Vergi uyuşmazlıklarında sulh / (659 Sayılı KHK'yla Getirilen Barışçıl Çözüm Yolunun Vergi Hukuku Bakımından Değerlendirilmesi) |
28 Temmuz 2012 | |
26.09.2011 tarih ve 659 sayılı "Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri Ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname" (659 s. KHK)1 ile tüm idari uyuşmazlıklar bakımından "sulh yoluyla hal" başlığı altında yeni bir imkan getirilmiştir. Mevcut haliyle sulh, bir idari işlem ya da idari eylemden zarar görmüş olanlara, ilgili idari işlem ya da eylem nedeniyle idareye karşı açacakları davadan feragat etmeleri şartına bağlı olarak tanınmış, zararlarının -yargı dışında- tazmin edilmesini sağlayan barışçıl bir çözüm yoludur. Tazminatın miktarı ve ödeme şekli, tarafların anlaşmasıyla belirlenmektedir. Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri arasında yer alan Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı2 659 s. KHK'nın kapsamına girmekte olduklarından (659 s. KHK md.1, md.2, b.ç), sulh yoluyla çözümün vergi uyuşmazlıkları bakımından da uygulanması mümkündür. Bununla birlikte, en azından VUK md.377, f.1 ve md.378, f.1'de gösterilen vergi uyuşmazlıkları ("vergi tarhı ve/veya tahsili" "vergi stopajı" ve "-idari- yaptırım") bakımından sulhün geniş bir uygulama alanı bulup bulamayacağı ve etkinliği tartışmaya açıktır. Bunun nedenlerini anlaşılabilir kılmak için, öncelikle idari uyuşmazlıkların sulh yoluyla çözümüne ilişkin kuralları ortaya koymak gerekir. Çoğu, 659 s. KHK md.12'de yer alan bu kurallar şu şekildedir: VUK md.377, f.1 ve md.378, f.1'le bağlantılı olarak vergi hukuku bakımından meseleye yaklaşıldığında, vergi tarhı, vergi tahsili, stopaj yoluyla vergi tahsili ve yaptırım idari işlemleri nedeniyle bir zararın ortaya çıkmış olması gerekmektedir. Fakat açıktır ki; vergi tarhı ya da -idari- yaptırım somut bir zarara yol açmaz, bu işlemler sadece mükellef ve/veya ceza sorumlusu bakımından gelecekte bir zararın ortaya çıkmasına neden olurlar. Buna karşılık, sulh için şart koşulan somut zarar, tarh edilen ya da verilen -idari- para cezasının "tahsili" ile gerçekleşir. O halde, tarh ya da -idari- yaptırım işlemleri üzerine sulh yoluna başvuru, bu işlemler somut bir zarar ortaya çıkarmadıkları için mümkün değildir. Aksini kabul, tahsil edilmemiş bir vergi ya da idari para cezası için tazminat alınması sonucuna yol açar ki, bunu kabul mümkün değildir. Somut zararı ortaya çıkartan tahsil idari işlemi nedeniyle sulh yoluna başvurunun mümkün olup olmadığına gelince, dava açma süresi içinde rızaen yapılan ödemeler bakımından buna olumlu cevap vermek gerekir. Şöyle ki; İYUK md.12 temelinde, mükellefin ya da ceza muhatabının, ihtirazi kayıtla verdiği beyanname üzerinden yapılan beyana dayalı tarha ya da ikmalen veya re'sen veya idarece yapılan tarha veyahut da kesilen -idari- para cezasına karşı yargı yoluna gitmeyerek önce ödemeyi yapması, ardından -tahsilden itibaren başlayan dava süresi içinde- dava açması mümkündür. İşte dava açma süresi içinde onun, dava açmak yerine sulh yoluna başvurabileceğini kabul etmek gerekir. Bu durumda hem gerçekleşmiş somut bir zarar mevcut olmakta, hem de dava açma süresi içinde sulh için başvurulmuş olmaktadır. Benzer durum, stopaj yoluyla ödenen vergiler bakımından da söz konusudur. Çünkü, orada da önce tahsil yapılmakta (zarar ortaya çıkmakta) ve ardından mükellefin süresi içinde dava açarak fazla kesilen verginin iadesini talep etmesi (tam yargı davası) söz konusu olmaktadır. Dava açma süresi içinde, dava açmak yerine sulh yoluna başvurmak mümkündür. Sulh yerine düzeltme yoluna başvurmanın ilgili bakımından daha yararlı olup olmayacağına gelince, şunları ifade etmek mümkündür: Düzeltme, hesap hatası ya da açık vergilendirme hataları nedeniyle hukuka aykırı olan tarh, tahsil ya da -idari- yaptırım işlemleri için geçerli bir idari başvuru yoludur (VUK md.116 vd. ve md.375). Düzeltmede hukuka aykırı idari işlemin geri alınması ve böylece idari işlemin tüm hüküm ve sonuçlarıyla ortadan kalkması söz konusuyken; sulh yoluyla çözümde hukuka aykırı idari işlem hukuk alemindeki mevcudiyetine devam etmekte, sadece hukuka aykırı işlemin olumsuz maddi sonuçları ortadan kaldırılmaktadır. Bu durumda, yalnızca maddi sonuçların ortadan kalkmasına nazaran, hukuka aykırı işlemin tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkmasında mükellefin ya da ceza muhatabının daha fazla menfaati olduğu açıktır. Sulhu düzeltme karşısında nispeten tercih edilebilir kılacak husus, düzeltmenin ancak hesap hataları ya da açık vergilendirme hataları halinde başvurulabilir bir kurum olmasıyla ilgilidir. Hesap hatası ya da açık vergilendirme hatasında dayalı bir tahsil yoksa sulh başvurusu daha makul bir yöntem olacaktır. Ancak, dikkat etmek gerekir ki, sulh başvurusunun kabul edilip edilmeyeceği ve kabul edilse dahi idarenin vermeyi kabul edeceği rakamın ilgilinin talebinden düşük olması her zaman ihtimal dahilindedir, idare takdir yetkisine sahiptir (659 s. KHK md.12). Sulhü cazip kılabilecek bir diğer husus ise, mükellefin ve/veya ceza muhatabının, sulh halinde elde edeceği miktarın düzeltme çerçevesinde elde edeceği miktardan fazla olması ihtimalidir ki, görüşümce, vergi idaresinin tazminat hesabı yaparken, VUK md.112, f.4'de öngörülenden daha fazla bir faizi öngörmemesi yüksek bir olasılıktır. Sulhün, uzlaşmaya bir alternatif teşkil edip edemeyeceğine gelince, buna da olumsuz bir cevap vermek gerekir. Biri, diğeri yerine kullanılamaz ya da tercih edilemez. Farklılık, en başta amaçları ve içeriklerindedir. Çünkü; VUK ek md.1 ve ek md.11'de, uzlaşmanın, "vergi incelemesine dayanılarak tarh edilecek vergilerle kesilecek cezalar" (tarhiyat öncesi uzlaşma) ile "ikmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı cezalarının tahakkuk edecek miktarları" (tarhiyat sonrası uzlaşma) konusunda yapılacağı belirtilmektedir. Tarh edilecek ya da tahakkuk ettirilecek vergi miktarı ile, bunlara bağlı olarak kesilecek ya da tahakkuk ettirilecek idari para cezası miktarı üzerinde uzlaşma, doğal olarak ancak, tarha ya da idari yaptırıma temel oluşturan durumlar üzerinde uzlaşmaya bağlı bir sonuç olarak ortaya çıkar . Daha açık bir deyişle, uzlaşmanın içeriğinde, vergi bakımından, "tarha temel oluşturan vergiyi doğuran olay ve bununla bağlantılı olarak matraha ilişkin işlem, durum ve olaylar" ın; idari yaptırımlar bakımından ise, "kabahate ve yaptırıma yol açan işlem, eylem, durum, olay ve şartlar" ın gerçekleşip gerçekleşmediği ve gerçekleştiyse ne şekilde gerçekleştiği vardır. Buna karşılık, vergi idaresinin mevcut uzlaşma uygulaması, sadece miktar odaklıdır ki, bunun anlamı, uyuşmazlık konusunun içeriğinin "miktar" olmasıdır. İster olması gereken ve isterse olan dikkate alınsın, her iki durumda da uzlaşma, taraflar arasındaki uyuşmazlığı, içeriksel olarak ortadan kaldırmaya yönelik bir çözüm yoludur. Buna karşılık, "sulh", uyuşmazlığı içeriksel olarak ortadan kaldırmaya yönelik bir çözüm yolu olmayıp, sadece taraflar arasında bir yargıya intikal etmiş bir nizanın ortaya çıkmasını engellemektedir. 659 s. KHK md.12, f.9'daki "sulh olunan konu" ibaresi ise görüşümce yanıltıcıdır; burada sadece tazminat ödenmesine yol açan idari işlem ya da eylem hakkında dava açılmasının önüne geçilmek istenmiştir. Diğer yandan, uzlaşma uyuşmazlığı içeriksel olarak ortadan kaldırmaya yönelik olduğundan, uzlaşma sonrasında idare, uyuşmazlığı oluşturan konuyla ilgili -uzlaşmaya uygun- bir idari işlem yapacaktır (tarh, yaptırım, vergi ya da -idari- para cezası tahsili). Buna karşılık, sulh yoluyla çözüm sonrasında idare, uyuşmazlığı teşkil eden konuyla ilgili bir idari işlem yapmaz. Ayrıca, sulh için hem idari işlem veya eylem, hem de bu işlem ya da eylem nedeniyle somut zararın gerçekleşmiş olması şartken, uzlaşmada, somut zararın ortaya çıkmış olması bir yana, henüz bir idari işlem dahi yapılmamış olabilir (tarhiyat öncesi uzlaşma). Nihayet, uzlaşma sonrasında mükellef ya da ceza muhatabı, bir vergi ve/veya -idari- para cezası ödemesinde bulunurken, sulhte, idare mükellefe ya da ceza muhatabına bir ödemede (tazminat) bulunmaktadır. Bu açıklamalar çerçevesinde, idarenin hukuk hizmetlerini etkili, verimli ve usul ekonomisine uygun şekilde yerine getirmesi amacıyla getirilen (krş. 659 s. KHK md.1) sulhün, vergi hukuku bakımından geniş bir uygulama alanına sahip olmaması ve daha çok, AİHM' de Türkiye aleyhine dava açılabilecek sınırlı durumda kullanılan bir araç olarak karşımıza çıkması mümkündür. Bu yolun, VUK' daki düzeltme ya da uzlaşma kurumlarına bir alternatif teşkil etmesi ise, yukarıda açıklanan sebeplerle mümkün değildir.
1) RG t.2.11.2011, S.28103. 659 s. KHK, yayınlandığı tarihte yürürlüğe girmiştir (659 s. KHK md.19). Kanunlarda yer alan bazı düzenlemeleri değiştiren ya da daraltan hükümlere sahip bu KHK'nın bir an önce kanunlaştırılması şarttır.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.
|