Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Asıl İşveren, Alt İşverenin İdari Para Cezalarından da Sorumlu mudur? PDF Yazdır e-Posta
01 Eylül 2011

Image

Modern ceza hukukunun genel usulü gereği suçun ve cezanın şahsiliği söz konusudur.

I- GİRİŞ

Bu konu Türk Ceza Kanunu’nun 20. maddesinde de belirtilmiştir. Ancak ceza hukuku dışındaki ilgili mevzuatı gereği işyerlerine uygulanan idari para cezalarında cezaların şahsiliği ilkesinde uygulama istisnaları olmaktadır. Örneğin; ihaleli iş için tescil edilen asıl işverenin dosyalardan kendi adına sigortalı çalıştıran alt işverenlerimizde ilgili alt işveren numaralı dosyalarından bildirim yapan alt işverenin prim belgelerinin geç verilmesinden dolayı uygulanan idari para cezasının asıl işverenin borcu sayılmaktadır. Bu konunun cezaların şahsiliği ilkesine aykırı olduğu iddia olunmakta ve itiraz edilmektedir.

Makalemizde asıl işveren taşeronun (alt işveren) idari para cezalarından da sorumluluğu konusu izah edilecektir.

II- ASIL İŞVEREN/ALT İŞVEREN İLİŞKİSİ

Alt işverenlik tanım olarak 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde yapılmıştır. Kanun’a göre; “bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi” denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanun’dan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.

5510 sayılı Kanun’da da alt işveren tanımı yapılmıştır. Ancak aşağıda da görüleceği üzer, 5510 sayılı Kanun’daki alt işverenlik tanımı 4857 sayılı Kanun’daki tanıma göre daha geniş düzenlenmiştir(1).

Buna göre 5510 sayılı Kanun’un 12. maddesine bakıldığında İşveren niteliği, sigortalı çalıştırmanın bir sonucu olduğu, bu sebeple sosyal güvenlik mevzuatında sigortalı çalıştıran kişi işveren olarak anıldığı görülecektir. İşveren, bir işin veya işyerinin maliki (sahibi) olabileceği gibi kiracısı veya sair şekilde elinde bulunduran kişide olabilir. İşveren, gerçek veya tüzel kişi olabileceği gibi her ikisinin karma ortaklığına ait karma kişiliğe de sahip olabilir. Ayrıca yapılan işin geçici veya devamlı olması da işverenlik durumunu değiştirmez. 5510 sayılı Kanun’un 12. maddesinde alt işveren olarak adlandırılan ve bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişi olan işveren 506 sayılı Kanun’da “aracı” olarak adlandırılmaktaydı. Asıl işveren ile alt işveren arasındaki hukuki ilişki; alınan işin sonuçlandırılmasını kapsayan bir sözleşme olduğundan istisna akdini teşkil etmektedir. Alt işveren, büyük müteahhitten iş alan küçük müteahhit olarak da tanımlanabilir.

Örnek-1: Mülkiyeti Kurum’a ait olan ve ihale suretiyle yapımı (A) müteahhidine verilen ek bina inşaatının duvarlarının tuğla ile örülmesi işlerini müteahhitten alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran (B) şahsının Kanun karşısındaki durumu alt işverendir.

İşin tamamının yürütümü ile sorumlu olan işverenden iş alan, ancak sigortalı çalıştırmayanların alt işverenlik (taşeronluk) niteliği olmayacaktır.

Örnek-2: İşverenden bina inşaatının ana giriş kapısının demir doğramasının yapımını alan ve hariçten işçi-sigortalı çalıştırmadan bizzat çalışarak sonuçlandıran kişi alt işveren kabul edilmeyecektir.

Bununla birlikte; sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren, bu Kanun’un işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumludur. Bu şekilde, alt işverenin çalıştırdığı sigortalıların işçilik (ücret vb.) ve sosyal sigorta haklarından doğan sorumluluklarından, asıl işverende aynı derecede sorumlu tutularak çalışanın (sigortalının) ve SGK’nın hakları korunmuştur.

Örnek-3: Alt işverenin sigortalısının iş kazası geçirmesi halinde, 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesindeki belirtilen işveren sorumluluğu kapsamında asıl işveren de olacaktır.

Bununla birlikte; sosyal güvenlikte kesinleşmiş prim borcu ile ilgili 2009/13 sayılı Genelge’ye göre yapılan tespitte, işyerinin kendi borçları yanında kendisinden iş alan alt işverenlerin kendi adlarına çalıştırdıkları ve 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren sigortalılardan dolayı, sigorta primine esas aylık kazanç üst sınırının 6 katını aşmayan muaccel sigorta primi ve işsizlik sigortası primi ile bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçları da dikkate alınacaktır(2).

III- ASIL İŞVERENİN, ALT İŞVERENİN İDARİ PARA CEZALARINDAN SORUMLULUĞU

Yukarıda izah edildiği üzere; sigortalı çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işverendir. Alt işveren ya da taşeron ise bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişi olarak tanımlanmaktadır.

Yasal düzenlemeye göre, asıl işveren, 5510 sayılı Kanun’un işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumludur Bir kişinin alt işveren sayılabilmesi için üçüncü kişiye ait bir işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya işin eklentilerinden iş alması ve bu iş için sigortalı çalıştırması gerekmektedir. Sigortalılar alt işveren aracılığı ile işe girmiş ve alt işveren ile karşılıklı sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren, Kanunla işverene yüklenilen yükümlülüklerden Sosyal Güvenlik Kurumu’na karşı alt işveren ile birlikte sorumlu olmaktadır.

Söz konusu sorumluluk içine alt işverenin çalıştırdığı sigortalının bildiriminden primleri ödenmesine, iş kazası ve meslek hastalığından işçinin üzerinde olması gereken denetim ve gözetim borcundan işçinin ücret alacaklarına kadar birçok konuda asıl işveren alt işverenin işçileri ile ilgili müteselsil sorumludur. Buna alt işverenin 5510 sayılı Kanun kapsamında yerine getirmediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren hakkında uygulanan idari para cezaları da dahildir.

Hatta Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Kararı’da; “... idari para cezalarının bu Kanun’un işverene yüklediği ödevlere uyulmamasının sonucu ve yaptırımı olduğu belirgindir. 506 sayılı Kanun’un 87. maddesinde, tali işverenin ödevine uymamasının sonuçlarından asıl işverenin de sorumlu olacağı kuralını koymuştur. Zira, tali işverenler hayat deneyimleriyle ortadadır ki ekonomik bakımdan asıl işverenlere göre güçsüz kişilerdir. Bunların kişisel olarak sorumlu tutulmaları gerek sigortalıların gerek sigortalılara verilecek sosyal güvenlik haklarını uygulayan Sosyal Sigortalar Kurumu’nun hak ve alacaklarını güvenceye almakta yetersiz olabilir. Bu nedenle, yasa koyucu ortak yükümlerde madde 86 ile tali işverenlerin ödevlerine uymamalarının yaptırımlarından güçlü asıl işverenleri de müteselsil sorumlu tutan, sosyal güvenlik hukukunun isteklerine uygun düşen bir düzenleme yapmıştır. Bu düzenleme gereğince, Kurum’un parasal hak ve alacaklarından, ihale makamından iş alan asıl işverenler de sorumludur. İşte, asıl işveren bu müteselsil sorumluluk gereğince tali işverenin idari para cezasından sorumludur. Bunu Kurum’a ödemiş ise Kurum’dan geri isteyemez. Ödemekle yükümlü olduğu bir borcu ödemiştir. Fakat asıl yükümlü tali işverenlere rücu edebilir.”(3) şeklindedir.

Karar’da da görüldüğü üzere, Kanun’daki müteselsil yükümlülük özelliğine vurgu yapılmış ve ceza hukukunun genel prensiplerinden birisi olan cezada şahsilik ilkesinin istisnası olarak alt işveren hakkında uygulanan idari para cezalarından asıl işveren de sorumlu olduğu değerlendirilmiştir.

Tabii ki burada iki hususun belirtilmesi gerekir. Buna göre;

● Alt işverenin idari para cezalarından sorumlu olan asıl işveren sadece alt işverenlikten olan idari para cezalarından sorumludur. Diğer bir ifade ile alt işveren pozisyonundaki işveren aynı zamanda başka işlerinden dolayı asıl işveren statüsündeyse ve o işlerden dolayı idari para cezaları söz konusuysa sorumlu olmayacaktır.

● Bununla birlikte; (tabiatıyla) alt işveren asıl işveren adına tahakkuk etmiş idari para cezalarından sorumlu olmayacaktır. Zira alt işverenin sorumluluğu asıl işverene göre daha dar kapsamlıdır.

IV- SONUÇ

Bu şekilde Türk Ceza Kanunu’nun dışında uygulanan idari para cezalarında suçun ve cezanın ceza hukuku konusu ve yaptırımı olmaması ve 5510 sayılı Kanun gereği asıl işverene alt işverenin yükümlülükleri konusunda müteselsil sorumluluk tanınması sebebiyle asıl işverenin taşeronun (alt işveren) idari para cezalarından sorumlu olacaktır. Bu şekilde gerek sigortalının gerekse Sosyal Güvenlik Kurumu’nun hakları korunmuştur. Zira bilindiği üzere, asıl işverenden iş alan ve kendisi adına sigortalı bildirimde bulunan alt işverenler kendi sigortalarını alt işverenlerin işlemlerinde kullanılmak üzere Kurum’ca asıl işveren dosyasından verilen alt işveren numarası ile yapmaktadır.

 

Ersin UMDU*

Yaklaşım

*     Sosyal Güvenlik Kurumu Müfettişi

(1)  Makalede asıl işveren/alt işveren ilişkisi üzerinde durulacağından dolayı 4857 sayılı Kanun ve Alt İşverenlik Yönetmeliği’ndeki alt işveren tanımlarına yer verilmemiştir.

(2)  Ersin UMDU, “Kesinleşmiş Sosyal Güvenlik Borcu Nedir?”, Sosyal Güvenlik Dünyası, Sayı: 68

(3)  Yrg. HGK’nın, 12.06.1991 tarih ve E. 1991/10-277, K. 1991/359 sayılı Kararı.