Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Serbest Bölgelerden İthalatta KKDF Kesintisi PDF Yazdır e-Posta
23 Eylül 2011

Image

Kalkınma planı ve yıllık programlarda öngörülen hedeflere uygun olarak yatırımların yönlendirilebilmesi ve ihtisas kredilerinde kredi maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF), 12 Mayıs 1988 yılında, 88/12944 sayılı Karar ile Merkez Bankası nezdinde oluşturulmuştur.

I- GİRİŞ

 Fonun kaynakları arasında bankalar ve finansman şirketlerince kullandırılan kredilerin yanı sıra, ödeme şekli “kabul kredili, vadeli akreditif ve mal mukabili” olan ithalatlardan yapılacak kesintiler de yer almaktadır. Bedelin ithalden önce ödendiği uluslararası ticarette kullanılan “peşin”, “akreditifli” ve “vesaik mukabili” ödeme şekillerinde ise KKDF kesintisi söz konusu değildir.

II- İTHALATTA KKDF KESİNTİSİ

Bilindiği üzere ithalatta gümrük yükümlülüğü gümrük beyannamesinin tescil tarihinde başlamaktadır. Beyannamenin tescil edilmesiyle birlikte mükellef için vergi borcunu ödeme yükümlüğü başlamış olmaktadır. KKDF ithalat sırasında tahsil edilen KDV matrahına girdiğinden, tescil tarihi itibariyle ithalatın finansman (ithalat bedelinin ödeme) şekline göre vergi matrahının doğru hesaplanması önem arz etmektedir.

KKDF kesintisine tabi olmayan ödeme şekillerine göre gerçekleştirilen ithalatta mal bedelinin, proforma fatura veya kesin satış faturası tarihine bakılmaksızın serbest dolaşıma giriş beyannamesinin tescil tarihinden önce (bu tarih dahil) ilgili bankaya yatırılması ve ilgili banka tarafından da bu bedelin ihracatçıya transferinin en geç iki iş günü içinde tamamlanmış olması gerekmektedir. Gümrük beyannamesinde ödeme şeklinin “mal mukabili, vadeli akreditif ve kabul kredili” yazması halinde KKDF’nin yatırılıp yatırılmadığına dikkat edilmesi gerekir. KDV matrahına dahil edilerek üzerinden KDV alınması gereken bu fon ödemesi, beyanname üzerinde vergi hesaplama tablosunda KKDF ödemesi olarak belirtilebileceği gibi, yurt içi giderler arasında da gösterilebilmektedir. Nasıl adlandırıldığından ziyade KDV matrahına dahil edilip edilmediği önemli olan bu gider, bazen matraha dahil edilmeden işlem yapılabilmektedir.

KKDF kesintisi doğup doğmadığı hususunun gümrük idarelerince değerlendirilebilmesi için, yükümlünün mal bedelini tescil tarihinden önce veya tescil tarihinde bankaya yatırdığını transfer bildirim formu/banka yazısı ile gümrük idarelerine tevsik etmesi gerekir. Para transferine ilişkin belgenin genellikle beyanname ekinde olduğu durumlarda zaten tarih kontrolü yaparak fon kesintisini doğuran bir husus olup olmadığını tespit etmek mümkündür. Burada önemli olan husus ödemenin beyanname tescil tarihinden önce yada en geç tescil tarihinde yapılmış olması zorunluluğudur. Diğer taraftan, mal bedelinin banka tarafından gümrük beyannamesinin tescil tarihinden önce veya tescil tarihinde ihracatçıya transfer edilmiş olması halinde, iki iş günü valör süresi asılmış olsa bile KKDF kesintisi yapılmaması gerekmektedir.

III- SERBEST BÖLGELERDEN YAPILAN İTHALATTA KKDF KESİNTİSİ

KKDF ile ilgili olarak, Gümrük Müsteşarlığı’nın 18.03.2011 tarihinde yayımladığı 2011/16 sayılı Genelge ile düzenleme yapmıştır. Bu düzenlemeyle serbest bölgelerden yapılan ithalat işlemleri ile antrepolarda veya geçici depolama yerlerinde yapılan eşya devirlerinde Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu kesintisi ile ilgili olarak yapılacak işlemler belirtilmiştir.

Genelge’de; “Serbest bölgelerden yapılan ithalatların peşin ithalat sayılarak fon kesintisi yapılmaması için, serbest bölgede faaliyet gösteren ihracatçı firma ile bölge dışındaki ithalatçı firmanın ortaklık veya merkez-şube ilişkisi içinde olması durumunda, hem yurt dışındaki asıl ihracatçıya yapılan ödemenin hem de Türkiye’den serbest bölgeye yapılan ödemenin gümrük yükümlülüğünün başladığı tarihten önce tamamlanmış olması ve bu durumun ithalatçı firma tarafından ibraz edilen belgelerle ilgili gümrük idaresine tevsik edilmesi gerekmektedir,

Bununla birlikte, serbest bölgelerde faaliyet gösteren herhangi bir firmayla ortaklık veya merkez-şube ilişkisi içinde bulunmayan firmalarca serbest bölgelerden peşin bir ithalat yapılması halinde, ithalat işlemi sırasında yükümlüden gümrük yükümlülüğünün başladığı tarihten önce yurt dışındaki asıl ihracatçıya ödeme yapıldığına dair herhangi bir belge talep edilmesine gerek bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, serbest bölgeye getirilen eşyanın serbest bölgede kayıtlı sanayi sicil belgesini haiz imalatçı firma tarafından üretim faaliyetinde kullanılması neticesinde elde edilen GTİP numarası ve tanımı farklı eşyanın serbest bölgeden peşin olarak ithal edilmesi durumunda KKDF kesintisi yapılmayacak; ayrıca, sanayi sicil belgesini haiz imalatçı firmanın üretim faaliyetinde kullandığı ürünlerin bedelinin yurt dışındaki asıl ihracatçıya transfer edildiğine dair bir belgenin talep edilmesi de söz konusu olmayacaktır.” denilmektedir.

Bilindiği üzere 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun 6. maddesi, Serbest bölgeler, Türkiye Gümrük Bölgesinin parçaları olmakla beraber; serbest dolaşımda olmayan eşyanın herhangi bir gümrük rejimine tabi tutulmaksızın ve serbest dolaşıma sokulmaksızın, gümrük mevzuatında öngörülen haller dışında kullanılmamak ya da tüketilmemek kaydıyla konulduğu, ithalat vergileri ile ticaret politikası önlemlerinin ve kambiyo mevzuatının uygulanması bakımından Türkiye Gümrük Bölgesi dışında olduğu kabul edilen ve serbest dolaşımdaki eşyanın bir serbest bölgeye konulması nedeniyle normal olarak eşyanın ihracına bağlı olanaklardan yararlandığı yerlerdir. Bu bölgelerde gümrük ve kambiyo mükellefiyetine dair mevzuat hükümleri uygulanmaz.” hükmünü amirdir.

Ayrıca Karar’ın başlangıcında; 1211 sayılı Kanun’un değişik 40. maddesinin, II numaralı paragrafının b, c bendlerine ve 3182 sayılı Kanun’un 37  ve 40. maddelerine göre, Bakanlar Kurulu’nca 12.05.1988 tarihinde kararlaştırılmıştır. denilerek yasal dayanaklar belirtilmiştir.

Serbest bölgeler Türkiye topraklarında yer almakla birlikte bazı mevzuat hükümlerinin uygulanması bakımından gümrük bölgesinin dışında kabul edilen yerlerdir. Kanun bu mevzuatı;

- İthalat vergileri

- Ticaret politikası önlemleri

- Kambiyo mevzuatı

olarak belirtmiştir. İthalat vergilerine ilişkin hükümlerin ya da kambiyo mevzuatı hükümlerinin bu bölgede uygulanmayacağı açıkça ifade edilmiştir. Türkiye’deki bir firma ile ortaklık ilişkisi bulunuyor olması, serbest bölgedeki firma için bu hükmün uygulanmasına engel teşkil etmemelidir. Bir başka ifadeyle ortaklık ilişkisi konusunda bir istisnaya Serbest Bölgeler Kanunu’nda yer verilmemiştir.

“Bu bölgelerde gümrük ve kambiyo mükellefiyetine dair mevzuat hükümleri uygulanmaz.”

şeklindeki düzenleme, zaten serbest bölgelerde 1211 sayılı Kanun’un ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan düzenlemelerin uygulanmayacağını açıkça ifade etmektedir.

IV- 2011/16 SAYILI GENELGE’NİN 3218 SAYILI KANUN KARŞISINDAKİ DURUMU

3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu serbest bölgede faaliyette bulunan firmaları kambiyo mevzuatı yükümlülükleri dışında tuttuğunu, gümrük rejimlerinin uygulanması bakımından serbest bölgelerin Türkiye Gümrük Bölgesi dışında sayıldığını açıkça ifade ettiğinden, genelge ile bu konuda bir düzenleme yapılmasının mümkün olmadığını düşünüyoruz. KKDF 1211 sayılı Kanun’a dayanılarak hazırlanmış bir düzenleme olduğundan, yasal dayanağı olan bir Kanun’un uygulanmadığı alanda, bu Kanun’a dayanılarak çıkarılmış bir Karar’ın uygulanması mümkün görünmemektedir. Herhangi bir yetki maddesi ya da istisnada söz konusu olmadığından genelge ile getirilen düzenlemenin serbest bölgeler için getirdiği hükümlerin yeniden gözden geçirilmesi uygun olacaktır.

V- UYGULAMADAKİ ZORLUKLAR

Serbest bölgedeki firma ile ithalatçı firma arasındaki ortaklık/merkez şube ilişkisi nedeniyle tahsili aranan KKDF’nin tespiti ancak inceleme ile mümkün olabilecektir. Firmalar arasındaki ilişkinin tespitinden sonra ayrıca bölgedeki firmanın söz konusu eşyaya ilişkin ödemeyi hangi tarihte yaptığının belirlenmesi gerekir. Kaldı ki serbest bölgede stok yoğun çalışan bir firmadan ithal edilen eşyanın, yurt dışındaki satıcıya yapılan hangi tarihli ödemenin konusu eşya olduğunu tespit etmekte ayrıca güçlük taşımaktadır. Vadeli ve peşin ödemeli stokları bir arada bulunan bir firmadan yapılan ithalatın hangi ödeme şekli kapsamında olduğunu tespit etmek için detaylı bir incelemeye ihtiyaç olacaktır.

Sanayi sicil belgesine sahip imalatçı firmaların bu uygulamadan istisna tutulması serbest bölge teşvikinin haksız rekabette kullanılmasına yol açması da mümkündür. Ayrıca, yapılan KKDF ödemelerinin firmalara ekstra bir maliyet getirdiği ve ticaret hacmini daralttığı unutulmamalıdır.

VI- SONUÇ

Yasal bir düzenleme ile vergi yükümlülüğü dışında bırakılmış bir konunun, yasada istisna edilmedikçe ya da yetki maddesi ile idareye düzenleme yapma imkanı verilmedikçe idari tasarrufla vergi kapsamına alınması mümkün değildir. Gümrük ve kambiyo mevzuatı uygulanmayan, ithalat vergileri, ticaret politikası önlemleri ve kambiyo mevzuatı hükümleri açısından Türkiye gümrük bölgesi dışında kabul edilen serbest bölgelerin yasal düzenlemenin ruhuna uygun olarak KKDF hükümlerinin de dışında tutulması gerekir. Ortaklık ya da merkez-şube ilişkisinin yasayla getirilmiş bir istisnayı ortadan kaldırmaya yetmeyeceğini düşünüyoruz. Nasıl ki ithalatçı firmanın şubesi yurt dışında olsaydı bu genelge kapsamına girmesi söz konusu olmayacaktıysa, serbest bölgedeki firma içinde aynı anlayış geçerli olmalıdır. Çünkü merkez şube ilişkili firmanın yurt dışında bulunması ile serbest bölgede bulunması arasında mevzuatın uygulanması açısından bir farklılık bulunmamaktadır. KKDF ile ilgili bu düzenleme serbest bölgelerde kurulacak yerli firmalar için maliyet artışı getirdiğinden yerli firmalar aleyhine bir durumun ortaya çıkmasına da neden olabilecektir.

Sonuç olarak, finansman güçlüğü içinde olduklarından dolayı vadeli ödeme yapan firmalara ilave maliyet getirerek daha da zor durumda kalmalarına neden olabilecek bu uygulamanın, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu hükümleri de dikkate alınarak yeniden düzenlenmesi yararlı olacaktır.

 

Murat KORKMAZ*

Musa ÜNAL**

Yaklaşım

 


    Bu yazıda yer alan görüşler yazarlara ait olup, resmi nitelik taşımaz, hiçbir surette çalıştıkları kurumu bağlamaz, doğrudan ya da dolaylı olarak kurumun görüşü şeklinde değerlendirilemez.

*    Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Risk Yönetimi ve Kontrol Genel Müdürlüğü Başkontrolörü

**  Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Risk Yönetimi ve Kontrol Genel Müdürlüğü Başkontrolörü