Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Hakan Üzeltürk - İdare, vergi mükelleflerini yanıltırsa ne olur? (01.02.08) PDF Yazdır e-Posta
01 Şubat 2008

Bu e-Posta adresi istenmeyen postalardan korunmaktadır, görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Vergi mükelleflerinin temel hakları Anayasa tarafından da koruma altındadır. Bunlardan bir tanesi 40. maddede yer alır. Bu hükme göre, "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." Örneğin devlet mükelleflere ödeme emri gönderiyorsa bu belgede yargı yoluna başvurmak isteyenlerin hangi sürelerde, hangi mercilere başvuracağını da belirtmek zorundadır. Burada yapılan işlemler karşısında kişilerin hukuken korunması amaçlanmıştır.

Son zamanlarda gümrük idareleri tarafından mükelleflere gönderilen belgelerde hangi sürelerde hangi mercilere başvurulacağı konusunda yanıltıcı bilgiler gönderilmektedir. Bu bilgiler sürelerin hesaplanmasında mağduriyetlere yol açmaktadır. İdarenin kendisine yol göstermesi karşısında memnun olan mükellefler kendilerine bildirilen sürelerin yanıltıcı olması sebebiyle yargı yoluna başvurduklarında davaları süre sebebiyle kaybetmekte, bu sürelerin idarece bildirildiği iddialarının dikkate alınmaması karşısında şaşkınlığa uğramakta, idarenin talimatlarına uymuş olmanın karşılığını hiç ödememesi gereken vergileri ödemek suretiyle almaktadır. Bu duruma isyan ederek konuyu araştırdıklarında idarenin kendilerini yanılttığını anlamakta, mükellef hakları bir yana yargıdaki farklı kararlar sebebiyle Anayasa'nın bile kendilerini koruyamadığını görmektedirler. Süre yönünden davaları reddedildiği için haksız olan vergilere karşı esas yönünden yapacakları itirazları da yapamamakta, hiç olmaması gereken vergileri ve cezaları faizleriyle ödemek zorunda kalmaktadırlar.

İdare tarafından yanıltılan mükelleflerin hukuken başvuracakları yollar konusunda da problemler vardır. Özellikle ilk derece mahkemelerinde bu konuda genellikle sonuç alamayan mükellefler üst makam olarak da özellikle Danıştay nezdinde mağduriyetlerinin dikkate alınmasını beklemektedirler. Bununla birlikte Danıştay kararlarında farklılıklar bulunmaktadır. Bazı kararlarda Anayasa'nın 40. maddesi hükmündeki duruma aykırı davranıldığında bunun bir müeyyidesinin metinde olmadığı bu nedenle hem aynı maddede yer alan tazmin hükmü, hem de 125. maddede yer alan "İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür" düzenlemesi karşısında idarenin mükellefleri yanıltması sonucunda oluşan mağduriyetlerin tazminat talebiyle giderilmesi görüşü ağırlık kazanmaktadır. Diğer bazı kararlarda ise hukuk devleti ilkesi esas alınarak bu durumda bulunan mükelleflerin süre yönünden mağdur olmaları önlenmektedir.

Bu konuda 13.4.2007 tarihli yazımızda belirttiğimiz Danıştay 4. Dairesi'nin 13.11.2006 tarihinde verdiği, E.2005/2134, K.2006/2156 sayılı kararı çok önemlidir. Kararda idarece hatalı süre verilmesi bir yana hiç süre verilmemesi dahi korunmuşken bazı kararlarda mükellefin yanlış yönlendirilmesi karşısında kendisine sadece tazminat yolunun gösterilmesi hukuk devletiyle örtüşmemektedir. 4. Daire sadece 40. maddeye değil, 36. maddeye atıf yapmak suretiyle konunun adil yargılanma boyutuna da değinmiştir. Gerçekten de bir hukuk devletinde idarenin mükellefi hatalı davranmaya sevkederek mağduriyetine sebep olması sonra da kendisini yıllarca sürecek ve sonucu tahmin edilemeyecek zahmetli ve uzun bir yargı sürecine yönlendirilmesi adil değildir. Hukuk kişileri korumak zorundadır. Bu sebeple konunun daha geniş bir biçimde ele alınması, hukuk devleti ve uluslararası hukuk düzenlemelerine gidilmesi, adil yargılanma hakkının dikkate alınması gerekmektedir. Aksi halde verilen kararlar mağduriyetleri daha da artıracaktır. İdare bunu yapmıyor, mükellef haklarına uymuyorsa yargı bunun yapmalı ve kararlarında bu yönde birlik ve süreklilik sağlamalıdır. Yatırım indirimi stopajı adaletsizliği unutulmuş değildir.

Yargı kararları arasındaki farklılığın mükelleflerin elinden idarece haksız olarak alınan sürelerin kendilerine verilmesi yönünde giderilmesi gerekmektedir.

http://www.dunyagazetesi.com.tr/news_display.asp?upsale_id=343319&dept_id=80