Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Bankaların Personele Vereceği Promosyonların Gelir Vergisi Karşsıındaki Durumu PDF Yazdır e-Posta
30 Ekim 2011

Image

Kayıtdışı ekonominin olumsuz tahribatını önlemek, özellikle vergi gelirlerinde azaltıcı bir unsur olmaması için harcama eksenli bir önlem olarak işletmelerin çalışanlarına ödediği “ücret”leri bankalar aracılığı ile ödenmesi zorunludur.

I- GİRİŞ

 Bankalar bu zorunluluğu yerine getirirken, ya doğrudan doğruya personeli ya da ödemeleri yaptıran işletmeye “promosyon” adı ile “gelir” niteliğinde bir ödemede bulunmaktadırlar. Bankalar bu ödeme yönteminden işçilerin alacakları ücretleri bir süre bu hesapta atıl olarak tutabilecekleri varsayımıyla işverenleri kendi bankalarına çekmek amacıyla promosyon adıyla daha çok işletmelerin bir pazarlama teşvik amacıyla ödemektedirler.

Bankaların işçilere promosyon adı ile ödenen gelirlerin vergi karşısındaki durumu kamu oyunca yeterince aydınlatılamamıştır ve bu nedenle Türk Vergi Sistemine göre vergiye tabi olacak mıdır? Olmayacak mıdır? sorusu doğrusu bizlere de sorulmaktadır.

Promosyon alan işçiler açısından şüphesiz bir gelirdir, ama Gelir Vergisi Kanunu’nun yedi gelir unsurunun hangisinin kapsamına girmektedir? Sorusunun yanıtını kesin olarak araştırmak gerekmektedir. Bizde bu çalışmamızda bunu yapmaya çalıştık. Promosyon kavramı gelir unsurlarının hiç birisinin kapsamına girmiyor ise o takdirde veraset ve intikal vergisi kapsamına dahil edilebilir mi? sorusu hatıra gelebilir. Bizde bu çalışmamızda bu iki sorunun yanıtını aradık.

II- PROMOSYON KAVRAMI

Promosyon kavramı bir pazarlama kavramıdır. Daha çok tutundurma, teşvik edici önlemleri içerir. Bu önlemler çok çeşitlidir. Çalışma konumuzdaki promosyon kavramı dar anlamda “özendirme” amacıyla bankaların personele ödenen ücretlerin sürekli olarak kendi bankaları aracılığı ile ödenmesini teşvik etmek, promosyon vermeyen bankalardan müşteri temin etme amacı taşımaktadır. Bu çalışmamızda promosyon sözcüğünü bu ölçüler içinde kullanmış olacağız.

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için,  konuya taraf olan a) İşveren tarafı b) İşçi tarafı c) Banka tarafı olarak ayrı ayrı irdelemek yararlı olacaktır.

A- İŞVEREN TARAFI

İşveren, “işçi çalıştıran gerçek ya da tüzel kişiler ve bunlara ek tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlardır.” diye tanımlanmıştır (İş K. md. 2/1). Tanımın özü “işçi çalıştırma” fiilidir. İş Kanunumuzda “alt işveren” adı ile işverenle iş ilişkisi kuran bir işveren kavramı da mevcuttur ve bu işverende “işçi” çalıştırabilir. İşçi ile işveren arasında bireysel ya da toplu iş sözleşmesi yapılır (İş K. md. 8).

İş sözleşmesinin işçi ile işveren arasındaki öğeleri “a) İş görme ve b) Ücret” en önemli öğeleridir.

1- İş Görme

Sözleşmede işçi işverene emeğini verme yükümlülüğünde bulunur. Emek, bedensel ya da düşünsel olabilir. Emek aktif bir durumu anlatım için kullanılır. İş gören, iş görmede hizmet verme sorumluluğunu taşır. İş görme, işveren yönetiminde ve ona bağımlı yerine getirilir.

2- Ücret

Ücret işçinin emeğinin karşılığı, hatta kirası denebilir. İşveren iş görene emeği karşılığında bir ücret ödeme yükümlülüğü yüklenir. Ücret; saatlik, günlük, haftalık, aylık ya da yıllık sürelerle sınırlı olarak ödenebilir.

B- İŞÇİ TARAFI

İşçi bir ya da birden fazla işverene bağlı olarak herhangi bir işte ücret karşılığı çalışan gerçek kişidir. Tanımdan çıkarılan sonuca göre, bir kimseyi “işçi” olarak niteleyebilmek için “herhangi bir işte” ve “ücret karşılığı çalışmak” gerekmektedir. Çalışılan işin türü ve nitelikleri açık bırakılmıştır ama çalışmanın mutlaka “ücret” karşılığı olması istenmiştir.

Yargıtay işçi kavramının unsurlarını “(a) Bir iş sözleşmesine dayalı olmak (b) Bir işte çalışma (c) Ücret karşılığı” olmak koşullarına bağlamıştır. Sözleşme yapılmasını uygun görmüştür.

C- BANKA TARAFI

Banka mevduat ya da başka yollarla birikim sahiplerinden topladıkları ya da elde ettikleri fonları, kendi hesaplarına ödünç verme, iskonto etme gibi yollarla kullanmayı, kişiler arasında para hareketlerine aracılık hizmetleri yapmayı kendilerine faaliyet alanı seçen finans işletmeleridir.

Bir iş akdi ile bir işverene emeğini veren işçiye işveren ücretini ödemekle yükümlüdür. Ancak, kayıtdışı ekonominin önlenmesi için ödemeyi yasalar gereği bazı hallerde işveren banka aracılığı ile yapmak zorundadır. Bankalar ise, ödemeye aracı oldukları ücretleri, işçiler hemen almayarak hesaplarda bekletecekleri umuduyla, ücretlerin kendi bankalarına ödenmesini teşvik etmek amacıyla küçük bir tutarda olsa karşılıksız kendilerince promosyon adı verdikleri bir tutarı ya işverenlere ya da işçiye ödemektedirler. Kime ödenirse ödensin alan taraf için “gelir” niteliğindedir, ödeyen taraf banka içinde bir “gider” niteliğindedir.

III- PROMOSYONUN GELİR VERGİSİ KARŞISINDAKİ DURUMU

Vergisel açıdan promosyonu incelerken olayı hem işveren hem de iş gören açısından ele almak gerekmektedir.

Eğer promosyon banka tarafından işverene ödenmiş ise, işveren için bu tutar bir gelir niteliğindedir. Eğer işveren kurumlar vergisi yükümlüsü ise, promosyonun alındığı ya da tahakkuk ettirildiği hesap döneminin dönem kârları içinde yer alacak ve kurumlar vergisine tabi olacaktır.

Eğer işveren gelir vergisi yükümlüsü ise, o zamanda gelir vergisine tabi olacaktır.

Promosyon banka tarafından eğer işçiye ödenecek ise, o takdirde gelir vergisi ne olacaktır?

Promosyon işçi için ücretinin yanında hiç şüphesiz muhasebe diliyle bir “gelir”dir. Gelir Vergisi Kanunu, gelir unsurlarını yedi adet olarak sınırlamış ve her birinin kapsam sınırlarını belirlemiştir (GVK md. 2). Gelir Vergisi Kanunu’ndaki gelir unsurları içinde promosyon gelirleri yer almamaktadır ve bu unsurların hiçbirinin kapsamına girmemektedir. Oluşumuna “ücret” neden olduğu için acaba “ücret” kapsamına girer mi? diye bir soru hatıra gelebilir. Gelir vergisi ücretin tanımını yapmış ve kapsamını belirlemiştir (GVK md. 61).

Promosyon daha önce yaptığımız açıklamalardan da anlaşıldığı gibi işçi ile banka arasında vuku bulmakta ve işverenle hiçbir illiyet bağı bulunmamaktadır. Halbuki “ücret” iş akdi nedeniyle doğmuş işveren için ödeme yükümlülüğü, işçi için ise bir alacak hakkı doğuran hukuki ilişkidir. Ücret, işverene tabi olmak, bir hizmet karşılığı olma, gibi iki önemli ön koşul taşımaktadır. Olayımızda promosyon ödeyen banka ne iş verendir, ne de ödeyeceği promosyon bir hizmet karşılığı hak edilmiş tutardır. Görüldüğü gibi işçilere ödenecek promosyonları bir ücret kavramına sokmak olanağı olmadığı gibi, ücret olarak gelir vergisine tabi tutmak olanağı da yoktur.

Gelir vergisi unsurları içine dahil edilemeyen promosyon gelirleri acaba “Veraset ve İntikal Vergisi” kapsamına dahil edilemez mi? sorusu hatıra gelmektedir.

7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun konusu “ivazsız intikalleri” kapsamaktadır. İvazsız intikal ise “hibe yoluyla veya herhangi bir tarzda olan ivazsız iktisapları” kapsamaktadır (VİVK md. 2/a).

Borçlar Kanunu “ivazsız intikalleri”, “bağışlama” sözcüğü ile yasal kurallara bağlamıştır. “Bağışlama, hayatta olan kimseler arasında bir tasarruftur ki onunla bir kimse, mukabilinde bir ivaz taahhüt etmeksizin malının tamamını veya bir kısmını diğer bir kimseye temlik eder.” (BK md. 234/f-ı)

Burada “temlik” sözcüğü doğru kullanılmamıştır. Bağışlama bir tarafın kendi rızasıyla bir ekonomik değeri hiçbir karşılık beklemeden karşı tarafa vermesi eylemidir, her “vermek olayı” temlik içermez.

Bağışlamanın öne çıkan özelliği bir mal varlığının hiç karşılık beklenmeksizin verilmesidir.

Bankanın promosyon olarak verdiği bir değer “hiç karşılık beklenmeksizin” verilmiş bir değer değildir. Banka promosyon ödemesini “bankanın yararı” için bir kaşlılık bekleme amacıyla yapmaktadır ve karşılıksız yapıldığı söylenemez, bir diğer deyimle “ivazlı” bir ödemedir.

Promosyon bağış gibi bir görüntü vermesine karşın ivazsız bir ödeme değildir. Bu nedenle veraset ve intikal vergisinin kapsamına da girmemektedir(1).

Tüm bu açıklamalardan sonra ulaşılan sonuca göre, bankalar tarafından sadece işçilere ödenen promosyonlar ne gelir, ne de veraset ve intikal vergilerinin kapsamına girmektedir ve vergi dışıdır.

IV- SONUÇ VE ÖNERİLER

Promosyon kavramı, gelir vergisinde gelir unsurlarının hiçbirisine girmediği için, vergi idaresinin bu konudaki görüşü de aynıdır, gelir vergisi dışı bir gelir niteliği taşımaktadır. Keza ivazlı bir ödeme olması nedeniyle de veraset ve intikal vergisine de tabu tutulamaz.

Eğer promosyonlardan bir vergi alınmak isteniyorsa, önce Türk Vergi Sisteminde yasal bir düzenleme ile gelir unsurlarından birisinin kapsamı içinde yer alması zorunludur.

 

Salih ÖZEL*

Yaklaşım

 

(*)          Prof. Dr.

(1)         GİB.’nin, 25.11.2008 tarih ve 113477 no.lu Sirküleri.

 

------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.