Veysi Seviğ/Bumin Doğrusöz -Eski teknolojili ürün, değeri düşen mal kapsamına girer (30.01.08) |
30 Ocak 2008 | |
Teknolojik gelişmelere ve ilerlemelere bağlı olarak stok mallar değer kaybedebilir. Bu malların satış fiyatı önemli ölçüde düştüğü dönemlerde mükellefler piyasada oluşan fiyat üzerinden vergi ödemekle yükümlü olur.
DEĞERİ DÜŞEN MALLAR SORU: Elektronik ticareti ile uğraşan bir kuruluşuz. Bu alanda hızlı teknolojik gelişme nedeniyle stoklarımızda var olan ve fakat artık satılması mümkün olmayan ve kısaca değeri düşen mallar var. Bu malların stok değerlemesini maliyet bedelini esas alarak yapıyoruz. Ancak bu değerleme söz konusu stoklar için gerçeği yansıtmıyor. Bu tür stokları "Değeri düşen mallar" olarak değerlendirebilir miyiz? Eğer söz konusu malları değeri düşen mallar arasında kabul edecek olursak uygulama nasıl olacak? Bir başka yönden söz konusu stokları değeri düşen mallar hesabına almak mecburi midir? YANIT: Vergi Usul Yasası'nın 274. maddesi uyarınca, "Emtia, maliyet bedeliyle değerlenir. Bu bağlamda "Emtianın maliyet bedeline nazaran değerleme günündeki satış bedelleri yüzde 10 ve daha fazla bir düşüklük gösterdiği hallerde mükellef, maliyet bedeli yerine 267. maddenin ikinci sırasındaki usul ve esaslar hariç olmak üzere, emsal bedeli ölçüsünü tatbik edebilir." Dolayısıyla Vergi Usul Yasası'nın 274. maddesinde yer alan düşük bedelle değerleme düzenlemesinde, değerleme gününde dikkate alınacak satış bedeli tespit edilirken esas alınacak değer mükellefin kendi satış bedeli değil, piyasadaki genel satış fiyatı olmalıdır. (Erdem, Tahir "Kıymeti Düşen Malların Değerlemesi" Vergi Sorunları, Sayı:232, sf:232) Gerçekte Vergi Usul Yasası'nın 274. maddesinde yer alan düzenleme ile satın alınan veya imal edilen emtianın maliyet bedeli oluştuktan sonra satış fiyatlarının önemli ölçüde düştüğü dönemlerde, mükellefin gerçek olmayan kazançları üzerinden vergi ödememeleri amaçlanmıştır. Mükelleflerin isteğine bağlı olan bu değerleme şeklinde kriter olan satış fiyatı, mükellefin kendi satış fiyatı değil, piyasada oluşan ortalama fiyattır. Bu nedenle dönem sonu stoklarını emsal bedelle değerleme isteyen mükellefin, mal maliyet bedelinin piyasadaki o mala ilişkin genel satış fiyat düzeyinin yüzde 10 ve daha fazla altında kaldığını kanıtlaması gerekir. Konuya ilişkin olarak verilen bir özelgeye göre de "... vergi matrahının tespiti bakımından teknolojik gelişmeler nedeniyle kullanma olanağı kalmayan stok malların takdir komisyonunca belirlenecek emsal bedeliyle değerlendirilmesi gerekmektedir. (İstanbul Vergi Dairesi, 23.12.2005 gün ve B.07.1.GİB.4.34.19.02/VUK-1/11948 sayı) Vergi Usul Yasası'nın 274. maddesi kapsamında ortaya çıkan değer kayıpları ekonomik nedenlere bağlıdır. Bu nedenle de teknolojik gelişmelere ve ilerlemelere bağlı olarak stok malların değer yitirmesi halinde Vergi Usul Yasası'nın 274. maddesinde yer alan düzenleme kapsamında işlem yapılması gerekmektedir. (V. Seviğ)
TAŞITLARIN KURUMLARA KİRALANMASI SORU: Özel mülkiyette bulunan gayrimenkullerin ve taşıtların kurumlara kiralanması halinde söz konusu varlıkları kiralayanların kira bedeline ek olarak sorumlu sıfatıyla Katma Değer Vergisi (KDV) ödemeleri gerekli mi? Eğer bu tür bir gereklilik varsa söz konusu KDV (2) sayılı beyanname ile mi bildirilecek? YANIT: Gelir Vergisi Yasası'nın 70. maddesinde yer alan mal ve hakların ticari ve mesleki faaliyetler nedeniyle kiralanması veya bir kurum tarafından kiralanmış olması halinde yapılan kira ödemeleri için ayrıca KDV hesaplanması gerekmektedir. Bu gibi durumlarda söz konusu mal ve hakların sahibinin başka bir faaliyeti yoksa ve bu nedenle de KDV mükellefi değilse, bu takdirde kendisine kira ödeyen kişi yapacağı ödeme üzerinden ayrıca KDV hesaplaması ve hesaplamış olduğu KDV'yi 2 numaralı KDV beyannamesi ile beyan ederek ödemesi gerekmektedir. Ancak, kiracının basit usulde vergiye tabi olması halinde böyle bir hesaplama ve ödeme yapmasına gerek bulunmamaktadır. Söz konusu KDV hesaplaması ve ödemesi şahsi araçlarını ticari amaca yönelik olarak kiralayanlar için de geçerlidir. Örneğin sahibi bulunduğu özel otomobili bir kuruma kullanılmak üzere kiraya veren otomobil sahibine ödenen kira bedeli üzerinden ayrıca KDV hesaplanması ve 2 numaralı KDV beyannamesi ile beyan edilerek ödenmesi gerekmektedir. (V. Seviğ)
İŞLETMEDEN ÇEKİLEN DEĞERLER SORU: Şirket ortaklarının şirketten borç olarak almış oldukları bedeller üzerinden ayrıca faiz hesaplanması ve bu faizin borç alan ortağa fatura edilmesi gerekmektedir. Bazı hallerde işletme sahibinin işletmede yapılan fiili envanterde eksik çıkan malların işletme sahibince işletmeden çekilmiş olduğu varsayılarak işletme sahibi adına fatura düzenlettirilmektedir. Düzenlenen bu faturalar ayrıca Katma Değer Vergisi'ne (KV) tabi tutulmaktadır. İşletme sahibinin zor durumda kalması halinde işletmeden para çekmesi mümkün değil midir? YANIT: Ferdi işletmelerde işletme sahibinin doğan kazancı işletmeden çekip kullanması, kurumlarda ise cari yıl kârına mahsuben kâr payı alması veya dönem sonu itibariyle belirlenen kârdan gelecek yılda kâr dağıtımı nedeniyle alacaklı hale geldiği kâr payını çekmesi mümkündür. Bunun dışında işletmeden çekilen paralar işletmeye tahsis edilmiş bulunan sermayenin çekilerek kişisel ihtiyaçlar için kullanılması anlamına gelmektedir. Ticari işletme sahiplerinin veya ortaklarının rastgele para çekmesi halinde çekilen paralar üzerinden işletme tarafından faiz hesaplanması ve fatura edilmesi gerekmektedir. Bir başka anlatımla ticari işletme sahiplerinin veya ortaklarının işletmeden çektikleri paralar, işletme açısından ortağa veyahut da sahibine verilmiş bir finansman hizmeti sayılarak ayrıca hesaplanacak faizin KDV hesaplamasına konu edilmesi söz konusudur. İşletmeden çekilen mallar ise başlı başına bir satış işlemi olarak kabul edilmekte ve dolayısıyla KDV'ye tabi tutulmaktadır. Vergiye tabi tutulan bir malın işletme sahibi veya kurum ortağı tarafından işletmeden çekilmesi hali vergiye tabi bir olay niteliğinde olduğundan yapılan bu işlemin belgelendirilmesi ve KDV'ye tabi tutulması gerekmektedir. İşletme sahiplerinin ve/veya ortaklarının çekmiş oldukları paralar üzerinden hesaplanan faiz ve faiz üzerinden hesaplanan KDV'nin borçlu işletme sahibine ve/veya ortağa her ay fatura düzenlemek suretiyle yansıtılması zorunludur. (V. Seviğ)
EMEKLİLERDE ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ SORU: Asgari geçim indirimi tutarı her emeklinin maaşına ilave edileceği malumlarınızdır. Şayet emeklinin maaşından icra kesintisi yapılacaksa asgari geçim indirimi dahil oluşacak aylık maaş tutarının 1/4'ünden icra kesintisi yapılabilir mi? Yoksa asgari geçim indirimi icra kesintisine esas net ücretin dışında mı kalmalıdır. (M. Yıldırım) YANIT: Gelir Vergisi Kanunu'muzda asgari geçim indirimi ücretlilerin gelir vergisinden yapılacak bir indirim olarak düzenlenmiştir. Emekli aylıklarından her hangi bir gelir vergisi kesintisi yapılması söz konusu olmadığından, onların emekli aylıklarında bu sebeple bir artış meydana gelmesi söz konusu değildir.Bu nedenle sorunuzda belirttiğiniz sorunun doğması söz konusu değildir. (B. Doğrusöz)
2007 YILININ FİŞ PARASI SORU: Çalışanlar 2007 yılına ait fiş paralarını nasıl alacağını araştırıyorum ama bulamıyorum. Çünkü her ay maaşa yansıyacak fiş parası 2008 yılına ait. 2007 yılının fiş parasını nasıl alacağız? Acaba 1 yıllık çalışanların vergi iade ücreti "çalışanları fiş toplama zahmetinden kurtardık" sözleriyle buharlaştırıldımı? (A. Yılmaz) YANIT: Sayın Yılmaz, maalesef buharlaştırıldı.Dahateknik bir cevap verilmesi gerekirse, 2007 yılında yapılan harcamalar için toplanan belgeler üzerinden ücretlilere ödeme yapılmasına ilişkin bir düzenleme, şu an için mevzuatımızda yoktur. Ücretlilere "gider indirimi" adı altında harcama belgeleri üzerinden yapılan indirimin/iadenin kaldırılması sırasında, ben ve pek çok yazar, yapılanın yanlış olduğunu, haksızlığın dışında kayıtdışı ekonomiye hizmet edeceğini yazdık. Nitekim bu uygulamanın kaldırılmasının kayıtdışı ekonomiyi nasıl büyüttüğü de, zaman zaman gazetelerde haber/yorum olarak çıkıyor. Ancak her halde sesimizi duyuramadık. Sadece beyannameli mükellefler, 2007 yılı için, beyan ettikleri gelirin yüzde 10'una kadar olan kendilerine, eş ve çocuklarına ait eğitim ve sağlık harcamalarını beyannamelerinde indirebilirler. Bunun dışında herhangi bir şekilde 2007 fiş faturaları üzerinden bir iade alınması söz konusu değil. (B. Doğrusöz)
YARGI KARARLARINDA İSPAT Danıştay 9.Dairesi E.2005/683 K.2006/2437 T.13.6.2006 Hurda metal alım satımı ile uğraşan davacı şirketin 2002 yılı hesaplarının incelenmesi sonucu alış ve satış faturalarının tamamının gerçek mal ve hizmet karşılığı tanzim edilmediğinin, komisyon geliri karşılığında düzenlediğinin tespiti üzerine, düzenlenen fatura bedelinin %2'si oranında tespit edilen komisyon geliri üzerinden dönemler itibariyle cezalı tarhiyat yapılmıştır. Davacının, satışlarının gerçek olduğu iddiasıyla açtığı davada yerel mahkemece satış faturaları incelenmiş, söz konusu faturaların düzenlediği şirket hakkında ilgili vergi dairesinden yapılan araştırma sonucu, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanılmadığı anlaşılarak, yükümlü şirketin satışlarının gerçek olduğu sonucuna varılmış, ancak alışlarının sahte olması nedeniyle yapılan tarhiyatın yarısı onanmışsa da; olayda yerel mahkemece yapılan araştırma sonucu davacı şirketin mal satışlarının gerçek olduğu sonucuna varılmış olması ve satışları gerçek olan yükümlünün alışlarının olmadığının kabul edilmesinin mümkün olmaması sebepleriyle, davacının alışlarını sahte fatura ile belgelendirdiğinin tespiti üzerine satışlarının da gerçek olmadığı sonucuna varılarak sahte fatura düzenlemek suretiyle komisyon geliri elde ettiğinden bahisle yapılan tarhiyatta ve yerel mahkemece verilen kararda yasal isabet yoktur.
Danıştay 7.Dairesi E.2000/8771 K.2004/812 T.5.4.2004 Nakliyecilik faaliyetiyle uğraşan davacı hakkında 1997 yılına ait işlemlerinin incelenmesi sonucu, iki adet faturanın alt ve üst nüshalarının farklı zamanlarda, farklı kişiler adına ve farklı tutarlarda düzenlendiğinden bahisle cezalı tarhiyat yapılmıştır. VUK'nun 3/B maddesinde vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu açıklanmış, 229. maddede faturanın tanımı yapılmış ve 231/3. maddesinde de, faturaların en az bir asıl ve bir örnek olarak düzenleneceği açıklanmış olup, bu şekilde düzenlenen belgelerde asılın örneğe değil, örneğin asıla uygun olmasının gerekmesi, asılla örnek arasında farklılık bulunması halinde, asılın vergilendirme işlemlerine dayanak alınmasının bu durumun doğal sonucu olması, normal ve mutad olan bu durumun aksinin iddia edilmesi halinde kanıt yükünün VUK. 3.madde uyarınca iddia sahibine ait olması sebepleriyle ve davacının bu konuda getirilmiş herhangi bir kanıtı olmadığı gibi defter ve belgelerini 5 yıl süreyle muhafaza etmekle yükümlü olan mükellefin defter ve belgelerinin kaybolduğu, fatura ciltlerinden bazı nüshaların çalındığı iddialarının da hayatın doğal akışına uygun olmamasından dolayı, olayda fatura asılları üzerinde yazılı rakamlar esas alınarak yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık yoktur.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2004/24 K.2004/48 T.7.5.2004 Davacı hakkında, defterlerindeki bilgilerle, kullanıldığı saptanan faturalara ait hâsılattan hareketle, ibraz edilmeyen faturalarda elde edildiği kabul edilen ortalama hâsılat miktarlarının hesaplanması suretiyle bulunan matrah farkı üzerinden cezalı tarhiyat yapılmıştır. Davacı tarafından incelemeye ibraz edilmeyen A-x ve A-y numaralı faturalar arasında yer alan bazı faturaların kullanıldığı saptanmış olup, cilt halinde bastırılan faturaların VUK. 231/1. maddesine göre takip ettikleri sıraya göre düzenlemiş olmasının gerekmesi, bu numaralar arasında yer alan diğer faturaların da kullanıldığının kabulünün zorunlu olması ve VUK'nun 3. maddesine göre, normal ve mutad olan bu durumun aksini kanıtlama yükü kendisine düşen davacının bu faturaların kullanılmadığını hukuken geçerli belgelerle kanıtlayamamış olması sebepleriyle, davacı hakkında defterlerindeki ve kullanıldığı saptanan faturalardaki hâsılat tutarı esas alınarak hesaplanan, ibraz edilmeyen her bir fatura ile elde edilebilecek ortalama satış hasılatına göre bulunan matrah farkı üzerinden yapılan tarhiyat hukuka uygundur.
ÖZELGELERDE e-BEYANNAME 1. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 2.5.2006 tarih ve 2073 sayılı özelgesi "3.1.1990 gün ve 20391 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 'Serbest Muhasebesi, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlerin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik'in 43. maddesinde; "Meslek mensupları, Türk Ticaret Kanunu'na göre tacir veya esnaf sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamazlar. Meslek mensupları kendi mesleki faaliyetleri dışında serbest meslek faaliyetinde bulunamazlar. Ticari mümessil, ticari vekillik, acentelik yapamazlar. Adi ve kolektif şirketlerde ortak veya komandit şirketlerde komandite ortak olamazlar. Limited ve anonim şirketlerin yönetim kurulu üyeliği ve başkanlığı görevinde bulunamazlar" hükmü yer almaktadır. Buna göre şirket müdür veya ortağı olan serbest muhasebeci mali müşavirin mesleki faaliyetlerde bulunması mümkün bulunmadığından, bu kişinin şirkete bağımlı çalışan olarak nitelendirilerek, şirket adına e-beyanname şifresi alması mümkün değildir."
2. Gaziantep Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 4.5.2006 tarih ve 515-76 sayılı özelge "340 seri no'lu VUK Genel Tebliği'nde; beyannamelerin teknik sebepler yüzünden elektronik ortamda gönderilmesinin mümkün olmadığı hallerde, beyannamelerin kanuni sürenin sonuna kadar bağlı bulunulan vergi dairesine elden veya posta yolu ile verilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir. Bu düzenleme gereğince, tasfiyeye girmiş şirketin tasfiye öncesi dönem ve tasfiye başlangıcından hesap dönemi sonuna kadar olan dönem için verilen tasfiye sonrası ilgili dönem beyannamelerinin elektronik ortamında gönderilirken, sistemin ikinci beyannameyi kabul etmemesi sebebiyle, bu beyannamenin elden veya posta yolu ile süresi içinde vergi dairesine verilmesi mümkündür."
3. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 10.4.2006 tarih ve 31 sayılı özelgesi "Maliye Bakanlığı'na VUK'nun mükerrer 257. madde ile tanınmış yetkiye istinaden, 346 seri no'lu VUK Genel Tebliği ile diğer bazı beyannamelerle birilikte kurumlar vergisi ve geçici vergi beyannamelerinin de elektronik ortamda gönderilmesi zorunluluğu getirilmiştir. VUK'nun mükerrer 355. maddesinde ise, VUK'nun 257. maddesi uyarınca getirilen zorunluluklara riayet edilmemesi halinde, ilgili mükellef hakkında durumuna uygun özel usulsüzlük cezasının kesileceği düzenlenmiştir. Aynı düzenlemeye, e-beyanname zorunluluğunu getiren tebliğ düzenlemesinde de yer verilmiştir. Bu hüküm ve açıklamalar gereğince, kanuni süre içinde de olsa beyannamelerin elektronik ortam yerine elden veya posta yolu ile verilmesi halinde, VUK'nun mükerrer 355. maddesinin 1,2 ve 3. bentlerinde yazılı olan ve mükellefin durumuna uyan özel usulsüzlük cezasının kesilmesi gerekir."
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 25.6.2007 tarih ve 4995 sayılı özelgesi "13 Ekim 2005 tarihinden itibaren pişmanlıkla verilen beyannamelerin ve süresinden sonra verilen beyannamelerin elektronik ortamda gönderilmesi mümkündür. Bununla beraber, kıst dönem beyannamelerin elektronik ortamda gönderilmesi sistemde henüz mevcut değildir. Bu sebeple, tasfiye işlemleri nedeniyle veya devir ve bölünme işlemleri nedeniyle verilecek kıst dönem beyannamelerinin kâğıt ortamında verilmesi gerekmektedir.
SÖZÜN ÖZÜ Sabır ve zaman, şiddet ve öfkenin yapabileceğinden daha çok iş başarır. W. SHAKESPEARE
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=89202&KTG_KOD=278
|