Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Yeni TTK ile ilgili sıkça sorulan sorular PDF Yazdır e-Posta
10 Ocak 2012
Image

1. Yeni kanun kurumsal yönetişim doğrultusunda şirketlerin yönetimi, yönetimin kontrolü ve yönetimin performansı ile ilgili (aşağıda belirtilen alanlarda) ne gibi zorunluluklar ve değişiklikler getiriyor? Bu değişikliklerle ne hedefleniyor?

  • Üst düzey ödüllendirme sistemi

Kanun, ödüllendirme sistemine yönelik bir düzenleme getirmemektedir. Ancak, yöneticilerin başta sabit ücretler, huzur hakkı, ikramiyeler gibi hakları kapsayan mali haklarının ödenmesinin güvence altına alınmasını hedefleyen kurallara yer verilmektedir. Diğer yandan, kanunda açıkça düzenlenmemekle birlikte, yöneticiye tanınan mali hakların yöneticinin performansıyla ve şirketin finansal durumuyla orantılı olması fikrinin de kanunda örtülü olarak bulunduğunu kaydetmek mümkündür. Yeni kanunun bir başka düzenlemesi, yönetim kurulu üyelerine ve diğer üst düzey yöneticilere yapılan her türlü ödemelerin web sitesinde duyurulmasıdır.

  • Risk yönetimi

Yeni kanun, risk yönetimi açısından doğrudan kurallar getirmektedir. Pay senetleri borsada işlem gören şirketlerde, risklerin erken teşhisi komitesinin kurulması zorunludur. Diğer halka açık anonim ortaklıklarda ve kapalı anonim ortaklıklarda da, bağımsız denetçinin talebi üzerine şirket, bu komiteyi kurmak ve işletmekle yükümlüdür. Yönetim kurulunun risklerin erken teşhisi komitesinin raporlarından etkin bir biçimde yararlanması halinde, şirketin finansal durumunun korunması yönünde önemli aşamalar kaydedilecektir.

  • Finansal denetim ve şeffaflık

Anonim ve limited şirketlerin muhasebe düzeninin UFRS’ye uyumlu Türkiye muhasebe standartlarına göre tutulacak olması, devrim niteliğinde bir değişikliktir. Anonim şirketlerde murakıplık kaldırılmakta, bağımsız (doış) denetim getirilmektedir. Denetçinin bağımsızlığı ve uzmanlığı, yeni kanunun uygulanmasında önemli bir güvencedir. Bağımsız denetçi, finansal tabloları ve yıllık faaliyet raporundaki finansal bilgileri inceleyerek rapor verecek; bu raporun olumsuz görüş veya kaçınma yazısı barındırması halinde genel kurul mali konularda karar alma yeteneğini yitirecektir.

Şeffaflık, hem yönetsel, hem de finansal açıdan bir çok düzenlemeyle sağlanmaktadır. Şeffaflık ilkesinin en temel güvencesi, muhasebe düzeninin bütünüyle değiştirilmesidir. Anonim ve limited şirketlerin muhasebe düzeni, artık IFRS’ye uyarlanmış Türkiye muhasebe standartları uyarınca tutulacak; vergi muhasebesi kavramı tamamen terk edilecektir. Şirketin finansal tablolarının ve yıllık faaliyet raporundaki finansal bilgilerinin “standartlara” ve gerçeğe uygunluğu bağımsız denetçi tarafından sınanacaktır. İkinci olarak, tüm anonim şirketlerin ve limited şirketlerin web sitesi kurması ve bu sitenin içeriğini güncellemesi gerekecektir. Bu web sitesinde, başta şirketin finansal tabloları ve yıllık faaliyet raporu olmak üzere, kamunun aydınlatılmasına yönelik bir çok olgunun duyurulması öngörülmektedir. Şeffaflığa ilişkin önlemler arasında, belirli işlemlerin ayrıca işlem denetimine tabi olması ve sermayenin korunmasına ilişkin etkin önlemler getirilmesi sayılabilir.

Yeni kanun, şeffaflığı yönetsel açıdan da ele almakta ve pekiştirmektedir. Şirketlerin tüm yazışmalarında, anonim ve limited şirketlerinin unvanı, merkezi, taahhüt edilen ve ödenen sermayesi, internet sitesi gibi verilere yer verilecektir. Ayrıca şirketteki yönetim örgütlenmesi ve yetki dağılımları, teşkilat yönetmeliği(iç yönetmelik) ile somutlaştırılacak ve kamuya duyurulacaktır.

  • Denetim komitesi

Denetim komitesi, yeni kanunda zorunlu tutulmamıştır. Ancak yukarıda ayrıntılarıyla ortaya konulduğu üzere, bağımsız denetimin şirket üzerindeki etkileri gözetildiğinde, şirketin iç denetim mekanizmaları önem kazanmaktadır. Şirket yönetiminin, yeni kanunun kurumsal yönetim konusunda getirdiği eşiğe uyum sağlayıp sağlamadığını bizzat şirketin kendi mekanizmalarıyla sınaması, önemli yararlar sağlayacaktır.

  • Yönetim kurulu yapısı ve işleyişi

Kanun, mevcut kanunun yönetim kurulu ve şirketin yönetim örgütlenmesine ilişkin sistemini muhafaza etmekle birlikte, buna yeni alternatifler eklemektedir. Açık bir anlatımla, şirketler, dilerlerse bugüne kadarki yönetim yapılarını koruyabilecekler, dilerlerse de yeni kanunun öngördüğü alternatiflere yönelebileceklerdir.

Alternatifler şu şekilde sıralanabilir:

1. Yönetim Kurulu üyesinin pay sahibi olması zorunluluğu kaldırılmıştır.

2. Tüzel kişi ortak, yönetim kurulu üyesi olabilecektir.

3. Yönetim organı (kurulu) tek bir yöneticiden oluşabilecektir.

4. Yönetim( icra) yetkileri olduğu gibi üçüncü kişilere (icra kuruluna) devredilebilecek, yönetim kurulu gözetim makamı konumuna yerleşebilecektir. Görüldüğü üzere, yeni kanunun getirdiği alternatifler çok zengindir.

Yönetimin işleyişine işlerlik kazandıran adımlar ise, yönetim kurulunda yetersayılar itibariyle karar alınmasının kolaylaştırılması, aynı zamanda ortakların isteğine göre ana sözleşmeyle bu yetersayıların eski sistemde olduğu gibi artırılabilmesidir. Yönetime katılmada imtiyaz (belirli pay gruplarının belirli sayıda yöneticiyle yönetim kurulunda temsili) eskiden de geçerli kabul edilmekteydi; ancak bu mekanizma yeni kanunda açıkça düzenlenmiştir. Bunun dışında mevcut sistemde geçerli olan dolaştırma yoluyla karar uygulaması, yeni sistemde açık bir kuralla düzenlenmiştir. Yeni kanun, telekonferans yoluyla yönetim kurulu toplantısı yapılmasına da imkan tanımaktadır.

  • Ortaklık yapısı ve kontrol haklarının yerine getirilmesi/kullanılması

Ortaklık yapısı, ana sözleşmeyle örülmektedir. Kanun, ana sözleşmenin içeriğini daha kapsamlı kurallarla düzenlemekte, ana sözleşmenin kanundan ancak kanunun açıkça izin verdiği konularda ayrılmasına olanak tanımaktadır.

Diğer yandan, kanun, paysahipleri arasında şirketteki kontrol haklarının kullanımına ilişkin olarak yapılan paysahipleri sözleşmesine bilinçli olarak yabancı kalmakta, bu sözleşmelerin “şirketin çatısı dışında” kalmasını esas almaktadır. Bu sözleşmeler, bugüne kadar olduğu gibi yine birer borç sözleşmesi olarak düzenlenebilecek ve geçerliliğini ve etkilerini ortaklar arasında hissettirecektir.

  • Kurumsal sorumluluk ve uyum (compliance)

Yeni kanun, kurumsal sorumluluk ve uyum konusunda doğrudan düzenlemeler barındırmamakla birlikte, kurumsal yönetim ilkeleriyle ve açıkça adlandırmadan getirdiği kurumsal yönetim sorumluluğuyla bu amaca yönelmektedir. Şirketin kurumsal sorumluluğu ve uyumu, yönetim kurulunun kurumsal yönetim açıklamasında yansıma bulacaktır.

  • Bağımsız üyelik

Yeni kanun, bağımsız üyeliği zorunlu tutmamakta; ancak bağımsız üye atanmasını, şirketin kurumsal yönetim yeterliliği bakımından olumlu bir faktör olarak değerlendirmektedir.

2.  Yeni kanun, şirketlerde iyi yönetimi (piyasa ve marka değerini artırma, değer yaratma, yatırımın geri dönüşünü çoğaltma ve süresini kısaltmaya odaklı idari organların oluşturulması, yönetsel ve finansal sistemlerin kurulması ve işletilmesi) garantilemek adına ne faydalar sağlayacak? Bununla ilgili yeni düzenlemeler var mı? Bunlar nelerdir?

Hukuki düzenlemelerde, ekonomik kavramlar ancak kurallar tahtında ifadesini bulur. Yeni kanun, şirketin iyi yönetimi doğrultusunda yönetim örgütünü şeffaflaştırmakta, yönetim kararlarının alınmasını kolaylaştırmakta, profesyonel yöneticinin hukuki konumunu (bilgi almasını ve kontrolü dışındaki zararlardan sorumlu tutulmamasını) temin ederek iyi yönetim amacına ağırlık vermektedir. Kanun, şirketlerde kurulacak yönetsel ve finansal sistemleri ayrıntılı kurallarla düzenlemektedir. Bu sistemlerin ana unsurları, tüm yönetim örgütünü, yöneticilerin mevkileri ve yetkileri itibariyle ortaya koyan teşkilat yönetmeliği (yönetsel sistemler), isteğe bağlı olarak kurulursa iç denetim komitesi, uluslar arası muhasebe standartlarının uygulanması ve bağımsız denetçinin devreye girmesidir. Tüm bunların yanı sıra pay sahipliği değerini yükseltmek için önemli gelişmeler kaydedilmektedir. Pay sahipliği hakları güçlendirmekte, paysahiplerine yeni haklar tanınmaktadır.

Şirketin kurumsal yönetimine yönelik düzenlemeler, dolaylı olarak şirketin piyasa ve marka değerini artıracaktır. Denetimden geçen finansal tablolar, şirketin kredibilitesini açıkça ortaya koyacak; sermayenin korunmasına yönelik mekanizmalar, özvarlığın korunmasına hizmet edecek; bu gelişmeler şirketin yatırımlarının geri dönüşünün hızlanmasına dolaylı olarak hizmet edecektir.

3. Yeni kanun kurumsal yönetişimin kalitesinin iyileştirilmesi ve etkin biçimde uygulanmasına nasıl katkı sağlıyor?

Yeni kanun, kurumsal yönetişimin kalitesinin yükseltilmesi yönünde ciddi adımlar atıyor. İlk olarak, kurumsal yönetimin uygulanacağı alanın kapsamı, bu konuda çok önemli işaretler barındırmaktadır : Kurumsal yönetim, halka açık anonim ortakların ötesinde, tüm anonim ortaklıklara uygulanacak; kurumsal yönetimin bazı mekanizmaları, limited ortaklıkları da olumlu biçimde etkileyecektir.

Genel bir bakış açısıyla, kurumsal yönetimin hakkaniyet, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri, kanunda ağırlıklı bir biçimde yansıma bulmaktadır. Hakkaniyet açısından, eşitlik ilkesinin kanunda yer bulması, azınlık haklarının ve bireysel pay sahibi haklarının özel güvencelere kavuşturulması, pay sahipliği değerinin yükselmesine hizmet edecektir. Yönetim kurulunun eşitlik ilkesine aykırı kararlarının geçersiz sayılacağı, artık kanunda açıkça düzenlenmektedir. Pay sahibinin inceleme ve bilgi alma hakları da, son derece geniş bir kapsama kavuşmaktadır.

Şeffaflık, hem yönetsel, hem de finansal açıdan bir çok düzenlemeyle sağlanmaktadır. Şeffaflık ilkesinin en temel güvencesi, muhasebe düzeninin bütünüyle değiştirilmesidir. Anonim ve limited şirketlerin muhasebe düzeni, artık IFRS’ye uyarlanmış Türkiye muhasebe standartları uyarınca tutulacak; vergi muhasebesi kavramı tamamen terk edilecektir. Şirketin finansal tablolarının ve yıllık faaliyet raporundaki finansal bilgilerinin “standartlara” ve gerçeğe uygunluğu bağımsız denetçi tarafından sınanacaktır. İkinci olarak, tüm anonim şirketlerin ve limited şirketlerin web sitesi kurması ve bu sitenin içeriğini güncellemesi gerekecektir. Bu web sitesinde, başta şirketin finansal tabloları ve yıllık faaliyet raporu olmak üzere, kamunun aydınlatılmasına yönelik bir çok olgunun duyurulması öngörülmektedir. Şeffaflığa ilişkin önlemler arasında, belirli işlemlerin ayrıca işlem denetimine tabi olması ve sermayenin korunmasına ilişkin etkin önlemler getirilmesi sayılabilir.

Yeni kanun, şeffaflığı yönetsel açıdan da ele almakta ve pekiştirmektedir. Şirketlerin tüm yazışmalarında, anonim ve limited şirketlerinin unvanı, merkezi, taahhüt edilen ve ödenen sermayesi, internet sitesi gibi verilere yer verilecektir. Ayrıca şirketteki yönetim örgütlenmesi ve yetki dağılımları, teşkilat yönetmeliği(iç yönetmelik) ile somutlaştırılacak ve kamuya duyurulacaktır.

Kurumsal yönetimin bir diğer ilkesi olan hesap verebilirlik de kanunda yansıma bulmaktadır. Sözü edilen teşkilat yönetmeliği, anonim ortaklıkta kimlerin yönetim yetkisine sahip olduğu, kimin kime karşı sorumlu bulunduğu ve sonuçta şirket içinde işletilecek hukuki mekanizmalarda şirketin ve menfaat sahiplerinin kimden (hangi yöneticiden) hangi konuda hesap soracağı açıklığa kavuşturulmaktadır.

Dördüncü olarak, kurumsal yönetimin sorumluluk unsuru da kanunda hakkıyla yer bulmaktadır. Yeni kanun, profesyonel, bilinçli ve donanımlı yönetici kavramına ağırlık tanımıştır. Yöneticilerin sorumluluğu rasyonel bir anlayışla yeniden düzenlenmiş; şirketler topluluğunda hakim şirketin “hakimiyetin kötüye kullanılmasından” ve “güvenin kötüye kullanılmasından” sorumluluğu, kanunda yer bulmuştur. Yeni kanunda yer alan “Hiç kimse, kendi kontrolü dışındaki zararlardan sorumlu tutulamaz” ilkesi, sorumluluk uygulamalarına yön verecek nitelikte önemli bir kuraldır.

4. Yeni kanunla kurumsal yönetişimi etkileyen düzenlemelerin getirilmesinde uluslararası düzenlemelerin etkisi nedir? (OECD kurumsal yönetim ilkelerindeki değişimin ardından SPK’ nın da 2005’te yeni düzenlemeler yapması gibi)

OECD KY ilkeleri ile SPK’ nın kurumsal yönetim ilkeleri, tüm anonim ortaklıklar açısından büyük ölçüde yeni kanunda yer almaktadır. Bu ilkelerin kanundaki somut yansımaları 1. icracı yönetici ile icra yetkilerini taşımayan yöneticinin ayrılması 2. şirketin finansal yapısının şeffaflaştırılması ve sıkı kurallara tabi tutulması 3. pay sahipliği haklarının etkinliğinin artırılması 4. finansal tablolarının uzman tarafından denetimi ve olumlu (veya sınırlı olumlu) denetçi raporunun alınamaması halinde şirkette mali nitelikteki kararların alınamaması 5. pay sahipliği değerinin maksimizasyonu olarak sıralanabilir.

Yeni kanun, kurumsal yönetim anlamında, Cadbury Raporu’ndan bu yana kat edilen tüm aşamaları takip eden, OECD İlkeleri’nin ruhunu halka açık anonim ortaklıklardan çok daha geniş bir alana yayan, SPK ilkelerini bağlayıcı hukuk kurallarına dönüştüren bir anlayışın ürünüdür. Yeni TTK, bir çok Avrupa ülkesinin kurumsal yönetim düzenlemelerinin çok ilerisinde bir kurumsal yönetim düzeyini getirmektedir.

5. Yeni kanun Türk şirketlerinin uluslararası faaliyetlerini de kapsıyor mu, aynı şekilde yabancı şirketlerin Türkiye’deki faaliyetleri için de geçerli mi?

İlk olarak, yabancı şirketlerin Türkiye’deki faaliyetleri mutlak anlamda, yeni kanuna tabidir. Zira Yeni Türk Ticaret Kanunu, Türkiye’deki tüm ticari ve ekonomik ilişkileri kapsamına almaktadır.

Yeni kanun, Türk şirketlerinin yurt dışındaki faaliyetlerini ise kural olarak kapsamıyor. Buna, “hükümranlık hakları” dediğimiz, her ülkenin kanunlarının kendi sınırları içinde uygulanması ilkesi yol açmaktadır. Ancak, bunun istisnasına da değinmekte yarar vardır. Bir Türk şirketi, yabancı ülkedeki şirketinin kontrolüne sahipse, bu takdirde, yeni kanuna göreTürk şirket “hakim şirket”, onun yabancı ülkedeki iştiraki ise “yavru(bağlı) şirket” sayılıyor. Ayrıca her iki şirket, yeni kanuna göre bir şirketler topluluğunu oluşturuyor. Yeni kanunun, şirketler topluluğuna ilişkin hükümleri, oldukça çarpıcı sonuçları beraberinde getiriyor. Bu sonuçlardan en önemlisine temas etmek gerekirse, Türk şirketi hakim şirket olarak yabancı şirket üzerindeki hakimiyetini kötüye kullanmamakla yükümlüdür. Hakimiyeti kötüye kullanma, hakim şirketin yavru şirket nezdinde aldığı kararlarla, (örneğin yavru şirketin bazı varlıklarını başka yavru şirketlere devretmek, yavru şirketi başka yavru şirketlere finansman sağlamaya yöneltmek, yavru şirketin gelişimini etkileyecek olumsuz kararlar almak) yavru şirketi zarara uğratmasıdır.

Bu tür zararlar, yavru şirkete telafi amacıyla yapılacak ödemeler veya aynı bilanço yılı içinde bilançoya eklenecek bir alacak kalemi ile telafi edilebilir; bu takdirde bir sorun ortaya çıkmaz. Buna karşılık, zarar bu şekilde telafi edilmezse, yavru şirketin ortakları, ortaya çıkan zarar için hakim şirketi ve onun bu zarara yol açan yöneticilerini dava edebilecek; bu tür bir davada mahkeme, hakim şirketi, davacının hisselerini satın almaya mahkum edebilecektir.

6. Yeni TTK, lojistik şirketlerine yönelik ne tür yenilikler getiriyor?

Yeni TTK’nın lojistik alanndaki yeniliklerine değinmeden önce, tüm işletmeleri ve bu arada lojistik şirketlerini etkileyen yeniliklere kısaca temas etmekte yarar var. Yeni TTK tüm ticari işletmelerin ve sermaye şirketlerini şeffaflaştıran düzenlemelere yer veriyor. Ticari işletmelerin muhasebe düzeninde, UFRS’ye uyarlanmış Türkiye muhasebe standartları uygulanacak. Kanun, sadece bu zorunluluğu getirmekle yetinmiyor, aynı zamanda muhasebeye ilişkin düzenleme ve değerleme ilkelerine de yer veriyor.

Diğer yandan, ticari işletmelerin ve sermaye şirketlerinin yeni şeffaf düzene uyumlu hareket etmelerinin sağlanmasının dnetimi, bağımsız denetçiye verildi. Bağımsız denetçi, anonim şirketin ve limited şirketin finansal tablolarını ve yıllık faaliyet raporunda yer alan finansal bilgilerini standartlara ve gerçeğe uygunluk yönünden sınayacak ve bu konuda rapor düzenleyecek. Düzenlenen rapor, olumsuz görüş veya kaçınma görüşü içerirse, olumlu görüş alınmadıkça şirket genel kurulu mali konularda karar alma yeteneğini yitirecek.

Ayrıca tüm anonim ortaklıklar ve limited ortaklıklar, başta yıllık faaliyet raporu ve finansal tablolar olmak üzere kamunun aydınlatılmasını ilgilendiren tüm verilerini kuracakları web sitesinde bulundurmak ve güncellemek yükümlülüğü altında olacaklar. Yeni TTK, kurumsal yönetimi tüm parametreleriyle kabul ediyor.

Bu yeniliklerin lojistik şirketlerine etkileri, her şeyden önce şirketin kendi yapılanmasının şeffaflaşması yönünden kendisini gösterecek. Bunun dışında, lojistik şirketlerinin muhatabı, çözüm ortağı veya müşterisi olduğu şirketlerin mali durumunu daha şeffaf bir biçimde izleyebilmesi ve inceleyebilmesi mümkün olacak.

7. Taşıma işlerinin Yeni TTK’da ayrı bir bölüm olarak düzenlenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yeni Ticaret Kanunun Dördüncü Kitabın birinci kısmında Genel Hükümler düzenlenmiştir. Böylelikle karayoluyla ve demiryoluyla yapılan ancak uluslararası sözleşmelerin uygulama alanına girmeyen eşya taşımaları, yolcu taşımaları, taşınma eşyası taşınması, değişik tür araçlarla yapılan taşımalar ve taşıma komisyoncusu hakkında ortak kurallar belirlenmiştir. İlk defa kanunumuzda “Taşınma Eşyası Taşınması”(4.Kitap Üçüncü Kısım) ve Multimodal Taşımalar( 4.Kitap Dördüncü Kısım) hakkında düzenlemelere yer verilmiştir.

8. Yeni Ticaret Kanunda Taşıyıcı Kavramı nasıl bir değişime uğramıştır?

Yeni TTK m.850 hükmündeki tanım içine taşınma eşyası taşınması ve multimodal taşımalardaki taşıyıcıları ve demiryolu taşımasını da alacak şekilde genişlemiştir. Taşıyıcı kavramını karakterize eden unsur olarak Eski TTK dan farklı olarak Yeni TTK ‘da taşıma sözleşmesi kavramına yer verilmiştir. Taşıma sözleşmesi olmaksızın yapılan hatır taşımalarındaki taşıyıcı, Ticaret Kanunu anlamında taşıyıcı sayılmamıştır.

9. Taşıma Senedinin Düzenlenmesi ve İmzalanması Konusunda Herhangi Bir Yenilik Var mıdır?

Eski TTK m.768 hükmünden farklı olarak Yeni TTK 856.maddede Taşıma Senedinin taraflardan birinin talebiyle düzenlenebileceği öngörülmüştür. Eski TTK 768’in metninde gönderenin taşıyıcının talep etmesi halinde taşıma senedi düzenlemeye mecbur olduğu yazıyordu. Bu durumda gönderenin taşıma senedi tanzimini talep hakkı olmadığı gibi bir sonuç çıkıyordu. Yeni düzenlemede gönderenin veya taşıyıcının taşıma senedi tanzimini talep edebileceği açık hükme bağlanmıştır.

10. Tehlikeli Eşya Konusunda Yeni TTK nasıl bir düzenleme getirmektedir?

CMR 22 hükmüne uygun olarak Yeni TTK m.861 hükmünde, gönderen Tehlikeli eşya taşınacaksa zamanında ve yazılı olarak tehlikenin türü ve gerekiyorsa alınması gereken önlemleri bildirmelidir. Böyle bir bildirim yapılmamışsa taşıyıcı, gönderene karşı herhangi bir tazmin yükümlülüğü olmaksızın malı boşaltabilir, depolayabilir, geri taşıyabilir imha edebilir, zararsız duruma getirebilir ve bu sebeple doğan giderlerini gönderenden talep edebilir.

11. Taşıyıcının ziya, hasar ve gecikmeden doğan Tazminat Sorumluluğu Konusunda Bir Yenilik Var mıdır?

Bu sorumluluk, sınırlandırılmıştır. . Mevcut TTK’dan farklı olarak Yeni TTK’da taşıyıcının ziya , hasar veya gecikme dolayısıyla ödeyeceği tazminat miktarına bir üst sınır getirilmiştir. Ziya ve Hasardan Doğan Sorumlulukta Ödenecek Azami Tazminat Miktarına değinmek gerekirse,

Yeni TTK m.882 hükmünde gönderinin tamamının ziya veya hasarında taşıyıcının ödemekle yükümlü olduğu tazminat miktarı gayri safi ağırlığının her bir kg için 8,33 Özel Çekme Hakkını(ÖÇH) karşılayan tutar ile sınırlandırılmıştır. Mevcut TK ‘ da böyle bir üst sınır öngörülmemişti. Gönderinin münferit parçalarının ziya veya hasarı halinde gönderinin tamamı değerini kaybetmişse tamamının , bir kısmı değerini kaybetmişse değer kaybeden kısmın gayri safi ağırlığının her bir kg için 8,33 ÖÇH karşılayan tutar ile sınırlıdır.

Ayrıca Yeni TTK’da taşıyıcının ziya veya hasardan dolayısıyla tazminat ödeme yükümlülüğü yanında buna ek olarak 881.maddede zararın Tespiti için yapılması zorunlu giderleri de tazmin yükümlülüğü getirilmiştir.

Bununla da yetinilmemiş taşıyıcının ziya veya hasardan sorumlu olduğu hallerde tazminat ödedikten başka bir de almış olduğu taşıma ücretini geri vereceği ve taşıma ile ilgili vergileri, resimleri ve taşıma ile ilgili diğer giderleri de karşılayacağı hükme (Yeni TTK m.883) bağlanmıştır.

12. Gecikmeden Doğan Sorumlulukta Ödenecek Azami Tazminat Miktarı Nasıl Belirlenmektedir?

Taşıma süresinin aşılması halinde (Gecikmede) taşıyıcının tazminat sorumluluğu taşıma ücretinin üç katı ile sınırlandırılmıştır. Gecikme durumunda hak sahibi gecikmeden kaynaklı zararlarını ispatlasa bile, taşıyıcının ödeyeceği azami tazminat miktarı taşıma ücretinin üç katını geçmeyecektir. Ancak bu miktar uluslararası taşımalarda CMR m.23/V ‘de belirlenmiş üst sınırdan daha yüksek olması taşıyıcının aleyhinedir. Yurtiçi taşımada gecikmeden doğan sorumluluğu, uluslararası taşımadaki gecikmeden doğan sorumluluğundan daha geniş olarak Yeni TTK’da düzenlenmiştir. Bununla birlikte Eski TTK’da gecikme halinde taşıyıcının ödeyeceği tazminat miktarının üst sınırı belirlenmemiş olduğundan yeni düzenlemenin yine de taşıyıcının lehine olduğunu söylemek mümkündür. Zira Eski TTK’ya göre gecikme süresinin taşıma süresinin iki katını aşması halinde taşıyıcı tüm zararları karşılamakla yükümlü tutuluyordu. Ziya, Hasar , Gecikmeden Doğan Sorumluluk dışındaki taşıma sözleşmesinden doğan sorumlulukta Ödenecek Azami Tazminat Miktarı :

Yeni TTK’da Taşıyıcının Ziya ,Hasar ve Gecikmeden doğan tazminat yükümlülüğü dışında ayrıca taşıma sözleşmesinden doğan bir yükümlülüğünü ihlal etmesi durumunda doğan zararı da tazminle yükümlü olduğu öngörülmüştür. Taşıyıcı yükleme, boşaltma, istifleme, depolama veya sabitlemeyi üstlenmiş olabilir. Yeni TTK.m.884 bu tür sözleşme ihlallerinden doğan sorumluluğu düzenlemektedir. Bu durumda taşıyıcının bu sebeple ödeyeceği tazminat miktarı, tam ziya halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının üç katı ile sınırlıdır.

13. Yeni TTK, tazminatı ve tazminata esas oluşturacak değeri nasıl düzenliyor?

Sorumluluk açısından Yeni TTK’ daki önemli bir gelişme de Tazminata Esas Alınacak Değerin ihtimallere göre belirlenerek , bu husustaki boşluğun doldurulmasıdır. Tazminata esas alınacak değer Yeni TTK 880 .maddede ( CMR m.23-m.27, Alman TK p.429) Bu hüküm emredici olmadığından, taraflar tazminata esas olacak başka değerler öngörebilir veya belirlenmesini ücüncü kişilere bırakabilirler. Ziyaa uğramışsa , taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki değeri, hasara uğramışsa taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki hasarsız değeri ile hasarlı değer arasındaki fark tazmin edilir. Eşyanın değeri piyasa değeri, yoksa cari fiyatına göre tayin edilir. Eşya taşınmak üzere teslimden hemen önce satılmışsa, Faturadaki taşıma giderleri mahsup edildikten sonra kalan satış bedeli piyasa fiyatı kabul edilir.

14. Ziyan, Hasar veya Gecikmenin Bildirimi Konusunda Bir Değişiklik Öngörülmekte midir?

Yeni TTK m.889 hükmü ( CMR m.30, Alman TK p.438) , Eşya taşıma sözleşmesine ilişkin ihbar yükümlülüğünü özel olarak düzenlemiştir. Eşyanın ziyaı veya hasara uğradığı açıkça görülüyorsa en geç teslim anına kadar ziya ve hasarın bildirilmesi gerekir. Aksi takdirde eşyanın sözleşmeye uygun teslim edildiği varsayılır. Bildirimde zararın gerekli açıklıkla belirtilmesi ve nitelendirilmesi şarttır. Eşyanın ziyaı veya hasara uğradığı açıkça görülmüyorsa teslimden sonra yedi gün içinde bildirilmelidir.

Gönderilen taşıyıcıya, teslim süresinin aşıldığını teslimden itibaren 21 gün içinde bildirmelidir. Aksi takdirde gecikmeden kaynaklı haklarını kaybeder. Bildirim telekomünikasyon araçlarıyla yapılabilir. Teslimden sonra yapılan bildirimin yazılı olması şarttır. Bildirimde bulunanın kim olduğu anlaşılıyorsa imzaya gerek yoktur. Bildirim eşyanın teslimi sırasında yapılıyorsa eşyayı teslim edene bildirilmesi yeterlidir.

15. Taşıyıcının Sorumluluğunda Zamanaşımı Nasıl Belirleniyor?

Yeni TTK m.855 hükmünde , dördüncü kitap hükümlerine tabi taşımalarda yolcunun bir kaza sonucu ölmesi veya bedensel bütünlüğü zedeleyen bir zarara uğraması halinde tazminat haklarının on yılda; diğer zararlarda ise bir yılda zamanaşımına uğrayacağı hükme bağlanmıştır.

Ancak aynı maddede, Taşıyıcının kastından veya pervasızca bir davranışıyla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinden veya ihmalinden dolayı , eşya ziyaı, hasara uğramış veya geç teslim edilmişse, yolcu geç ulaşmışsa taşıyıcının sorumluluğu üç yılda zamanaşımına uğrar. Ayrıca rücu alacaklısının hakkının zamanaşımı süresinin başlangıcının düzenlenmiş olması da uygulamadaki tereddütleri giderici niteliktedir. Alman Ticaret Kanunu 435.paragraf hükümde geçen pervasızca ve zararın muhtemelen gerçekleşebileceği bilinciyle hareket etmek ibaresinin anlamı üzerinde durmak gerekir. Bu tek bir kavram olarak değerlendirilmeli ve kasta eşit bir kusur olarak yorumlanmalıdır. Kasta eşit kusur ölçüsü CMR m.29/1 hükmünde açıkça belirtilmiştir. Kasıt veya davaya bakan mahkemenin veya hakemin hukukuna göre kasta eşit mütalaa edilebilecek kusur söz konusudur.

16. Gönderenin Taşıyıcıya Karşı Sorumluluğu Yeni TTK’da Nasıl Ele Alınmıştır?

Yeni TTK’da m.864 hükmünde, Gönderenin, kusuru olmasa bile; yetersiz ambalajlamadan ve işaretlemeden; taşıma senedine yazılan bilgilerdeki gerçeğe aykırılıklar ve eksikliklerden; tehlikeli malın niteliği hakkında bildirimde bulunmamaktan, refakat belgelerindeki eksiklik ve gerçeğe aykırılıklardan, belgelerin yokluğundan kaynaklanan taşıyıcının zararlarını ve giderlerini tazminle yükümlü tutulmuştur.

Gönderenin bu sorumluluğu sebebiyle ödeyeceği tazminat miktarı, gönderinin gayri safi ağırlığının her kilosu için 8.33 özel çekme hakkı ile sınırlandırılmıştır. Taşıyıcının zararın ve giderlerin doğmasında etkisi olmuşsa tazminatın tespitinde bu dikkate alınır.

17. Taşınma Eşyasının Taşınması Yeni TTK ‘da Nasıl Düzenlenmiştir?

Yeni TTK m.894-m.901 hükümleri arasında ,) yeni ve ayrı bir bölüm olarak Taşınma Eşyasının Taşınması konusu düzenlenmiştir. Taşınma eşyası kavramının(Umzugsgut) kaynağı Alman Hukukudur (Alman TK p.451 –p.451h). Bir evden, bir işyerinden, üretim biriminden ve bu gibi yerlerden alınıp bir diğer yere taşınacak olan ve bu gibi yerlere ait oturulmakta, çalışmakta veya benzeri bağlantılı işlerde kullanılan eşya, taşınma eşyasıdır. Taşınma eşyası tacir olmayanlara, tacirlerde onların ticari işletmesiyle ilgili bulunmayan ticari olmayan alanlara ait eşya olduğu belirtilmelidir. Taşınma Eşyasından kasıt mutlaka bir taşınmanın olması değildir. Çeyiz eşyasının taşınması da taşınma eşyasını taşınmasıdır. Buna karşılık sanayi tesislerinin, ticari mobilyanın taşınması taşınma eşyası taşımasına değil genel eşya taşımasıdır. Bir fabrikanın tesislerinin sökülüp başka bir şehre veya ülkeye götürülüp takılması maddenin kapsamı dışındadır. Maddedeki üretim biriminden taşınma ile bu birimdeki demirbaşın taşınması kastedilmiştir. Taşınma eşyasının taşınmasının böyle ayrı olarak düzenlenmesi, bu tür eşyanın taşınmasının eşya taşıması dışında, özel bir özeni, uzmanlığı, paketlemeyi , paketleri açmayı, sökmeyi yeniden kurmayı gerektirmesidir. Burada taşıyıcının taşıma yükümlülüğünün yanında mobilyaların sökülmesi, kurulması, yüklenip boşaltılması , gönderen tüketici ise ambalajlama ve işaretleme gibi taşıma ile ilgili diğer işlerin yerine getirilmesi yükümlülükleri de vardır.

18. Taşınma Eşyasının Taşınmasında Taşıyıcının Sorumluluğuna İlişkin Yenilik Nasıl Açıklanabilir?

Yeni TTK.m.899 hükmünde, Ziya veya hasar sebebiyle taşıyıcının sorumluluğu, ödeyeceği azami tazminat miktarı, taşıma sözleşmesinin ifası için gerekli olan yükleme hacminin metreküpü başına 1.500 Özel Çekme Hakkı ile sınırlandırılmıştır.

Ancak Gönderen tüketici ise, taşıyıcı göndereni sorumluluk hükümleri hakkında sözleşme yapılırken bilgilendirmemiş ve sorumluluğun genişletilmesi yönünde bir sözleşme yapılması veya eşyanın sigorta ettirilmesi imkanlarına işaret etmemiş olması halinde sorumluluktan kurtulma hallerine ve sınırlamalarına dayanamaz. Ayrıca gönderilen en geç malın teslimi sırasında zarar bildiriminin şekli ve süresi ile bu bildirimin yapılmaması halinde ortaya çıkacak hukuki sonuçlar hakkında bilgilendirilmemişse taşıyıcı, bildirimin süresinde yapılmadığına dayanarak sorumluluktan kurtulamaz.

19. Multimodal Taşımaların Yeni TTK’da Yer Bulması Nasıl Sonuçları Beraberinde Getirecektir?

Yeni TTK m.902- m. 905 hükümleri arasında, multimodal taşımalara uygulanacak hükümlerin düzenlenmiş olması en önemli yeniliktir. Multimodal taşıma, uluslararası taşımada sıkça kullanılan bir taşıma türüdür. Eşyanın uluslararası değişik tür araçlarla taşınmasında (multimodal taşımalarda) hangi sorumluluk rejiminin uygulanacağı önemli bir problemdir. 24/05/1980 tarihli Konvansiyon henüz yürürlüğe girmemiştir. Yeni TTK, Alman Hukukunun çözümünü benimsenmiştir. 902 ile 905 hükümlerinin uygulanabilmesi yani multimodal taşıma sözleşmesinden bahsedilmesi için taşıyıcının eşyayı tek bir taşıma sözleşmesi tahtında en az iki değişik taşıma aracıyla taşımayı yükümlenmiş olması gerekmektedir. Böyle bir sözleşme de , kural olarak kanunun birinci(genel hükümler) ve ikinci kısım(eşya taşıması) hükümlerine (850-893) tabidir. Çünkü multimodal taşıma da 850.maddedeki taşıma sözleşmesinin özel bir halidir. Ancak önce özel hükümler, yani 902-905 hükümleri ve somut uyuşmazlıkta uygulanması gereken uluslararası sözleşme hükümleri ( CMR, Varşova/ Lahey gibi ) uygulanır. Multimodal taşımanın bir kısmının deniz yoluyla olduğu halde dahi kural olarak 850-893 hükümleri tatbik edilecek, 852.madde uygulanmayacaktır.

Multimodal taşımalarda ziya, hasar veya gecikmeye dayanan istemin bağlı olduğu zamanaşımının başlangıcı için teslim tarihinin esas alındığı durumlarda, bu tarih eşyanın gönderilene teslimi tarihidir. İstem hakkı en erken 855.madde uyarınca zamanaşımına uğrar. Multimodal taşımanın konusu taşınma eşyası taşınması ise sözleşmeye üçüncü kısım hükümleri uygulanır. Zararın meydana geldiği taşıma kısmı hakkında 903.madde hükmü ancak bağlayıcı olan milletlerarası sözleşmelerden biri geçerliyse uygulanır.

20. Taşıma İşleri Komisyoncusunun Hukuki Konumu, Yeni TTK’da Nasıl Belirlenmiştir?

Yeni TTK m.918 hükmünde, taşıma işleri komisyoncusunun eşyanın taşıtılması borcunun, taşıma işinin örgütlenmesini ve özellikle taşıma araçlarını ve taşıma yolunu belirlemek, taşıma işini fiilen gerçekleştirecek taşıyıcıyı ve taşıyıcıları seçmek, eşyanın taşıtılması için gereken taşıma, ardiye ve taşıma işleri komisyonculuğu sözleşmelerini yapmak, taşıyıcılara gerekli bilgi ve talimatları vermek, gönderenin tazminat haklarını teminat altına almak yükümlülüklerini de kapsayacak şekilde geniş olarak ifade edilmiştir.

Önemli Bir Değişiklik de Taşıma İşleri Komisyoncusuna İsterse Eşyanın Taşınmasını Bizzat Üstlenebilme Hakkının Tanınmış Olmasıdır. Bu hakkını kullanırsa komisyoncu, taşımadan doğan haklar ve yükümlülükler yönünden taşıyıcı sayılır. Kendi faaliyeti yanında taşıma ücretini de isteyebilir.

21. 5 ortaklı bir A.Ş. deki ortak sayısını nasıl 3 ortağa indirebiliriz?

5 ortaklı bir AŞ’de, ortak sayısını 1 Temmuz 2012'den sonra 3'e indirebiliriz. Bunun icin herhangi bir esas sözleşme değişikliğine gerek olmayacak. Pay devirleri yeterli olacak. Pay sahibi sayısı 1'e inmedikçe, pay sahibi sayısının azalmasının özel olarak Ticaret Sicili'ne tesciline de gerek bulunmuyor. 

22. Tek kişilik şirketi nasıl A.Ş.ye dönüştürebiliriz?

Tek kişilik bir isletmeyi, yani gerçek kişi tacir dediğimiz bir kişi tarafından isletilen bir ticari isletmeyi, en doğru yöntemle, TTK. m. 194/2 hükmüne uygun bicimde as'ye dönüştürebiliriz. Ticari isletmeyi isleten gerçek kisi, mahkemeye başvurarak, ticari isletmesini bir anonim şirkete dönüştürme prosedürünü uygulatır. Bu prosedürde, ticari isletmeye değer biçilir ve hazırlanan yeni Anasözleşme uyarınca yeni anonim ortaklık kurulur. Bu teknik anlamda bir tur (tür) değiştirme işlemidir ve TTK.m. 182-193 hükümlerine tabidir.

23. Denetim firmalarını kim denetleyecek?

Denetim firmalarını denetlemek üzere, Kamu Gozetim Kurumu'nun kurulması hedefleniyor. Bir idari otorite niteliginde olacak olan Kamu Gozetim Kurumu ile ilgili yasa taslagi, TBMM komisyonlarindadir.

24. Yeni sistemde vekalet verilerek yönetim kurulu veya genel kurul
yapılabilecek mi?

Yeni sistemde de, eskisi gibi, yonetim kurulunda temsil caiz olmayacak, buna karsilik genel kurulda temsil serbest olacak. Yeni sistemde, mevcut temsil sistemlerine (bireysel temsilci veya tevdi temsilcisi yoluyla temsil) ek olarak modern temsil sistemleri (organin temsilcisi, bagimsiz temsilci ve kurumsal temsilci) ongorulmektedir.

25. Yeni TTK “kurumsal yönetişimin” dört unsuruna yönelik düzenlemeler getiriyor mu?

Cevap: Yeni TTK, kurumsal yönetimin dört unsurunu da kapsamlı bir biçimde hayata geçirecek düzenlemeler getirmektedir. Başta eşitlik ilkesi (YTTK.m. 357) olmak üzere şirket organlarının karar alırken paysahiplerinin ve diğer menfaat sahiplerinin meşru çıkarlarını gözetme yükümlülüğü altında bulunmaları, adalet ilkesini temellendirmektedir. Yönetim faaliyetlerinin şeffaflaşması, anonim ortaklığın hesaplarının ve tüm ticarî kayıtlarının UFRS’ye uyumlu Türkiye Muhasebe Standartları’na uygun bir biçimde tutulması zorunluluğu (YTTK.m. 64 vd.) şeffaflık ilkesine yeni sistemde geniş bir rol tanımaktadır. Sorumluluk, bir çok cephesiyle Kanun’da geniş düzenlemelere konu olan bir alandır. Sorumluluk sadece dış cephesiyle, yani yöneticilerin şirkete, ortaklara ve alacaklılara karşı sorumluluğu yönünden ele alınmamıştır. Aynı zamanda hesap verebilirlik (iç sorumluluk) adı verilen ve şirket içi yönetim mekanizmalarında her bir yönetim biriminin hiyerarşik anlamda kime karşı sorumlu olduğunu belirleyen kurallar da sorumluluk sistemini tamamlamaktadır. Yeni TTK’nın kurumsal yönetime ağırlık vermesi, pay sahipliği değerini önemli ölçüde güçlendirmektedir.

26. Yeni TTK Anonim şirketlerin yönetiminde ne gibi değişiklikler getiriyor ?

Cevap: Yeni TTK’nın 365. Maddesi uyarınca anonim ortaklıklar yönetim kurulu tarafından idare ve temsil edilecektir. Yeni sistemde, tek bir kişi yönetim kurulunu oluşturabilecek, isteğe göre yönetim kurulunda tüzel kişi üyeye yer verilebilecektir (YTTK.m. 359). Kanun, kapalı anonim ortaklıklar için bağımsız yönetim kurulu üyeliğini zorunlu tutmamakla birlikte teşvik etmektedir. Yöneticiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadır (YTTK.m. 369).

27. Yeni TTK yöneticilerin yetki ve sorumlulukları ile ilgili yeni bir uygulama getiriyor mu?

Cevap: Ekonomik gerçeklik, anonim ortaklıkta yönetim örgütünün yönetim kurulundan ibaret kalmadığı, yönetim kurulunun elindeki yetkilerin bir kısmını, kurul üyesi olmayan üst düzey yöneticilere de devrettiğini ortaya koymaktadır. Mevcut TTK’da “murahhas üye ve murahhas müdür” (TTK.m. 319) ve “müdür” (TTK.m. 342) sıfatıyla adlandırılan ve üstlendikleri yetkiler itibariyle yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin kurallara tabi olan üst düzey yöneticiler, yeni TTK’da da yer bulmaktadır. Ancak Yeni TTK, “yönetim yetkilerini elinde bulunduran tüm yöneticileri katı bir zincirleme sorumluluk sistemine” tabi tutan mevcut TTK’dan farklı olarak “yetki” ve “sorumluluk” arasında bir paralellik sağlamakta ve ancak kendi etki ve kontrol alanında zararı önleyebilecek önlemleri alma erkine sahip olan yöneticileri zarardan sorumlu tutmaktadır.

28. Peki, yeni sorumluluk kurallarının uygulanabilmesi için yetkililer ve sorumlular nasıl belirlenecek?

Cevap: Bunun anahtarı, YTTK.m. 367’de “iç yönerge” olarak adlandırılan teşkilat yönergesidir. Teşkilat yönergesi, her anonim ortaklıkta ayrı ayrı düzenlenecek olan ve şirketin yönetim örgütünün hiyerarşik yapısını, yönetim kurulu içinde ve yönetim kurulu dışında üst düzey yöneticiler arasında sorumluluğun nasıl dağıldığını belirleyen bir iç düzenlemedir. Her anonim ortaklık, kendi teşkilat yönergesini düzenleyecek; bu yönergede şirkette hangi yönetim mevkilerinin bulunduğunu, yönetim yetkilerinin esas sözleşme uyarınca nasıl devredilebileceğini, bu yönetim hiyerarşisi içinde kimin kime karşı hesap verme yükümlülüğü altında bulunduğunu açıklıkla ortaya koyacaktır.

29. Yönetim kurulu ve üst düzey yöneticiler, şirketin veya ilgililerin zarara uğraması olasılığında nasıl bir sorumluluk yaptırımına tabi olacaklar?

Cevap: Yöneticilerin sorumluluğu “hukukî sorumluluk” ve “cezaî sorumluluk” olmak üzere iki başlık altında ele alınmalıdır. Yeni TTK, hukukî sorumluluk sistemlerini rasyonelleştirmekte, özellikli bazı ihlaller için ise ciddî cezaî yaptırımlar getirmektedir. Sorumluluk davasını şirket, paysahipleri ve alacaklılar açabilir. Şirketin uğradığı zararın yine şirkete tazminini, şirket veya paysahipleri dava edebilir. Dolaylı sorumluluk davası olarak adlandırılan bu davayı alacaklı, ancak şirketin iflası halinde açabilir. Buna karşılık, paysahibi ve alacaklılar, kendi uğradıkları zararın tazminini, yani doğrudan sorumluluk davasını böyle bir koşul aranmaksızın açabilirler.

Yeni TTK, farklılaştırılmış teselsül adı verilen ve zarardan gerçek anlamda sorumlu tutulması gereken kimselerin sorumluluğuna başvurulması fikrinden esinlenmektedir. Bu fikir, YTTK.m. 553/3 hükmüne damgasını vurmuştur : “Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz”.

30. Yöneticilerin kanunda tanımlanan hukuki sorumluluk halleri nelerdir?

Cevap: Şirketin, paysahibinin ve alacaklının zarara uğradığı ve bu zararın yöneticilerin kanuna veya esas sözleşmeye aykırı nitelik taşıyan kusurlu tasarruflarından meydana geldiği durumlar;

-Belgelerin ve beyanların kanuna aykırı olması (YTTK.m. 549)

-Sermaye hakkında yanlış beyanlar ve ödeme yetersizliğinin bilinmesi (YTTK.m. 550)

-Değer biçilmesinde yolsuzluk (YTTK.m. 551)

-Halktan para toplamak (YTTK.m. 552)

Bu hallerden herhangi biri gerçekleştiğinde, anonim ortaklığın ve duruma göre kamunun menfaatleri önemli ölçüde zedelendiğinden, Kanunkoyucu bu halleri ayrı bir yaptırıma bağlamayı tercih etmiştir. Bu sistemde, kuruluş, sermaye artırımı ve azaltılmı gibi işlemlerdeki belge ve beyanların doğru olmaması (YTTK.m. 549), gerçeğe aykırı izlenimi yaratanların kusursuz sorumluluk, onlara katılanlar ise kusurlu sorumluluk hükümleri ekseninde sorumlu tutulmasına yol açacaktır. Sermayenin tamamı taahhüt edilmemiş veya ödenmemiş iken, taahhüt edilmiş veya ödenmiş gibi gösterenler de kusursuz sorumluluk esasına göre yaptırıma tabi tutulacak, onlara katılanlar kusurlu sorumluluğa tabi olacaktır. Değer biçilmesinde yolsuzluk, şirkete konulan aynî sermayenin veya devralınacak işletmenin değerinin yüksek gösterilmesi halinde ortaya çıkan bir sorumluluk sebebi olup, kusurlu sorumluluk esasına göre değerlendirilmektedir. Son olarak, Sermaye Piyasası Kurulu’nun izni olmaksızın halktan para toplamak, yine bağımsız bir sorumluluk sebebi olarak öngörülmüştür (YTTK.m. 552).

31. Sorumluluk davasının özellikleri nelerdir, hâkimler ortada bir zarar olup olmadığını ve kimin zarara uğradığını nasıl belirleyecekler?

Cevap: Hâkim, bir sorumluluk davasında ilkin şirketin veya ilgilinin (pay sahibinin veya alacaklının) zarara uğrayıp uğramadığını saptayacak; zararın varlığını saptadığı takdirde bu kez kimin sorumlu olduğunu belirleyecektir. Bu belirlemede çıkış noktası, şirketin esas sözleşmesi, teşkilat yönergesi, yönetim kurulu kararları ve imza sirküleridir. Sorumlular, diğer bir anlatımla meydana gelen zararın ilişkili olduğu alanda kimlerin yetkili olduğu belirlendiğinde, hâkim bu kez kimin ne kadar sorumlu olduğunu saptayacaktır. Kanun, bu konuda, birden çok sorumlunun aynı zararı tazminle yükümlü olmaları hâlinde, bunlardan her birinin, kusuruna ve durumun gereklerine göre sorumlu tutulacağı kuralını getirmektedir (YTTK. m. 557/1). Her bir sorumlu, zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte zincirleme olarak sorumlu olur. Hakim, davanın ve somut olayın gereklerini gözeterek sorumluların da birbirlerine hangi oranda başvuracaklarını kararında belirleyecektir(YTTK.m. 557/3).

32. Yönetim kurulunun alacağı bir ibra kararı sorumluluğu etkiler mi?

Cevap: Yönetim kurulu üyeleri ve yetki devri yoluyla onlar gibi sorumlu olan yöneticiler, ilke olarak genel kurulun alacağı bir ibra kararıyla, şirkete karşı sorumluluktan kurtulurlar. İbra, şirketin, meydana gelen zararlardan dolayı yöneticinin sorumluluğunu dava etmeyeceği anlamına gelmektedir. YTTK.m. 558/2, ibra kararının, kapsadığı maddî olgularla sınırlı olarak, şirketin ve ibraya olumlu oy veren pay sahiplerinin dava hakkını ortadan kaldırdığını, diğer pay sahiplerinin dava hakkının ise 6 aylık hak düşümü süresine tabi olduğunu düzenlemektedir. İbra kararı, genel kurul kararıyla kaldırılamaz, çünkü geçerli bir biçimde bu karar alındığı anda etkilerini doğurur (YTTK. m. 558/1). Deloitte/Türkiye

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.