Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
6102 sayılı TTK’ nunda Ortaklar C/H Alacaklarının 3.kişilerce Haczi PDF Yazdır e-Posta
12 Nisan 2012
Image

Şirketlerin ortaklarından borçlanması, sermayelerinin yetersiz kalması, nakit akışları ile giderlerinin zamanlamasının farlı olması, işletmelerin fon akımındaki uyumsuzluklar nedeniyle şirkte borç vermek ve/veya fon akımının düzenlenmesini sağlamak üzere şirketin ortaklarından borç aldığı ticari ilişkilerde, işletmelerin bilançolarında borçlanma, bir gerçeklik olarak ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan şirketlerin ortaklarına kar dağıtması, şirketin tasfiyeye gitmesi nedeniyle tasfiye payından, ortakların pay alması gibi durumlarda da ise cari hesaplarda borç ortaya çıkmaktadır.

Şirketler, ortaklarına olan bu borçlarını ve alacaklarını, Tekdüzen Muhasebe Sisteminde,(1) Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri uyarınca bilânçonun aktifinde yer alan, (131–231) Ortaklardan Alacaklar, pasifinde yer alan (331–431 )Ortaklara borçlar hesabı, muhasebe sistemindeki açıklama ve işleyişine uygun olarak muhasebeleştirilir. Hesap planı, Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri uyarınca İşletmenin Bilânçosunda varlıklar, pasifinde ise kaynaklar altında gruplandırarak, işletmelerin aynı muhasebe hesap planlarını kullanmasını ve önceden belirlenmiş analiz ve tekniklere göre hazırlanmış, kodlanmış hesap listesinden oluşmasını amaçlamıştır. Hesap planında Aktifte duran ve dönen varlıklar grubu altında Diğer Alacaklar kısmından oluşan 131–231 nolu hesaplar; İşletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme vb. nedenlerle) ortaya çıkan ortaklardan alacak tutarının izlendiği hesaplardır.

331–431 nolu hesaplar ise Pasifte Kısa Vadeli Yabancı kaynaklar başlığı altında diğer Borçlar (331) ile Uzun Vadeli Yabancı kaynaklar Başlığı altında Diğer Borçlar(431) şeklinde; İşletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla işletmelerde(işletme sahibine)borçlu bulunduğu tutarların izlendiği hesaplardır.

Makalede, genel olarak yukarıda açıklandığı şekilde bu hesaplara, Ortaklar cari hesabı denilecektir.

Mevcut 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunda ortakların haklarının haciz edilmesi ile ilgili düzenlenen hükümlerden ayrı olarak yeni 6102 sayılı TTK ‘ na yeni hükümler eklenmiştir. Mevcut Ticaret kanunda üçüncü kişiler, Ortağın şirketteki kar payının haczi ile alacağını kar payından tahsil edebilir. TTK m.145: “Bir şirket devam ettiği müddetçe ortaklardan birinin şahsi alacaklıları, haklarını ancak şirketin bilânçosu gereğince o ortağa düşen kâr payından ve şirket fesih olunmuşsa tasfiye payından alabilirler…”

Şirket tarafından ortağa bir ücret ödenmesi söz konusu ise bu ücretin haczi ile alacağını tahsil edebilir. TTK m.144: “Kanunda aksine hüküm olmadıkça, ortakların koydukları sermayeler için faiz ve şirketteki hizmetleri dolayısıyla kendilerine ücret verilmesi şirket mukavelesiyle kabul olunabilir.”

Ortağın şirketteki payını(hissesini) haczettirebilir (İİK m.94). Fakat haczedilmiş olan, ortağa ait bu hisse, TTK m.522; “Ortaklardan birinin iflâsı halinde iflâs idaresi en az altı ay önce ihbar etmek şartıyla şirketin feshini isteyebilir. Ortaklardan birinin payını haczettirmiş olan alacaklı da ayni hakka sahiptir…” şartları gerçekleşmeden cebri icra yoluyla satılamaz. Yürürlükte olan TTK’ na göre ortakların işletmeden cari hesap olarak alacakların haczi yapılamazken yeni kanun bunu yeniden düzenlemiştir.

Mevcut TTK ‘ki mevcut uygulama bir çok yargı kararına da yansımıştır.Yine bir yargı kararında, (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 21.10.2005 T., Esas: 2005/15995, Karar: 2005/20550 ) “Limited şirkette ortağın kişisel alacaklısının ilk başvurabileceği mallar ortağın kişisel mallarıdır. Kişisel mallar yok veya alacaklı alacağının tamamını tahsil edememişse bu durumda, ortağın şirketteki kar payına başvurabilir ( TTK’ nun 522. md. ). Limited şirketlerde kolektif şirketlerde olduğu gibi TTK’ nun 169 ve 170. maddeleri uyarınca bilançoya göre saptanacak kar payı her yılsonunda muaccel hale gelir.

Bunun için alacaklı TTK’ nun 191. maddesi uyarınca tasfiye sonucunda borçlu ortağa düşecek paya haciz koydurmaya ve altı ay önce ihbar etmek ve hesap yılı sonu için hüküm ifade etmek koşulu ile ortaklığın feshini isteyebilir. Limited şirket diğer ticaret şirketlerinde olduğu gibi ortaklardan ayrı müstakil ve tüzel kişiliği olan bir varlıktır. Malları, alacakları, hakları ortaklara değil şirket tüzel kişiliğine aittir. Bu değerlerle şirket borçlarından birinci derecede sorumludur.

Şirketin işlerini yürütmesi ve devamlılığı esastır. Bu sebeple, ortaklardan herhangi biri şirketin mal varlığı, gelirleri üzerinde mülkiyet iddiası ile bir hak ileri süremeyeceğinden şirket ortaklarının şahsi alacaklıları da böyle bir iddia ileri sürerek işlem yapılmasını isteyemezler.

Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında borçlu şirket ortağının şahsi borcu sebebiyle icra müdürlüğünce şirket alacağının üzerine haciz konulması isabetsiz olduğundan mahkemece şikâyetin kabulüne karar vermek gerekirken reddine karar verilmesi isabetsizdir.”denilmektedir. İşletmeden bilançoya göre saptanacak kar payı ile tasfiye sonucunda borçlu ortağa düşecek paya haciz konulabilmekte, bunun dışında kalan ortakların şirketten alacaklarına her hangi bir haciz işlemi yapılamamaktadır. Yürürlükteki TTK ‘nu şirket ortağının borçlarının karşılanmasından birinci derecede şahsi mallarına müracaat edilmesi gerektiği eğer şahsi malları yok ise ortağın şirket payına başvurulabilir.

14.02.2011 tarih ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 01. 07. 2012 tarihinde yürürlülüğe gerecek olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, ticari hayata yeni birçok kavramın yanında pay sahiplerinin (ortakların) yükümlülük ve alacaklarını da düzenlemektedir.

Aynı zaman da ortakların şirketlerden alacaklarının, üçüncü kişilerce her hangi bir kıymetli evraka(senet, çek vb)bağlı olmaksızın haczedilebilmesini ve bu haciz neticesinde ortakların şirketten alacaklarının, üçüncü kişilerin alacaklarına istinaden icra dairesinin kontrolüne geçmesini, düzenlemiş bulunmaktadır.

Ortaklarının alacaklarının illa ki senede bağlanmış olması da gerekmemektedir. Senede bağlı olmayan, cari hesaplarda işletme ortaklarına alacak bakiyesi olarak gözüken tutarlar, üçüncü kişilerin haciz yoluyla ortaklardan alacaklarının konusunu oluşturmaktadır.

Yeni Türk Ticaret Kanunun İkici Kitabında Ticaret şirketleri ana başlığı altındaki, birinci kısımdaki Genel Hükümler alt başlığında düzenlenen ve Ortakların kişisel alacakları yan başlığında ki 133’ cü maddesinde ;(2)
(1) Bir şahıs şirketi devam ettiği sürece ortaklardan birinin kişisel alacaklısı, hakkını şirketin bilançosu gereğince o ortağa düşen kâr payından ve şirket fesih olunmuşsa tasfiye payından alabilir. Henüz bilanço düzenlenmemişse alacaklı bilançonun düzenlenmesi sonucunda borçluya düşecek kâr ve tasfiye payı üzerine haciz koydurabilir.

(2) Sermaye şirketlerinde alacaklılar, alacaklarını, o ortağa düşen kâr veya tasfiye payından almak yanında, borçlularına ait olan, senede bağlanmış veya bağlanmamış payların, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun taşınırlara ilişkin hükümleri uyarınca haczedilmesini ve paraya çevrilmesini isteyebilirler.

Haciz, istek üzerine, pay defterine işlenir.

(3) Bunun dışında, alacaklılar, tüm ticaret şirketlerinde alacaklarını, ortağın şirketten olan diğer alacaklarından da alabilme ve bunun için haciz yaptırabilme yetkisini de haizdir.

(4) Yukarıdaki hükümler borçlu ortakların şirket dışındaki mallarına alacaklıların başvurmalarına engel olmaz.

Şahıs şirketlerinde işletmenin sürekliği kavramı gereğince, işleteme devam ettikçe, ortaklardan herhangi birinin veya birlerinin kişisel alacaklıları hakkını (alacağını), kar payından, tasfiyeye girmiş ise işletme ortakların payına düşen tasfiye payından alabilir.

Henüz işletme bilanço düzenlememiş ise bilançonun düzenlenmesinden sonra ortaya çıkacak kar ve tasfiye payı üzerine haciz koydurabilir.

Kanun metninden da anlaşacağı gibi, şahıs şirketleri ile sermaye şirketlerinin ortaklarının işletmeden alacaklarının, şirketin bilançosu gereği alacaklarından haciz yolu ile pay defterine işleterek hem hisse senetleri üzerinden hem de “tüm ticaret şirketlerinde alacaklarını, ortağın şirketten olan diğer alacaklarından da alabilme ve bunun için haciz yaptırabilme yetkisini de haizdir.” denilerek ortağın şirketten alacaklarının cari hesaplarda gösterilen alacaklar için de geçerli olacağı düzenlenmiştir. 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun taşınırlara ilişkin hükümleri uyarınca haczedilmesini ve paraya çevrilmesini isteyebilirler. Türk Medeni Kanununun (3),762’ ci Maddesinde “ Taşınır mülkiyetinin konusu, nitelikleri itibarıyla taşınabilen maddî şeyler ile edinmeye elverişli olan ve taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen doğal güçlerdir. “

Taşınır; “Taşınabilen (eşya). 2. a. huk. Para, çek, senet, tahvil vb. değerli kâğıt, taşınabilir, menkul.”(4)olarak Türk Dil Kurumu sözlüğünde açıklanmıştır.

Türk Dil Kurumunun sözlüğünde ve İcra ve İflas Kanununun 762’ ci Maddesinde tanımlanan şekli ile alacakların çeşitlerinin her türlüsünün ortakların şirket üzerindeki bütün haklarını kapsadığını da belirtmek gerekir. Özellikli olarak makalenin konusu açısından bakıldığında, Borçlu cari hesapların işleyişi önem kazanmaktadır. Ortakların, işletmeyle ticari ve/veya ticari olmayan borç /alacak ilişkilerinin gittikçe daha sorunlu bir alan haline geleceği ortaya çıkmaktadır.

Vergi kanunlarındaki düzenlemeler bir yana bırakılır ise bir nolu muhasebe uygulama genel tebliğinde kişilik kavramı;” işletmenin sahip veya sahiplerinden, yöneticilerinden, personelinden ve diğer ilgililerden ayrı bir kişiliğe sahip olduğunu ve o işletmenin muhasebe işlemlerinin sadece bu kişilik adına yürütülmesi gerektiğini öngörür.” ve İşletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla ortaklara (ferdi işletmelerde işletme sahibine)borçlu bulunduğu tutarların izlendiği hesaplar olan cari hesapların işletmelerinin şirket ortaklarının kişiliklerinden ayrı bir kişiliklerinin olduğu, ortakların her ne ad altında olursa olsun işletmeler vermiş oldukları borçların üçüncü kişiler açısından bir haciz edilecek taşınabilir bir değer olduğu yeni ticaret kanununca da bir kez daha üzerinde durularak, üçüncü şahısların mağduriyetini, yasa maddesinde düzenleyerek, hak giderici bir işlem tesis etmiştir.

SONUÇ
İşletmelerde kişilik kavramı;” işletmenin sahip veya sahiplerinden, yöneticilerinden, personelinden ve diğer ilgililerden ayrı bir kişiliğe sahip olduğunu ve o işletmenin muhasebe işlemlerinin sadece bu kişilik adına yürütülmesi gerektiğini öngörür. Yeni TTK da ilgili madde ile yapılan en önemli değişiklik;

yürürlükteki TTK ‘da şirket ortaklarının borçlarının, öncelikle kişisel mal varlığından karşılanmasını eğer kişisel mal varlığı borçlarını karşılamaz ise kar payı ve tasfiye kalıntısının haciz edilmesine izin verirken, yeni TTK nu ortakların kişisel mal varlığına yönlendirme yapmadan doğrudan kişisel mal varlığı ile birlikte şirket üzerindeki bütün alacaklarının, üçüncü şahıslar tarafından haciz edilmesini sağlamaktadır. Diğer taraftan işletmelerin fon akışındaki zaman kaymaları ve/ veya sermaye yetersizlikleri de işletmenin ortaklarından borçlanmaya gitmelerini zorlamaktadır. Sermaye şirketlerinin, yapacakları işle ilgili orantılı bir sermayeye sahip olmamaları borçlanmayı gerekli ve zorunlu kılmaktadır. Bu borçlanmada kredi kurumlarının, işletmelere kredi kullandırmada taşıdıkları riskler nedeni ile gönülsüz davranmaları ve ortakların şirkete verecekleri borçlar için faiz işletmemeleri, teminat istememeleri, kolay borç verebilmeleri nedeniyle tercih edilen bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Küçük işletmelerin, sermaye yetersizlikleri nedeniyle yapmış oldukları ortaklarından borçlanmalar çeşitli riskleri de beraberinde taşımaktadır.

Kurumsal yapılardan uzak olan işletmeler genellikle ortaklarının kişisel bilgi birikimi ve küçük sermaye ile çalışmaktadırlar. Haciz edilen bu alacaklar ve paylar aynı özellikleri taşımayan kişilerinin eline geçmesi fiili olarak işletmenin sönümlenmesini ortaya çıkaracaktır. Şirket kuruluşlarında Sermaye yeterliliğinin asgari olarak küçük tutulması (Sermaye tabanı güncel haliyle; Limited şirketlerde 5.000,00.- TL, Anonim Şirketlerde 50.000,00.-TL ) ve Limited şirketlerde sermeyenin nerdeyse % 50’sinden daha fazlasının kurulurken zorunlu (Noter, Ticaret Sicil Tescili, Oda kayıt ücreti, Belediye, vb) giderler olarak harcanması, daha işin başındayken işletmelerin ortaklardan borçlanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle sermaye yeterlilik tabanın, işin icaplarıyla orantılı olarak yeniden düzenlenmesi, kredi kurumlarının iş yapabilen şirketlere kredi kullandırılmasındaki zorlulukların ve risklerin azaltılması, küçük işletmelerin birleşmesinin kolaylaştırılmasını sağlayacak, ortaklıkların ve sermayenin geniş tabana yayılması kültürü açısından yasa koyucunun teşvik edici yeni düzenlemelere gitmesi, işletmelerin ortaklardan borçlanmasını önemli ölçüde azaltacaktır. İşletmelerin yaratmış oldukları değerlerin sürekliliği de böylelikle kurumsallaşarak kalıcı hale getirilmiş olacaktır. Ertuğrul KILIÇ

(Kaan Gürbüz Okyel beye teşekkürler)

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.