Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Yabancı Sermaye Mevzuatına Göre Yabancı Şirketlerce Türkiye’de Açılan İrtibat Bürolarının TTK Karşısındaki Durumu ve İrtibat Büroları İle İlgili Olarak TTK’da Yapılması Gereken Düzenlemeler PDF Yazdır e-Posta
21 Ağustos 2012

Image

 

I- GİRİŞ

Günümüzde Türkiye’de yakalanan siyasi istikrarla birlikte yabancı sermayeli şirketlerin ilgisi Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkeler üzerinde yoğunlaşmıştır. Yabancı sermayeli şirketlerin kendi ülkesi dışındaki yatırımlarının ilk örgütünü irtibat büroları oluşturmaktadır. Bu nedenle yabancı sermaye mevzuatında irtibat bürolarının hukukî statüsü ayrı olarak düzenlenmektedir. www.ozdogrular.com

 

Yabancı sermaye mevzuatında, irtibat büroları, yabancı şirketlerin yatırım yapılacak ülkedeki ticari faaliyet yürütmeyen büroları olarak örgütlenmektedir. Bu kapsamda irtibat büroları yatırım yapılacak ülkenin tanınması amacıyla açılan temsilcilik ofisi mahiyetindedir. Temsilcilik ofislerinde hiçbir şekilde gelir getirici ticari, sınai, zirai ve mesleki bir faaliyetle uğraşılması mümkün değildir.

 

İrtibat bürolarında gelir getirici bir faaliyetle uğraşılmadığı için ticaret mevzuatında irtibat büroları müessesesine yer verilmemiştir. Ancak irtibat bürolarında gelir getirici faaliyetle uğraşılmasına yönelik her türlü organizasyon yapısına gidilmesi mümkündür. Ticari bir faaliyeti olmadığı için denetimi de yeterince yapılamayan irtibat büroları uygulamada ticari faaliyetin icra edileceği mekanlar haline gelebilmektedir. Bu nedenle irtibat büroları müessesesine ticaret mevzuatında da yer verilmesi gerekmektedir.

 

Makalemizin aşağıdaki bölümlerinde öncelikle yabancı sermaye mevzuatı ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu(KVK)’nun irtibat bürolarına yaklaşım açısı irdelenecektir. Daha sonra ise irtibat büroları müessesesine yönelik olarak ticaret mevzuatında yapılması gerekenler üzerinde durulacaktır. www.ozdogrular.com

 

II- YABANCI SERMAYE MEVZUATINA VE KVK’YA GÖRE YABANCI ŞİRKETLERCE TÜRKİYE’DE AÇILAN İRTİBAT BÜROLARININ HUKUKİ DURUMU

İrtibat bürolarının hukuki yapısı öncelikle yabancı sermaye mevzuatında düzenlenmiştir. Bu nedenle irtibat bürolarının hukukî statüsünün ticaret mevzuatındaki ve KVK’daki yerini anlamak için yabancı sermaye mevzuatında düzenlenmiş olan irtibat bürolarının hukuki statüsünün analiz edilmesi gerekmektedir. www.ozdogrular.com

 

A- 4875 SAYILI KANUN’DA YER ALAN İRTİBAT BÜROLARI İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER

İrtibat bürolarının hukuki statüsü yabancı sermaye mevzuatında 4875 sayılı “Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu”nun(1) 3. maddesinin (h) bendinde düzenlenmiştir.

 

Mezkûr madde hükmünde şu düzenlemeye yer verilmiştir:

“Müsteşarlık, yabancı ülke kanunlarına göre kurulmuş şirketlere, Türkiye’de ticarî faaliyette bulunmamak kaydıyla irtibat bürosu açma izni vermeye yetkilidir.”

Bu madde hükmüne göre Türkiye’de açılacak olan irtibat bürolarının hukuki statüsünü şu şekilde özetlemek mümkündür:

1- İrtibat büroları yabancı ülkelerde, mukim olunan ülkenin kanunlarına göre kurulmuş şirketler tarafından açılabilecektir. Dolayısıyla mukim olduğu ülkede şirket şeklinde kurulmayan kurum ve kuruluşların yabancı sermaye mevzuatına göre Türkiye’de irtibat bürosu açması mümkün değildir. Mesela, yabancı ülkelerde çok uluslu bir şirketin şubesi olarak faaliyet gösteren birimler Türkiye’de irtibat bürosu açamayacaktır.

 

2- İrtibat bürosu açılması için izin alınması gerekmektedir. Bu Kanun’a göre izin Hazine Müsteşarlığı’ndan alınacaktır. Ancak, 637 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK)(2) ile Ekonomi Bakanlığı kurulmuş olup, mezkûr KHK’nın geçici 2. maddesinin 6. bent hükmü gereğince bu izin Ekonomi Bakanlığına bağlı “Teşvik ve Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü”nden alınacaktır.

 

3- Yabancı şirketler tarafından Türkiye’de açılacak olan irtibat bürolarında hiçbir şekilde ticari bir faaliyetle uğraşılmayacaktır.

 

Yabancı sermaye mevzuatında (4875 sayılı Kanun ve Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Uygulama Yönetmeliğinde) ticarî faaliyet kavramının içeriği hususunda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Kanaatimizce ilgili Kanun ve Yönetmelikte ifadesini bulan “ticari faaliyet” terimi, yabancı ülkelerde mukim kişi, kurum veya kuruluşların Türkiye’deki gelir getirici her türlü faaliyeti kapsamında değerlendirilmelidir.

 

Özet itibariyle, gerek irtibat bürosunun Türkiye’deki faaliyetlerini yürütmekle görevli olacak kişi (Türkiye temsilcisi) tarafından gerekse bu kişinin diğer kişilerle kuracağı belirli bir işletme organizasyonu dahilinde ticarî, sınaî, ziraî veya serbest meslek faaliyetinde bulunulması kanaatimizce söz konusu değildir.

 

İrtibat bürolarında yabancı şirketlerin ticari bir faaliyetle diğer bir ifadeyle gelir getirici bir faaliyetle uğraşması yasak olduğu için irtibat bürolarının her türlü masrafı yurt dışından ana şirket tarafından gönderilecek fonlarla karşılanacaktır. İrtibat bürolarının faaliyet giderlerini (kira gideri, ücret ödemesi, muhasebeci ücretleri vs.) karşılamak üzere olsa dahi gelir getirici bir faaliyetle uğraşması mümkün değildir.

 

Uygulamada her ne kadar irtibat bürolarının gelir getirici bir faaliyetle uğraşması yasak olsa bile organizasyon yapısı itibariyle irtibat bürolarında her türlü gelir getirici faaliyetle uğraşılması mümkündür. Özellikle Türkiye’de açılan irtibat bürolarında yabancı tekstil firmalara tarafından fason üretim yapılması ve danışmanlık faaliyetinde bulunulması imkan dahilindedir.

 

Bu kapsamda olmak üzere uygulamada yabancı şirketlerin Türkiye’deki irtibat bürolarında herhangi bir nedenle ticarî, sınaî, ziraî veya serbest meslek faaliyetinde (mesela danışmanlık hizmetinde) bulunulduğunun tespit edilmesi durumunda Teşvik ve Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğünce verilen iznin iptal edilmesi böylece irtibat bürosunun Türkiye’deki faaliyetlerine son verilmesi gerekmektedir(3).

 

B- İRTİBAT BÜROLARININ KVK KARŞISINDAKİ DURUMU

İrtibat büroları, KVK uygulamasında, kanunî ve iş merkezi yurt dışında bulunan yabancı şirketler tarafından açılan temsilcilik ofisi mahiyetindedir. KVK’nın 3. maddesine göre KVK’nın 1. maddesinde sayılan kurumlardan kanunî ve iş merkezlerinden her ikisi de yurt dışında bulunan yabancı kurumlar, sadece Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve/veya iratlar üzerinden dar mükellefiyet esasında vergilendirilecektir. www.ozdogrular.com

 

KVK’nın mezkûr madde düzenlemesi kanunî ve iş merkezlerinden her ikisi de yurt dışında bulunan yabancı kurumları “dar mükellefiyet” terimi ile ifade etmiştir ve bu kurumların sadece Türkiye’de elde ettikleri kurum kazançları kurumlar vergisine tabidir. Bu kapsamda dar mükellefiyete tâbi kurumların yurt dışında elde ettikleri kurum kazançları kurumlar vergisinin konusuna girmemektedir.

 

KVK’nın 3. maddesindeki düzenlemeye göre yurt dışında mukim yabancı kurumların Türkiye kaynaklı elde ettikleri kazanç ve/veya iratlar üzerinden dar mükellefiyet esasında kurumlar vergisine tâbi tutulabilmesi için aşağıdaki iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

 

1- Yabancı kurumun KVK’nın 1. maddesinde belirtilen bir kurum veya bu kurumlara eşdeğer bir yabancı kurum olması gereklidir.

 

2- Yabancı kurumun kanunî ve iş merkezlerinden her ikisinin de yurt dışında bulunması gereklidir.

Dar mükellefiyete tâbi kurumların Türkiye’de elde edilmiş sayılacak kurum kazancı ise KVK’nın 3. maddesinin (3) numaralı bendinde 6 bent halinde sayılan kazanç ve/veya iratlardan oluşacaktır. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bu kazanç ve/veya iratların Türkiye’de elde edilmesi gerekmekte olup, bu kazançların yurt dışı bağlantısının bulunmaması gerekmektedir.

 

Temelde KVK’nın 3. maddesi ve mezkûr Kanun’un diğer maddelerinde dar mükellefiyet rejimi ile ilgili düzenlemeler irdelendiğinde görüleceği üzere KVK’da kanunî ve iş merkezi yurt dışında bulunan kurumların Türkiye’de açacakları irtibat büroları ile ilgili herhangi özel bir belirleme yapılmamıştır. Mezkûr Kanun ile ilgili olarak yayımlanmış olan Genel Tebliğlerde de bu konuda herhangi bir düzenleme yer almamaktadır.

 

KVK hükümleri birlikte değerlendirildiğinde ve yabancı sermaye mevzuatına göre irtibat bürolarının ticari bir faaliyetle uğraşması yasak olduğu için irtibat bürolarının Türkiye’de ticari kazanç elde etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla irtibat bürolarının kurumlar vergisi mükellefiyeti söz konusu olmayacaktır. İrtibat bürolarının KVK açısından tek mükellefiyeti KVK’nın 30. maddesinde ifade edilmiştir. KVK’nın 30. maddesine göre irtibat büroları başka bir dar mükellefiyete tâbi kuruma tevkifat kapsamında yapmış olduğu ödemeler üzerinden kurumlar vergisi tevkifatı yapması zorunludur. www.ozdogrular.com

 

Yabancı şirketler tarafından Türkiye’de açılan irtibat bürolarının Türkiye’de ticarî, sınaî, ziraî veya serbest meslek faaliyeti ile uğraşması durumunda irtibat bürolarında elde edilen kazançlar için Türkiye’de irtibat bürosu bulunan yabancı kurum adına kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi gerekmektedir. Ayrıca; irtibat bürolarında bu şekilde ticarî faaliyette bulunulduğunun tespit edilmesi durumunda bu bürolar için gerek kurumlar vergisi gerekse katma değer vergisi mükellefiyetlerinin tesis edilmesi gerekmektedir.

 

Yabancı sermaye mevzuatı ve KVK hükümleri bir arada değerlendirildiğinde şu sonuca ulaşmak mümkündür: Her iki mevzuat hükümleri irtibat bürolarını yabancı şirketlerin Türkiye’deki temsilciliği kapsamında ele almış olup, bu birimler yabancı şirketlerin ticari faaliyetle uğraşılan bir ünitesi olarak kabul edilmemiştir. Ancak uygulamada irtibat bürolarının yabancı şirketlerin iktisadi ünitesi olarak kullanılması mümkündür. Bu durumda irtibat bürolarının bu durumlarını göz önünde bulundurmak suretiyle ticaret mevzuatında irtibat büroları ile ilgili olarak özel bir düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Bu düzenleme çalışmamızın aşağıdaki bölümünde açıklanacaktır. www.ozdogrular.com

 

III- İRTİBAT BÜROLARININ TÜRK TİCARET KANUNU KARŞISINDAKİ DURUMU

Türkiye’de yerli veya yabancı şirketler tarafından açılmış olan her türlü iktisadi ünite ticari mevzuat açısından değerlendirilmelidir. Diğer yandan ticari ünitede bulunması gereken özellikleri taşıyan her birime de ticaret mevzuatında yer verilmesi bir zorunluluktur. Aksi taktirde uygulamada Türkiye’de ticari bir ünite olarak kullanılan her birimin kavranması mümkün değildir ki bu da yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye’deki örgütlenme modellerindeki farklılıklar dikkate alındığında yerli ve yabancı yatırımcıların eşit muameleye tabi olması noktasında “eşitlik ilkesine” aykırılık teşkil edecektir.

 

Türkiye Avrupa Birliğine (AB’ye) tam üyelik müzakerelerini yürüten bir ülkedir. Bu nedenle AB’de geçerli olan ve iktisadi ünite oluşturabilecek her türlü müessesenin ticaret mevzuatında tanımlanması gerekmektedir. Diğer yandan, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecinde AB ülkeleri ile olan ticarî ilişkilerinde önemli bir artış gözlemlenmektedir. Bu nedenledir ki AB ülkelerinde kurulu şirketlerin Türkiye’deki faaliyetlerinin yönlendirilmesini sağlayan her türlü oluşumun 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK’da) yer alması gereklidir.

 

Bu temel açıklamalarımız çerçevesinde irtibat bürolarının ticaret mevzuatı kapsamındaki durumunu şu şekilde özetlemek mümkündür. İrtibat büroları ile ilgili olarak TTK kapsamında üzerinde durulması gereken ilk madde ticari işletmenin düzenlendiği maddedir. Bu kapsamda “ticarî işletme” kavramına TTK’nın 11. maddesinde yer verilmiş olup, madde hükmünde şu düzenleme yer almaktadır:

 

“(1) Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.

(2) Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulu’nca çıkarılacak kararnamede gösterilir.

(3) Ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün hâlinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir.”

 

TTK’nın 11. maddesine göre, ticari işletme, ticaret mevzuatına göre esnaf işletmesi sınırlarını aşan ve üretim ekonomisi içerisinde üretim ve bu kapsamda gelir getirici faaliyetlerin icra edildiği birimlerdir. Bu madde hükmüne göre, Türkiye’de yerli veya yabancı sermaye tarafından açılacak olan bir birimin başlangıçta gelir getirici bir faaliyette bulunmak üzere açılmasına gerek olmayıp, faaliyetinin devamı müddetince bir birim iktisadi işletmeye dönüşebilecektir.

 

Türkiye’de TTK hükümlerine göre açılacak olan ticari işletmenin faaliyetinin devamlı olması zorunludur. Diğer yandan ticari işletmede faaliyetlerin bağımsız bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Bu kapsamda ticari işletme, herhangi bir iktisadi faaliyetle iştigal eden bir teşekkülün -ki buna da müessese diyoruz- ticarete has olan organizasyon, metod ve zihniyetle işletildiği yeri ifade eder(4).

 

Bir bütün olarak ticaret mevzuatını göz önünde bulundurduğumuzda Türkiye’de yerli veya yabancı gerçek veya tüzel kişilerce açılan bir müessesenin ticarî işletme olarak değerlendirilebilmesi için her şeyden önce o müessesenin ticarî şekilde işletilmesi gereklidir.

 

Bunun dışında ticarî işletmenin oluşabilmesi için gerekli olan şartlar şunlardır:

1- Bir müessesenin ticarî bir işletme sayılabilmesi için gerçek ve tüzel kişilerin işlerinin hacim ve ehemmiyetinin ticarî bir muhasebeyi gerektirmesi ve ona ticarî veya sınaî bir müessese şekil ve mahiyeti verip ticari metot ve organizasyon usulleriyle sevk ve idare edilmesi gereklidir.

 

2- Bir müessesenin fabrika şeklinde ticarî işletme olabilmesi için fabrika organizasyonunun gerektireceği makine, teçhizat ve bunların sağlanmasına yönelik belirli bir sermayeye sahip olunması gerekmektedir.

 

3- Ticarî işletme mefhumu iktisadî faaliyet, iktisadî işletme ve ticarî teşebbüs kavramları üzerine bina edilmiş bir kavramdır. Bu nedenle, bir müessesenin ticarî işletme olarak kabul edilebilmesi için bu kavramların muhtevasını belirlemek gerekmektedir(5).

 

Ticaret mevzuatına göre, kanunî ve iş merkezi yurt dışında bulunan yabancı şirketlerce Türkiye’de açılan irtibat büroları yabancı sermaye mevzuatına göre yasak olmasına rağmen yurt dışındaki şirketlerin veya diğer kuruluşların Türkiye kaynaklı daha fazla kazanç elde etmesini temin ediyorsa ve bunun için çalışıyorsa irtibat bürosuna izafe edilebilecek bir kazanç oluşacağından irtibat bürosunda icra edilen faaliyetler iktisadî faaliyet olacaktır. Bu durumda ise irtibat bürolarının bu özellikleri göz önünde bulundurulmak suretiyle TTK’da buna yönelik bir düzenlemenin yer alması gereklidir. Aksi taktirde TTK’da ticaret şirketleri için getirilmiş olan özel hükümleri irtibat bürolarına uygulamak mümkün olmayacaktır.

 

Ancak; irtibat bürosunda icra edilen faaliyetlerde iktisadî bir amaç güdülmeden sırf sosyal, kültürel ve yardım amaçlarıyla çalışmalar yapılıyorsa bu durumda irtibat bürolarının iktisadî faaliyetinden söz edilemeyecektir. Bu irtibat bürosu yabancı bir şirket tarafından açılmış olsa bile durum değişmeyecektir. www.ozdogrular.com

 

Kanunî ve iş merkezi yurt dışında bulunan yabancı kurumlarca Türkiye’de açılan irtibat bürolarının gelir getirici bir faaliyetle uğraşmaksızın yurt dışındaki firmanın Türkiye’de ticarî faaliyetle uğraşmayan bir birimi şeklinde faaliyet göstermesi halinde bir iktisadî işletmeden söz edilemez.

 

Nitekim 4875 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde irtibat bürolarının mahiyeti ile ilgili olarak şu düzenlemeye yer verilmiştir:

“Bu bent, yabancı ülke kanunlarına göre kurulmuş şirketlerin, pazar araştırması, ihraç ürünlerinin kalite kontrolü ve benzeri faaliyetlerine yerine getirilmesi amacıyla ve ticarî faaliyette bulunmamak koşuluyla Türkiye’de açacakları irtibat bürolarının kuruluşunu düzenlemektedir. İrtibat bürosu açma hususu başka bir kanunda düzenlenmediğinden, haksız rekabete yol açmaması bakımından bu Kanunla izne tâbi tutulması gerekli görülmüştür.”(6)

 

TTK’nın ticari teşebbüslere yaklaşım açısını göz önünde bulundurduğumuzda ve irtibat bürolarını bu açıdan değerlendirdiğimizde; iktisadî faaliyetlerle iktisadî işletmenin bir kısmını ve bir nevini teşkil eden ticari teşebbüs kavramı, esnaf işletmesi de dahil, bütün ticarî faaliyetleri ihtiva eder. Ancak, her ticarî işletme bir ticarî teşebbüs ise de, her ticarî teşebbüs bir ticarî işletme değildir. Buna göre ticarî faaliyetle uğraşılmayan irtibat büroları ticarî teşebbüs değildir.

 

Ticaret mevzuatı uygulamasında Türkiye’de yerli veya yabancı gerçek ve tüzel kişilerce açılan bir üretim ünitesinde (ticari işletmede) bulunması gereken şahıs ve mâmelek unsurunu taşıyan bir iktisadî işletmenin ticarî işletme teşkil etmesi için asgari şu vasıflara da sahip olması lazımdır(7):

1- Devamlılık,

2- Gelir sağlama gayesi,

3- İşletmenin ticarî muhasebeyi gerektirecek hacimde olması.

 

Yukarıda yapmış olduğum açıklamalar çerçevesinde ve Türkiye’deki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının artırılması için TTK’nın 11. maddesinde ayrı bir bent olarak yabancı kurumlarca Türkiye’de açılmış olan ticari işletmelerin yerli işletmelerle eşit muameleye tabi olduğunun ve yabancı kurumlara kazanç sağlama amacı güden her türlü kuruluşun ticarethane olarak kabul edilmesine yönelik olarak düzenleme yapılmasının gerektiğini düşünüyorum.

 

Bu kapsamda TTK’nın 11. maddesine aşağıdaki bende benzer bir bent eklenmesi gereklidir:

“2. Yerli veya yabancı işletmeler

(1) Yabancı yatırımcılar tarafından Türkiye’de açılmış ticari işletmeler yerli işletmelerle eşit muameleye tabidirler.

(2) Yabancı sermaye mevzuatına göre ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette bulunmamak üzere yabancı şirketler tarafından Türkiye’de açılan irtibat bürolarında faaliyetlerinin devamı müddetince ticari faaliyetle iştigal edilmesi durumunda bu işletmeler ticari işletmelerin tabi olduğu hükümlere tabidirler.”

 

TTK’nın 11. maddesinde yapılan bu düzenleme ile yabancı şirketler tarafından başlangıçta ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette bulunmamak üzere Türkiye’de açılan irtibat bürolarında faaliyetlerinin devamı müddetince ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyetle iştigal edilmesi durumunda irtibat bürolarına TTK’nın ticari işletmeye ilişkin hükümler uygulanacaktır. Bu durumda irtibat bürolarının ticaret siciline tescil edilmesi ve irtibat bürolarına sermaye tahsis edilmesi gerekecektir. www.ozdogrular.com

 

IV- SONUÇ

Türkiye’de uygulanmakta olan yabancı sermaye mevzuatına göre, yabancı şirketler tarafından Türkiye’de irtibat bürosu açmak için izin alınması gerekmektedir. Bu izin eski uygulamada Hazine Müsteşarlığı’ndan alınmaktaydı; yeni uygulamada ise 637 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte bu izin Teşvik ve Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü’nden alınacaktır.

 

Yabancı sermaye mevzuatına göre, ancak ve ancak, yurt dışında mukim olan “şirket” niteliğindeki yabancı kurumlar tarafından Türkiye’de irtibat bürosu açılabilecektir. Ve yabancı şirketler tarafından Türkiye’de açılacak olan irtibat bürolarında ticari bir faaliyetle uğraşılması mümkün değildir. Her ne kadar yabancı sermaye mevzuatında ticari faaliyetin kapsamı çizilmemiş olsa da “ticari faaliyet” teriminden ile gelir getirici her türlü faaliyetin anlaşılması gerekmektedir. www.ozdogrular.com

 

Her ne kadar yabancı sermaye mevzuatına göre yabancı şirketler tarafından Türkiye’de açılmış olan irtibat bürolarında gelir getirici bir faaliyetle uğraşılması mümkün olmasa da irtibat büroları zamanla yabancı şirketlerin şubesi haline gelebilmektedir. Bu kapsamda irtibat büroları ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyetlerin icra edildiği üretim üniteleri haline dönüşebilmektedir.

 

İrtibat bürolarında ticari faaliyetle uğraşmak yasak olduğu için TTK’da yabancı şirketlerin Türkiye’de irtibat büroları ile ilgili herhangi bir düzenleme yer almamaktadır. Ancak irtibat bürolarının hukuki ve organizasyon durumu göz önündü bulundurulduğunda irtibat bürosu müessesesinin de ticaret mevzuatında yer alması gerekmektedir. Bu makalemizde irtibat büroları ile ilgili olarak 6102 sayılı TTK’da yapılması gereken düzenlemeler ele alınmıştır.

Levent BAŞAK*
Yaklaşım

*          Vergi Başmüfettişi

(1)         17.06.2003 tarih ve 25141 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

(2)         08.06.2011 tarih ve 27958 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

(3)         İrtibat bürolarının ana merkezin direktifleri doğrultusunda Türkiye’de faaliyette bulunmak istemeleri halinde irtibat bürolarının Türkiye’deki faaliyetlerini şube şeklinde örgütlemesi gerekmektedir. Bunun için yabancı sermaye mevzuatına göre irtibat bürolarının kapatılarak şube açılışına ilişkin hukuki prosedürün yerine getirilmesi gerekmektedir.

(4)         Hayri DOMANİÇ, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, 1. Cilt, Temel Yayınları, İstanbul 1988, s. 95

(5)         DOMANİÇ, age, s. 92-94

(6)         http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss142m.htm.

(7)         Bu vasıflar için Bkz., DOMANİÇ, age, s. 97-101

 

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.