde, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmayacak ve kişiler kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuz­luklar sebebiyle sorumlu tutulamayacaktır ve sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamayacaktır.

555. maddeye göre, şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir paysahibi isteyebilir. Paysahipleri tazminatın şirkete ödenmesini isteyebilecekler ve paysahibinin açtığı davayı, hukukî ve maddî sebepler haklı gösterdiği takdirde, mahkeme dava giderleriyle avukatlık ücretini, bunun davalıya yükletilemediği hâllerde, davacı paysahibiyle şirket arasında, hakkaniyete göre paylaştıracaktır. 557. maddede müşterek sorumluluk hali düzenlenmiş olup birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları hâlinde, bunlar­dan her biri, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar kişisel olarak kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu olacaktır ve davacı birden çok sorumlu kişiyi zararın tamamı için birlikte dava edebilecek ve hâkimin ay­nı davada her bir davalının tazminat borcunu belirlemesini isteyebileceklerdir. Dava açmada zamanaşımı 560. maddede düzenlenmiş olup sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumlu­yu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacaktır. Ancak, bu fiil cezayı gerektirip, TCK’ya gö­re daha uzun dava zamanaşımına tâbi ise tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanacaktır.

IV- SERMAYE PİYASASI KANUNU’NDA YAPILAN DÜZENLEME

Sermaye Piyasası Kanunu 4487 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile değişik “Temettü ve Bedelsiz Payların Dağıtım Esasları” başlıklı 15. maddesinin 6. fıkrasında, halka açık anonim ortaklıkların; yönetim, denetim veya sermaye bakımından dolaylı veya dolaysız olarak ilişkili bulunduğu diğer bir teşebbüs veya şahısla emsallerine göre bariz şekilde farklı fiyat, ücret ve bedel uygulamak gibi örtülü işlemlerde bulunarak kârını ve/veya mal varlığını azaltamayacakları hükmü bulunmaktadır. Bu madde ile bağlantılı olarak cezai sorumluluğun düzenlendiği 4487 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile değişik 47. maddesi (A) bendinin 6. ve son fıkralarında, diğer kanunlara göre daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde; bu Kanun’un 15. maddesinin son fıkrasında belirtilen işlemlerde bulunarak kârı ve/veya mal varlığı azaltılan tüzel kişilerin yetkilileri ve bunların fiillerine iştirak edenlerin 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 10 milyar liradan 25 milyar liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılacakları ve suçun işlenmesinde, bu bentte yazılı hallerden iki veya daha fazlası birleşirse, hapis cezasının asgari haddinin 3, azami haddinin 6 yıl olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı maddenin (C) bendinin ikinci fıkrasında, cezada bir sınırlama getirilmiş olup birinci fıkranın (A), (B) ve (C) bentleri uyarınca verilecek ağır para cezalarının üst sınırla bağlı olmaksızın suçun işlenmesi suretiyle temin edilen menfaatin üç katından az olamayacağı yer almıştır. Maddede öngörülen cezaların verilmesini gerektiren fiillerin tekrarı halinde verilen cezalar yarı oranında artırılacak ve cezaların artırılabilmesi için daha önce verilen cezanın infazı şartı aranmayacaktır.

Kanun’un 49. maddesinde usul hükümleri düzenlenmiş olup, 47. maddede yazılı suçlardan dolayı kovuşturma yapılması, Kurul tarafından Cumhuriyet Savcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına bağlıdır ve bu başvuru ile Kurul aynı zamanda müdahil sıfatını kazanacaktır. Bu Kanun’a aykırı fiillerin işlendiğine dair bilgi edinen Cumhuriyet Savcıları, Kurulu haberdar ederek durumun incelenmesini isteyebilecekler ve kovuşturmaya mahal olmadığına karar verirlerse, Kurul kendisine tebliğ edilecek bu kararlara karşı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’na göre itiraz etmeye yetkili olacaktır. Kanunda yazılı suçlarla ilgili davalar mahkemelerce acele işlerden sayılacak ve öncelikle karara bağlanacaktır.

Madde hükümleri halka açık şirketleri kapsayan bir düzenlemedir ve düzenleniş amacı sermaye piyasasının gelişmesi için hisse senedi sahiplerini korumaktır. Denetimler sonucu yıl içinde tespit edilen örtülü kazanç aktarımı şirkete iade edilirse herhangi bir işlem yapılmamaktadır. SPK, 15. madde kapsamında yaptığı işlemleri haftalık bültende ve kurulun internet sitesinde yayımlamaktadır. Cumhuriyet Savcılıklarına yapılmış suç duyuruları da yer almaktadır.

V- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU’NDA YAPILAN DÜZENLEME

Transfer fiyatlandırması, KVK’nın 13. maddesinde bir güvenlik müessesesi olarak düzenlenmiştir. Düzenlemenin amacı ilişkili kişiler arasındaki işlemlerde emsaline uygun olmayan fiyatlar yoluyla kazanç aktarımı yapılmasının önlenmesidir. Kurumların, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunmaları halinde kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılmaktadır. İlişkili kişiler arasındaki mal, hizmet ve borç-alacak işlemleri ile her türlü alım-satım ve kiralama işlemlerinde emsal bedel prensibine uygun fiyatlandırma yapılmalıdır. Maddenin ikinci fıkrasında ilişkili kişi tanımı yapılmış olup; kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ile ortakların eşleri, ortakların veya eşlerinin üstsoy ve altsoyu ile üçüncü derece dahil yansoy hısımları ve kayın hısımları da ilişkili kişi tanımı içinde sayılmıştır. Üçüncü fıkrada emsallere uygunluk ilkesi, ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele uygun olması olarak ifade edilmiş ve devamı fıkralarda ise ilişkili kişilerle yapılan işlemlerde uygulanacak fiyat veya bedelleri tespit yöntemleri ve peşin fiyatlandırma anlaşması ve düzeltme hükümleri açıklanmıştır.

VI- DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Belirtilen kanuni düzenlemelerden açıkça anlaşılacağı üzere şirketlerin ilişkili kişiler arasında fiyatlar yoluyla örtülü kazanç aktarımı belirtilen kanunlar açısından yasaklanmıştır. Düzenlemelerin amacı bağımlı/ilişkili kişilerin işlemlerinin gerçek piyasa koşullarıyla değerlendirilerek işlemlerinde uygulanması gereken piyasa fiyatlarının bulunması ve böylece pay sahiplerinin hakları ve vergi güvenliğinin sağlanmasıdır. Çünkü, serbest piyasa şartlarından farklı oluşturulan fiyatlar sadece vergilemeyi değil rekabeti, yatırımları, şirket yönetimi, yolsuzlukların artması ve pay sahiplerinin korunması gibi birçok alanı etkilemektedir. TTK’ da yapılan düzenleme genel ve diğer iki düzenlemeyi tamamlayıcı ve destekleyici mahiyettedir. TTK açısından şirket yönetici ve sahipleri sorumlu tutulmaktadır. Oysa, örtülü kazanç aktarımının varlığı halinde yetkililerin ve suça iştirak edenlerin SPK düzenlemelerine göre hapis cezası ile cezalandırılmaları mümkündür. Örtülü kazanç aktarımında vergi kanunları açısından cezalı tarhiyatlar yapılacaktır. Halka açık şirketlerde özel düzenleme olması nedeniyle SPK düzenlemelerinin geçerli olacağı düşünülmektedir. TTK ve vergi kanunları ile SPK ve vergi kanunları aynı zamanda uygulanabilir. Şirket sahip ve yöneticilerinin örtülü kazanç aktarımı konusunda çok dikkatli olmaları ve yasal düzenlemelere uymaları zorunlu hale gelmiştir. Her üç kanun uygulaması açısından cezai uygulamaların ön koşulu ilişkili kişiler arasında örtülü kazanç aktarımı yapıldığının delillerle ispat edilmesidir ve bunun tespiti uzman kişiler tarafından yapılacak ekonomik analizlerle ortaya konulabilir. http://www.ozdogrular.com/content/view/16289/

Namık Kemal UYANIK*
Yaklaşım

* Maliye Başmüfettişi