Ruhen Özür (Psikolojik Rahatsızlık) Hallerinin İş Kazası Açısından Değerlendirilmesi |
10 Ağustos 2012 | |
I- GİRİŞ İnsanların olağan yaşantılarında bedenen ve/veya ruhen aksamalara neden olan durumlar hastalık olarak adlandırılmaktadır. Hastalıklar belirtileri ve sonuçları itibariyle ruhi veya bedeni olarak iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Psikolojik hastalıklar her ne kadar özelikle son zamanlarda bilim insanları tarafından araştırmaların yoğunlaştığı bir alan olsa da, en az bedeni rahatsızlıklar kadar üzerinde durulması gereken bir konu olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bu makalede kişilerin bedeni rahatsızlıklar geçirebileceği gibi ruhi rahatsızlıklar da geçirebilecekleri gerçeğinden hareketle, çalışma hayatında meydana gelebilecek ruhi rahatsızlıkların iş kazası olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği üzerinde durulacaktır. Bu bağlamda öncelikle iş kazası tanımı ve kapsamı belirtilecek sonra ruhsal özrün iş kazası bakımından değerlendirilmesi yapılacaktır. II- İŞ KAZASI 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun(1) 13. maddesinde iş kazasının tanımı yapılmıştır. Buna göre iş kazası; “a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) Bu Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.” Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ise iş kazasını “belirli bir zarar veya yaralanmaya yol açan, önceden planlanmamış beklenmedik bir olay” şeklinde tanımlamıştır. Bir olayın iş kazası sayılabilmesi için, kazayı geçiren kişinin sigortalı olması veya sayılması, sigortalının işyerinde veya işyerinden sayılan yerlerde bulunması, olayın işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle meydana gelmesi, kaza ile sonuç arasında uygun bir illiyet bağının bulunması nihayet kaza sonucu kişide bedenen veya ruhen özrün meydana gelmesi gerekmektedir. Ayrıca belirtilen unsurların bir arada gerçekleşmesi gerektiğini unutmamak gerekir. Ancak iş kazası işin yürütümü sırasında meydana gelen olayı ifade etmekte ise de, yapılan işle ilgisi olmayan bazı hal ve durumlarda meydana gelen olayları da kapsamaktadır(2). Kanun koyucu iş kazalarıyla ilgili olarak iki noktanın altını çizmiştir: İlk olarak bedeni veya ruhi özür halleri vurgulanarak olayın iş kazası olması için sadece görülebilir maddi bir özürle sınırlandırılma yapılmamış, çalışanın psikolojik durumunda meydana gelebilecek rahatsızlıklar da iş kazası kapsamına alınmıştır. İkinci önemli nokta ise zarar hallerinin hemen veya sonra olabilmesidir. III- RUHSAL ÖZRÜN İŞ KAZASI BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ (İŞ KAZASI/MESLEK HASTALIĞI AYRIMI ) Ruhsal özür kişilerin doğuştan veya sonradan meydana gelen hastalık veya kazalara bağlı olarak ruhsal, duygusal bozukluklar nedeniyle olağan durumdan farklı davranması şeklinde tanımlanabilir. Ayrıca Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Özürlülerin Tespiti, İncelenmesi, Bakım ve Rehabilitasyonuna Dair Yönetmeliğin(3) 4. maddesinde ruhsal özürlü, çeşitli nedenlerle ruhsal özelliklerinde yaşamın gereklerine uyamayacak düzeyde sürekli olarak yetenek ve fonksiyon kaybına uğrayan kişi olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde giderek gelişen teknoloji ile iş kollarında meydana gelen çeşitlilik bedensel kazalara yol açtığı gibi aynı zamanda çalışma koşulları içerisinde yaşanabilecek olaylar ile de kişilerde ruhsal hastalıklara yol açabilmektedir. 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin (e) bendinde “..sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olay” ifadesiyle iş kazası kavramının ruhen özürler içinde geçerli olduğu kanun koyucu tarafından teminat altına alınmıştır. Bu kapsamda özellikle ülkemizde sıkça meydana gelen iş kazası olaylarında Kurum’ca inceleme yapılırken genel hatlarıyla olayı yaşayan kişide bedenen veya ruhen bir özür olup olmadığına ve bu özrün olayla illiyet bağı olup olmadığına bakılmaktadır. Keza bir olay sonucunda özre maruz kalma, bedensel ve ruhsal özürlerin tümünü kapsar. Uğranılan zararın en azından sosyal sigorta yardımlarının Kurum’ca sağlanmasını gerektirecek nitelikte ve derecede olması yeterli olacaktır(4). Dolayısıyla yaşanılan olay sonucunda çalışanda meydana gelebilecek akıl hastalığı, hafıza kaybı, zihinsel yorgunluk, sürekli sinir sistemi bozuklukları iş kazası sayılmalıdır(5). Ancak uygulamada, çalışanlarda meydana gelen psikolojik (ruhsal) rahatsızlıkların iş kazası kapsamında mı yoksa meslek hastalığı kapsamında mı değerlendirilmesi gerektiği karmaşası yaşanmaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, iş kazası yukarıda da açıklandığı üzere meydana geliş şekli itibariyle “ani bir etki sonucu meydana gelen ve kişide bedenen veya ruhen bir hasar bırakan” olaydır. Meslek hastalığı ise iş kazasından farklı olarak “işin yürütüm koşullarından kaynaklanan ve zaman içerisinde meydana gelen” olaydır. Bu kapsamda değerlendirildiğinde aynı konuda (ruhen özre uğrama/psikolojik sorunlar) meydana gelen iki olay, oluşum şekli itibariyle iş kazası da meslek hastalığı da sayılabilmektedir. Örneğin; uzak sefer yapan geminin korsanlarca kaçırılması sonucunda olaya tanık olan ve tutsak kalma sürecinde yaşadığı korku yüzünden psikolojik sorunlar yaşayan çalışanın geçirmiş olduğu bu olay sonucu yaşadığı rahatsızlık iş kazası kapsamında değerlendirilmesi gerekirken; Uzun yıllar riskli bir güvenlik işinde çalışan kişi de meydana gelen psiko-sosyal bozulmaları da meslek hastalığı kapsamında değerlendirmek gerekmektedir. Peki, oluşan bu durumlar sonucunda meydana gelen olayın iş kazası veya meslek hastalığı olarak kabul edilmesi nasıl olmaktadır? Ruhsal bir rahatsızlık maddi, gözle görülebilir bir olgu olmadığından Sosyal Güvenlik Kurumu’nda yapılacak Denetmen incelemesinde, meydana gelen rahatsızlığın kişide daha önceden mevcut olup olmadığı, işin nitelik ve koşullarının tespiti ve diğer belgelerin incelenmesi ile iddia edilen olay kapsamlı olarak incelenmektedir. Ancak söz konusu rahatsızlığın teknik incelemesi uzmanlık gerektiren bir konu olduğundan, iş kazası olarak kabul edilmesi için oluşan rahatsızlığın meydana gelen olayla illiyet bağını kuracak sağlık kurulu raporunun mevcut olması gerekmektedir. Sağlık kurulunca verilecek rapor sonucunda işyerinde meydana gelen olayın iş kazası olarak değerlendirilmesi söz konusu olabilecektir. IV- SONUÇ Günümüzde çalışma koşulları her ne kadar gelişen teknoloji ile bedeni olarak çalışanları rahatlatmış olsa da artık yorgunluk zihinlerde olmaktadır. Çalışanların iş hayatları içerisinde hemen hemen her gün tekrarlanır nitelikte uzun süreçli zihni yorgunlukları sonucunda meydana gelen rahatsızlıkların bu durumu tespit edecek ve illiyet bağı kuracak sağlık kurulu raporu ile meslek hastalığı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Ancak bu kapsamda çalışanlarda iş koşulları içerisinde ani bir etki ile meydana gelen ve kişiyi derinden etkileyen ruhsal olayların da iş kazası kapsamında değerlendirilebileceği de açıktır. Bu kapsamda belirtilen rahatsızlıkların var olması durumunda işçi veya işverenlerin iş kazası olarak olayı Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirmesi, konu ile ilgili alınacak sağlık kurulu raporu ve yapılacak denetmen incelemesi ile olay iş kazası olarak değerlendirildiği takdirde çalışanların Kurum’ca verilen ödeneklerden yararlanması gerekmektedir.
Osman ÖZBOLAT* Mustafa Eray DURAK** Yaklaşım
* Sosyal Güvenlik Denetmeni ** Sosyal Güvenlik Denetmen Yrd. (1) 16.06.2006 tarih ve 26200 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. (2) SGK, 2011/50 sayılı Kısa Vadeli Sigorta Kolları Uygulamaları Genelgesi. (3) Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Özürlülerin Tespiti, İncelenmesi, Bakım ve Rehabilitasyonuna Dair Yönetmelik, 19.08.1993 tarih ve 21673 Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. (4) Ali GÜZEL - Ali Rıza OKUR - Nurşen CANİKLİOĞLU, Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta Yayınevi, 12. Baskı, İstanbul 2009, s. 328 (5) Mustafa ÇENBERCİ, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, Ankara 1985.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.
|