Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Hakan Üzeltürk-Anonim şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağının kanuni temsilciden tahsili07.08.08 PDF Yazdır e-Posta
07 Ocak 2008

Bu e-Posta adresi istenmeyen postalardan korunmaktadır, görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilen Konya Bölge İdare Mahkemesi'nin K.2005/871 sayılı kararı konusunda karar veren Danıştay 3. Dairesi K.2007/2428 sayılı kararıyla başvuruyu kabul etmiştir. Karar, 7 Aralık 2007 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.

"Karara konu olayda, anonim şirketten tahsil edilemeyen bir vergi borcu bulunmakta olup, vergi dairesi kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emri göndermiştir. Kanuni temsilcinin görev süresi içerisindeki bir borç sözkonusudur".

"Konya Vergi Mahkemesi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca sorumluluğu bulunan davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde yasaya aykırılık görmemiştir".

"Kararı itiraz yoluyla inceleyen Konya Bölge İdare Mahkemesi, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunu'nun 37 (2). maddesi gereğince, kamu alacağının davacıdan vergi ve ceza ihbarnamesi gönderilmeden doğrudan ödeme emri ile istenmesinde hukuka uygunluk görmemiş ve kararı bozmuştur. Mahkeme, karar düzeltme talebini de reddetmiştir".

"Danıştay Başsavcısı, usulüne uygun tahakkuk eden, belli olan vadesinde ödenmeyen kamu alacağının, kanuni temsilcilerin şahsi varlıklarından tahsilinin zorunlu olduğunu, kamu alacağı niteliğini kazanmış olan vergi ve cezalar için yeniden ihbarname düzenlenmesine de gerek bulunmadığını, bu nedenle verilen kararın hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle kanun yararına temyiz etmiştir".

"Danıştay 3. Dairesi, temyiz talebini kabul ederek, Konya Bölge İdare Mahkemesi kararının 2577 sayılı İdare Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulmasına karar vermiştir."

Burada bazı hususlar dikkat çeker niteliktedir. Öncelikle kanun metnine bakılacak olursa yönetim kurulu üyelerinden ödeme emri ile sözkonusu meblağ talep edilebilecektir. Ama konuya mükellef hakları açısından da bakmak gerekmektedir. Kendisine başvurulan kişi bu borcu ancak bir ödeme emri ile öğrenmektedir. Burada ilgili kişilerin adreslerinin olup olmaması ve bulunup bulunmaması vergi hukukunda çok ciddi uygulama sıkıntılarına sebebiyet veren bir konudur. İlanen tebligatın kanunda yazılı şartları gerçekleşmeden uygulanması durumunda mükelleflerin ve ilgililerin bundan haberdar olma imkanı kalmamaktadır. Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz üzere bazı olaylarda mükellefe ulaşmayı başaramayan vergi dairesi ödeme emirlerini ise çabucak ulaştırabilmektedir. Bu durum vergi idaresi bünyesinde yer alan bilinen adres bilgileri konusunda ciddi şüpheler yaratmaktadır.

Ödeme emirlerine karşı sınırlı olan itirazlar daha önceden alacağın kesinleşmesi sebebiyle borcu ortadan kaldırabilecek bazı savunmaların yapılamamasına ve bazı hakların kullanılamamasına yol açmaktadır. Dolayısıyla kanunen yazılan uygulanmış olsa bile yazılanın her zaman hukuka uygun olduğu söylenemez. Bu nedenle olayda her iki tarafın da haklılık payı bulunmaktadır. Bir yanda hatalı sonuçlara varabilen bir kanun metni diğer yanda bu metni uygulamak zorunda olan makamlar sözkonusudur. Bir bakıma olan hukukla olması gereken hukuk kargaşası bulunmaktadır. Dava konusu yapılıp gerektiği gibi savunulmayan olaylar bir yana, ihmal edilip dava konusu yapılmadan kesinleşen alacaklar bakımından kendisine ödeme emri gönderilenlerin savunma hakkı da kısıtlanmış olmaktadır. Çok basit savunmaların dahi yapılmaması bile alacağın kesinleşmesine sebep olmakta, ödeme emri aşamasına gelen bir konuda da bazı şeyleri söylemek için ise zaman geçmiş bulunmaktadır.

Bu durumda bu konuyla ilgili düzenlemelerin gözden geçirilmesinde fayda vardır. Özellikle bilinen adresler konusunda çok titiz olunması ve ilanen tebligat yoluna çabucak gidilmemesi gerekmektedir. Ayrıca vergi/ceza ihbarnamelerinin konuyla hukuken ilgili olanların da bilgisine sunulması ileride oluşabilecek bu tür problemleri önleyebilecektir.

 

http://www.dunyagazetesi.com.tr/news_display.asp?upsale_id=340200&dept_id=80