Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
İş Hukuku Açısından İbranamenin Şekli, Yorumu ve Geçerliği PDF Yazdır e-Posta
25 Ekim 2011

Image

Uygulamada işveren, işçiye “bütün alacaklarımı aldım, işverenden alacağım kalmamıştır” gibi ifadeler taşıyan bir belge imzalatıp almaktadır.

I- GİRİŞ

İş Kanunu’nda ve diğer kanunlarımızda düzenlenmeyen bu belgeye, “ibraname” (certificate of discharge), “ibra senedi” “borçtan kurtarma belgesi” gibi adlar verilmektedir. İşverenin, “beraat” kelimesiyle aynı kökten gelen ve “aklama”, “borçtan kurtarma” anlamına gelen bu belgeyi almaktaki amacı; işçinin ileride (ücret, fazla çalışma ücreti, ihbar tazminatı, yıllık izin parası... gibi) alacaklarını dava etmesi halinde mahkemeye sunmak için, bu alacakların mevcut olmadığını ispatlayıcı bir belge oluşturmaktır.

İbra sözleşmesi, İsviçre Borçlar Kanunu’nun 115. maddesinde düzenlendiği halde Türk Borçlar Kanunu’nda bu yönde bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bununla birlikte ibraname, bir borcun tam ya da kısmen ifa edilmeden sona ermesini sağlayan özel sukut nedeni olarak kabul edilmelidir. İbra, borcun sona erme şekillerinden biridir.

648. maddesi gereği 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu’nun(1) “Ceza Koşulu ve İbra” yan başlıklı 420. maddesi konuyu düzenlemiştir:

“Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.

İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.

Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.

İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına da uygulanır”.

İş hukukunda ibra sözleşmesi ibraname” adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. İbra sözleşmesinin tanımı, şekli ve hükümlerinin Borçlar Kanunu’nda düzenlenmesinin gerekliliğinin ötesinde, iş hukukunun işçiyi koruyucu özelliği sebebiyle İş Kanunlarında normatif hüküm olarak ele alınması gerektiği açıktır.

II- İBRANAMENİN NİTELİĞİ VE ŞEKLİ

A- İBRANAMENİN NİTELİĞİ

Öncelikle çözümlenmesi gereken mesele, işçinin imzaladığı bu belgenin niteliğinin ne olduğu ve geçerliliğidir.

Bilindiği gibi “İbra”, alacağın tasfiyesini içeren tasarrufi bir sözleşmedir. Konuyla ilgili doğrudan amir bir hüküm yoktur. İsviçre Borçlar Kanunu’nun 115. maddesindeki ibra hükmü Borçlar Kanunumuza alınmamıştır. Bu nedenle Borçlar Kanunu ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na(1) göre ibranın şeklini tayin etmek gerekmektedir. Gerek öğretide ve gerekse uygulamada ibranamenin varlığı, bir borcun tam ya da kısmen ifa edilmeden sona ermesini sağlayan özel bir sukut nedeni olarak kabul edilmektedir. Diğer bir ifade ile “ibra, alacaklının borçlusunu borçtan kurtarmak amacıyla yapılan bir sözleşmeyi ifade etmektedir.”

Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Yargıtay, ibra olunan haklarla elde edilen karşılık arasında “büyük fark”ın bulunması halinde, ibranamelerin “makbuz” niteliğinde sayılacağı görüşündedir(2). Ancak Yargıtay, kesin bir şekilde ibranamede işçinin tüm ücretlerini ve kıdem tazminatını aldığını, hiçbir alacağı kalmadığını açıkça belirtmesi halinde, mahkemenin bunları hüküm altına almasını hatalı bulmuş(3); ibranamede dava hakkından vazgeçtiğini açık ve kesin şekilde beyan eden davacı işçinin bu belgenin makbuz niteliğinde olduğunu iddia edemeyeceğini belirtmiştir(4).

Salt miktar içermemesi ibranamenin geçersiz olduğu sonucunu doğurmaz. Böyle bir ibranameye karşı davacıdan diyecekleri sorulmalı; varsa irade fesadına ilişkin iddiasının üzerinde durulmalı ve bu konuda delilleri toplanmalı, imza inkarında bulunduğu takdirde imza incelemesi yaptırılarak sonucuna göre anılan alacaklar hakkında bir karar verilmelidir(5).

Çoğu uyuşmazlıkta işverenin sunduğu belgede hem ibra hem de feragat vardır. Bir haktan dava konusu yapılmadan da feragat edilebilir. Esas haktan feragat edilince, ona bağlı olan dava hakkı da ortadan kalkar. Esas haktan feragat maddi hukuka tabidir ve feragatın tamamlanması için karşı tarafa ulaşması zorunludur. Dosyadaki belge, feragatın karşı tarafa ulaştığını gösterir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Kararı’nda “... davacı ibraname ve feragatname niteliğindeki belge ile dava hakkından vazgeçtiğini açık ve kesin bir şekilde beyan etmiş olduğuna göre, miktarı içeren bu belgenin makbuz niteliğinde görülerek fark alacakların hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir...”(6) denmektedir(7).

B- İBRANAMENİN ŞEKLİ

1- İbraname İspat Açısından Yazılı Şekilde Yapılmalıdır

İbraname, bugün yürürlükte olan kanunlarda düzenlenmiş olmadığı için, ibranamenin şekli konusunda da yasal bir hüküm yoktur. Ancak Borçlar Hukukunda da İş Hukukunda da asıl olan şekil serbestliğidir. Kanun bir hukuki işlemi özel bir şekle tabi tutmadıkça taraflar diledikleri şekilde yapabileceklerdir. Ancak ibranamenin yazılı şekilde yapılmasının ispat açısından gerekli olduğu söylenebilir. Birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde ibraname denir ve ibranameyi imzalayanın gerçek amacının ne olduğu tespit edilmelidir(8).

1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu’nun “İbra” yan başlıklı 132. maddesinde de şu hüküm yer almaktadır:

“Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir”.

2- İbranamede Düzenleme Tarihi Bulunmalı ve Bu Tarih İş İlişkisinin Sona Erdiği Tarihten Sonraki Bir Tarih Olmalıdır

Borcu sona erdiren bir belge olan ibranamelerde, Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatları uyarınca düzenleme tarihinin bulunması gerekmektedir. Tarihsiz ibraname geçersizdir(9).

İş ilişkisinin devamı sırasında düzenlenen ibra sözleşmeleri geçerli değildir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak ya da bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmiş sayılmalıdır.

İbraname ancak geçmişte doğmuş alacaklar için geçerli olup gelecekte oluşacak alacaklar işçi alacakları için geçerli olarak düzenlenemez. Nitekim Yargıtay’a göre de, iş kazasının “…hemen akabinde düzenlenen ibranameye dayanılmış ise de bu ibraname de geçerli kabul edilemez. Çünkü o tarihte maluliyet durumu ve kusur oranları konusunda davacı kesin fikir sahibi değildir”(10).

3- İbraname İşçi Tarafından İmzalanmalıdır

İbranamenin geçerli olması için işçi tarafından imzalanması da gerekir. İşveren tarafından mahkemeye sunulan ibranamedeki imza işçi tarafından inkâr edilirse, imza inceleme raporu ile ibranamedeki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı belirlenmelidir. Bu yapılmadığı takdirde ibraname nazara alınmaksızın karar vermek gerekir(11).

Eğer ibraname vekil aracılığıyla imzalanmışsa, Borçlar Kanunu’nun 388. maddesi gereği vekâletin ibra yetkisini de içermesi gerekir. Mirasçılar da ölenin haklarına ilişkin olarak ibraname düzenleyebilirler. Ancak tabi ki bu sadece kendilerini bağlar, diğer mirasçıların hakları saklıdır(12).

Yargıtay, ibranameleri değerlendirirken imzanın yerine bile önem vermektedir. Bir Yargıtay Kararı’nda şöyle denmektedir: “…dosyaya sunulan ibranameye bakıldığında imzanın olağan yerinde olmadığı görünmektedir. Davacı vekili davacının okur yazar olmadığını iddia etmiştir…. Mahkemece yapılacak iş davacının konumu, okur yazar olup olmadığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra ibranamelerin şekil ve özü açısından bir incelemede bulunup sonucuna göre karar vermekten ibarettir”(13).

4- Okuma Yazma Bilmeyen İşçiden Alınan İbranamede HUMK’daki Kurala Uyulmalıdır

Okuma yazma bilmeyen işçiden alınan ibranamenin geçerli olabilmesi bakımından Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’(HUMK)nun 297. maddesinde yer alan prosedüre uyulması gerekir Aksi halde ibranamaye değer verilmesi mümkün değildir(14). HUMK md. 297 hükmü ise şöyledir: “…imza vaz’ına muktedir olamıyan veya yazı bilmeyen şahsın heyeti ihtiyariye ve mahallince maruf iki şahıs tarafından tasdik edilmiş ve el ile yapılmış bir işaret veya mühür istimal etmesi caizdir.”

01.11.2011’de yürürlüğe girecek ve HUMK’un yerini alacak olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İmza Atamayanların Durumu” başlıklı 206. maddesi ise şöyledir: “(1) İmza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlıdır.(2) İmza atamayan kimselerin, cüzdanla iş yapmayı usul edinmiş kuruluşlarla olan işlemlerde kullanacakları mühür, kazınmış imza, işaret veya parmak izinin, işlemin başlangıcında hesap defterine veya cüzdanına basılmış olması veya önceden noterde bir örneği saklanmak üzere onanmış bulunması yeterli olup, her işlemde ayrıca onamaya bağlı değildir. (3) Yukarıda belirtilen hükümler dairesinde noterlerce düzenlenecek olan senetler için ilgilisinden harç, vergi ve değerli kâğıt bedeli alınmaz.”

5- İbranamenin Yazımı Bütünlük Arzetmelidir

İbranamedeki paragraflar arasında olağanı aşan boşluklar olması, ibranamenin önceden imzalatılmış kâğıdın sonradan işverence doldurulduğu kuşkusunu doğurmaktadır. Bir Yargıtay Kararı’nda şöyle denilmektedir: “İbraname metni incelendiğinde iki paragraf arasında boşluk bulunduğu, imzanın da alt tarafta olduğu, ibraname düzenleme tekniğine uygun olmadığı görülmektedir….yazılış tekniği ve tanık beyanları ile ibranamenin geçerli olmadığı kabul edilerek… karar verilmelidir”(15).

Bilgisayar veya daktilo ile hazırlanan, işçinin adı soyadı, ücret miktarı, ibraname tarihi gibi kısımların sonradan el yazısı ile doldurulmak üzere boş bırakıldığı ibraname örnekleri kuşku yaratmaktadır. Eski bir Yargıtay Kararı’nda “…ibranamenin matbu olarak düzenlenip, bırakılan boşlukların sonradan doldurulduğu, dinlenen ve ibranamede imzası bulunan tanığın da ifadesinin bu yönde olduğu, ibranamenin önceden alındığı belirtilerek ibranamenin geçersiz olduğu”(16) sonucuna varılmıştır. Bu sebeple ibranamenin tümüyle işçinin el yazısı ile yazılmış olması, pek çok tartışmayı ortadan kaldıracağından, tavsiye edilir.

İbranamenin yazımı da bir bütünlük arz etmelidir. Yargıtay’ın bir Kararı’nda bu husus şöyle ifade edilmiştir: “İbraname iş sözleşmesi devam ederken alındığı gibi, daktilo ile yazılmış içeriğinde miktar olmadığı halde, en üstte elle kıdem, ihbar miktarları yazılı olan bir belgedir. Alttaki imzanın davacıya ait olması, üstte tamamen ayrı yazılmış olan miktarların davacıya ödendiğini gösteremez. Üstte yazılı rakam ve tarihlerin kimin tarafından ve ibraname ile aynı anda yazılıp yazılmadığının belirlenmesi gerekir. Öte yandan davacının imzaladığı birçok belge dosyada bulunduğu gibi, davalı tarafından davacının itirazından sonra, sehven yapıldığı ileri sürülse de istifası dahi olduğu savunulmuş, davacı tanıkları ise çalışırken kendilerine birçok belgeler imzalatıldığını belirtmişlerdir. Bu yönde inceleme ve araştırma yapılmadan ibranameye değer verilmesi hatalıdır”(17).

Uygulamada noter huzurunda düzenlenen ibranamelere de rastlanmaktadır(18).

6- İbranamede Alacaklar Kalem Kalem Gösterilmelidir

Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamasına göre ibranamede alacaklar kalem kalem gösterilmelidir. Bu hususu vurgulayan bir Yargıtay Kararı’nda şöyle denilmektedir: “Matbu istifa dilekçesi altındaki “4857 sayılı İş Kanunu’na göre bütün yasal haklarımı aldığımı bilgilerinize sunarım” ibaresine geçerlilik tanınarak ibraname nedeni ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olup, kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.”(19)

III- İBRANAMENİN YORUMU VE GEÇERLİĞİ

A- İBRANAME DAR YORUMLANMALIDIR

Yargıtay’ın eski ve kökleşmiş içtihatlarına göre, “ibranamenin takdiri hukukî bir mesele teşkil eder ve bunu bilirkişinin değil hakimin yapması gerekir.”(20).

İşçi, emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal haklan ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmalı ve borcun asıl sona erme nedeni ifa olarak ele alınmalıdır. Borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine iş hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmelidir.

B- İRADE FESADI HALLERİ TİTİZLİKLE ARAŞTIRILMALIDIR

Borçlar Kanunu’nun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri arasında düzenlenmiş olan irade fesadı hallerinin iş hukukunda ibra sözleşmeleri bakımında çok daha titizlikle ele alınması gerekir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın ya da üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde ibra iradesine değer verilemez.

Öte yandan Borçlar Kanunu’nun 21. maddesinde sözü edilen aşın yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.

Yargıtay ibranamelerin hukukî değeri konusunda çelişkili kararlar vermekle birlikte, işçinin aleyhine kullanılan bu belgeleri, büyük ölçüde etkisiz kılmaktadır. Zira, genellikle eğitim seviyesi düşük olan işçi, ne imzaladığının bilincinde olmadan ya da aldatılarak bu belgeleri imzalamaktadır. Kimi zaman işçiden imzalı boş kağıt alınıp içeriği sonradan doldurulmaktadır. Konuya ilişkin bir Yargıtay Kararı’nda şöyle denmektedir: “Davacı ibranamenin imzalı boş kâğıda içeriğin sonradan doldurulduğunu bildirmiştir. İbranamenin serbest irade ürünü olmadığı iddiası bulunduğuna göre HUMK 75/3 maddesi(21) göz önünde tutularak yargıcın olayı aydınlatması için ibranamenin sıhhati konusunda taraflara tanık dinletilmesi için önel verilmesi, tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken dava açıldıktan sonraki bir tarihi taşıyan ibraname nedeniyle davanın reddi hatalıdır”(22).

İş sözleşmesi sona ermeden verilen ibranamelerin geçerliliği yoktur. Üzerinde bir meblağ taşımayan ibranameler ise dar yorumlanır. Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde geçerlilik sorununu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi uygulanmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır(23).

C- VARLIĞI TARTIŞMALI OLAN BORÇLARDA VE SAVUNMA İLE ÇELİŞEN HUSUSLARDA İBRANAME GEÇERLİ DEĞİLDİR

İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi de mümkün olmaz. Bu nedenle işveren tarafından işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ile ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.

Bir Yargıtay Kararı’nda şöyle denilmektedir: “Personel çıkış formundaki tazminat ödeme ibaresi istifa belgesi ile çeliştiğinden istifa belgesine değer verilemez. Aynı olgu ibraname için de geçerlidir. Dolayısı ile ibranamenin de çelişki nedeni ile doğruluğu kabul edilemez. Mahkemece davanın esasına girip söz konusu istekler irdelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken isteklerin reddi hatalı olup, kararın bozulması gerekmiştir”(24).

Bir başka Kararda da çelişki üzerine ibraname geçersiz sayılmıştır: İbranamede belirtilen süre bir yıldan az olup, içeriğinde kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacağını aldığı da yazılmış olup, davalı da savunmasında kendi isteği ile ayrıldığını belirterek ibraname içeriği ile çelişmiştir. Gerek içeriği itibarıyla, gerekse de savunmayla çelişen ibraname geçerli değildir. Davacının çalışma süresi tam olarak belirlenerek, dava konusu alacakları hakkında karar verilmelidir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir”(25).

IV- İBRANAME VERİLEN ALACAKLARDA FAİZİN DURUMU

Asıl alacak ibra edildiğinde fer’isini oluşturan faizden de vazgeçilmiş sayılacağı kabul edilir. Taksitli ödemelerde ise Yargıtay farklı düşünmekte, paranın tamamı ödeninceye kadar faiz talep edilebileceğine karar vermektedir(26) “Akdin feshi tarihinde davacının verdiği ibranamede faize ilişkin olarak aksine bir kayıt koymamış olması faiz alacağını dava etmesine engel olmaz.”(27). www.ozdogrular.com

V- SONUÇ

İbraname, çalışma hayatında yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. Yeni Borçlar Kanunu’nda düzenlemeye kavuşan ibraname, iş hukukunun işçiyi koruyucu ruhu çerçevesinde değerlendirilmeli, işçinin hak kaybı engellenmelidir.

İşverenler de, geçerli bir ibraname düzenleme konusunda yukarıda verdiğimiz bilgiler doğrultusunda titizlik göstermelidirler.http://www.ozdogrular.com/content/view/17123/

 

Müjdat ŞAKAR*

Yaklaşım

(*)          Prof. Dr., Marmara Ünv., İİBF, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı

(1)         04.02.2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

(1)         Bu Kanun’un yerini 04.02.2011 tarihinde yayımlanan ve 01.11.2011 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu alacaktır.

(2)         Bkz. Yrg. 9. HD.’nin,  07.10.1971 tarih ve Esas 15082, K. 21037 sayılı Kararı.

(3)         Bkz. Yrg. HGK’nın, 07.11.1998 tarih ve E. 1998/9-648, K. 1998/683 sayılı Kararı, Tekstil İşveren Dergisi, Mayıs 1999, s. 21

(4)         Yrg. HGK’nın, 16.04.1997 tarih ve E. 1997/9-86, K. 1998/339 sayılı Kararı, Tekstil İşveren Dergisi, Kasım 1998, 17; Yrg. HGK’nın, 24.11.1999 tarih ve E. 1999/9-968, K. 1999/983 sayılı Kararı, Tekstil İşveren Dergisi, Nisan 2000, 17.

(5)         Yrg. 9. HD.’nin, 25.01.2010 tarih ve E. 2009/21161 K. 2010/1029 sayılı Kararı ( Bkz.legalbank).

(6)         Yrg. HGK’nın, 16.04.1997 tarih ve E. 1997/86, K. 1997/339 sayılı Kararı.

(7)         Aynı şekilde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 24.11.1999 tarih ve E. 1999/9-968 ve K. 1999/983 sayılı Kararı’nda feragatname niteliğinde ibranamenin dava konusu uyuşmazlığı esastan sona erdireceği vurgulanmıştır.

(8)         Yrg. 13. HD.’nin, 25.10.2010 tarih ve E. 2010/5342 K. 2010/13830 sayılı Kararı (bkz.legalbank).

(9)         Yrg. 9. HD.nin, 29.03.2007 tarih ve E. 22037, K.8814 sayılı Kararı.

(10)       Yrg. 9. HD.’nin, 06.03.1998 tarih ve E.396, K. 3472 sayılı Kararı.

(11)       Yrg. 21. HD.’nin, 19.10.2010 tarih ve E. 2010/10295 K. 2010/10189 sayılı Kararı (bkz.legalbank).

(12)       Yrg. 9. HD.’nin, 12.09.1995 tarih ve E. 6723, K. 25091 sayılı Kararı; “Vefat eden işçinin mirasçılarının işçilik hak ve alacaklarından yararlanabilmeleri için, veraset ilamı ile işverene başvurmaları zorunludur. İşverenler bu durumda, veraset ilamında belirtilen oranlarda ödeme yapacak ve her mirasçıyla ilgili ayrı ayrı ibraname düzenlemeleri gerekmektedir”

(13)       Yrg. 9. HD.’nin, 02.07.2010 tarih ve E. 2008/27709 K. 2010/21579 sayılı Kararı (bkz.legalbank)

(14)       Yrg. 9. HD.’nin,  15.10.2010 tarih ve E. 2008/37729 K. 2010/29226 sayılı Kararı (bkz.legalbank)

(15)       Yrg. 9. HD.’nin, 25.03.2010 tarih ve E. 2008/37285 K. 2010/8007 sayılı Kararı (bkz.legalbank)

(16)       Yrg. 9. HD.’nin, 28.01.1993 tarih ve E.6412, K. 999 sayılı Kararı.

(17)       Yrg. 9. HD.’nin, 27.09.2010 tarih ve E. 2008/35445 K. 2010/26047 sayılı Kararı.

(18)       “Davacı kıdem tazminatı karşılığı olarak 2.700 TL aldığını noter huzurunda beyan ettiğine göre bu miktar tespit edilen kıdem tazminatından mahsup edilerek sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır. Yrg. 9. HD.’nin, 12.11.2009 tarih ve E. 2008/12007, K. 2009/31389 sayılı Kararı (bkz.legalbank).

(19)       Yrg. 9. HD.’nin, 15.03.2010 tarih ve E. 2008/21802, K. 2010/6801 sayılı Kararı (bkz.legalbank).

(20)       Bkz. Yrg. HGK’nın, 10.01.1962 tarih ve E. 46, K. 14 sayılı Kararı.

(21)       HUMK’un 75/3 maddesi: “Hakim davanın her safhasında iki tarafın iddiaları hududu dahilinde olmak üzere kendilerini istima ve lazım olan delillerin ibraz ve ikamesini emredebilir”.

(22)       Yrg. 9. HD.’nin, 24.05.2010 tarih ve E. 2008/26040 K. 2010/14420 sayılı Kararı (bkz.legalbank).

(23)       Yrg. 9. HD.’nin, 27.06.2008 tarih ve E. 2007/ 23861, K.2008/ 17735 sayılı Kararı.

(24)       Yrg. 9. HD.’nin, 14.10.2010 tarih ve E. 2008/35302 K. 2010/29035 sayılı Kararı.

(25)       Yrg. 9. HD.’nin, 29.01.2010 tarih ve E. 2008/16324 K. 2010/1547 sayılı Kararı.

(26)       Yrg. 9. HD.’nin, 11.10.2000 tarih ve E. 8951, K. 13651 sayılı Kararı.

(27)       Yrg. 9. HD.’nin, 29.11.1994 tarih ve E.. 12478, K. 16918 sayılı Kararı.

---------------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.