E-haciz” uygulamasının beklenen faydayı sağlayıp sağlamayacağına dair bir karar vermek için uygulamanın amacı göz önünde bulundurularak, olası senaryoların dikkate alınması gerekmektedir.
Son dönemde basında, Maliye tarafından vergi ve diğer mali yükümlülüklerin zamanında ödenmesini sağlamak için etkin bir "cebri tahsilât sistemi" oluşturulduğuna ve bu kapsamda “e-haciz” uygulaması başlattığına dair ilişkin haber ve yorumlar yer aldı. Bu haberlerin çıkmasıyla söz konusu uygulamaların beklenen faydayı sağlayıp sağlayamayacağı yönündeki tartışmalar da gündemden düşmüyor... “E-haciz”, alacaklı idareler tarafından vergi borçlularının bankalardaki mevduatlarına uygulanacak elektronik haciz uygulaması olup, bu sayede borç miktarı doğrudan doğruya borçlunun hesabından alacaklı idarenin hesabına aktarılacaktır. Ayrıca bu uygulama, sadece bankaları değil, aynı zamanda trafik şube ve bürolarını da muhatap almaktadır. Dolayısıyla, sadece mevduat sahiplerinin mevduatlarına değil, araç sahiplerinin araçlarına da haciz uygulaması yapılabilecektir. Maliye Bakanlığı A Seri 1 Sıra No’lu Tahsilat Genel Tebliği’nde, ayrıca bir düzenleme yapılıncaya kadar, alacaklı amme idarelerinin Gelir İdaresi Başkanlığı’nın uygun görüşünü de almak suretiyle Banka Genel Müdürlükleri ve Merkezi Kayıt Kuruluşu A.Ş. ile yapacakları anlaşmalar çerçevesinde, elektronik imza ya da şifre kullanılmak suretiyle haciz bildirilerinin elektronik ortamda sadece bu kurumlara tebliğ edilmesi ve elektronik ortamda cevaplarının alınması, elektronik ortamda tebliğ edilecek haciz bildirilerinde belirlenen tutar ile sınırlı kalınmaması, birden fazla amme borçlusu için tebligat yapılması ve cevaplarının alınması uygun görülmüştür. “E-haciz”in vergi tahsilatını arttıracağı şüpheli Buna göre, elektronik ortamda yapılan hacizlerde idare bankalar elinde bulunan mevduatlara ve gelirlere el koyabilecek, bankaların genel müdürlüklerine elektronik ortamda yapılacak tebligatlar tüm şube bilgilerini kapsayacağından bankalar nezdinde bulunan bilgilere anında ulaşılacak. Gelir İdaresi Başkanlığı ile Türkiye Bankalar Birliği (TBB) arasında yapılacak protokolle her iki kuruma e-şifre verilerek Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından posta kullanma yerine internet üzerinden e-mail yoluyla haciz bildirisi tebliğ edilecek. Bu tebliği alan banka, tüm şubeleri de kapsayan bir araştırma yaparak 7 gün içinde tüm bilgileri yine e-mail ile alacaklı idareye sunacak. Aksi takdirde banka borçlu gibi sayılacak ve takip kendilerine yapılacak. Söz konusu projenin/uygulamanın amacının vergi tahsilatını artırmak olduğu ifade edilmektedir. Ancak, “e- haciz” in vergi tahsilatını artıracağı tartışmalıdır. Zira, vergi borçlarının borcunu ödeme güçlüğüne düşmesi, 6183 sayılı “Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun” ve 213 sayılı “Vergi Usul Kanunu” ndaki düzenlemelerin yetersizliği değildir. Borcun ödenmemesi veya ödenememesi, tamamen uygulanan gecikme faizleri ve zam oranlarının yüksekliğinden kaynaklanmakta olup, “e-haciz” in bu sebebi ortadan kaldırıcı herhangi bir hükmü bulunmamaktadır. Kaldı ki, bu tür bir uygulama, yani mükellefin bankadaki parasına sorgusuz sualsiz bloke konması, bu paranın alacaklı idarenin hesabına doğrudan geçebilmesi tehlikesi, kayıt dışı ekonominin daha da çok artmasına neden olabilir. Ticari hayat içerisinde vergi ve diğer kamu kurum alacak talepleri ile karşılaşan kişilerin nakit mevduatlarını bankalar dışında yerlerde tutma eğilimlerine yönelmelerine neden olacağına da şüphe yoktur. Yani bir taraftan yastık altındaki tasarrufları ekonomiye kazandırmaya çalışırken diğer taraftan da zaten ürkek ve bankalara güveni zayıf olan vatandaşların yatırımlarını yastık altına saklamaya yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bankaların müşteri kaybetme riski yüksek Diğer bir yandan, yine “e-haciz” uygulaması, ticari hayatta en etkin rollerden birine sahip bankaların müşteri kaybetmesine veya iş kaybına neden olabilecektir. Örneğin, bankalar müşterilerine kredi verirken, teminat olarak müşterilerinin yine bankadaki mevduatlarını kabul ederken, yapılan e-haciz uygulamasıyla bu teminatlarını kaybetme riski ile karşı karşıya geleceklerdir. Bu durum ise, bankaların kredi vermesini güçleştirecek ve yatırımlara sekte vuracaktır. Aynı şekilde, e-haciz uygulamasıyla çek müessesi de tehlikeye düşebilecektir. Çünkü çekinin karşılığı olan para haczedildiği için kişiler karşılıksız çekten dolayı sorun yaşayabilecek, hatta ileride çek karnesi sahibi olamayacaklardır. “E-haciz” uygulamasında göz önünde bulundurulması gereken hatta belirtilen bu riskleri yumuşatabilecek husus; borçlu mükellefin “e-haciz” uygulamasından haberdar olmasının sağlanmasıdır. Bu kapsamda, alacaklı idare 213 sayılı ve 6183 sayılı Kanun hükümleri paralelinde, borçluya ihbar niteliğinde bir bildirimde bulunmalı, akabinde e-haciz uygulamasını başlatabilmeli ve yine uygulamaya ilişkin bir bildirimde bulunmalıdır. Bu bildirimin hem yazılı hem de e-imzalı olması sağlanmalıdır. Ayrıca, bu neviden bir yönteme başvurma şartları düzenlenmeli ve sınırlandırılmalı, “e-haciz için” yüksek bir rakam limiti belirlenmeleri veya mükellefin vergi sabıka kaydına göre muacceliyeti 1 yılı geçen borçlar için bu yöntemin uygulanması gibi şartlar düzenlenmelidir. Bireylerin hakları güvence altına alınmalı Söz konusu sakıncaları barındıran bu kurumun, hiçbir faydası bulunmadığından bahsetmek de mümkün değildir. Alacağının tahsilinin daha hızlı ve daha masrafsız yapılacağı; kırtasiye ve posta masraflarının büyük bir kısmından kurtulunacağı muhakkaktır. Ancak bu uygulamanın, amaçlanan faydadan daha büyük ölçüde zarar ortaya çıkarması ihtimali oldukça yüksek olup, bireylerin haklarını güvence altına alan yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulduğu muhakkaktır. Diğer bir yandan, “e-haciz” uygulamasıyla hedeflenen vergi tahsilatındaki etkinliğin, borçların yeniden yapılandırılması, yüksek faiz oranlarının düşürülmesi gibi kurumlarla da çözümlenmesi mümkündür. Baran Umut Baycan / Avukat / Muhasebe Vergi |