İşletmelerin ana sözleşmelerinde belirtilen faaliyetlerini yürütmek için, işletme sahip ya da ortaklarınca, işletmeye getirilen kaynaklara sermaye denir.
İşletmeler için hayati önem taşıyan sermayenin azaltımı ve artırımı Türk Ticaret Kanunun’da özel düzenlemelere tabi tutulmuştur.Bu yazımızın konusunu sermaye azaltımı’nın vergisel boyutu oluşturmaktadır. Her ne kadar sermaye azaltımı mevcut TTK’nın 396-398. maddelerinde düzenlense de ülkemizde pek yaygın olmayan, bu nedenle de çok fazla bilinmeyen bir uygulama olarak kalmıştır.Ancak günümüzde hem enflasyonun işletme mali tabloları üzerindeki etkisinin azalması ve dezenflasyonist bir ortama girilmesi, hem de aşağıda detaylandırmaya çalışacağımız üzere, prensip olarak “vergisiz” olduğu düşüncesi ile şirketlerin sermaye azaltımı uygulamasına olan ilgisi artmıştır. Genel kabul olarak vergisiz olması gereken “Sermaye azaltımı” işleminde verginin doğup doğmamasında en önemli etken azaltılan sermayenin hangi kalemlerden oluştuğudur.Nakden veya aynen konan sermayenin azaltılarak ortaklara iade edilmesinin kâr dağıtımı sayılmadığı aşikardır. Bu çerçevede ortağa yapılan ödemeden stopaj yapılmaz. Ortaklar da iade aldıkları sermaye payını tutarına bakılmaksızın beyan etmezler. Eğer muvaazalı bir işlem yok ise ortaklara olan borçların sermayeye ilave edildiği ve sermaye azaltımı yoluyla tekrar ortaklara dağıtıldığı durumlarda da, bu işlemin de vergisiz olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Sermayeye eklenmesi muhtemel kaynakların başında geçmiş yıllar kârları gelmektedir. Bu kârlar kurumlar vergisine tabi tutulmuş olabileceği gibi, kurumlar vergisinden müstesna olan kazançlardan da olabilir. Daha önce vergilendirilmiş veya vergiden müstesna olan olan geçmiş yıl kârlarından kaynaklanan sermayenin ortaklara iadesi, kurumlar vergisi açısından bir vergilemeyi gerektirmez. Ancak konan sermayenin iadesi niteliğinde olmayan, Gelir Vergisi Kanunu'na göre menkul sermaye iradı olarak tanımlanan bu tür gelirler üzerinden,gelir vergisi stopajı yapılması gerekir. Sermayeye eklenebilecek bir başka kaynak, taşınmaz ve iştirak satışından doğan kazançlar nedeniyle oluşan fonlardır. Ortaklara doğrudan dağıtımı, hatta bir başka hesaba aktarılması vergilemeyi gerektiren bazı fonların, çeşitli prosedürler çerçevesinde ortaklara aktarılması, özün önceliği ve vergilemede olay ve işlemlerin gerçek mahiyetinin esas olduğu yönündeki düzenleme kapsamında incelenmelidir.Daha önce sermayeye eklenmiş olan taşınmaz ve iştirak hissesi satış kazancı istisnası kapsamında işlem gören fonların, sermaye azaltımı yapılması veya tasfiye nedeniyle 5 yıl geçmeden ortaklara dağıtılması halinde, işletmeden çekilen bu tutarların kurumlar vergisine, vergi sonrası dağıtılan kazancın da kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması gerekir.Sermayeye eklenmesi olası kaynaklardan bir başkası, özsermaye kalemlerine ait enflasyon farklarıdır.Pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tabi tutulur.Ortaklara dağıtımı veya başka bir hesaba aktarılması vergisel sonuç doğuran bir işlemin,sermaye azaltımı işlemi ile dolaylı olarak yapılması da aynı vergisel sonuçları doğurmalıdır. İşletmeden dolaylıda olsa çekilen bu tutarların kurumlar vergisine, vergi sonrası dağıtılan kazancın da kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması gerekir. Gelir idaresi Başkanlığı tarafından verilen özelgeler incelendiğinde yukarıda kaleme aldığımız düşüncelere paralel görüşlerin yer aldığı görülmektedir.Yalnız bu özelgelerde belirtilen ve bizimde katılamayacağımız mali idare görüşüne göre, işletmeden çekilen değerler öncelikle işletme sermayesine eklenen kâr veya fonlardan oluşmaktadır.Belirtmek isteriz ki,bu şekilde kabulü gerektiren herhangi bir yasal düzenleme mevcut değildir.Bunun yanında şirket yetkili organları şirketten hangi değerlerin çekileceği, hangi değerlerin şirkette kalacağı konusunda karar alma serbestisine sahiptir.Şirket yetkili organlarının almış olduğu kararlar doğrultusunda sermaye azaltımı sonucu şirketten çekilen değerlerin kaynağına bakarak vergisel değerlendirmenin yapılması gerektiği kanaatindeyiz.İllede şirket yetkili organlarının almış olduğu kararlara itibar edilmeyecekse , işletmeden çekilen değerlerin öncelikle işletme sermayesine eklenen kâr veya fonlardan oluştuğu kabulü yerine,işletme sermayesini oluşturan kalemlerin yüzdesel ağırlığını hesaplayıp,bu yüzdeleri işletmeden çekilen toplam değere uygulayarak bir vergilendirme yapmanın daha hakkaniyetli olacağı açıktır. Özetle, “Sermaye azaltımı” işleminde verginin doğup doğmamasında en önemli etken azaltılan sermayenin hangi kalemlerden oluştuğudur. İsmail Hakan Hamurcu http://www.muhasebevergi.com/makale.aspx?id=299 --------------------------------------------------------------------------------------------------- Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. |