Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Yurt dışı grup şirketlerine kullandırılan krediler PDF Yazdır e-Posta
30 Temmuz 2011

Image

Grup şirketlerindeki nakit fazlasının diğer grup şirketlerinin nakit açığının karşılanmasında kullanılabilmesi amacıyla, grup firmalarında oluşan nakit fazlasının ortak bir havuzda toplanması ve ihtiyaç halinde grup firmalarına kullandırılması uygulaması “nakit havuzu” (cash pooling) olarak adlandırılmaktadır.

Bu sayede grup içerisinde likiditenin kontrol edilmesi ve hem grubun hem de grup içerisinde yer alan firmaların bu havuzdan yararlanması sağlanmaktadır.

Nakit havuzu uygulaması ile yurt dışı grup firmalarına kredi verilmesi ve bu firmalardan kredi kullanılması işlemlerinin vergisel açıdan değerlendirilmesi yazımızın konusunu oluşturmaktadır.

Kambiyo mevzuatı açısından

2008 yılı öncesinde, Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışında bulunan nakit havuzuna katılarak bu havuza nakit aktarımı yapılması mümkün bulunmamaktaydı. Sadece ithalat ve ihracat rejimlerine göre yurt dışına emtia kredisi açılabilmekteydi. Bunun haricindeki kredilerin sadece bankalar tarafından açılabilmesi mümkündü.

2008 yılında yapılan değişiklikle, Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar’ın 17’inci maddesi, 2008/13186 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla değiştirilmiş,  ilgili maddenin (c) bendinde, Bakanlık tarafından belirlenen banka ve kuruluşların yurt dışında mukim kurumlara döviz ya da Türk Lirası kredi kullandırmakta serbest oldukları açıklanmıştır.

Hazine müsteşarlığı tarafından 28.02.2008 tarihli 2008-32/34 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar’a ilişkin Tebliğ’in 11/12’inci maddesi uyarınca, Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışında pay sahibi olduğu ortaklıklara, yurt dışındaki ana şirkete ve grup şirketlerine döviz veya Türk Lirası kredi açılabileceği açıklanmıştır.

Bu kapsamında, şirketlerin yurt dışındaki ana şirkete ve grup şirketlerine kredi kullandırması Kambiyo Mevzuatı açısından mümkün hale gelmiştir.

90 sayılı KHK açısından

90 Sayılı “Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” uyarınca, faiz veya her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle sürekli olarak ödünç para verme işleriyle uğraşan ya da bu işlere aracılık eden ve işletme lisansı alan kişiler ikrazatçı olarak değerlendirilmektedir. İlgili Kanun Hükmünde Kararname uyarınca, ikrazatçılık yapmak üzere izin alınmadan, faiz veya her ne ad altında olursa olsun, bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle, ödünç para verme işlemlerinin yapılması veya bu işlerin meslek ittihaz edilmesi ve Kanun Hükmünde Kararname uyarınca alınan ikrazatçılık izni iptal edildiği halde ödünç para verme işlerine devam edilmesi tefecilik sayılmaktadır.

Ne var ki; bankalar, sigorta şirketleri ve özel kanunlarına göre ödünç para vermeye yetkili kılınan kuruluşlar ile tüzel kişilerin doğrudan veya ortak veya iştirakleri vasıtasıyla dolaylı olarak ortaklık ilişkisi içinde bulundukları diğer tüzel kişilere ödünç para vermeleri ve Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri çerçevesinde yetkili kurum ve kuruluşlarca yapılan işlemler hakkında söz konusu Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanmamaktadır. 

Bu hüküm, grup şirketleri arasında gerçekleşecek olası kredi transferlerine cevaz vermektedir.

Diğer taraftan, ödünç para verme faaliyetine şirketin ana sözleşmesinde yer verilmesi gerektiği tabidir.

Faiz gelirinin vergilendirilmesi

Türkiye’de yerleşik şirketler tarafından yurt dışında bulunan grup firmalarına sağlanacak kredi tutarları üzerinden emsallere uygunluk ilkesi doğrultusunda tespit edilen oran üzerinden faiz tahakkuku yapılmalı ve aylık olarak ya da üç aylık dönemler itibariyle söz konusu faize ilişkin fatura düzenlenmelidir.

Kullandırılan kredi tutarı üzerinden hesaplanacak olan faiz tutarları ilgili vergilendirme dönemi kurum kazancına ilave edilmelidir.

Transfer fiyatlandırması

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı ile ilgili 13. maddesi uyarınca, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım satımında bulunulması halinde, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılmaktadır.

Bu doğrultuda, ilişkili kişi konumunda bulunan grup firmaları ile yapılacak işlemlerde uygulanacak olan fiyatın emsallere uygunluk ilkesi doğrultusunda tespit edilmesi gerekmektedir.

Emsallere uygunluk ilkesi, ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele uygun olmasını ifade eder.

Dolayısıyla grup şirketlerine sağlanacak kredi üzerinden hesaplanması gereken faizin emsal faiz oranlarına uygun olarak tespit edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, fiyatların emsallere uygun olarak belirlendiğine dair ispat edici dökümanların hazırlanması ve muhafaza edilmesi gerekmektedir.

Türkiye’deki faiz oranları baz alınmalı

Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımında bulunulduğu yönünde eleştiriye maruz kalmamak için, ilişkili firmalara sağlanacak kredi üzerinden yapılacak olan faiz hesaplamasında uygulanacak faiz oranın belirlenmesinde Türkiye’deki bankaların aynı ana para tutarı ve aynı vade için uygulamakta olduğu faiz oranlarının baz alınmasının uygun olacağı görüşündeyiz.

Yanı sıra, tevsik edici belge olarak, kullandırılacak olan krediye ilişkin, kredi tutarı, faiz oranı, vade ve taksit tutarlarını içeren bir sözleşme düzenlenmesi gerekmektedir.

BSMV’ye tabi değil

2010 yılında kabul edilen 6009 sayılı Kanun ile çok tartışılan bir konu açıklığa kavuşturulmuş, Gider Vergileri Kanunu’nun 28’inci maddesine ilave edilen “90 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye göre ikraz işleriyle uğraşanlarla ikinci fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini esas iştigal konusu olarak yapanlar bu Kanun uygulamasında banker sayılırlar.” hükmü ile ana faaliyet konusu olarak ödünç para verme işlemleriyle iştigal etmeyen şirketler tarafından ticari icaplar gereği yurt dışından alınan veya yurt dışına verilen kredilere ilişkin faiz ödemelerinin Banka Sigorta Muameleleri Vergisi’nin konusuna girmediği açıklığa kavuşturulmuştur.

KDV var mı?

KDV Kanunu’nun 1’inci maddesi uyarınca Türkiye’de yapılan hizmetler KDV’nin konusuna girmektedir. KDV Kanunu’nun 6’ncı Maddesi uyarınca, işlemlerin Türkiye’de yapılması, hizmetin Türkiye’de yapılması veya hizmetten Türkiye’de faydalanılmasını ifade etmektedir. Öte yandan KDV Kanunu’nun 11’inci maddesinde, yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV’den istisna olduğu hükme bağlanmıştır.

Katma Değer Vergisi Kanunu 26 Seri No.lu Genel Tebliğ’de, hizmet ihracatı istisnasına ilişkin olarak aşağıda yer verilen şartlar öngörülmektedir.

  • Hizmet Türkiye’de yurt dışındaki bir müşteri için gerçekleştirilmelidir.
  • Fatura ya da benzeri dökümanlar yurt dışındaki müşteri adına düzenlenmelidir.
  • Hizmet bedeli Türkiye’ye döviz olarak getirilmelidir.
  • Hizmetten yurt dışında yararlanılmalıdır.

Yurt dışında kurulu grup şirketlerine sağlanacak kredilerde, yurt dışındaki müşteriler için yapılan bir hizmet söz konusu olduğundan ve bu hizmetten yurt dışında faydalanılacağından, diğer şartların da yerine getirilmesi halinde bu hizmetin KDV’den istisna olduğu düşünülmektedir.

Damga vergisi hesaplanmalı

Damga Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesi uyarınca, Kanuna ekli (I) sayılı Tablo’da yer alan belgeler damga vergisine tabidir.

Kanuna ekli (II) sayılı Tablo’nun IV/23. maddesi ile bankalar, kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve geri ödenmesi amacıyla düzenlenecek kağıtlar ile bu kağıtlar üzerine konulacak şerhler (kredilerin kullanımları hariç) damga vergisinde istisna tutulmuştur.

Bu çerçevede, banka ya da finansman kuruluşu haricindeki şirketler ile yurt dışında mukim grup şirketleri arasında imzalanacak olan kredi sözleşmeleri %0,825 oranında damga vergisine tabi olacaktır.

Onur Elele/Deloitte Türkiye