I- GİRİŞ Cebri icra hukuk alanında özel hukuk hükümleri 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu, kamu hukuk hükümleri ise 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir. Cebri icra hukukunu oluşturan her iki kanunun esas amacı kanundan veya sözleşmelerden doğan alacakların borçlunun mal varlığının Devlet gücü ile zor ile alınarak alacaklının para ile tatmin edilmesidir. Bu gücün kullanılmasında iki Kanun arasındaki en önemli fark, 6183 sayılı Kanun’da Kanun’u uygulayan kuruluşlar devlet gücünü bizzat kullanabilmekte iken, özel hukukta ise alacaklılara devlet kuvvetinin yardımını isteme hakkı tanınmıştır. www.ozdogrular.com Cebri icrada borçlu elindeki taşınır mallara bizatihi haciz konulması çok daha zahmetli olduğu için yine mahcuz malların satış merasimleri uzun olduğu dikkate alındığında üçüncü kişilerdeki mal, hak ve alacakların haczinin uygulanabilirliği kolay ve etkili bir tahsil yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yazımızda da sosyal güvenlik prim alacaklarının tahsili bakımından 6183 sayılı Kanun’un 79. maddesine göre üçüncü kişilerdeki mal, hak ve alacaklarının haczedilmesinde üçüncü kişilerin hak ve yükümlülükleri incelenmiştir. II- ÜÇÜNCÜ KİŞİ ELİNDEKİ MAL, HAK VE ALACAKLAR KAPSAMI 6183 sayılı Kanun’un 79. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde, “Hamiline yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar ile maaş, ücret, kira vesaire gibi her türlü hakların ve fiilen tutanak düzenlemek suretiyle haczi kabil olmayan üçüncü şahıslardaki menkul malların haczi, borçlu veya zilyed olan veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken gerçek ve tüzel kişilere, kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılır” hükmü üçüncü kişi elindeki mal, hak ve alacak kapsamını açıklamıştır. Ancak cümlenin başlangıcındaki “Hamiline yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar” kavramının izaha muhtaç olduğu düşünülmektedir. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kıymetli evrakta mündemiç (içinde) bulunan hak senetten ayrı olarak ileri sürülemeyeceği gibi başkalarına da devredilemez. Devir şekilleri bakımından nama ve emre yazılı olarak düzenlenen kıymetli evrakların yukarıdaki hükümde yazılı olmaması mefhumu muhalifinden madde kapsamına girdiğini düşündürmemektedir. Borçlunun üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarından maksat da, borçlunun bir kıymetli evraka bağlı olmayan alacaklarıdır. Borçlunun üçüncü kişideki alacağı hamiline ait olan bir senede veya ciro edilebilir senede dayanan poliçe ve sair cirosu kabil bir kıymetli evraka dayanmakta ise bu kıymetli evraka bağlı alacağın taşınır mal hükümlerine göre haczedilmesi gerekir. www.ozdogrular.com Şu halde; borçlunun üçüncü kişilerdeki kıymetli bir evraka bağlı olmayan yani hamiline ait olmayan veya cirosu kabil bir senede bağlı olmayan alacaklarını içerisinde en belirgin olanı borçlunun bankalardaki parası (mevduatı) maaş ve ücretleri, kira alacaklar ile yapılan işin karşılığı olan hakkediş tutarları olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine bu örnekler dışında, borçlunun üçüncü kişiye vermiş olduğu para, sattığı malın bedeli, borçlunun ortağı olduğu anonim şirketteki çıplak payı (hisse senedi çıkarılmış ise bunun elde edilmesi gerekir), borçlunun bir şirketteki tasfiye veya kâr payı, gibi hak ve alacaklarda uygulamada karşılaşılan örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır. III- HACİZ BİLDİRİSİNE KARŞI ÜÇÜNCÜ KİŞİLERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ VE İTİRAZI Üçüncü kişi elindeki mal, hak ve alacakların haczedilmesinde İcra ve İflas Kanunu’nun 89. maddesinde üçüncü kişiye 1-2 ve 3. haciz ihbarnameleri gönderilmesi gerekirken, 6183 sayılı Kanun’da haciz ihbarnamesi (bildirisi) sayısı birdir. 6183 sayılı Kanun’un 79. maddesinin birimci fıkrasının ikinci cümlesinde, “Tahsil dairesi tarafından tebliğ edilecek haciz bildirisi ile bundan böyle borcunu ancak tahsil dairesine ödeyebileceği ve amme borçlusuna yapılacak ödemenin geçerli olmayacağı veya elinde bulundurduğu menkul malı ancak tahsil dairesine teslim edebileceği ve malın amme borçlusuna verilmemesi gerektiği, aksi takdirde amme borçlusuna yapılan ödemeler ile malın bedelini tahsil dairesine ödemek zorunda kalacağı ve bu maddenin üç, dört ve beşinci fıkra hükümleri üçüncü şahsa bildirilir.” Maddenin üçüncü fıkrasında da “Haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü şahıs; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haczin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın tüketildiği ya da kusuru olmaksızın telef olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise durumu, haciz bildirisinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde tahsil dairesine yazılı olarak bildirmek zorundadır. Üçüncü şahsın süresinde itiraz etmemesi halinde, mal elinde ve borç zimmetinde sayılır ve hakkında bu Kanun hükümleri tatbik olunur.” hükümler yer almıştır. www.ozdogrular.com 6183 sayılı Kanun’un 79. maddesine göre üçüncü kişiye haciz keyfiyeti “haciz bildirisi” nin tebliği suretiyle yapılmaktadır. Bu tebliğinde Vergi Usul Kanunu’nun 93 ve müteakip maddelerinde yer alan “tebliğ” usullerine göre yapılması gerekmektedir. Bu Tebliğler genellikle posta memuru eliyle yapılmakta iken, Vergi Usul Kanunu’nun 107. maddesine göre tahsil dairesi, tebliğleri posta yerine kendi memuru vasıtasıyla yaptırmaya yetkilidir. Uygulamada posta memuru eliyle tebligatın yapılamaması ve acil hallerde üçüncü kişilere yapılacak tebliğ, tebliğ yapmaya yetkili icra memurları eliyle de yapılmaktadır. Özellikle banka şubelerine yapılan tebliğlerde, tebliğ tarihinin yanında saat ve dakikasının da tebliğ alındısına kaydedilmesi büyük önem taşımaktadır. Haciz bildirisinin tebliği üzerine yapılacak işlemler üçüncü kişinin tutumuna göre değişiklik arz edecektir. Buna göre, üçüncü kişi hacze konu olan hak, alacak veya malı tahsil dairesine ödediği veya teslim ettiği durumda haciz bildirisinin gereği üçüncü kişi tarafından yerine getirilmiş olacaktır. Üçüncü kişinin haciz bildirisinde belirtilen 7 günlük süreyi suskun geçirmesi ya da itiraz etmesi durumuna göre ise durum değişecektir. A- ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN HACİZ BİLDİRİSİNE İTİRAZ ETMESİ Üçüncü kişi, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde alacaklı tahsil dairesine yazılı olarak itirazını bildirmesi gerekmektedir. Söz konusu bildirimin sözlü yapılması suretiyle bunun tutanak altına alınması şeklinde bir itiraz 6183 sayılı Kanun’da öngörülmemiştir. Üçüncü kişi, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde haciz bildirisini gönderen Kurum’un ilgili tahsil dairesine gönderilmek üzere başka yer tahsil dairesine itirazda bulunabilir. İtirazın haciz bildirisini göndermiş olan tahsil dairesinden farklı bir tahsil dairesine yapılmış olsa dahi süresi içinde itiraz edilmiş sayılacaktır. İtirazın posta ile yapılmış olması halinde ise Yargıtay bazı kararlarında postadaki gecikmeleri dikkate almamaktadır. İtirazın yedi günlük süre içinde icra dairesine ulaşması gerektiğini ileri sürmektedir. www.ozdogrular.com Bununla birlikte, “Sosyal Güvenlik Kurumu’nca 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna Göre Kullanılacak Yetkilere İlişkin Yönetmelik”[1] hükümlerine göre, üçüncü kişi tarafından haciz bildirisine itirazın, adi posta veya özel kargo yoluyla gönderilmiş ise bildirimin (itirazın) Kurum kayıtlarına intikal ettiği tarih, taahhütlü, iadeli taahhütlü veya acele posta servisi aracılığı ile gönderilmiş ise postaya verildiği tarih, bildirim tarihi olarak kabul edilecektir. Üçüncü kişi, gönderilen haciz bildirisine karşı ileri sürdüğü hangi beyanları itiraz olarak değerlendirilecektir. Haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü kişi; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haczin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın tüketildiği ya da kusuru olmaksızın telef olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi itirazları ileri sürebilir. Ancak itiraz sebepleri maddede sayılanlarla sınırlı kabul edilmemesi gerekmektedir. Çünkü maddede “gibi” ifadesi kullanılarak itiraz sebepleri örnek kabilinden kullanıldığının kabulü gerekmektedir. www.ozdogrular.com Üçüncü kişi, haciz bildirisinin tebliğinden ibaren yedi gün içinde itiraz etmekle, söz konusu mal, hak ve alacağın zimmetinde sayılmasından kurtulmuş olacaktır. Zira üçüncü kişi, bu yükümlülüğünü yerine getirmez ise, borç zimmetinde sayılır ve alacaklı tahsil dairesinin zararından sorumlu olur. İtirazda sebep bildirilmemesi, üçüncü kişi bakımından aleyhe sonuçlar doğurabilir Ayrıca, üçüncü kişinin haciz bildirisine karşı cevap verirken dürüstlük kuralının en önemli uygulama alanlarından olan doğruluk ödevine de uygun davranması gerekir, yanıltıcı beyan ve açıklamalardan kaçınmak, doğru ve eksiksiz olarak itiraz gerekçelerinin sunulması gerekmektedir. B- ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN 7 GÜNLÜK SÜREDE İTİRAZ ETMEMESİ Maddede belirtilen 7 günlük sürede alacaklı tahsil dairesine itirazda bulunmamaları nedeniyle “mal elinde ve borç zimmetinde” sayılarak borçlu duruma düşen üçüncü kişilerin, alacaklı tahsil dairesi borçlusuna borçlu olmadıklarının tespiti için haciz bildirisinin kendilerine tebliğinden itibaren bir yıl içinde yetkili mahkemelerde menfi tespit davası açma ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etme imkanı da bulunmaktadır. www.ozdogrular.com 6183 sayılı Kanun’un 79. maddesinin dördüncü fıkrasında, “… Menfi tespit davası açılması halinde mahkemece bu Kanun’un 10. maddesinde sayılan türden teminat karşılığında takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilebilir. Teminat, alacaklı tahsil dairesine verilir ve haciz varakasına dayanılarak haczedilir …” hükmü yer almaktadır. Buna göre, üçüncü kişilerce alacaklı tahsil dairesi borçlusuna borçlu olmadığı veya malın elinde bulunmadığının ispatı amacıyla borçlu ve alacaklı tahsil dairesi aleyhine menfi tespit davası açılması, bu şahıslar hakkında sürdürülen takibin durdurulması için yeterli olmayıp, bu konuda ayrıca mahkemenin takibin durdurulmasına ilişkin karar vermiş olması gerekmektedir. 6183 sayılı Kanun’un 79. madde hükmüne göre, itiraza konu haciz bildirisinde yer alan takibe konu toplam borç miktarını karşılayacak nitelikte 6183 sayılı Kanun’un 10. maddesinde sayılan türde bir teminatın alacaklı tahsil dairesine verilmesi ve haciz kağıtlarına istinaden haczedilmesi gerekmektedir. Üçüncü kişilerce açılan menfi tespit davaları üzerine mahkemece yeterli teminat gösterilmek kaydıyla takibin durdurulmasına karar verildiği halde, teminat gösterilmemiş olması ya da gösterilen teminatın takip konusu alacağı karşılamaması halinde üçüncü kişiler hakkında icra takip işlemlerine devam edilecektir. Dava konusu tutarı karşılayacak nitelikte teminat gösterdiğini iddia eden üçüncü kişinin, bu iddiasını takip işlemini durduran mahkemeye intikal ettirmesi ve gösterilen teminatların borcu karşılayıp karşılamadığına ilgili mahkemece karar verilmesi gerekmektedir. www.ozdogrular.com Yine anılan maddede, açılan menfi tespit davası sonucunda haksız çıkan üçüncü kişi aleyhine, mahkemece haksız çıktığı tutarın % 10’u tutarında ayrıca inkar tazminatına hükmedileceği belirtildiğinden, mahkeme kararlarında inkar tazminatına hükmedilmemiş olması halinde, alacaklı tahsil dairesince kararın temyiz edilmesi gerekmektedir. 6183 sayılı Kanun’un 79. maddesine göre, borçlu sayılan üçüncü kişiler hakkında ödeme emri gönderilmek suretiyle icra takip işlemlerine de başlanılması gerekmektedir. Üçüncü kişilerce ödeme emrinin iptali veya menfi tespit davası açılması halinde mahkemece takibin durdurulmasına karar verilmediği sürece alacaklı tahsil dairesince icra takip işlemine devam edilecektir. Tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı açılan davaların üçüncü kişiler aleyhine sonuçlanması durumunda, 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesine göre hesaplanacak haksız çıkma zammı da alacaklı tahsil dairesince üçüncü kişilerden tahsil edilmesi gerekmektedir. Ancak, ödeme emrine karşı dava açmakla birlikte aynı zamanda menfi tespit davası da açan üçüncü kişilerin menfi tespit davasının lehine sonuçlanması ya da asıl borçlunun takibe konu Kurum alacağını tamamen ödemiş olması hallerinde üçüncü kişilerden ayrıca haksız çıkma zammı alınmasına gerek bulunmamaktadır. www.ozdogrular.com Diğer bir husus ise, 7 günlük süre içinde itiraz etmeyerek borç zimmetinde sayılan ve hakkında ödeme emri gönderilerek takibe başlanılan üçüncü kişiden haciz bildirisinde kayıtlı olan borç tutarı tutarına ayrıca alacaklı tahsil dairesince gecikme zammında alınıp alınmayacağı duraksama konusu olmakla birlikte, sosyal güvenlik alacaklarının geç ödenmesinin yaptırımı olan gecikme zammının da asıl borç tutarı ile birlikte tahsili gerektiği kanaatindeyiz. Zira 6183 sayılı Kanun’da gecikme zammının hangi hallerde durduğu ve işlemeyeceği (6183/48.52.76. md.) belirtilmiş olup bunun aksine bir hüküm bulunmamaktadır. IV- ÜÇÜNCÜ KİŞİLERİN 7 GÜNLÜK SÜRE İÇİNDE İTİRAZ ETMELERİ KARŞISINDA YAPILACAK İŞLEMLER Madde hükmüne göre, kendisine haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü kişinin tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine itiraz etmesi halinde, alacaklı tahsil dairesi bir yıl içinde, üçüncü kişinin yaptığı itirazın aksini genel mahkemelerde açacağı davada ispat ederek, üçüncü kişinin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 338. maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılmasını ve borçlu bulunduğu tutarın ödenmesine hükmedilmesini isteyebilecektir. 6183 sayılı Kanun’un 79. maddesine göre, üçüncü kişiler nezdinde yapılan takip sırasında haczedilen menkul malların aynen teslimi mümkün olmadığı takdirde hacze konu malın değerinin ödenmesi gerekmektedir. Bu durumda, üçüncü kişi hakkında yapılacak takibin mal bedeli ile sınırlı tutulması gerekmektedir.www.ozdogrular.com V- SONUÇ 6183 sayılı Kanun’un 79. maddesinde düzenlenen üçüncü kişilerdeki mal, hak ve alacakların haczi uygulaması alacaklı tahsil dairelerince sıkça kullanılan hukuki bir müessesedir. Amme alacağının üçüncü kişilerde var olan bir mal, hak ve alacaktan tahsilinde 6183 sayılı Kanun’un 79. maddesindeki düzenleme ile İcra ve İflas Kanunu’nun 89. maddesindeki düzenlemeler aynı amaca matuf olmakla birlikte 6183 sayılı Kanun’a göre uygulamanın daha kolay ve süratli olması etkinliğini artırmakta alacaklı tahsil dairelerince de sıkça kullanılan bir yöntem olmuştur. www.ozdogrular.com Buna karşın 6183 sayılı Kanun uygulamalarında üçüncü kişinin bilgisizliği veya ihmali neticesince zaman zaman üçüncü kişiler gerçekte var olmayan hak ve alacağı alacaklı tahsil dairesine ödemek zorunda kalabildikleri ya da cebri takip işlemlerine uğrayabilmektedirler. Bu bakımdan 5479 sayılı Kanunla 79. maddede yapılan düzenleme ile şekli olarak 7 gün içinde itiraz etmeyen üçüncü kişilerin olayın gerçek durumunu ortaya çıkarabilmek için 1 yıl içinde menfi tespit davası açabilmeleri imkanı getirilerek alacaklı tahsil dairesi ile üçüncü kişi arasında adil bir denge kurulmaya çalışılmıştır. * SGK Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü, İhtilaflı Primler Daire Başkanlığı, Şube Müdürü V. [1] 27.08.2008 tarih ve 27010 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. |