Kurumlar Vergisi Beyannamesinin Düzenlenmesinde Dikkat Edilecek Konular |
31 Mart 2012 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Hesap dönemi takvim yılı olan kurumların 2011 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannameleri, 25.04.2012 günü akşamına kadar verilecektir. Aşağıda, kurum kazançlarının vergilendirilmesi, indirim ve istisnalar ile kurumlar vergisi beyannamesinin doldurulması başta olmak üzere özelliği olan bazı konularda kısa açıklamalar yapılacaktır. Beyanname doldurulmasında yapılan bazı basit hatalar zaman zaman sonradan telafi edilemeyecek sorunlara ve risklere yol açabilmektedir. Bu çerçevede 2011 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamesinin düzenlenmesinde dikkat edilecek konulara da aşağıda dikkat çekilecektir. 1. Kurumlar Vergisi Oranı 2011 yılı kazançları için kurumlar vergisi oranı % 20’dir. Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin 08.01.2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kararı sonrasında, 6009 sayılı Kanun’la Gelir Vergisi Kanunu’nun yatırım indirimiyle ilgili geçici 69. maddesinde yapılan değişiklikle, yatırım indirimi sonrası kalan kurum kazancının % 20 oranında kurumlar vergisine tabi olması öngörülmüştür. Bu çerçevede, yatırım indirimi istisnasından yararlanan kurumlar için de kurumlar vergisi oranı % 30’değil, % 20’dir. 2. Kurumlar Vergisini Ödeme Zamanı Kurumlar vergisi, beyannamenin verildiği ayın sonuna kadar ödenmektedir. Buna göre 2011 yılı beyannamesi üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin son ödeme günü 30 Nisan 2012 olmaktadır. 3. Geçmiş Yıl Zararları a) Yurt İçi Zarar Mahsubu Beyannamenin 4 no.lu tablosu geçmiş yıl zararlarının yazılması gereken tablodur. Bu tabloda yer alan zararların, zarar olsa dahi indirilecek istisna ve indirimler yapıldıktan sonra kalan tutarla sınırlı olarak, mahsuba konu edilmesi gerekir. Aşağıda yurt içi zarar mahsubuna ilişkin özelliği olan konular özetlenmiştir. aa) Zarar mahsup koşulları Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 9. maddesine göre, kurumlar vergisi beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek şartıyla, geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan mali zararlar indirim konusu yapılmaktadır. Bu hükme göre geçmiş yıl zararlarının mahsubu için;
gerekmektedir. ab) Zarar mahsubu yapılmayan yıllarda, geçmiş yıllar zararlarının gösterilmemesi mahsup hakkını ortadan kaldırır mı? Kurumlar Vergisi Kanunu’nun yukarıda özetlenen 9. maddesinde yer alan düzenlemeye bakıldığında, mahsubun yapılacağı beyannamede her yılın zararının ayrı ayrı gösterilmesi zorunlu tutulmuştur. Bu çerçevede zarar mahsubu yapılmayan hesap dönemine ilişkin beyannamede izleyen yıllarda mahsup edilecek geçmiş yıllar zararlarının ayrı ayrı gösterilmesinin gerekmediği düşünülmektedir. Mahsup işleminin yapılmadığı bir beyannamede, geçmiş yıl zararlarının ayrı ayrı yazılmasını istemenin bir gerekçesi de yoktur. Ancak Gelir İdaresi bu görüşte değildir. İdarenin internet sitesinde yer alan 11.05.2011 tarih ve 490 sayılı özelgede;
Bu açıklamadan, zarar mahsubu yapılmayan dönem beyannamesinde de geçmiş yıllar zararlarının ayrı ayrı gösterilmesinin gerektiği anlaşılmaktadır. Neyse ki düzeltme kabul edilmektedir. Gereksiz risk yüklenmemek ve düzeltme işlemleriyle uğraşmamak için, zarar mahsubunun yapılmadığı hesap dönemlerine ilişkin beyannamelerde de, geçmiş yıllara ilişkin zarar tutarlarının ayrı ayrı yazılması önerilmektedir. ac) Zarar mahsup hakkı sonraki yıllarda kullanılabilir mi? Gelir İdaresinin internet sitesinde yer alan çok 11.05.2011 tarihli dört adet özelgede bu soruya olumsuz yanıt verildiği görülmektedir. Söz konusu özelgelerde, kazanç olmasına rağmen geçmiş yıl zararını mahsup etmeyerek mahsup hakkından vazgeçen mükellefin, söz konusu zararı izleyen yıllarda mahsup olanağının bulunmadığı belirtilmektedir. ad) Zarar mahsup hakkı kullanılmayan beyanname düzeltilebilir mi? Gelir İdaresinin bu soruya yanıtı da olumsuzdur. Gelir İdaresinin internet sitesinde yer alan 11.05.2011 tarih ve 493 sayılı özelgede, bu soru olumsuz yanıtlanmıştır. Özelgede yer alan açıklamadan, Gelir İdaresinin zarar mahsubunu, gider indiriminden farklı olarak hak olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Dolayısıyla özelgede, kazanç beyan edilen dönemde geçmiş yıllar zararlarını mahsup etmeyerek bu hakkından vazgeçen mükelleflerin, kazanç beyan edilen dönem beyannamesini düzeltmelerinin ve geçmiş yıl zararlarını indirim konusu yapmalarının mümkün olmadığı belirtilmiştir. ae) Mahsup olanağı ortaya çıkmadan, geçmiş yıl beyannamesi değiştirilebilir mi? Gelir İdaresince verilen 03.06.2011 tarih ve 210 sayılı özelgede, ilgili dönem beyannamesinde zarar tutarı gösterilmemişse, söz konusu zararın sonraki yıllarda mahsup edilemeyeceği belirtilmiştir. Özelgede açıkça belirtilmemiş olmakla birlikte, yapılan açıklamadan, zarar edilen dönem beyannamesinin düzeltilerek zarar tutarının gösterilmesinin de izleyen yıllarda zarar mahsubuna olanak sağlamayacağı anlaşılmaktadır. af) Zararın yasal defterlerde ve mali tablolarda gösterilmemesi Yasal düzenlemeler, zarar mahsubu için, geçmiş yıllar zararlarının yasal defterlerde veya mali tablolarda gösterilmesini zorunlu kılmamaktadır. Buna göre, Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde, sermaye azaltımı yapılarak veya başka bir şekilde geçmiş yıl zararlarının kapatılması halinde, zarar mahsup olanağı son bulmamaktadır. ag) İstisnadan kaynaklanan geçmiş yıl zararlarına ilişkin satırlar Geçmiş yılların beyannamelerinde olduğu gibi 2011 yılı beyannamesinde de istisnalardan kaynaklanan geçmiş yıllar zararları ile diğer zararlar için ayrı satırlar açılmıştır. Bu ayırımın sadece istatistik amaçlı olduğu, vergisel bir sonuç doğurmadığı düşünülmektedir. ah) Sonuç ve değerlendirme Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, şekli bazı unsurlar, zarar mahsup olanaklarının kısıtlanmasına veya tamamen ortadan kalkmasına yol açabilmektedir. Zarar mahsup olanaklarını kaybetmemek veya gereksiz risklerle karşılaşmamak için, cari yıla veya önceki yıllara ilişkin zarar tutarlarının, kurumlar vergisi beyannamesinin ilgili satırlarına mutlaka yazılmasında yarar bulunmaktadır. b) Yurt Dışı Zarar Mahsubu Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 9. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan düzenlemeye göre, kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarla ilgili zararlar hariç olmak üzere, yurt dışı faaliyetlerden doğan zararlar;
koşullarıyla, kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılacaktır. Kurumlar vergisi beyannamesinde mahsup edilecek yurt dışı zararlar için ayrı tablo veya satırlar bulunmamaktadır. Mahsup edilecek yurt içi / yurt dışı toplam zarar tutarlarının ilgili satırlarda topluca gösterilmesi yeterlidir. c) Devir Alınan ve Bölünen Kurum Zararlarının Mahsubu Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 9. maddesinde, 20. maddenin birinci fıkrası çerçevesinde devralınan kurumların devir tarihi itibariyle özsermaye tutarını geçmeyen zararları ile bu maddenin ikinci fıkrası kapsamında gerçekleştirilen tam bölünme işlemi sonucu, bölünen kurumdaki özsermayenin devralınan tutarını geçmeyen ve devralınan kıymetle orantılı zararların mahsubu olanağı düzenlenmiştir. Yapılan düzenlemeye göre zarar mahsubu için;
gerekmektedir. Beyannamelerin yasal süresinde verilmesi koşulu, ihmal edilebilecek önemde olan bazı şekli yükümlülüklerin dahi sonradan telafi edilemez sonuçlar yaratabileceğini göstermekte, beyannamenin zamanında ve istenen bilgilerin tamamını içerecek şekilde doldurulmasının önemini göstermektedir. Devir ve bölünmede zarar mahsup süresi uzamaz. Yani her yıla ait zarar tutarı, yine beş yılla sınırlı olarak mahsuba konu olur. d) KVK Geçici Madde 5 Kapsamında Birleşen KOBİ’lerde Devralınan Zararlarının Mahsubu Kurumlar Vergisi Kanunu’nun geçici 5. maddesine göre, madde kapsamında 31.12.2009 tarihine kadar birleşen KOBİ niteliğindeki kurumların, birleşme tarihi itibariyle öz sermaye tutarını geçmeyen zararlarının, 9. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen şartlarla matrahtan indirimi mümkündür. e) Matrah Artırımı Yapan Kurumlarda Zarar Mahsubu 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 6. maddesi kapsamında matrah arıtımında bulunan kurumların, matrah artırımında bulundukları yıllara ait zarar tutarlarının % 50’sinin 2011 yılı kazancından mahsubu olanaklı değildir. Dolayısıyla, 2006-2009 yıllarının tamamı veya bazıları için matrah artırımında bulunulması halinde, artırım yapılan yıla ilişkin zarar tutarının % 50’si 2011 yılı beyannamesinde indirim konusu yapılmayacak, mahsup kalan % 50 ile sınırlı olarak yapılacaktır. 4. İştirak Kazançları Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının;
kurumlar vergisinden müstesna tutulmuştur. Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazanç, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının uygulamasında, Kurumla Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinde belirtilen şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibariyle dağıtılmış kâr payı sayılmaktadır. Benzer şekilde, örtülü sermaye üzerinden hesaplanan faiz ve benzerleri, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının uygulamasında, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibariyle dağıtılmış kar payı sayılmaktadır. Örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz ve benzeri gelirler ile transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlar dolayısıyla elde edilen ve diğer koşulları da taşıması nedeniyle iştirak kazancı sayılan ve iştirak kazançları istisnası kapsamına giren kazançlar için beyannamede ayrı bir satır bulunmamaktadır. Bu kazançların da iştirak kazançları satırına yazılarak istisnanın uygulanması gerekir. 5. Yurt Dışı İştirak, Şube ve İştirak Satış Kazançları İstisnası Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının;
koşullarıyla, 2011 yılında elde edilen yurt dışı iştirak kazançları,
koşullarıyla, yurt dışı iştirak satış kazançları,
koşullarıyla, 2011 yılında elde edilen yurt dışı şube kazançları, kurumlar vergisinden müstesna tutulmuştur. Öte yandan, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 33. maddesinde yurt dışında ödenen vergilerin kurumlar vergisinden mahsubu düzenlenmiştir. Yukarıda açıklanan istisnalardan yararlanılamaması durumunda, yurt dışında elde edilen bazı kazançlar için 33. maddede yer alan koşullar çerçevesinde vergi mahsubu yapılması olanaklıdır. Yukarıda açıklanan koşullar çerçevesinde istisnadan yararlanılmasının mümkün olduğu durumda istisnanın uygulanması, istisnadan yararlanılamaması durumunda ise vergi mahsubu olanağına bakılması gerekmektedir. İstisna kapsamında olan kazançlar için istisnadan yararlanılmayıp vergi mahsubu yapılmasını engelleyen bir yasal düzenleme olmamakla birlikte, gereksiz risk almamak ve vergi mahsup prosedürüne katlanmamak amacıyla, koşullar varsa istisnadan yararlanılması önerilmektedir. 6. Taşınmaz ve İştirak Satış Kazançları Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan hükme göre, bentte yer alan şartlar çerçevesinde elde edilen kazançların % 75’i kurumlar vergisinden müstesnadır. İstisna uygulamasında dikkat edilecek konular özetle şunlardır:
7. Yurt Dışı İnşaat ve Onarma İşlerinden Sağlanan Kazançlar Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi ile yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına aktarılan kazançlar, başka bir koşul aranmaksızın kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. İstisnadan yararlanmak için, yurt dışında yapılan kapsamdaki işlerden sağlanan kazançların Türkiye’ye getirilmesi zorunluluğu yoktur. Kazancın Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesi istisnadan yararlanmak için yeterlidir. 8. Serbest Bölgelerden Elde Edilen Kazançlar Serbest Bölgeler Kanunu’nun vergi teşviklerini düzenleyen geçici 3. maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeye göre;
kurumlar vergisinden müstesnadır. Buna göre imalatçı olmayıp 06.02.2004 tarihi itibariyle ruhsat almış olanların, faaliyet ruhsatlarında yer alan süre 2011 yılı içinde bitenler için kurumlar vergisi istisnası, faaliyet ruhsat süresinin sonu itibariyle bitmiştir. Faaliyet ruhsat süresinin uzatımı istisna süresini uzatmamakta olup, istisna kazanç tutarının istisna süresi sonu itibariyle hesaplanması gerekmektedir. Düzenlemeden de anlaşıldığı üzere, 06.02.2004 tarihinden önce ruhsat alanlar, imalatçı olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu tarih itibariyle faaliyet ruhsatında yer alan sürenin sonuna kadar kurumlar vergisi istisnasından yararlanabilmektedirler. Bu tarihten önce ruhsat alan imalatçılar ise söz konusu sürenin sonuna kadar bu kapsamda istisnadan yararlanabilmekte, süre bitiminden sonra ise sadece üretilen ürünlerin satışından elde edilen kazançlarla sınırlı olarak istisnadan yararlanabilmektedirler. Benzer şekilde, 06.02.2004 tarihinden önce faaliyet ruhsatı almış olup, 2011 sonu itibariyle de ruhsat süresi dolmamış imalatçıların, 2011 yılında imalatçı sıfatıyla sadece ürettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançla sınırlı değil, bütün faaliyet gelirleri için istisnadan yararlanmaları gerekir. Üretim faaliyetinde bulunanların yararlanabilecekleri istisna koşullu bir istisna ve kapsamı da daha dar olduğundan, 06.02.2004 tarihinden önce ruhsat alıp, bu tarih itibariyle faaliyet ruhsatlarında yer alan faaliyet süresi 2011 yılı içinde dolan imalatçıların, bütün faaliyetleri üretim faaliyeti, bütün kazançları da üretilen malların satışından doğmuş olsa dahi;
önerilmektedir. Kurumlar Vergisi Beyannamesinde zarar olsa dahi indirilecek istisnalar bölümünde, serbest bölgelerde elde edilen kazançlar için tek bir satır bulunmakta olup, yukarıda açıklanan ayırıma uygun birden fazla satır yoktur. 2011 yılı için yukarıda önerilen uygulamanın, beyanname dışında yapılacak çalışmayla, iki farklı dönem için istisna kazanç tutarının hesaplanması, bulunan toplam istisna tutarının ise beyannamenin ilgili satırına yazılarak istisnadan yararlanılması şeklinde yapılması mümkündür. Öte yandan, serbest bölgede faaliyette bulunanların elde ettikleri bazı özellikli gelirler itibariyle yararlanacakları istisnanın kapsamına da değinilecek olursa, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde yapılan açıklamaya göre,
9. Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde Elde Edilen Kazançlar Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’na göre, teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren kurumların, münhasıran bu bölgedeki yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden 2011 yılında elde ettikleri kazançlar kurumlar vergisinden müstesnadır. İstisna ile ilgili olarak dikkat edilecek konulardan bazıları aşağıda özetlenmiştir:
10. Ar-Ge İndirimi Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile işletme bünyesinde gerçekleştirilen Ar-Ge harcamalarının % 100’ü oranında hesaplanacak Ar-Ge indiriminin, beyanname üzerinden hesaplanan kurum kazancından indirilmesi öngörülmüştür. Öte yandan, 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’la; teknoloji merkezi işletmelerinde, Ar-Ge merkezlerinde, Ar-Ge projelerinde ve rekabet öncesi işbirliği projelerinde yapılan harcamalar ile teknogirişim sermaye desteklerinden yararlananlarca gerçekleştirilen harcamalar için % 100 “Ar-Ge indirimi” getirilmiştir. 5746 sayılı Kanun’un 4. maddesinin beşinci fıkrasına göre, bu Kanun kapsamındaki indirimden yararlananların, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinde yer alan indirimden yararlanmaları mümkün değildir. Dolayısıyla, bu Kanunlarda düzenlenen Ar-Ge indiriminden birinin tercih edilerek uygulamanın bu çerçevede yapılması gerekmektedir. 5520 ve 5746 sayılı Kanun’larda düzenlenen teşvikin ismi ve oranı aynı olmakla birlikte, temelde bazı farklılıklar vardır. Ar-Ge indiriminden yararlanırken hangi Kanun kapsamında kalınacağı önemlidir. Aşağıda her iki Kanun düzenlemesi arasındaki bazı farklılıklara işaret edilecektir:
Ne Kurumlar Vergisi Kanunu’nda, ne de 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’da, bu iki Kanun’da yer alan Ar-Ge indiriminden biri kapsamında uygulama yaparken diğerine geçişi engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Böyle olmakla birlikte, hesap dönemi itibariyle ilk geçici vergi döneminde yapılan tercihe bağlı kalınmasında yarar bulunmaktadır. 11. Bağış ve Yardımlar a) Bağış ve Yardımlarla İlgili Özet Açıklamalar Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinde sporla ilgili sponsorluk harcamaları ile bazı bağış ve yardımların, belli sınırlamalar ve şartlar çerçevesinde kurum kazancından indirilmesi öngörülmüştür. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun bu maddesi yanında diğer başka kanunlarda da, bazı kurum ve kuruluşlara yapılan bağış ve yardımların kurum kazancından indirimi düzenlenmiştir. Burada bağış ve yardımların indirimiyle ilgili ayrıntılı açıklamalara yer verilmeyecek, sadece önemli görülen bazı konular aşağıda özetlenecektir.
indirim konusu yapılması gerektiği kabul edilmektedir. b) Kurum Kazancından İndirilen Bağış ve Yardımlara İlişkin Tablo Kurum kazancından indirilebilecek bağış ve yardımlara ilişkin bir özet tablo aşağıda yer almaktadır. KURUM KAZANCINDAN İNDİRİLEN BAĞIŞ VE YARDIMLARA İLİŞKİN TABLO
12. Yatırım İndirimi 6009 sayılı Kanun’la Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 69. maddesine eklenen, yatırım indirimini kazancın % 25’i ile sınırlayan hüküm, Anayasa Mahkemesinin 09.02.2012 tarihli kararıyla iptal edilmiş, hükmün karar Resmi Gazetede yayımlanacağı güne kadar yürürlüğü durdurulmuş ve bu kararlar Mahkemenin internet sitesinde 17.02.2012 tarihinde duyurulmuştur. Anayasa Mahkemesinin yürürlüğü durdurma kararı, 18.02.2012 tarih ve 28208 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesi kararları sonrasında, 2011 yılı kurumlar vergisi beyannamesinin hazırlanmasında, % 25 sınırlamasına bakılmaksızın yatırım indiriminden yararlanılmasının önünde hukuksal bir engel kalmamıştır. Gelir İdaresi Başkanlığı, internet sitesinden yaptığı duyuruyla bu konuyu aynı paralelde netleştirmiştir. Duyuru yıllık gelir vergisi beyannamesiyle ilgili olmakla birlikte, bu açıdan bir özelliği yoktur ve kurumlar vergisi uygulamasının da aynı şekilde yapılması gerekmektedir. Beyan dönemi öncesinde benzer duyurunun kurumlar vergisi beyannamesi için de yapılması beklenmektedir. Bu gelişmeler sonrasında, 2011 yılı için yararlanılabilecek yatırım indirimi istisnası tutarı, aşağıdaki unsurlardan oluşacaktır:
Gelir Vergisi Kanunu’nun yürürlükten kaldırılan ancak 31.12.2005 tarihi itibariyle yürürlükte bulunan;
artırılarak dikkate alınmaktadır. 2009 - 2011 hesap dönemleri için dikkate alınacak yeniden değerleme ve ÜFE artış oranları aşağıdaki gibidir:
13. İşletmeden Çekilen Enflasyon Düzeltme Farkları 2011 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesinde, bu yılda işletmeden çekilen enflasyon düzeltme farklarının ve bu farklar üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin yazılacağı bir (kâğıt ortamında doldurulan beyannamede iki) satır bulunmaktadır. Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298 ve geçici 25. maddelerinde yer alan düzenlemelere göre, pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tabi tutulacaktır. Ancak özsermaye kalemlerine ait enflasyon düzeltme farkları, düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilmekte veya sermayeye ilave edilebilmekte, bu işlemler de kar dağıtımı sayılmamaktadır. Düzenlemeden de açıkça görüldüğü üzere, işletmeden çekilen enflasyon düzeltme farkları, dönem kazancından bağımsız olarak, dönemin zararla kapanmış olması veya geçmiş yıl zararları ya da indirim ve istisnalar nedeniyle kurumlar vergisi matrahı doğmasa dahi vergilenecektir. 14. Geçmiş Yıl Zararları / Ar-Ge İndirimi / Yatırım İndirimi İstisnası Uygulama Sırası 2011 yılı kurum kazançlarının vergilendirilmesinde;
bu indirim ve istisnaların uygulama sırasını oldukça önemli hale getirmektedir. Öncelikle belirtmek gerekirse, yatırım indirimi istisnası, Ar-Ge indirimi ve geçmiş yıl zararlarının birlikte bulunması durumunda, vergi matrahının hesaplanmasında öncelik sırası konusunda açık bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. İndirimi belli bir süreyle sınırlanan geçmiş yıl zararlarının öncelikle dikkate alınmasına yasal bir engel yoktur. Bu çerçevede kurumlar vergisi matrahının tespitinde öncelikle geçmiş yıllar zararları dikkate alınabilir. Zarar mahsubunda olduğu gibi, Ar-Ge indiriminin sırası konusunda da açık bir düzenleme yoktur. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun Ar-Ge indirimini düzenleyen 10. maddesinde, bu maddede sayılan indirimlerin sırası belirlenmiş, ancak Ar-Ge indirimi, zarar mahsubu ve yatırım indiriminde öncelikle ilgili bir düzenlemeye yer verilmemiştir. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu uygulamasıyla ilgili 1 sıra no.lu Tebliğde de mahsup ve indirimlerin önceliğiyle ilgili bir açıklamaya yer verilmemiştir. 5422 sayılı eski Kurumlar Vergisi Kanunu uygulamasıyla ilgili olarak yayımlanan ve şu an itibariyle yürürlükte bulunmayan 86 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde, Ar-Ge indiriminden yararlanan kurumların, aynı zamanda yatırım indiriminden yararlanması halinde, öncelikle Ar-Ge indiriminin, daha sonra da yatırım indiriminin uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Yapılan açıklamalar çerçevesinde, açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, kurumlar vergisi beyannamesinin mevcut formatının öncelikle zarar mahsubu, sonra Ar-Ge indirimi, daha sonra da yatırım indirimi istisnası uygulamasına göre yapılmış olduğu da dikkate alınarak bu sıraya uyulabileceği düşünülmektedir. 15. İndirimli Kurumlar Vergisi 5838 sayılı Kanun’la Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen 32/A maddesiyle, teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançlar için indirimli kurumlar vergisi oranı uygulaması getirilmiştir. Maddenin uygulamasıyla ilgili olarak halen yayımlanmış bir genel tebliğ veya sirküler bulunmamaktadır. Bu nedenle, tereddütlü çok sayıda konu ile ilgili olarak Gelir İdaresinin yorumu bilinmemektedir. Aşağıda, ana başlıklar itibariyle konu özetlenmiştir. a) İndirimli Kurumlar Vergisi Oranları İndirimli kurumlar vergisi oranı yoluyla yararlanılacak teşvik tutarı, Bakanlar Kurulunca belirlenen yatırıma katkı tutarı ve yatırıma katkı oranı ile indirimli kurumlar vergisi oranına bağlı bulunmaktadır. Teşvikten yararlanan kurumların yeni yatırımlardan elde edecekleri kazançlar, her bir bölge için Bakanlar Kurulunca belirlenen yatırıma katkı oranına ulaşıncaya kadar (yatırıma katkı tutarı, indirimli kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle tahsilinden vazgeçilen vergi yoluyla yatırımların Devletçe karşılanacak tutarıdır) yine Bakanlar Kurulunca belirlenen indirimli oranlar üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulmaktadır. Yatırıma katkı oranı ve kurumlar vergisi indirim oranı en son 2011/1597 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla belirlenmiştir. Söz konusu Karar sonrasında halen uygulanan oranlar aşağıdaki tablolarda yer almaktadır: aa) 31.12.2010 tarihine kadar başlanan yatırımlar için
ab) 31.12.2011 tarihine kadar başlanan yatırımlar için
ac) 01.01.2012 tarihinden itibaren başlanan yatırımlar için
Yatırıma başlamanın tanımı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin 2009/1 sayılı Tebliğin 11. maddesinde yapılmıştır. Tebliğde yapılan düzenlemeye göre;
Öte yandan, Tebliğin 11. maddesinde 2011/1 sayılı Tebliğle yapılan ve 01.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle;
b) İndirimli Kurumlar Vergisi Oranının Uygulanacağı Kazanç Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/A maddesinin birinci fıkrasında, indirimli kurumlar vergisi oranının, teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazanca uygulanması öngörülmüştür. Buna göre, indirimli kurumlar vergisi oranı sadece yeni yapılan yatırımdan elde edilen kazançlara uygulanacak, yeni yapılan yatırım dışındaki faaliyetlerden elde edilen kazançlara ise indirimli değil standart oran uygulanacaktır. İndirimli oranın sadece yeni yatırımdan elde edilecek kazanca uygulanması, yeni yatırımdan elde edilen kazancın diğer kazançlardan ayrı olarak hesaplanmasını gerektirmektedir. Komple yeni yatırımlarda bu hesap yapılabilir olmakla birlikte, diğer yatırım cinslerinde bu hesabı yapmak kolay olmayacaktır. Bu zorluğu gidermek üzere yapılan düzenlemede, aşağıdaki yöntem öngörülmüş olmakla birlikte, bu yöntemin uygulamasının da oldukça zorlu olacağı ve gelecekte tereddütlere ve ihtilaflara yol açacağı görülmektedir. Maddenin dördüncü fıkrasında yapılan düzenlemeye göre;
Yapılan düzenlemeyi formüle edecek olursak; İndirimli oran uygulanacak kazanç tutarı = (Yapılan tevsi yatırım tutarı / Toplam sabit kıymet tutarı ) x Toplam kazanç tutarı olmaktadır. Gelir İdaresi açıklamalarına göre;
ifade etmektedir. Buna göre örneğin boş arsa ve arazi tutarı, toplam sabit kıymet tutarının hesaplanmasında dikkate alınmamaktadır. Öte yandan, toplam sabit kıymet tutarının hesabında ayrılan amortisman tutarının ne şekilde dikkate alınacağı da açık değildir. Gelir İdaresi Başkanlığınca verilen bir özelgede, yatırımın kısmen işletilmesinden elde edilen kazancın ayrı tespitinin söz konusu olmadığı durumda, Devletçe karşılanacak tutarın tespitinde; amortisman uygulaması ile ilişkilendirilmeksizin, yapılan tevsi yatırıma ait tutarların, dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan amortisman düşülmemiş toplam sabit kıymet tutarına (devam eden yatırımlara ait tutarlar da dahil) oranlanması suretiyle indirimli oran uygulanacak kazancın belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir (29.04.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 32/A-395 sayılı özelge). c) İndirimli Kurumlar Vergisi Oranı Uygulamasına Başlama Tarihi Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen 32/A maddesi hükmüne göre, indirimli kurumlar vergisi oranı uygulamasına, yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren başlanacaktır. Buna göre, teşvikten yararlanmaya başlamak için yatırımın tamamlanmasına ve tamamlama vizesinin yapılmış olması koşulu bulunmamaktadır. 16. Vergi Mahsubu Beyannamenin vergi Bildirimi tablosunda mahsup edilecek vergiler üç başlık altında toplanmıştır. Bu başlıklar;
Yurt içinde kesilen vergilerin mahsubuna ilişkin düzenleme Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 34. maddesinde, yurt dışında ödenen vergilerin mahsubuna ilişkin düzenleme ise aynı Kanun’un 33. maddesinde yapılmıştır. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 34. maddesinde yapılan düzenlemeye göre; beyannamede gösterilen kazançlardan kaynağında kesilmiş olan vergilerin, beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edileceği, mahsubu yapılan miktarın kurumlar vergisinden fazla olması halinde aradaki farkın vergi dairesince mükellefe bildirileceği ve mükellefin tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde müracaatı üzerine kendisine iade olunacağı hükme bağlanmıştır. Söz konusu maddede mahsup ve iadeyle ilgili düzenlemeleri yapma konusunda Maliye Bakanlığına oldukça geniş yetkiler verilmiş olup, Bakanlık bu yetkisini 252 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğiyle kullanmıştır. Genel Tebliğde yapılan düzenlemelere göre;
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 33. maddesinde yapılan düzenlemeye göre;
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.
|