Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Kaldıraçlı alım satım işlemlerinin vergilendirilmesi PDF Yazdır e-Posta
02 Şubat 2012
Image

25 Şubat 2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6111 Sayılı Kanun, mükelleflerin başta vergi ve sosyal güvenlik prim borçları olmak üzere, bir çok kamu borcunun yeniden yapılandırılması, matrah artırımı veya idare ile mükellef arasındaki uyuşmazlıkları sona erdirmeye yönelik düzenlemeleri ile tanınmaktadır. Bu hükümlerin yanında sözü geçen Kanun ile birçok Kanun'da da değişiklikler yapılmıştır. Bunlardan biri de 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 30. maddesinin 1. fıkrasına eklenen (g) bendidir.

Buna göre 31 Ağustos 2011 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sermaye piyasası faaliyetleri arasına kaldıraçlı alım satım işlemleri eklenmiştir. Sermaye Piyasası Kurulu (Kurul) tarafından hazırlanan ve amacı, eklenen bentte sayılan varlıkların ticari amaçla kaldıraçlı alım satımı, alım satımına aracılık ve bu işlemlerin gerçekleştirilmesine yönelik hizmetlere ilişkin esasları düzenlemek olan Seri: V, No: 125 sayılı "Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri ve Bu İşlemleri Gerçekleştirebilecek Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ" ise 27 Ağustos 2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Tebliğ'de;

— Kaldıraçlı alım satım işlemi; "Yatırılan teminat tutarı karşılığında her türlü döviz, mal, kıymetli maden ve Kurulca belirlenecek diğer varlıkların kaldıraçlı olarak elektronik ortamda alım satımı işlemleri",

— Kaldıraç oranı; "İşlem yapmak için yatırılan teminat tutarı karşılığında alınan pozisyon tutarını gösteren oran"

şeklinde tanımlanmıştır.

Foreks işlemleri olarak da adlandırılan bu işlemler özellikle dövize dayalı olarak "yetkili kuruluş"lar tarafından gerçekleştirilmektedir. Yetkili kuruluş ise kaldıraçlı alım satım faaliyetinde bulunmak üzere Kurulca yetkilendirilmiş aracı kurum ve vadeli işlemler aracılık şirketleri olarak tanımlanmaktadır. Kurul tarafından, bu kuruluşlara talep etmeleri ve şartları yerine getirmeleri halinde;

— Müşterilerden gelen emirlerin doğrudan kabul edilmesi ve/veya gerçekleştirilmesi (piyasa yapıcı),

— Müşterilerden gelen emirlerin temsilci sıfatıyla kabul edilmesi ve bu emirlerin gerçekleştirilmek üzere başka kuruluşlara yönlendirilmesi,

— Başka bir kuruluşun kaldıraçlı alım satım işlemlerine ilişkin olarak sunduğu hizmetlerin yatırımcılara tanıtımı, sözleşme akdedilmesine aracı olunması veya sözleşme yapmak isteyen tarafların komisyon karşılığında bir araya getirilmesi,

izni verilebilmektedir.

Piyasa yapıcı iş modelinde, yetkili kuruluş müşteri işlemlerine taraf olmaktadır. Yapılan foreks işleminde müşterinin kar etmesi durumunda yetkili kuruluş zarar etmekte, müşterinin zarar etmesi durumunda ise yetkili kuruluş kar etmektedir. Bu modelde risk yetkili kuruluş tarafından üstlenilmek istenmezse, müşteri ile yapılan işlemin tersi aynı anda genellikle yurtdışı finans kurumlarıyla yapılabilmektedir (hedging).

Kaldıraçlı alım satım işlemlerine konu edilebilecek varlıkların fiziki alım satımı ve borsalarda ve borsalar dışında gerçekleştirilen her türlü vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile türev araç işlemleri SPK'nın bu tebliğinin kapsamına girmemektedir.

Aşağıdaki açıklamalarımız döviz paritesi, emtia fiyatları (altın, petrol gibi), hisse senedi endeksi gibi fiziki alım satıma dayanmayan ürünlere dayalı olarak Seri: V, No: 125 Sayılı Tebliğ çerçevesinde yapılan kaldıraçlı alım satım işlemleri için geçerlidir.

Ayrıca ürünlerin kaldıraçlı olarak alınıp satılması sadece müşterilerin belli bir yatırım tutarıyla gerçekleştirebilecekleri işlem hacmini etkileyeceğinden, kaldıraç özelliğinin ürünlerin vergilendirilmesi açısından bir farklılık yaratmayacağını düşünüyoruz.

Bu yazımızda yukarıdaki kapsamda yetkili kuruluşlar tarafından gerçekleştirilen kaldıraçlı alım satım işlemleri dolayısıyla, bu kurumların BSMV mükellefiyeti ile bu işlemlerden elde edilen kazançların mükellef türleri itibarıyla vergilendirilmesine ilişkin açıklama ve görüşlerimize yer verilecektir.

I. Yatırımcıların kaldıraçlı işlemlerden sağladıkları kazançların vergilendirilmesi

Yeni bir işlem türü olan "Kaldıraçlı Ürünlerin Alım Satım İşlemleri"nden gerçek kişi ve kurumlar tarafından elde edilen kazançların vergileme esaslarına ilişkin gelir ve kurumlar vergisi mevzuatında özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle özellikle gerçek kişiler tarafından söz konusu işlemlerden elde edilen kazançların vergilendirilmesi konusunda Gelir İdaresi'nin görüşüne ihtiyaç duyulmaktadır.

Diğer taraftan 19 Ocak 2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 89 seri numaralı Gider Vergileri Genel Tebliği ile yetkili kuruluşların kaldıraçlı işlemlerden sağladıkları (lehe kalan) paraların vergilendirilmesine (BSMV) ilişkin açıklamalar yapılmıştır.

Aşağıda özellikle gelir vergisi mevzuatı kapsamındaki değerlendirmelerimiz, genel vergi prensipleri çerçevesinde yapılmıştır. Bu nedenle Gelir İdaresi'nin yatırımcılar tarafından söz konusu ürünlerden elde edilecek kazançların vergilendirilmesine yönelik yeni bir düzenleme yapması durumunda, bu düzenlemeler kapsamında hareket edilmesi uygun olacaktır.

A. Kazançların geçici 67. madde kapsamında değerlendirilmesi

Kaldıraçlı alım satım işlemlerinin Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 67. maddesi kapsamına girip girmediğiyle ilgili olarak öncelikle geçici 67. maddede yer alan düzenlemelerin irdelenmesi gerekmektedir. Söz konusu maddenin 1. fıkrası uyarınca bankalar ve aracı kurumlar takvim yılının üçer aylık dönemleri itibarıyla;

a. Alım satımına aracılık ettikleri menkul kıymetler ile diğer sermaye piyasası araçlarının alış ve satış bedelleri arasındaki fark,

b. Alımına aracılık ettikleri menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası araçlarının itfası halinde alış bedeli ile itfa bedeli arasındaki fark,

c. Menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının tahsiline aracılık ettikleri dönemsel getirileri (herhangi bir menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracına bağlı olmayan),

üzerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler.

Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 67. maddesinin 13. fıkrası uyarınca, bu maddede geçen menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracı ifadesi, özel bir belirleme yapılmadığı sürece Türkiye'de ihraç edilmiş ve Sermaye Piyasası Kurulunca kayda alınmış ve/veya Türkiye'de kurulu menkul kıymet ve vadeli işlem ve opsiyon borsalarında işlem gören menkul kıymetler veya diğer sermaye piyasası araçları ile kayda alınmamış olsa veya menkul kıymet ve vadeli işlem borsalarında işlem görmese dahi Hazinece veya diğer kamu tüzel kişilerince ihraç edilecek her türlü menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracını ifade etmektedir.

Bu fıkranın ikinci cümlesinde ise vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri tanımlandıktan sonra, bu sözleşmelerin madde uygulamasında nasıl değerlendirilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Buna göre, bankaların ve aracı kurumların taraf olduğu veya bunlar aracılığıyla yapılan; belirli bir vadede, önceden belirlenen fiyat, miktar ve nitelikte, ekonomik veya finansal göstergeye dayalı olarak düzenlenenler de dahil olmak üzere, para veya sermaye piyasası aracını, malı, kıymetli madeni ve dövizi alma, satma, değiştirme hak ve/veya yükümlülüğünü veren vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri bu madde uygulamasında "diğer sermaye piyasası aracı" addolunmaktadır.

Bu kapsamda yetkili kuruluşların müşterilerine sunacağı ve fiili bir alım satım yerine referans alınan endeksin fiyat değişimlerine göre kazanç sağlayan ürünlerin, GVK geçici 67. maddenin 13. fıkrasında yer alan tanıma göre menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı kavramları kapsamında değerlendirilemeyeceği kanaatindeyiz. Bu nedenle yetkili kuruluşların müşterilerinin söz konusu kaldıraçlı ürünlerden elde edeceği kazançların GVK geçici 67. madde kapsamında tevkifata tabi olmayacağını düşünüyoruz.

B. Mükellefiyet bazında kazançların türü, beyanı ve vergilendirilmesi

1. Tam mükellef kurumlar

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 1. maddesi uyarınca kurum kazancı, gelir vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından oluşmaktadır. Bu kapsamda, tam mükellef kurumlar tarafından kaldıraçlı ürünlerden elde edilen kazançlar ticari kazanç niteliğinde olup, yıllık kurumlar vergisi beyannamesine dahil edilerek, üzerinden kurumlar vergisi hesaplanması gerekmektedir.

2. Tam mükellef gerçek kişiler

a. Ticari kazanç ve devamlılık unsuru

Gelir Vergisi Kanunu'nun 37. maddesinde her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazanç olarak tanımlanmıştır. Ticari faaliyetin asıl unsurlarından biri faaliyetin devamlı olarak yapılmasıdır. Ticari nitelik taşısa bile, arızi olarak yapılan muamelelerden doğan gelir unsuru, "ticari kazanç" olarak değil, "diğer kazanç ve irat" olarak vergilendirilir.

1 seri numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nin "2.4. Dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler" bölümünde dernek veya vakfa ait bir iktisadi işletmenin varlığından söz edilebilmesi için gerekli şartlar sayılmıştır. Tebliğde bu şartlardan biri olan ticari, sınai, zirai alanda devamlı olarak faaliyette bulunulmasına ilişkin açıklamalar yer almaktadır. Bu açıklamalar çerçevesinde ticari faaliyette devamlılık unsuru ve ticari organizasyon kavramları aşağıdaki şekilde tanımlanmaktadır.

"Devamlılık unsuru, bir hesap dönemi içinde aynı veya ayrı faaliyet alanlarında ticari mahiyet arz eden işlemlerin birden fazla yapılmasını ifade etmektedir. Aynı hesap döneminde tek işlem nedeniyle ticari faaliyetin devamlılık unsurunun oluştuğunu kabul etmek mümkün olmamakla birlikte, faaliyetin organizasyon gerektirmesi veya amacının ticari olması durumunda devamlılık unsurunun varlığı kabul edilir.

Ticari organizasyon, sermaye tahsisi, işyeri açılması, personel istihdamı, ticaret siciline kaydolmak gibi unsur ve şartlardan tümü veya bir kısmı yerine getirilmek suretiyle belirli şekilde kurulmuş olacaktır. Bu takdirde bu organizasyon içinde bir takvim yılında veya iki veya üç yılda tek bir işlem yapılmış olsa dahi ticari faaliyetin varlığı kabul edilecektir.

Ekonomik faaliyetin ticari organizasyonu gerektirmesi ve yılda birden fazla tekrar ettirilmesi veya her yıl bir defa olmakla beraber müteakip yıllarda ya da birkaç yıl arayla yapılmasına karşılık periyodik olarak tekrar etmesi durumunda da bu faaliyetin devamlı olduğunun kabulü gerekmektedir. Faaliyetin dönemsel veya mevsimlik olması (havuz ve plaj işletmeciliği gibi), işin niteliği nedeniyle faaliyetin devamlılığına engel teşkil etmemektedir."

Tebliğ'de yer alan açıklamalardan bir faaliyetin devamlı olarak yapıldığının kabulü için ticari bir organizasyon içinde yapılması, vergileme alanındaki işlemin bir hesap döneminde birden fazla defa gerçekleştirilmesi veya farklı hesap dönemlerinde ancak periyodik olarak tekrar edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

b. Kazanç türünün tespiti

Diğer kazanç ve iratlar

Gelir Vergisi Kanunu'nun 80. maddesi uyarınca diğer kazanç ve iratlar; "değer artış kazancı" ve "arızi kazançlar" olmak üzere iki başlık halinde incelenmektedir.

— Değer artış kazancı

Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 80. maddesinde sayılan mal ve hakların elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar değer artış kazancı olarak kabul edilmektedir. Maddenin 1. fıkrasının (1) numaralı bendi uyarınca, ivazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar da değer artış kazancı sayılmaktadır.

Bu madde hükmüne menkul kıymetlerden elde edilen gelirler açısından bakıldığında, gelirin değer artış kazancı olarak kabul edilebilmesi için kazancın bir menkul kıymet ya da diğer sermaye piyasası aracının elden çıkarılmasından sağlanmış olması gerekmektedir.

Vergi mevzuatında, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracı kavramları sadece Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 67. maddesinde tanımlanmıştır. Diğer taraftan bu tanımın Gelir Vergisi Kanunu'nun diğer maddelerinin uygulamasında geçerli olduğuna dair bir düzenleme bulunmamaktadır.

Yazımızın "Kazançların geçici 67. madde kapsamında değerlendirilmesi" başlıklı I/A bölümünde açıkladığımız üzere, yatırımcıların kaldıraçlı ürünlerden sağladığı kazançların GVK'nın geçici 67. maddesinde tanımlanan menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracı kapsamında olmadığını düşünüyoruz. Bu nedenle söz konusu ürünlerin alım satımından elde edilen kazançların Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 80/1. maddesi kapsamında değer artış kazancı olarak değerlendirilemeyeceği kanaatindeyiz.

Diğer taraftan; geçici 67. maddede yer alan "diğer sermaye piyasası aracı" tanımının sadece geçici 67. madde uygulaması için geçerli olduğu, diğer maddelerin uygulamasında menkul kıymet tanımına girmeyen tüm finansal araçların "diğer sermaye piyasası aracı" olarak kabul edilmesi gerektiği şeklinde bir yorum yapılması da söz konusu olabilecektir. Böyle bir durumda kaldıraçlı işlemlerden elde edilen kazançların değer artış kazancı olduğu iddia edilebilecektir. Değer artış kazançlarının beyanına ilişkin herhangi bir istisna bulunmadığından, kazancın değer artış kazancı olarak kabul edilmesi durumunda, kazancın tamamının beyan edilerek vergilendirilmesi söz konusu olacaktır.

— Arızi kazançlar

Arızi kazançlar Gelir Vergisi Kanunu'nun 82. maddesinde sıralanmıştır. Söz konusu maddenin 1. fıkrasının (1) numaralı bendi uyarınca arızi olarak ticari muamelelerin icrasından veya bu nitelikteki muamelelere tavassuttan elde edilen kazançlar arızi kazanç olarak kabul edilmektedir.

Arızi ticari faaliyetten elde edilen kazançların toplamının 2012 yılı için 20.000 TL'lik kısmı gelir vergisinden istisna edilmiştir. Bu istisna tutar ile karşılaştırma yapılırken Gelir Vergisi Kanunu'nun 82. maddesinin 1. fıkrasının (1), (2), (3) ve (4) numaralı bentlerinde yer alan kazançların topluca dikkate alınması gerekmektedir.

Yazımızın "Ticari kazanç ve devamlılık unsuru" başlıklı I/B-2-a bölümünde açıkladığımız üzere, bir kazancın ticari kazanç olarak değerlendirilebilmesi için devamlılık unsurunun varlığı gerekmektedir. Bir faaliyetin devamlı olarak yapıldığından söz edilebilmesi için ise faaliyetin ticari bir organizasyon içinde yapılması, işlemin bir hesap döneminde birden fazla defa gerçekleştirilmesi veya farklı hesap dönemlerinde ancak periyodik olarak tekrar edilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, bireysel yatırımcıların kaldıraçlı alım satım işlemlerini ticari bir organizasyon dâhilinde gerçekleştirmediği durumlarda, işlemin birden fazla yapılması faaliyetin devamlılık arz etmesi sonucunu doğurmayacaktır.

Tam mükellef gerçek kişilerin bir ticari organizasyon olmadan yaptıkları kaldıraçlı alım satım işlemlerinden elde ettikleri kazançların, arızi bir nitelik taşıması sebebiyle Gelir Vergisi Kanunu'nun 82. maddesi kapsamında arızi ticari kazanç olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Bu durumda kazancın elde edenler tarafından yıllık beyanname ile beyan edilmesi gerekecektir. Ancak bu kazançların (2012 yılı için) 20.000 TL'si gelir vergisinden istisnadır. Buna göre 2012 yılında 20.000 TL'den daha az bir kazanç elde edilmesi durumunda bu kazanç için beyanname verilmeyecek, 20.000 TL'yi aşan bir kazanç elde edilmesi durumunda ise aşan kısmın beyan edilmesi gerekecektir.

3. Dar mükellefiyette kazancın Türkiye'de elde edilmesi ve vergilendirilmesi

Gelir Vergisi Kanunu'nun 6. maddesi uyarınca Türkiye'de yerleşmiş olmayan (dar mükellef) gerçek kişiler, sadece Türkiye'de elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirilirler.

Aynı Kanun'un 7. maddesinde ise kazanç ve iradın Türkiye'de elde edilmesi ile ilgili düzenlemeler yer almaktadır. Buna göre dar mükellefiyete tabi kimseler bakımından diğer kazanç ve iratların Türkiye'de elde edilmiş sayılması için, bu kazanç veya iratları doğuran işin veya muamelenin Türkiye'de ifa edilmesi veya Türkiye'de değerlendirilmesi gerekmektedir. Değerlendirmeden maksat ise ödemenin Türkiye'de yapılması veya ödeme yabancı memlekette yapılmışsa, Türkiye'de ödeyenin veya nam ve hesabına ödeme yapılanın hesaplarına intikal ettirilmesi veya kârından ayrılmasıdır.

Yazımızın konusunu oluşturan iş modelinde (SPK'nın Seri: V, No: 125 sayılı tebliğinin 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi) dar mükellef yatırımcılarla gerçekleştirilen kaldıraçlı işlemlerin Türkiye'de ifa edilmesi ve aynı zamanda bu kişilere yapılan ödemelerin de yetkili kuruluşun Türkiye'deki hesaplarından gerçekleştirilmesi dolayısıyla kazançlar Türkiye'de elde edilmiş sayılacaktır. Dolayısıyla yerel mevzuat uyarınca bu kazançların Türkiye'de vergiye tabi tutulması gerekmektedir.

a. Dar mükellef kurumlar

Dar mükellef kurumun Türkiye'de bir işyerinin ya da daimi temsilcisinin bulunması ve yıllık kurumlar vergisi beyannamesi verilmesi halinde, kaldıraçlı alım satım işlemlerden elde edilen kazançların kurumun ticari kazancına dahil edilerek, yıllık kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.

Türkiye'de bir işyeri veya daimi temsilcisi bulunmayan dar mükellef kurumların kaldıraçlı ürünlerden elde ettiği kazançların vergilendirilmesi ise aşağıdaki açıklamalar kapsamında olacaktır.

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 26. maddesi uyarınca dar mükellefiyete tabi yabancı kurumların vergiye tabi kazancının Gelir Vergisi Kanunu'nda yazılı "diğer kazanç ve iratlar"dan ibaret bulunması halinde, yabancı kurum veya Türkiye'de adına hareket eden kimseler tarafından bu kazancın, elde edilme tarihinden itibaren on beş gün içinde özel beyanname ile beyan edilmesi gerekmektedir. Beyannamedeki kazanç üzerinden % 20 oranında hesaplanan kurumlar vergisinin de, aynı Kanun'un 29. maddesine göre beyanname verme süresi içinde ödenmesi gerekmektedir.

Kanun'un 28. maddesinde ise dar mükellefiyete tabi yabancı kurumların vergisinin, bunlar hesabına Türkiye'deki müdür veya temsilcileri; müdür veya temsilcileri mevcut değil ise kazanç ve iratları yabancı kuruma sağlayanlar adına tarh olunacağına hükmedilmiştir.

Öte yandan, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 30. maddesinin 6. fıkrası uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısımdan ana merkeze aktardıkları tutar üzerinden, kurum bünyesinde % 15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı belirtilmiştir.

Yukarıda yer verilen düzenlemeler kapsamında, Türkiye'de bir işyeri veya daimi temsilcisi bulunmayan dar mükellef kurum tarafından kaldıraçlı alım satım işlemlerinden sağlanan kazancın, arızi kazanç olarak kabul edilmesi durumunda, ilgili kurum ya da Türkiye'de kurum adına hareket eden kimse tarafından bu kazançların elde edilme tarihinden itibaren on beş gün içinde özel beyanname ile beyan edilmesi ve % 20 oranına göre hesaplanan kurumlar vergisinin aynı sürede ödenmesi gerektiği görüşündeyiz.

Bu durumda ayrıca kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan tutar üzerinden Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 30/6. maddesi uyarınca % 15 oranında gelir vergisi stopajı yapılması gerekmektedir. Böylelikle elde edilen kazanç üzerinden toplam vergi yükü % 32 olmaktadır.

Söz konusu işlemlerde kazanç ve iratları yabancı kuruma sağlayan yetkili kuruluşlar olacağından, kurumun Türkiye'de müdür veya temsilcilerinin olmaması durumunda bu yükümlülüklerin yetkili kuruluşlar tarafından yerine getirilmesi gerekecektir.

b. Dar mükellef gerçek kişiler

Gerçek kişiler tarafından kaldıraçlı alım satım işlemlerinden elde edilen kazancın türünün belirlenmesinde, geliri elde eden kişinin tam mükellef ya da dar mükellef olması bir fark yaratmamakla birlikte, gelirin beyan yönteminde bazı farklılıklar ortaya çıkmaktadır.

Yazımızın tam mükellef gerçek kişilere ilişkin bölümünde açıklandığı üzere, kaldıraçlı alım satım işlemlerinden elde edilen kazançların arızi ticari kazanç olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşündeyiz. Aynı zamanda tam mükellef gerçek kişilerin elde ettiği arızi ticari kazançlar için geçerli olan (2012 yılı için) 20.000 TL'lik istisna dar mükellef gerçek kişilerin kazançları için de geçerlidir.

Gelir Vergisi Kanunu'nun 101. maddesi uyarınca dar mükellefiyete tabi mükelleflerden yıllık beyanname vermeye mecbur olmayanlar arızi olarak ticari işlemlerin yapılmasından veya bu nitelikteki işlemlere tavassuttan elde ettikleri diğer kazanç ve iratları, faaliyetin yapıldığı yerin vergi dairesine bu kazanç ve iratların iktisap olunduğu tarihten itibaren 15 gün içinde münferit bir beyanname ile bildirmeye mecburdurlar. Kanun'un 20. maddesi uyarınca da münferit beyanname ile bildirilen kazançların vergisinin, beyanname verme süresi içinde vergi dairesine ödenmesi gerekmektedir.

Aynı Kanun'un 107. maddesinin 1. fıkrasının 4. bendinde dar mükellefiyette, mükellefin Türkiye'de daimi temsilcisi mevcutsa mükellef hesabına daimi temsilcisinin, daimi temsilci mevcut değilse, kazanç ve iratları yabancı kişiye sağlayanların tarhiyata muhatap olacağı belirtilmiştir.

Yukarıda yer verilen düzenlemeler kapsamında, dar mükellef gerçek kişi tarafından kaldıraçlı alım satım işlemlerinden sağlanan kazançların arızi ticari kazanç olarak kabul edilmesi durumunda, ilgili kişi ya da Türkiye'de kişi adına hareket eden kimse tarafından bu kazançların elde edilme tarihinden itibaren 15 gün içinde münferit beyanname ile beyan edilmesi ve beyan edilen verginin de aynı sürede ödenmesi gerektiği görüşündeyiz.

Söz konusu işlemlerde kazanç ve iratları yabancı gerçek kişiye sağlayan yetkili kuruluşlar olacağından, dar mükellef kişinin Türkiye'de daimi temsilcisinin olmaması durumunda bu yükümlülüklerin yetkili kuruluşlar tarafından yerine getirilmesi gerekecektir.

Ancak diğer taraftan, dar mükellefiyete tabi gerçek kişi ve kurumların elde ettikleri kazançların vergilendirilmesinde kazancı elde eden kişinin mukimi olduğu ülke ile Türkiye arasında imzalanmış bir çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması bulunması durumunda bu anlaşmanın ilgili hükümlerinin de dikkate alınabileceği unutulmamalıdır.

II. Yetkili kuruluşlar tarafından kaldıraçlı işlemlerden sağlanan kazançların vergilendirilmesi

1. Kurumlar vergisi

Yetkili kuruluşların müşterileriyle gerçekleştirdiği kaldıraçlı alım satım işlerinden kaynaklanan karlarının gelir olarak kurum kazancına dahil edilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan söz konusu işlemler sonucunda oluşacak zararların da kurumun faaliyeti kapsamında yapıldığından kurum kazancından indirimi mümkün bulunmaktadır.

2. Banka ve sigorta muameleleri vergisi (BSMV)

Gider Vergileri Kanunu'nun 28. maddesi uyarınca banka, banker ve sigorta şirketlerinin (Finansal Kiralama Kanunu'na göre yaptıkları işlemler hariç olmak üzere) her ne şekilde olursa olsun yapmış oldukları bütün muameleler dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paralar banka ve sigorta muameleleri vergisine tabidir.

19 Ocak 2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 89 seri numaralı Gider Vergileri Genel Tebliği'nde kaldıraçlı işlemler dolayısıyla lehe alınan paraların vergilendirilmesi ile ilgili aşağıdaki açıklamalar yapılmıştır.

Banka, banker ve sigorta şirketleri tarafından yapılan fiziki teslimatlı döviz alış ve satış işlemleri, kambiyo işlemi olduğundan sıfır oranında BSMV'ye tabi olup, üzerlerinden BSMV hesaplanmayacaktır. Ancak, nitelik itibariyle banka muamele ve hizmetleri kapsamında olduğu kabul edilen foreks işlemleri, dayanak varlıktaki fiyat değişimlerinden fiziki alım satım olmaksızın yararlanmayı amaçladığından, kambiyo alım satım işlemi olarak değerlendirilemez.

Buna göre;

— Banka ve sigorta şirketlerinin foreks işlemleri dolayısıyla lehe aldıkları paralar,

— İlgili kanunlarla yetkilendirilmek veya izin verilmek suretiyle Gider Vergileri Kanunu'nun 28. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen işlemleri esas iştigal konusu olarak yapan ve banker kapsamında BSMV mükellefi olanların foreks işlemleri dolayısıyla lehe aldıkları paralar,

— Yetkili kuruluşlar banker kapsamında BSMV mükellefi olup kendileri veya başkaları hesabına yaptıkları foreks işlemleri dolayısıyla lehe aldıkları paralar,

Gider Vergileri Kanunu'nun 28. maddesi uyarınca BSMV'ye tabi bulunmaktadır. 89 seri numaralı Gider Vergileri Genel Tebliği'nde konuya ilişkin olarak verilen örnek aşağıdadır.

Örnek

(A) Bankası A.Ş. foreks piyasasında işlem yapmak için (B) yetkili kuruluşuna 10.000 avro teminat yatırmış ve elektronik işlem platformu üzerinden 1 avro= 1,3313 dolar kurundan 1.000.000 avroluk alım emri vermiştir.

Yatırılan teminat

10.000 Avro

Kaldıraç oranı

1/100

(A) Bankası dolar alış kuru

1,80 TL

(B) yetkili kuruluşu da müşterisi olan (A) Bankasından gelen alım emri üzerine 1 avro = 1,3312 dolar kurundan likidite sağlayıcısına 1.000.000 avroluk alım emri vermiş, aynı anda 1 avro= 1,3313 dolar kurundan bu tutarı müşterisine satmıştır.

(A) Bankası A.Ş. bir müddet sonra yetkili kuruluşa 1 avro= 1,3318 dolar kurundan 1.000.000 avroluk satım emri vermiştir.

(A) Bankası A.Ş. bu işlem dolayısıyla 500 dolar [(1,3318-1,3313)x10.000x100] lehe para aldığından, bu tutarın Bankanın alış kuru üzerinden TL'ye çevrilmesi neticesinde bulunan 900 TL üzerinden %5 oranında BSMV hesaplayacaktır.

Diğer taraftan, bu faaliyetleri esas iştigal konusu olarak yapan ve banker kapsamında BSMV mükellefi olan (B) yetkili kuruluşunun aracılık faaliyeti nedeniyle lehine aldığı paralar da BSMV'ye tabi tutulacaktır.

(B) yetkili kuruluşu tarafından yapılan döviz satış işlemleri fiziki teslimatlı olmaması nedeniyle kambiyo işlemi kapsamında değerlendirilmeyecek ve bu işlem sonucunda yetkili kuruluş tarafından lehe alınan 100 doların (1.331.300-1.331.200) TL karşılığı üzerinden % 5 oranında BSMV hesaplanacaktır. Yetkili kuruluşun yabancı paraya ilişkin kendi işlemleri nedeniyle uyguladığı bir döviz kuru olmaması durumunda, işlem tarihinden önceki güne ilişkin Merkez Bankası döviz alış kurunun esas alınacağı tabiidir.

Ancak, foreks işlemi yapmaya yetkili kuruluş (B) ile likidite sağlayıcı kuruluş arasındaki sonlandırma aşamasının (A) Bankasının 1 avro= 1,3318 dolar olan satış fiyatından gerçekleştirilmesi durumunda, (B) yetkili kuruluşunun bu işlemden herhangi bir aracılık geliri olmayacağı için BSMV hesaplanmayacaktır.

Yetkili kuruluş, (A) Bankasından gelen 1 avro=1,3318 dolar kurundan 1.000.000 avroluk satım emri üzerine likidite sağlayıcıya 1 avro=1,3319 dolar kurundan 1.000.000 avroluk satım emri vermesi durumunda, (B) yetkili kuruluşun aracılık faaliyeti nedeniyle lehe aldığı 100 doların (=1.331.900 – 1.331.800) TL karşılığı üzerinden %5 oranında BSMV hesaplanacaktır.

BSMV mükellefleri tarafından Türkiye'de kurulu borsalarda yapılacak kaldıraçlı alım satım işlemleri, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri mahiyetinde olmadığından, Gider Vergileri Kanunu'nun 29. maddesinin (p) bendi kapsamında değerlendirilmeleri mümkün bulunmamaktadır. Bu durumda, Türkiye'de kurulu borsalarda yapılan foreks işlemleri dolayısıyla lehe alınan paraların tamamı % 5 oranında BSMV'ye tabi tutulacaktır.

III. Yetkili kuruluşlar tarafından alınan komisyonların vergilendirilmesi

1. Kurumlar vergisi

Yetkili kuruluşların müşterileriyle gerçekleştirdiği kaldıraçlı alım satım işlemlerinin hedge edilmesi amacıyla, yurtdışı finans kurumlarıyla gerçekleştirilen işlemler nedeniyle komisyon alınması durumunda, bu komisyonların gelir olarak kurum kazancına dahil edilerek, yıllık kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi ve üzerinden kurumlar vergisi hesaplanması gerekmektedir.

2. BSMV

Önceki bölümde yer verilen komisyon tutarları (lehe kalan para) üzerinden % 5 oranında BSMV hesaplanması gerekmektedir.

IV. Sonuç

Yeni bir işlem türü olan "Kaldıraçlı Ürünlerin Alım Satım İşlemleri"nden gerçek kişi ve kurumlar tarafından elde edilen kazançların vergileme esaslarına ilişkin gelir ve kurumlar vergisi mevzuatında özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle yetkili kuruluşlar tarafından müşteri işlemlerine doğrudan taraf olunarak yapılan (Piyasa yapıcı) kaldıraçlı alım satım işlemlerinden, özellikle gerçek kişiler tarafından sağlanan kazançlarla ilgili yukarıdaki değerlendirmelerimiz genel vergi prensipleri çerçevesinde yapılmıştır.

19 Ocak 2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 89 seri numaralı Gider Vergileri Genel Tebliği'nde kaldıraçlı işlemler dolayısıyla lehe alınan paraların vergilendirilmesi ile ilgili kurallar belirlenmiş olmakla birlikte, gerçek kişiler tarafından söz konusu işlemlerden elde edilen kazançların vergilendirilme esasları konusunda Gelir İdaresi'nin görüşüne ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu nedenle Gelir İdaresi'nin yatırımcılar tarafından söz konusu ürünlerden elde edilecek kazançların vergilendirilmesine yönelik yeni bir düzenleme yapması durumunda, bu düzenlemeler kapsamında hareket edilmesi uygun olacaktır. M. Fatih Köprü /E&Y

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.