Bu incelemedeki amacımız böylesine temel bir vergi yasasındaki yeniliklerin daha geniş bir kesimdeki meslektaşlarımız tarafımızdan irdelenmesi, incelenmesi ve tartışılmasıdır.
Meslektaşlarımızda bu çabamıza karşılık vermekte sayısı yüzleri bulan elektronik posta ile görüşlerini bizlerle paylaşmaktadır. Yaratılan bu sinerji ve beraber çalışma ortamı ve içten ilgileri için tüm meslektaşlarımıza teşekkür ederim. Bugünkü yazımızda da Tasarı’da bulunan bir yenilikten daha bahsedeceğiz ve bu şekilde tasarıda bulunan temel yeniliklerle ilgili tespitlerimizi tamamlamış olacağız. Bundan sonra eleştiri ve önerilerimizi paylaşacağız. Eğer bizim göremediğimiz veya farkında olmadığımız gözünüze çarpan yenilikler var ise bunları da sizlerden bekliyoruz. Biliyorsunuz uzun yıllar boyu sabit kıymetlerle direk ilişkilendirilen kredilere ait faiz giderlerinin aktifleşmesi veya direk gider yazılması tartışma konusu olmuştu. En sonunda Maliye Bakanlığı kanundan aldığı yetki ile 27.01.1985 tarihinde yayınladığı 163 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Tebliği ile konuya son noktayı koydu. Bu tarihten itibaren bu tebliğin öngördüğü hükümler uygulamaya alındı. Hatırlatmak istenirse tebliğ şu şekilde idi; 163 SIRA NO'LU VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ Kapsam Bakanlığımıza yapılan çeşitli müracaatlardan, yatırımların finansmanında kullanılan kredilere ilişkin faiz giderleri ile yurt dışından döviz kredisiyle sabit kıymet ithal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan kur farklarının, sabit kıymetin maliyet bedeline mi intikal ettirileceği yoksa doğrudan ilgili yılın giderleri arasında mı gösterileceği hususlarında tereddütler bulunduğu anlaşılmış ve bu konularda aşağıdaki açıklamaların yapılması uygun görülmüştür. 1. Yatırımların finansmanında kullanılan kredilerle ilgili faizlerden kuruluş dönemine ait olanların sabit kıymetle birlikte amortisman yoluyla itfa edilmek üzere yatırım maliyetine eklenmesi gerekmekte; işletme dönemine ait olanların ise, ilgili bulundukları yıllarda doğrudan gider yazılması ya da maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulması, 2. Döviz kredisi kullanılarak yurt dışından sabit kıymet ithal edilmesi sırasında veya sonradan bu kıymetlere ilişkin borç taksitlerinin değerlemesi dolayısıyla ortaya çıkan kur farklarından, sabit kıymetin iktisap edildiği dönem sonuna kadar olanların, kıymetin maliyetine eklenmesi zorunlu bulunmakta; aynı kıymetlerle ilgili söz konusu dönemden sonra ortaya çıkan kur farklarının ise, ait oldukları yıllarda doğrudan gider yazılması ya da maliyete intikal ettirilerek amortisman konusu yapılması, mümkün bulunmaktadır. Bu tebliğle, 104 ve 121 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri uygulamadan kaldırılmıştır. Tebliğ olunur. Gerek Tam Set diye tanımladığımız Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarında gerekse KOBİ’ler için Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarında bu konuyla ilgili Vergi Usul Kanunu ve Maliye Bakanlığının görüşüne aykırı bir düzenleme bulunmaktadır. KOBİ UFRS’lerde kesinlikle aktifleşmeye izin verilmezken, Tam Set UFRS’lerde özellikli varlık diye tanımladığı kısıtlı sayıda varlığa izin verilmekte bu da ancak kullanılmaya başlandığı ana kadar verilmektedir. İşte bu sebeple ilgili standartlar 01.01.2013 tarihinde uygulamaya girdiğinde en çok sorun yaşanacak konulardan biride bu uygulama olarak göze çarpıyordu. Bu sebeple Vergi Usul Kanunu Tasarısı’nı inceden inceye inceledik. Kanunun geçmişte olduğu gibi bu konuyu tebliğlere bırakmadığı direk olarak kanun maddesi olarak düzenlediğini gözlemlemiş olduk. İlgili madde şu şekilde; Maliyet bedeli Madde 183- 1) Maliyet bedeli, finansman giderleri hariç, iktisadi bir kıymetin elde edilmesi veya değerinin artırılması dolayısıyla yapılan ödemelerin toplamını ifade eder. 2) Amaçlanan kullanıma veya satışa hazır duruma getirilebilmesi zorunlu olarak uzun bir süreyi gerektiren iktisadi kıymetler ile ilgili finansman giderleri maliyet bedeline dâhil edilir. İlgili taslak kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere Vergi Usul Kanunu Tasarısı finansman giderlerine Tam Set olarak tanımladığımız Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarının gözüyle bakmakta ve düzenlemektedir. Yani sadece özellikli varlık özeliğine haiz varlıklar için aktifleşmeye izin vermektedir. Önceki uygulamaya göre bir yakınlaşma olarak görebileceğimiz bu durum detaylı incelendiğinde Türkiye’de yer alan şirketlerin % 99’unun KOBİ UFRS’nı uygulaması beklenirken ve bu standartlara göre de hiçbir aktifleşmeye izin verilmezken yapılan taslak düzenlemenin bir yakınlaşma olduğunu söylemek doğru değildir. Aktifleşen veya Giderleşen finansman giderleri uzun yıllar boyu takip edilmesi gereken bir fark olarak Mali Kar ile Ticari Kar arasındaki yerini koruyacaktır. Bu sebeple KOBİ UFRS’ler dikkate alınarak düzenlemenin yeniden yapılması veya KOBİ’ler için esnetilmesi yerinde olacaktır. Başta da dediğimiz gibi UFRS mali tablolarımız ile Vergi Matrahına gidiş yolumuzda en büyük yol göstericimiz olan Vergi Usul Kanunu’nun tasarısı hepimizin ilgisini ve tepkisini beklemektedir. Özkan Cengiz / SMMM-Bağımsız Denetçi / Muhasebe Vergi ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. |