Bardağın dolu tarafını da görmek: Yeni özelge sistemi |
12 Ağustos 2011 | |
Gazetede yazı yazıyorsanız konuları değerlendirirken yarı dolu bardağın boş tarafına odaklanmak kanımca daha doğal ve doğru bir yaklaşım. Böylece konuya daha fazla dikkat çekebilir, konunun sahiplerini ve yetkililerini bardağı dolduracak yeni tedbirler almaya yönlendirebilirsiniz. Ancak bugün bunun tersini yapıp biraz da bardağın dolu tarafından bahsetmek istiyorum. Çünkü konunun son zamanlarda vergi alanında yapılan mükellef odaklı pozitif düzenlemelerden biri olduğu görüşündeyim. Anlatmak istediğim konu Vergi İdaresi'nin uygulamaya soktuğu Özelge Sistemi. Bilindiği üzere tam 1 yıl önce çıkarılan 6009 sayılı Yasa ile Vergi Usul Kanunu'nun (VUK) 413 ve 369'uncu maddelerinde, Özelge Sistemi'nin uygulanması ve özelge sonuçları hakkında değişiklikler ve yeni düzenlemeler yapıldı. İsterseniz bu değişikliklere değinmeden, eski sistemden bahsedelim. Değişikliklerden önce Vergi İdaresi adına özelge verme yetkisi hem merkezi idarede (GİB) hem de taşra örgütlerinde vardı ve bunlar arasında bir koordinasyon yoktu. Bunun sonucu olarak aynı konuda verilmiş birbiriyle neredeyse taban tabana zıt görüşler ortaya çıkabiliyordu. Örneğin; bir vergi davasında konuyla ilgili çok sayıda olumlu özelge örneğini mahkemeye delil olarak sunduğunuzda, Hazine Avukatı da aşağı yukarı aynı sayıda olumsuz özelge örneğini mahkemeye sunabiliyordu. Aynı konuda farklı özelgelerin ortaya çıkması hem tarafları (Mükellef-Vergi İdaresi -inceleme elemanı) zor durumda bırakıyor hem de İdareye olan güveni sarsıyordu. İkinci olumsuz durum ise vergi incelemesi sırasında bazen Vergi İdaresinin vermiş olduğu özelgeye inceleme elemanlarının itibar etmemesi ve tarhiyatlar yapmalarıydı. Eski bir inceleme elemanı olarak bunu anlayabiliyorum. Ancak dışarıdan mükellef gözüyle bakıldığında bunu anlamak çok zorlaşıyordu. Çünkü mükellef için inceleme elemanıyla vergi idaresi aynı taraf demekti. Her ne kadar VUK'un yanılma hükümlerine göre böyle durumlarda vergi cezası kesilmese de bir cezaya dönüşen gecikme zamları mükellefin canını yakmaya yetiyordu. Yapılan değişiklikler ile (VUK Madde 413) öncelikle aynı konuda farklı özelgelerin verilmemesi için Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde bir komisyon oluşturuldu ve tüm özelgelerin bu komisyonda kabul edilen görüşler doğrultusunda oluşturulması sağlandı. Komisyonca verilen görüşlerin, oluşturulan Emsal Özelge Havuzu'na (EÖH) konularak daha sonra verilecek görüşlerin de buna uygun olması zorunluluğu getirilmiş oldu. Ayrıca yapılan kanun değişikliğinde bu özelgelerin aynı zamanda internet ortamında da yayımlanması öngörülerek tüm mükelleflerin yararlanması sağlandı. Yapılan bir başka önemli değişiklik ise VUK'un 369'uncu maddesinde yapılan ve vergi incelemeleri sırasında inceleme elemanının verilen özelgeden farklı düşünüp tarhiyat yapması durumunda sadece vergi cezası değil aynı zamanda gecikme faizinin de alınamayacağının hüküm altına alınmasıydı. Böylece tedbirli davranan iyi niyetli mükelleflerin gecikme faizi yoluyla haksız cezalandırılmasının da önüne geçilmiş oldu. Tabi bu değişiklik sonrası geçen 1 yıl içerisinde, özelge sisteminin yavaş çalışması konusunda bir takım yakınmalar oluştu. Kanımca bu doğal bir süreçti. Yeni sistem bir takım alt yapı çalışmalarını gerektiriyordu. Konuyla ilgili yönetmeliğin hazırlanması, özelge otomasyon siteminin oluşturulması, komisyonların çalışmaya başlaması, mükellefin konuya uyumu elbette bir süreye ihtiyaç duyacaktı. Verilen özelge, Gelir İdaresi Başkanlığı'nca internet sitesine (www.gib.gov.tr) konan yeni özelge sayısının artması artık bu sürecin geride kaldığının göstermektedir. Yeni sistem uygulanmaya başlandıktan sonra verilen özelge sayısı ile internete konan özelge sayıları yaklaşık şöyle; GİB tarafından verilen özelge sayısı: 2247 EÖH'ye uygun olarak taşra teşkilatı tarafından verilen özelge sayısı: 5146 2010 yılında internete konan özelge sayısı: 408 2011 yılında (Temmuz) internete konan özelge sayısı: 723 Yeni özelge sistemi vergi idaresi tarafından aynı konuyla ilgili verilen farklı görüşlerin önüne geçerek ve görüşlerde tutarlılık sağlayarak mükelleflerin zor durumlara düşmesini önlemiş, gecikme faizlerinin alınmamasını sağlayarak da yine mükellefleri büyük bir külfetten kurtarmıştır. Yeni sistemde aynı konuyla ilgili farklı görüşlerin verilmemesi demek, bu görüşlerin ilerde değişmemesi anlamına gelmemelidir. Önemli olan idarenin görüş değiştirdiği durumlarda bunun hızlı bir şekilde kamuoyu ile paylaşılmasıdır. Özelge sistemindeki bundan sonraki adım, Gelir İdaresi tarafından verilen özelgelerin İnceleme elemanları açısından da bağlayıcı nitelikte olmasının sağlanması olmalıdır. Vergi incelemesi ile vergi idaresinin tamamen ayrıldığı son düzenleme sonrası bu konu, daha da önemli hale gelmiştir. Mükellef gözünde inceleme elemanı ile vergi idaresi aynı taraftadır ve bu ikisi arasındaki görüş ayrılıkları mükellefe yansımadan içeride çözümlenmelidir. Bilgütay YAŞAR |