Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında “Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payı”nın “Vergi, Resim, Harç Benzeri Mali Yükümlülük” Niteliğinin Değerlendirilmesi PDF Yazdır e-Posta
18 Eylül 2012
Image

I- GİRİŞ

Anayasa’nın 73. maddesinde vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin ancak kanunla konulması, değiştirilmesi veya kaldırılması öngörülmüştür. Aynı maddede vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisinin Bakanlar Kurulu’na verilebileceği de hüküm altına alınmıştır. www.ozdogrular.com

“Vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülükler” kavramının Anayasa’da net bir şekilde tanımlanmamış olması nedeniyle, benzeri mali yükümlülüklerin kapsamının ne olduğu hususunda tereddütler hasıl olmakta, köprü geçiş bedellerinden mahalle bekçilerinin ücretlerine varıncaya dek bir çok konuda ortaya çıkan mali yükümlülüklerin vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülükler” arasında yer alıp almadığı hususunda tartışmalar oluşmaktadır([1]). Anayasa Mahkemesi’nin de vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülüklerin belirlenmesinde yeterli kriterleri geliştiremediği ifade edilmektedir. Bu görüşün sahibine göre, vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülüklerin belirlenmesi öncelikle bir karşılaştırma sorunu olup, karşılaştırmanın yapılabilmesi için de ölçüt olarak kabul edilen birtakım karşılaştırma kriterleri belirlenmesi gerekmektedir([2]). www.ozdogrular.com

Literatürde de vergi, resim ve harç kavramlarının ne anlama geldiği ve ayırt edici özellikleri tanımlanmasına rağmen “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” kavramı tam olarak açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu kavramın açıklığa kavuşturulmasına ihtiyaç vardır. Çünkü devlet tarafından toplanan paralar adlarına göre değil niteliklerine ve içeriklerine göre değerlendirilir([3]). Yani devletin vergi, resim ve harçlar dışında kişilere yüklediği prim, ücret, katkı payı, katılım payı, bedel, pay vb. mali yükümlülüklerin sahip oldukları nitelikler dikkate alınarak bunların “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” olarak değerlendirilebilip değerlendirilemeyeceğine ilişkin bir sonuca varmak gerekir. Bu husus kamu alacaklarının takip ve tahsil hukuku bakımından da önem taşır. Çünkü devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar ile bunlara bağlı alacakların takip ve tahsili 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (AATUHK) kapsamına girmektedir. 6183 sayılı Kanun’da açıkça sayılan vergi, resim ve harçlar yanında bunlara “benzer” 6183 sayılı Kanun’daki ifadesiyle “gibi” alacaklar da kanun kapsamına dahildir. www.ozdogrular.com

II- “VERGİ, RESİM, HARÇ BENZERİ MALİ YÜKÜMLÜLÜK” KAVRAMINA DAİR GENEL AÇIKLAMALAR

Devletin egemenlik yetkisi çerçevesinde getirilen bazı mali yükümlülüklerin hukuki niteliği tartışmalara yol açmakta ve buna bağlı birtakım sorunlar oluşmaktadır([4]). Vergi, resim ve harçları düzenleyen kanunlar bu mali yükümlülükleri konuları ve nitelikleri itibariyle açıkça vergi, resim ya da harç olarak nitelendirmektedir. Ancak bazı mali yükümlülükler, bu mali yükümlülükleri düzenleyen kanunlarda açık olarak nitelendirilmemekte, parasal birtakım ödemeler ya da yükümlülükler olarak ve faklı kavramlar kullanılarak ifade edilmektedir([5]). www.ozdogrular.com

Oktar’a göre, Anayasa’daki “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” ifadesi parafiskal yükümlülükler (mesleki yükümlülükler, sosyal güvenlik yükümlülükleri, fon yükümlülükleri) ile vergi benzerlerini (şerefiyeler, harcamalara katılma payları) kapsar([6]). Kanımızca “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülükler” açısından bu şekilde bir genelleme yapmak mümkün değildir. Çünkü kanun koyucu tarafından harcamalara katılma payı, aidat v.s adlarla adlandırılan her bir mali yükümlülük nitelik ve içerik bakımından kendi içerisinde değerlendirilmelidir. Örneğin bazı katılma payları niteliği bakımından “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” olarak değerlendirilebileceği gibi, bu kategorilere dahil edilemeyecek katılma payları da söz konusu olabilir.

Bu konuda yapılan çalışmalarda ön plana çıkan tartışmalardan birisi “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülüklerin”, vergi, resim ve harcın özelliklerine aynı anda sahip olmalarının gerekip gerekmediğidir. Yapılan çalışmalarda ve yargı kararlarında “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” kavramının vergi resim ve harçların asgari ortak özelliklerini bir arada taşıması gerektiği konusunda bir eğilim olduğu söylenebilir. Başaran’ a göre vergi, resim veya harca benzese bile, “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” kavramı nevi şahsına münhasır bir kavramdır. Yazara göre, getirilebilecek hemen tüm mali yükümlülüklerin en başta vergi, resim ve harç olmak üzere diğer mali yükümlülüklerle bazı benzerliklere sahip olması olağan bir durumdur. En azından, “mali yüküm” olma neticesini ortaya çıkaran birtakım ortak nitelikler söz konusu olacaktır. Ancak vergi, resim veya harç olmamasına rağmen bunların benzeri olan her mali yükümlülüğü “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” olarak nitelendirmeye olanak yoktur([7]). Kanımızca yazarın bu açıklamalardaki kastı bir mali yükümlülüğün vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük olarak kabul edilebilmesi için bu mali yükümlülüğün vergi, resim ya da harçların karakteristik özelliklerinden sadece birisini ya da birkaçını değil temel nitelikteki tüm karakteristik özelliklerini bünyelerinde taşıması gerektiğidir. Örneğin kamu kurumları bazı hizmetler sunmakta ve bu hizmetler karşılığında birtakım gelirler elde etmektedirler. Kurumların bu hizmetler karşılığında elde ettikleri gelirler belli bir karşılık içermeleri dolayısıyla harç benzeri gelirler olarak görülebilirse de bu mali yükümlülükleri her hal ve şart altında harç benzeri mali yüküm olarak kabul edebilmeye olanak yoktur. Çünkü sunulan her hizmet kamusal nitelikte bir hizmet olmadığı gibi, hizmetin karşılığı olan mali yükümlülüklerinde her zaman cebrilik unsuru kullanılarak tahsil edilmesi mümkün olmayabilir. Anayasa Mahkemesi karayollarından, köprülerden alınan geçiş parası, su, elektrik, havagazı, demiryolları, havayolları, kimi hastane ücretleri gibi mali yükümlülükleri şartlara göre oluşturulan ve hizmetin konusu tesislerin bakım ve idamesini ve yeni yatırımlar yapılmasını sağlamak için belirlenen bir fiyat oldukları gerekçesiyle, nitelikleri gereği belirli kamu hizmetleri karşılığı kişilerden alınan resim, harç veya benzeri mali yükümlülüklerden saymamıştır([8]).

Esasen Anayasa’daki “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülükler” ifadesinden, bir mali yükümlülüğün, vergi, resim ya da harçlardan herhangi birisinin karakteristik özeliklerini taşıması ya da vergi, resim ya da harçların her üçünde de bulunması gereken ortak asgari kriterleri taşıması durumunda “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” olarak değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Yani mali yükümlülük kavramından sadece “vergi benzeri mali yükümlülükler” değil “resim benzeri mali yükümlülükler”, “harç benzeri mali yükümlülükler” ve “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülükler” anlaşılmalıdır([9]). Nitekim Anayasa Mahkemesi de “benzeri malî yükümlülük”lerin bazen vergi, harç ve resim’in özelliğini ayrı ayrı yansıtırken kimi zaman da vergi, harç ve resim’in ortak öğelerini taşıyabileceği görüşündedir([10]). Yani “benzeri mali yükümlülük” vergi, resim ve harcın herhangi birisinin özelliklerine sahip olabileceği gibi bunların ikisinin ya da üçünün birtakım karakteristik özelliklerini de yansıtabilir. Anayasa Mahkemesi böyle durumlarda “benzeri mali yükümlülük” kavramını kullanmaktadır([11]). Benzeri mali yükümlülüğün neye benzetildiği oldukça önemlidir. Bu kapsamda vergi benzeri mali yükümlülüklerin, verginin tabi olduğu ilkelere tabi olması gerekmektedir. Bu yükümlülükler, mali güç, genellik, adalet, kanunilik gibi ilkelere uygun olmak durumundadır. Harç ve resim benzeri mali yükümlülüklerin ise “verginin kanuniliği ilkesi” uyarınca kanunla konulmaları ve harcın ve resmin tabi olduğu diğer ilkelere tabi olmaları gerekecektir([12]). www.ozdogrular.com

“Vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülükler”, 6183 sayılı AATUHK([13]) ve 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun([14]) kapsamına girerken, bunların 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK) kapsamına girip girmediği tartışmalıdır([15]). Çünkü 213 sayılı Kanun’un kapsamını düzenleyen 1. madde sadece, gümrük idareleri tarafından alınan vergi ve resimler dışında kalan ve genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlar ile il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim ve harçları kapsamaktadır. Yani 6183 sayılı AATUHK ve 2576 sayılı Kanun’dan farklı olarak 213 sayılı VUK “vergi, resim ve harç benzeri mali yükümlülükleri” kapsama almamaktadır([16]). www.ozdogrular.com

“Vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülükler” VUK kapsamına girmediği için bu mali yükümlülüklere VUK’ta öngörülen özel usul kuralları değil adi idari işlemler için öngörülen genel usul kuralları uygulanacaktır. Ancak ülkemizde idari işlemlerle ilgili genel bir idari usul yasası olmadığını belirtmek gerekir. Bu bakımdan idari işlemlerle ilgili kurallar idare hukukunun genel çerçevesi içerisinde ele alınmalıdır. VUK’a tabi vergi, resim ve harçlar açısından vergilendirme süreci tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsil aşamalarından oluşan birden fazla aşama ve işlemden teşekkül etmektedir. VUK bu aşamalarla ilgili olarak genel idari usul kurallarından farklı düzenlemeler öngörmektedir. Örneğin ülkemiz açısından tebliğ işlemleri 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nda düzenlenmiş olmasına rağmen VUK tebliğ işlemi (aşaması) ile ilgili olarak özel düzenlemelere yer vermektedir. Dolayısıyla VUK kapsamındaki vergi, resim ve harçlar açısından VUK’ta yer alan özel düzenlemeler geçerli olacaktır([17]).

Öte yandan genel usulsüzlük, özel usulsüzlük ve vergi ziyaı kabahatleriyle ilgili olarak VUK’ta yer alan cezaların da  “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülükler” açısından geçerli olmadığını belirtmek gerekir. Çünkü daha önce belirtildiği üzere VUK sadece, gümrük idareleri tarafından alınan vergi ve resimler dışında kalan ve genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlar ile il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim ve harçları kapsama almaktadır. Yani, tıpkı gümrük idareleri tarafından alınan vergi ve resimlerde olduğu gibi[18] “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülükler”e de VUK’taki ceza hükümlerinin uygulanması söz konusu olmayacaktır. VUK’ta yer alan uzlaşma, cezalarda indirim, pişmanlık ve ıslah gibi kimi müesseselerin de “vergi, resim ve harç benzeri mali yükümlülükler” açısından uygulanması mümkün olmayacaktır. Söz konusu yükümlülüklerin tahsili aşamasında 6183 sayılı Kanun hükümlerinin geçerli olacağı daha önce belirtilmişti. Netice itibariyle, özel kanunlarda açık bir atıf yapılmamışsa, “vergi, resim ve harç benzeri mali yükümlülükler” açısından VUK kapsamında bir ceza uygulanması söz konusu olamayacak ancak tahsil aşamasında 6183 sayılı Kanun çerçevesinde gecikme zammı tatbik edilebilecektir. www.ozdogrular.com

Danıştay’ın “vergi, resim ve harç benzeri mali yükümlülükler” e uygulanacak usul kuralları konusunda ışık tutan bir kararında açıklandığı üzere([19]); özel kanunlarda “vergi, resim, harç benzeri bazı mali yükümlülükler” e VUK’un uygulanması öngörülmüşse, usul kuralları bakımından VUK geçerli olacaktır. Örneğin 3824 sayılı Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un “Gelir ve Kurumlar Vergileri Üzerinden Alınan Fonların Birleştirilmesine İlişkin Hükümler” başlığını taşıyan “Altıncı Bölümü”nde yer alan 18. maddesinin (a) bendinde, kazanç ve iratlarını yıllık beyanname ile beyan eden gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin gelir veya kurumlar vergilerinin %10’u oranında ayrıca fon([20]) payı([21]) ödeyecekleri, 20. maddesinde ise mükellef ve sorumlularca hesaplanacak fon payının beyan, tarh, tahakkuk ve ödenmesi ile red ve iadesine ilişkin usul ve esaslar hakkında, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları ile Vergi Usul Kanununun ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülükler” kapsamına girdiği konusunda tereddüt bulunmayan fon payı([22]) hakkında kanunda yapılan açık atıf dolayısıyla VUK’ ta yer alan usul kuralları ve cezai hükümlerin uygulanması gerekecektir([23]).

Aşağıda “taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı” nın “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” niteliğine sahip olup olmadığı değerlendirilecektir. Bu bağlamda, öncelikle vergi, resim ve harç kavramları kısa ve öz bir biçimde tanımlanarak söz konusu kavramların ortak ve ayırt edici özellikleri izah edilecektir. Müteakiben bir mali yükümlülüğün “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” olarak kabul edilebilmesi için geliştirilen kriterler Anayasa Mahkemesi kararları çerçevesinde açıklanacak ve son olarak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 12. maddesi uyarınca alınan “taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı”nın “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” niteliği değerlendirmeye konu edilecektir.

III- VERGİ, RESİM VE HARCIN TANIMI VE KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ

A- VERGİNİN TANIMI VE KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ

Vergiler, devletin kamu hizmetlerinin finansmanı maksadıyla bireylerden ya da kurumlardan egemenlik yetkisini kullanarak bunlara sağladıkları hizmetlerle eşdeğer olmayacak bir biçimde aldığı parasal tutarlardır([24]). Verginin unsurlarını daha geniş bir biçimde kapsayan bir başka tanıma göre vergi, devletin veya devlet tarafından yetkilendirilen kamu tüzel kişilerinin, geniş manadaki kamusal faaliyetlerinde ihtiyaç duyduğu harcamaları finanse etmek veya kamusal görevlerin gereklerini ifa etmek maksadıyla ve kanuni esaslara uymak şartıyla, hukuki cebre dayalı olarak, belli bir karşılık vaadi yapılmaksızın, geri vermemek üzere, gerçek ve gerçek olmayan kişilerden aldıkları parasal tutarlardır([25]). Vergi kamu harcamalarını finanse etmek maksadıyla yasalarla gerçek ve tüzelkişilere mali güçleri nispetinde yüklenen karşılıksız bir yükümlülüğü ifade etmekte ve nezdinde vergiyi doğuran olay meydana gelen kimseler bakımından yasadan kaynaklanan bir borç ilişkisini ortaya çıkarmaktadır([26]). Anayasa Mahkemesi’nce yapılan bir tanıma göre vergi, belirli bir kamu hizmetinden doğrudan faydalanma karşılığı olmayıp, bütün kamu hizmetleri için yapılan giderlere ortak katılma payını ifade eder([27]). www.ozdogrular.com

Yukarıdaki tanımlardan da anlaşılacağı üzere vergi ilişkisinde devlet ve bireyler eşit konumda değildir. Vergi ilişkisinde kamu otoritesini temsil eden devlet diğer tarafa göre üstün konumdadır. Yani devlet ve bireyler arasındaki ilişkide eşitlik söz konusu değildir. Çünkü devlet gerektiğinde vergiyi gücünü, kudretini, yetkisini kullanarak zorla almak olanağına sahiptir([28]). www.ozdogrular.com

Vergilerin en önemli özellikleri arasında cebrilik başka bir ifadeyle “zora dayanma” ilkesi başta gelir. Bu kapsamda kişiler devletten, devlete ödedikleri vergi miktarıyla eşit hizmet talep edemeyecekleri gibi, devletin sunduğu hizmetlerden yararlanmayı reddetmek suretiyle vergi ödeme yükümlülüğünden de kurtulamazlar([29]).

Anayasa Mahkemesi vergiyi “devletin kamusal gereksinimlerini karşılaması için egemenlik gücüne dayanarak tek taraflı iradesiyle kişilere yüklediği bir kamu alacağı” olarak tanımlamaktadır. Mahkemeye göre, devletin kendisine düşen vazifeleri ifa edebilmesi ve kamu hizmetlerini sunabilmesi için bu hizmetlerin gerektirdiği kaynakları vergi koyma ve alma yetkisini kullanmak suretiyle elde etmesi gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında vergi koyma yetkisinin kullanımı, politik ve iktisadi bir gerekliliktir. Şüphesiz vergilendirme işlemi ve vergilemeye ilişkin kurallar, anayasal sınırlar gözetilerek yapılmak durumundadır([30]).

Verginin en ön plana çıkan karakteristik özellikleri karşılıksız olma (özel bir karşılığı olmama) ve kamu gücüne dayanmadır (zorunlu olma)([31]). Anayasa Mahkemesi de karşılıksız olma ilkesinin verginin en temel ve ayırt edici özellikleri arasında yer aldığı görüşündedir. Mahkemeye göre, vergi ödevinde kişilerin, belirli bir kamu hizmetinden doğrudan doğruya faydalanmalarına karşılık olarak bir ödeme yapmaları değil, kamu hizmetlerine ilişkin tüm giderlere karşı ortak bir katılma payını ödemeleri hususu söz konusudur([32]). Sonuç olarak devletin bireylerden ya da kurumlardan bunlara sağladığı hizmetlerle eşdeğerde olmayacak şekilde egemenlik yetkisine dayanarak aldığı parasal tutarlar kanun koyucu tarafından vergi olarak nitelendirilmemişse “vergi benzeri mali yükümlülük” olarak kabul edilecektir. Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında belirttiği gibi bir mali yüküm, sorumlusunun isteğine bağlı ise, onun iradesi uyarınca zorunluluk taşıyorsa tümüyle yasadan gelen zorunluluk niteliğinde olmadığından “vergi benzeri mali yüküm” sayılmaz([33]). Vergi ile “vergi benzeri mali yüküm” temel fark vergi benzeri mali yükümlerin kamu harcamalarına ilişkin genel bir kaynak olmaması başka bir ifadeyle belli giderlere tahsis edilmesidir. Bu kapsamda, vergi benzeri mali yükümlerin ayırt edici özelliklerinden birisi özel harcamaların finansmanı maksadıyla tahsis edilmiş olmalarıdır([34]).

B- “RESİM”İN TANIMI VE KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ

Resim, devletin ya da yetkilendirilmiş diğer kamu makamlarının belirli bir iş veya hizmetin yapılmasına izin ve yetki vermeleri dolayısıyla bu iş veya hizmeti üstlenen kişilerden, verilen iznin karşılığı olarak alınan parasal tutarlardır([35]). Resimlerde vergiden farklı olarak bir karşılık söz konusudur([36]). Ancak resimler de tıpkı vergiler gibi cebrilik unsuruna sahiptir. Yani resimlerin karakteristik özellikleri izin karşılığı olma ve zorunlu olmadır. Günümüzde resim olarak nitelendirilebilecek kimi kamu gelirleri bazen vergi bazen de harç olarak nitelendirilmektedir. Örneğin 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 81. maddesinde düzenlenen “işyeri açma izni harcı” teorideki tanım esas alındığında resim olarak değerlendirilmesine rağmen kanun koyucu işyeri açma izni karşılığında alınacak tutarı resim olarak değil harç olarak düzenlemiştir([37]). www.ozdogrular.com

Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında resimle ilgili geliştirilmiş olan kriterler şunlardır:

— Resim, devlet dairelerinde ve kamu kuruluşlarında görülen hizmet ve yapılan giderlerin karşılığı olarak yalnız o işle ilgili olan gerçek ve tüzelkişilerden sağlanan gelirlerdir([38]).

— Resim, bir iş ya da faaliyetin yapılmasına yetkili kuruluşlar tarafından izin verilmesi dolayısıyla yapılan bir ödeme şeklinde de tanımlanabilir([39]), www.ozdogrular.com

— Resim yükümlülüklerinde mali güce göre vergilendirme ilkesi geçerli değildir([40]).

Sonuç olarak, yetkili makamlarca verilen belli bir iş ya da hizmetin yapılmasına verilen izinler karşılığında alınan parasal tutarların, kanun koyucu tarafından vergi, resim ya da harç olarak nitelendirilmemişse, “resim benzeri mali yükümlülük” olarak kabul edilmesi gerektiği söylenebilir.

C- HARCIN TANIMI VE KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ

Harçlar, kamusal niteliğe sahip birtakım hizmetlerden yararlanan özel kişilerin bu hizmetlerden yararlanmaları dolayısıyla ödemek zorunda oldukları parasal tutarlardır([41]). Başka bir tanıma göre, kamu hizmetlerinden faydalanmak maksadıyla ödenen paralardır([42]). Harç, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun gerekçesinde “fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir” biçiminde tanımlanmıştır. Bu tanımlardan anlaşılacağı üzere, harçlarda bir taraftan bir kamusal hizmetten yararlanma, bir taraftan cebrilik diğer taraftan da yararlanılan hizmetin karşılığı olarak yapılan bir ödeme söz konusudur. Ödemenin karşılıklılık prensibi çerçevesinde yapılması harcı vergiden ayırırken, bir işin yapılmasına izin verilmesi yerine bir hizmetten yararlanmanın ön plana çıkması da harcı resimden ayıran bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak daha önce de belirtildiği gibi, kanun koyucunun teorik olarak resim olarak nitelendirilmesi mümkün olan “izin” karşılığı alınan bedelleri harç olarak nitelendirmesi pratikte sıkça rastlanan bir durumdur. www.ozdogrular.com

Harçların bir hizmetten yararlanma dolayısıyla alınması nedeniyle, ilk bakışta kişilerin bu hizmetlerden yararlanmamayı tercih etmeleri ve dolayısıyla harç ödemek zorunda kalmayacakları düşünülebilir([43]). Ancak hayatın birçok alanında kamu makamları tarafından sunulan birçok hizmetin karşılığında hizmetin bedelinin bir bölümü ya da tamamı kamu otoritesi tarafından harçlar aracılığıyla tahsil edilmektedir. Günümüzde vatandaşların harca tabi birtakım hizmetlerden hiçbir şekilde yararlanmadan hayatlarını sürdürebilmeleri oldukça zor neredeyse imkansızdır.

Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında harçlarla ilgili geliştirilmiş olan kriterler şunlardır:

— Kamu hizmetlerinden elde edilen özel yarar ölçüsünde alınan bir malî yükümlülüktür([44]).

— Mali güce göre vergilendirme ilkesi geçerli değildir([45]).

— Cebren tahsil edilebilir.

Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bir mali yükümlülüğün “harç benzeri mali yükümlülük” olarak nitelendirilebilmesi için sunulan bir kamusal (sinai ve ticari değil)([46]) hizmetin olması, bu hizmetten özel yarar sağlayan kişilerden hizmetin karşılığı olarak alınan bir bedel olması, bu bedelin gerektiğinde cebren tahsil edilebilmesi gerekmektedir.

D- VERGİ, RESİM VE HARCIN ORTAK KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ

Vergi, resim ve harçlarla ilgili önceki bölümlerde yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, vergi resim ve harçların her üçünde de bulunması gereken temel özellikleri, her üç gelir türünün de devletin egemenlik yetkisine dayanarak tek taraflı olarak belirlediği bir ödeme türü olması ve cebre dayanan kamu gelirleri arasında yer alması yani gerektiğinde zorla alınabilmesi olarak sınıflandırmak mümkündür. Yani asgari olarak bu iki temel şartı taşıyan ancak “vergi benzeri mali yüküm”, “resim benzeri mali yüküm” ya da “harç benzeri mali yüküm” olarak kategorize edilemeyen mali yükümlülükler “vergi, resim, harç benzeri mali yüküm” olarak ele alınabilir. Anayasa Mahkemesi vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülüklerin ortak özelliklerini, “kamu gücüne dayanılarak tek taraflı iradeyle salınmaları, gereğinde zorla alınmaları ve bir yasayla konulmaları” olarak belirlemektedir([47]). Kanımızca, yasayla konulma vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülükler açısından ortak bir özellik olmaktan ziyade bir mali yükümlülüğün vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük olmasının sonucu olmak durumundadır. Yani eğer bir mali yükümlülük vergi, resim, harç benzeri bir mali yükümlülükse yasayla konulmak zorundadır. Ancak bir mali yükümlülüğün yasayla konulmuş olması söz konusu mali yükümlülüğün kendiliğinden vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük olması sonucunu doğurmaz. Vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülükler idarenin düzenleyici işlemleri ile de getirilmiş olabilir. Bu durum mali yükümlülüğün vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük olması sonucunu değiştirmez. Ancak idarenin düzenleyici işlemleriyle vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük getirilmesi anayasaya aykırı olduğundan söz konusu düzenleyici işlemin iptali gerekir.

Başaran’ın isabetle belirttiği gibi, vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük kavramı, kanun koyucu tarafından vergi resim ya da harç olarak nitelendirilmemiş olan diğer bütün mali yükümlülükleri içeren bir üst kavram değildir. Bir mali yükümlülüğün vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük olarak kabul edilebilmesi için asgari düzeyde de olsa bazı temel kriterlere sahip olması gerekir ve bu kriterler bir mali yükümlülükte bulunmadıkça söz konusu mali yükümlülükler vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük olarak kabul edilemez([48]). Vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük kişilerden, belirli kamu hizmetleri karşılığında ya da bir hizmet karşılığı olmaksızın kamu gücüne dayanılarak alınan paralar olarak tanımlanabilir([49]). Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında belirtildiği üzere, bir mali yükümlülüğün hukuksal dayanağı, kamu gücüne değil, tarifeye ve iki taraf arasında yapılan bir sözleşmeye dayanıyorsa bu mali yükümlülüğü “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” olarak kabul etmeye olanak yoktur([50]). www.ozdogrular.com

Bir mali yükümlülük “vergi benzeri mali yükümlülük”, “resim benzeri mali yükümlülük”, “harç benzeri mali yükümlülük” veya “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” sıfatını haiz olduğunda bu yükümlülükle ilgili düzenlemelerin anayasal ilkeler çerçevesinde yapılması zarureti ortaya çıkacaktır. Her şeyden önce böyle bir yükümlülük Anayasa’nın 73. maddesi uyarınca kanunla konulmak zorundadır. Yükümlülükle ilgili yapılacak değişiklikler ya da yükümlülüğün kaldırılması da kanunla yapılmak durumundadır([51]). Öte yandan Bakanlar Kurulu bu yükümlülüklerin sadece muaflık, istisna, indirim ve oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisine sahip olacaktır. www.ozdogrular.com

Bu yükümlülüklerle ilgili olarak 1982 Anayasası’nın 91. maddesinde yer alan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebileceği, ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği hükmü uyarınca sıkıyönetim ve olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri haricinde düzenlenen kanun hükmünde kararnameler ile “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülükler”in konulamayacağı, değiştirilemeyeceği ve kaldırılamayacağı, bu yükümlülüklerin sadece kanunla veya sıkıyönetim ve olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile konulabileceği, değiştirilebileceği veya kaldırılabileceği anlaşılmaktadır. Bu ilke literatürde verginin kanuniliği ilkesi olarak isimlendirilmektedir. Bu kapsamda vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülüklerin esaslı tüm unsurlarının kanun koyucu tarafından belirlenmiş olması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında belirtildiği üzere, “anayasa koyucu her çeşit mali yükümün kanunla konulmasını buyururken, keyfi ve takdiri uygulamaları önlemeyi amaçlamıştır. Kanun koyucunun yalnız konusunu belli ederek bir mali yükümün ilgililere yükletilmesine olur vermesi, bunun kanunla konulmuş sayılabilmesi için yeter neden olamaz. Mali yükümlerin, matrah ve oranlan, tarh ve tahakkuku, tahsil usulleri, yaptırımları, zamanaşımı, yukarı ve aşağı sınırları gibi çeşitli yönleri vardır. Bir mali yüküm bu yönleri dolayısıyla, yasayla “yeterince çerçevelenmemişse, kişilerin sosyal ve ekonomik durumlarını, hatta temel haklarını etkileyecek keyfi uygulamalara yol açabilmesi mümkündür. Bu bakımdan mali yükümler belli başlı öğeleri de açıklanarak ve çerçeveleri kesin çizgilerle belirtilerek yasalarla düzenlenmelidir.”([52]) Esasen bu açıklamalar “kanunsuz vergi olmaz” biçimindeki vergileme prensibine işaret etmektedir. Kanun dışında bir düzenlemeyle kişiler üzerinde vergi yükü oluşturmak mümkün değildir. Kanunsuz vergi olmaz prensibinin sonuçlarından birisi de vergi hukukundaki kıyas yasağıdır([53]).

IV- “TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARININ KORUNMASINA KATKI PAYI”NIN “VERGİ, RESİM, HARÇ BENZERİ MALİ YÜKÜMLÜLÜK” NİTELİĞİ

A- KONUYLA İLGİLİ YASAL VE İDARİ DÜZENLEMELER

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 12. maddesinin taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payına ilişkin hükümleri şu şekildedir:

“Belediyelerin ve il özel idarelerinin görev alanlarında kalan kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi amacıyla kullanılmak üzere 29.07.1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun 8. ve 18. maddeleri uyarınca mükellef hakkında tahakkuk eden emlak vergisinin % 10’u nispetinde Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payı tahakkuk ettirilir ve ilgili belediyesince emlak vergisi ile birlikte tahsil edilir.

Tahsil edilen miktar, il özel idaresi tarafından açılacak özel hesapta toplanır. Bu miktar; il özel idaresince ve belediyelerce kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi amacıyla hazırlanan projeler kapsamında kamulaştırma, projelendirme, plânlama ve uygulama konularında kullanılmak üzere il özel idaresine ve il sınırları içindeki belediyelere vali tarafından aktarılır ve bu pay valinin denetiminde kullanılır. İl özel idarelerince yapılan projeler için kullanılan miktar özel hesabın % 30’unu geçemez.

Bu madde uyarınca tahakkuk eden katkı payları hakkında 1319 sayılı Kanun’un üçüncü kısmı hükümleri uygulanır. Katkı paylarına ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığı ile Bakanlık tarafından belirlenir.

...........

Yukarıdaki hükümlere göre, taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı olarak tahsil olunan miktarlar tahsil edildiği ayı takip eden ayın onuncu günü akşamına kadar il özel idarelerine bir bildirim ile beyan edilerek aynı süre içinde ödenir. Tahsil ettikleri katkı payını yukarıda belirtilen süre içinde il özel idarelerine yatırmayan belediyelerden, bu katkı payları 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı tatbik edilerek tahsil edilir.

Belediye başkanları, belediyelerin tahsil ettikleri paylardan il özel idarelerine ödemeleri gereken taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı paylarının, zamanında ve tam olarak ödenmesini sağlamakla yükümlüdür. Ödenmeyen paylar, ilgili il özel idaresinin talebi üzerine ilgili belediyenin İller Bankasından aldığı genel bütçe vergi gelirleri payından kesilerek talep eden özel idareye gönderilir.” www.ozdogrular.com

13.04.2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Ait Katkı Payına Dair Yönetmelik ile de konuya ilişkin ayrıntılar düzenlenmiştir. Yönetmeliğin amacı, belediyelerin görev alanlarında kalan taşınmaz kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi amacıyla emlak vergisinin yüzde onu (%10) oranında tarh, tahakkuk ve tahsil edilecek taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payının uygulama esaslarını belirlemektir. Yönetmeliğin 5. maddesi uyarınca, katkı payı, bina, arsa ve araziler için, mükellefiyetin başlangıç yılında tespit edilen vergi değeri üzerinden; mükellefiyetin başlangıç yılını takip eden yıldan itibaren ise, her yıl, bir önceki yıla ait vergi değerinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca aynı yıl için tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılması suretiyle tespit olunacak değer üzerinden, yıllık olarak tarh, tahakkuk ve tahsil edilen emlak vergisinin yüzde onu (%10) oranında, emlak vergisiyle birlikte tarh, tahakkuk ve tahsil edilir. Katkı payının tarh, tahakkuk ve tahsilinde, 29.07.1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu, 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu([54]) ile 21.07.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.

B- TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARININ KORUNMASINA KATKI PAYININ VERGİ HUKUKU BAKIMINDAN NİTELİĞİ

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 12. maddesinde düzenlenen taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı kanun koyucu tarafından vergi, resim ya da harç olarak değil, “katkı payı” olarak nitelendirilmiştir. Ancak kanun koyucu tarafından “katkı payı” olarak adlandırılan bu mali yükümlülüğün niteliğinin belirlenmesi oldukça önemlidir. Çünkü daha önce de belirtildiği üzere, devlet tarafından toplanan paralar adlarına göre değil niteliklerine ve içeriklerine göre değerlendirilir([55]). Acaba taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı “vergi benzeri mali yükümlülük”, “resim benzeri mali yükümlülük”, “harç benzeri mali yükümlülük” veya “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” kategorilerinden hangisine dahil edilebilir? Ya da söz konusu katkı payı tüm bu kategorilerin dışında devletin egemenlik yetkisinden kaynaklanmayan ve cebrilik unsuru bulunmayan bir kamu geliri olarak mı kabul edilmelidir? www.ozdogrular.com

Öncelikle belirtmek gerekir ki kanun koyucu tarafından “katkı payı” olarak isimlendirilen her türlü mali yükümlülüğü kendiliğinden vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük olarak kabul etmeye olanak yoktur. Yani kanun koyucu tarafından katkı payı olarak nitelendirilen mali yükümlülük  “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” olabileceği gibi bunlara benzemeyen bir mali yükümlük de olabilir([56]). Nitekim bir Anayasa Mahkemesi kararında belirtildiği üzere, adları ne olursa olsun parasal yükümlülük ya da ödemelerin vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük olarak kabul edilebilmesi için ödemenin tek taraflı irade ile alınması, kamu gücüne dayanması, zorunlu olması ve ödenmemesi halinde hukuki yolla tahsili gerekir([57]).

Taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payının “resim benzeri mali yükümlülük” olmadığı açıktır. Çünkü burada kamu tüzelkişilerinin belirli bir iş veya hizmetin yapılmasına izin ve yetki vermeleri ve bu izin ve yetki karşılığında izin ve yetkinin verildiği kişilerden talep edilen bir ödeme söz konusu değildir.

Taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payının “harç benzeri mali yükümlülük” olmadığı da açıktır. Çünkü katkı payı kişilere sunulan belli bir hizmetin karşılığında elde edilen özel yararın karşılığı olarak talep edilmemektedir. Yukarıda açıklandığı üzere, bir mali yükümlülüğün “harç benzeri mali yükümlülük” olarak nitelendirilebilmesi için sunulan bir kamusal hizmetin olması, bu hizmetten özel yarar sağlayan kişilerden hizmetin karşılığı olarak alınan bir bedel olması ve gerektiğinde bu bedelin cebren tahsil edilebilmesi gerekmektedir. Halbuki taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payını ödemekle yükümlü olan kimselere kamu tüzelkişileri sunulan bir hizmet ve sunulan bu hizmetten sağlanan özel yarar karşılığında talep edilen bir bedel söz konusu değildir. Her ne kadar 2863 sayılı Kanunun 12. maddesinde katkı paylarının il özel idaresince ve belediyelerce kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi amacıyla hazırlanan projeler kapsamında kamulaştırma, projelendirme, plânlama ve uygulama konularında kullanılacağı öngörülmüş ise de; katkı paylarının bu suretle kullanılması sonucu ortaya çıkacak faydalar sadece katkı paylarını ödeyenleri değil o bölgede yaşayan hatta ülke genelinde yaşayan herkesi ilgilendirmektedir. Katkı payını ödemek durumunda olan yükümlüler kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi amacıyla hazırlanan projelerden özel bir yarar elde etmemektedirler. www.ozdogrular.com

Kanımızca taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı “vergi benzeri mali yüküm”dür. Çünkü katkı payını ödemekle yükümlü kimselerden bu katkı payı karşılıksız olarak talep edilmektedir. Yani talep edilen katkı payının karşılığında katkı payını ödemekle yükümlü olan kimselere sağlanan özel bir yarar yoktur. Ayrıca burada ilgililerin isteğine bağlı olarak sunulan bir hizmet de söz konusu değildir. Katkı payından elde edilen gelirlerin belli projelere tahsis edilmesi de söz konusu katkı payının “vergi benzeri mali yüküm” olarak kabul edilmesi seçeneğini güçlendirmektedir. Çünkü daha önce de ifade edildiği üzere, vergi ile “vergi benzeri mali yüküm” arasındaki temel fark vergi benzeri mali yükümlerin kamu harcamalarına ilişkin genel bir kaynak olmaması başka bir ifadeyle belli giderlere tahsis edilmeleridir([58]). Zaten katkı paylarının bu şekilde belli giderlere tahsisi de söz konusu olmasaydı belki bu katkı paylarını doğrudan doğruya  “vergi” olarak nitelendirmek daha uygun olurdu.

Katkı payını ödemekle yükümlü olan kimseler bina ve arazi vergisi mükellefleridir. Yükümlülerin “ben kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi amacıyla hazırlanan projelerden yararlanmak istemiyorum, dolayısıyla bu ödemeyi de yapmak istemiyorum” diyebilme olanağı yoktur. Yükümlüler isteseler de istemeseler de bu ödemeyi yapmak durumundadırlar. Çünkü devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar ile bunlara bağlı alacakların takip ve tahsili 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına girmektedir. Kanunda ismen sayılan vergi resim ve harçlar yanında bunlara “benzer” 6183 sayılı kanundaki ifadesiyle “gibi” alacaklar da kanun kapsamına dahildir. Taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payının “gibi” alacaklar kapsamına girdiği konusunda tereddüt olmaması gerekir. Dolayısıyla “vergi benzeri mali yükümlülük” olan taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payını ödemeyen yükümlülerden katkı payı cebren tahsil edilebilecektir.

Kanun koyucu tarafından vergi olarak nitelendirilmemiş olan bir mali yükümlülük karşılıksız olma, cebren tahsil edilebilme ve kamu tüzelkişileri tarafından tahsil edilme özelliklerini taşıyorsa bu mali yüküm “vergi benzeri mali yüküm” olarak kabul edilmek durumundadır. Nitekim taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı karşılıksızdır, çünkü şahıslara sunulan belli bir hizmetin karşılığı olarak tahsil edilmemektedir. Katkı paylarının toplanması sonucu oluşan gelirin sadece belli amaçlara tahsisi edilebilmesi katkı payının vergi hukuku anlamında karşılıksız olması niteliği değiştirmez. Yani burada toplanan paralar her ne kadar belli amaçları gerçekleştirmek için toplanıyor ise de bu parayı ödeyen kişilere belli yararlar sağlanması söz konusu değildir. Ayrıca katkı payları gerektiğinde cebren tahsil edilebilmektedir ve bir kamu tüzel kişisi olan belediyelerce tahsil olunmaktadır. Yani kişilerin isteği ya da iradesi katkı payının tahsili açısından bir önem taşımamaktadır. Katkı payını ödememenin tek yolu katkı payı açısından vergiyi doğuran olayın gerçekleştirilmemesidir. Yani nasıl gelir vergisi ödemek istemeyen kişi gelir elde etmek şeklindeki vergiyi doğuran olaydan kaçınmak suretiyle vergi ödemekten kurtulabiliyorsa, katkı payını ödemek istemeyen kişi de bina, arsa ve arazi mülkiyeti edinmemeyi tercih ederek katkı payı ödemekten kurtulabilir.

Taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payında vergi benzeri mali yükümlerin kanunla konulması şartı açısından bir sorun görülmemektedir. Çünkü katkı payının esaslı unsurları kanunda açık bir biçimde belirlenmiştir. Buna göre, katkı payını ödemekle yükümlü kimseler, emlak vergisi mükellefleridir. Katkı payları mükellef hakkında tahakkuk eden emlak vergisinin %10’u tutarında alınacaktır. Öte yandan katkı payının tahsili de kanunda düzenlenmiştir. Buna göre, katkı payı belediyelerce tahakkuk ettirilir ve emlak vergisi ile birlikte tahsil edilir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi içtihatlarında öngörülen mali yükümlerin belli başlı öğeleri açıklanarak ve çerçeveleri kesin çizgilerle belirtilerek yasalarla düzenlenmesi[59] şartı taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı açısından sağlanmış görünmektedir. www.ozdogrular.com

Bir kanaat olarak belirtmek gerekirse, taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payının emlak vergisi uygulamasından ayrılmazlığı yani emlak vergisine ilişkin işlemlerden bağımsız bir biçimde yürütülmesinin olanaksızlığı nedeniyle, emlak vergisinden ayrı bir katkı payı uygulaması yerine emlak vergisi oranlarının, taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı oranında arttırılması seçeneği dikkate alınabilir. Bu uygulama neticesinde belediyeler tarafından elde edilen gelirlerin kanun koyucu tarafından belirlenen bir kısmının ilgili il özel idaresi hesabına aktarılması sağlanabilir. Esasen hem belediyelerin hem de il özel idarelerinin taşınmaz kültür varlıklarının korunması ile ilgili bir takım hizmetlerinin finanse edilmesi gerektiği açıktır. Ancak bu finansman ihtiyacı belediyeler açısından emlak vergisinin oranının arttırılması suretiyle kolayca gerçekleştirilebilir. İl özel idarelerinin bu alanda sundukları hizmetlere finansman desteği sağlanmak isteniyorsa emlak vergisinden elde edilen gelirlerin belli bir miktarının il özel idarelerine verilmesi sağlanabilir. Esasen bu şekildeki bir uygulama Emlak Vergisi Kanununun mükerrer 38. maddesinin yürürlükten kaldırılmadan önceki halinde de mevcuttu. www.ozdogrular.com

V- SONUÇ

Anayasada “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülükler”in neler olduğu konusunda ya da bu tür yükümlülüklerin niteliğinin nasıl belirleneceği konusunda herhangi bir belirleme yapılmamıştır. Bu nedenle çeşitli kanunlarla prim, ücret, kesenek, aidat, katkı payı, katılım payı, bedel, pay vb. ifadelerle getirilen mali yükümlülüklerin “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” olup olmadığı doktrinde ve Anayasa Mahkemesi kararlarında geliştirilmiş olan kriterler ışığında belirlenmektedir.

2863 sayılı Kanunun 12. maddesinde öngörülen taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payının “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” niteliğinin doktrinde ve Anayasa Mahkemesi kararlarında geliştirilmiş olan kriterler ışığında incelendiği bu çalışmada söz konusu katkı payının “vergi benzeri mali yükümlülük” niteliğine sahip olduğu sonucuna varılmıştır.


KAYNAKÇA                                                          :

Ağar, Serkan, “İdari İşlem Kuramı Perspektifinden Verginin Tarhı”, (Erişim) www.idare.gen.tr/tarh.htm, 24 Haziran 2012.

Akdoğan, Abdurrahman, Kamu Maliyesi, 11.baskı,  Ankara: Gazi Kitabevi, 2006.

Akyazan, Ahmet Emrah, “Vergilendirme Yetkisinin Türkiye’deki Gelişimi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 80, 2009, s. 1-30.

Anayasa Mahkemesi’nin 26.10.1965 günlü E: 1965/25 ve K:1965/57 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 17.12.1968 günlü E: 1968/12 ve K: 1968/65 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 26.3.1974 günlü E: 1973/32 ve K: 1974/11 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 24.10.1974 günlü E: 1974/31 ve K: 1974/43 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 27.1.1981 günlü E: 1980/27 ve K:1981/9 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 18.2.1985 günlü E: 1984/9 ve K: 1985/4 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 31.3.1987 günlü E: 1986/20 ve K: 1987/9 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 19.4.1988 günlü E: 1987/16 ve K:1988/8 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 14.2.1991 günlü E: 1990/18 ve K: 1991/4sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 28.9.1995 günlü E: 1995/24 ve K: 1995/52 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 14.05.1997 günlüE: 1996/75 ve K: 1997/50 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 16.9.1998 günlü E: 1997/62 ve K: 1998/52 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 28.3.2002 günlü E: 2001/5 ve K: 2002/42 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 1.4.2004 günlü E: 2003/9 ve K:2004/47 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 7.4.2004 günlü E: 2003/11 ve K: 2004/49 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 15.12.2006 günlü E: 2006/111 ve K:2006/112 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 20.3.2008 günlü ve E: 2004/94 ve K: 2008/83 sayılı kararı.

Başaran, Funda “Anayasa Temelinde “Benzeri Mali Yükümlülük” Kavramı, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı: 118, Temmuz, 1998, (Erişim) http://www.vergisorunlari.com.tr/makale.aspx?makaleno=2970, 6 Haziran 2012..

Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 16.1.2001 tarihli ve E. 1999/3, K.2001/3 sayılı kararı.

Danıştay İDDGK’nin 16.2.1996 tarihli ve E. 1994/1039, K. 1996/95 sayılı kararı.

Danıştay 3. Dairesinin 16/5/2005 tarihli E.2004/2395, K.2005/1244 sayılı kararı.

Danıştay 7. Dairesinin 29/09/2004 tarihli ve E.2003/1059, K. 2004/2316 sayılı kararı.

Edizdoğan, Nihat, Kamu Maliyesi 2, 5. Baskı, Ekin Kitabevi, Bursa, 2000.

Kaneti, Selim, Vergi Hukuku, 2. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1989.

Nadaroğlu, Halil, Kamu Maliyesi Teorisi, Gözden Geçirilmiş ve Düzeltilmiş 10. Baskı, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş, İstanbul, 1998.

Oktar, S. Ateş, “Vergi Benzeri Mali Yükümlülükler, Ek Mali Yükümlülükler ve Bir Totolojik Düzenlemenin Analizi”, Maliye Araştırma Merkezi Konferansları, Sayı 37, 1997, s. 155-189.

Öncel, Muallâ, Çağan, Nami, Kumrulu, Ahmet Vergi Hukuku (Cilt: 1 Genel Kısım), 2.  Bası, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları,Ankara,1985.

Şenyüz, Doğan, Vergi Ceza Hukuku (5. Baskı), Bursa: Ekin Basım Yayın Dağıtım, 2011.

Şenyüz, Doğan, Vergi Hukuku (Genel Hükümler), Ekin Kitabevi, Bursa, 2005.

Tekbaş, Abdullah, Vergi Kanunlarının Anayasa Uygunluğunun Yargısal Denetimi: Türkiye Değerlendirmesi, T.C Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı Yayın No: 2009/396, Ankara, 2009.

Recep KAPLAN*

E-Yaklaşım


(*)              Dr., Başbakanlık Uzmanı
([1])            S. Ateş OKTAR, “Vergi Benzeri Mali Yükümlülükler, Ek Mali Yükümlülükler ve Bir Totolojik Düzenlemenin Analizi”, Maliye Araştırma Merkezi Konferansları, Sayı: 37, 1997, s. 175.

([2])            Nihal SABAN, Vergi Hukuku, 4. Baskı, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş, İstanbul, 2006, s.10.

([3])            Anayasa Mahkemesi’nin 19.04.1988 günlü ve E: 1987/16, K:1988/8 sayılı kararı.

([4])            Funda BAŞARAN, “Anayasa Temelinde ‘Benzeri Mali Yükümlülük’ Kavramı”, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı: 118, Temmuz, 1998, (Erişim) http://www.vergisorunlari.com.tr/makale.aspx?makaleno=2970, 6 Haziran 2012.

([5])            Ahmet Emrah AKYAZAN, “Vergilendirme Yetkisinin Türkiye’deki Gelişimi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 80, 2009, s. 15.

([6])            OKTAR, a.g.m, s. 171.

([7])            BAŞARAN, a.g.m

([8])            Anayasa Mahkemesi’nin 18.2.1985 günlü E: 1984/9, K: 1985/4 sayılı kararı.

([9])            Anayasa Mahkemesi’nin 26.10.1965 günlü ve E: 1965/25, K:1965/57 sayılı kararında “şu halde bekçilere, hizmetlerine karşılık verilen ücret, bir kamu gideridir. Bu gideri karşılamak amacı ile kişilerden alınan para da kendilerine yönetilen, Anayasa deyimi ile, vergi benzeri bir malî yükümdür.” denilmek suretiyle “vergi resim, harç benzeri mali yükümlülükten” yerine “vergi benzeri mali yükümlülük” ifadesi kullanılmış ve “benzeri mali yükümlülük”ün sadece vergiye benzemesi yeterli görülmüştür.

Mahkemenin aynı yönde 19/4/1988 günlü E: 1987/16 esas ve K: 1988/8 sayılı bir başka kararında “bir malî yüküm, sorumlusunun isteğine bağlı ise, onun iradesi uyarınca zorunluluk taşıyorsa tümüyle yasadan gelen zorunluluk niteliğinde olmadığından “vergi benzeri malî yüküm” sayılması olanaksızdır” denilmiştir. Ancak aynı kararın başka bir bölümünde “maddede geçen “prim ödeme”nin bir tür vergi-resim-harç benzeri malî yükümlülük olup olmadığını, prim miktarının Bakanlar Kurulu’nca saptanmasının aykırılık sayılıp sayılmayacağını belirlemek için Anayasa’nın “Vergi ödevi” başlıklı 73. maddesine dayanmak gerekir.” denilmek suretiyle “benzeri yükümlülük” kavramının vergi, resim ve harçların hepsinin ortak özelliklerine sahip olması gerektiği şeklinde bir yaklaşım da geliştirilmiştir.

([10])           Anayasa Mahkemesi’nin 28.9.1995 günlü E: 1995/24 ve K: 1995/52 sayılı kararı.

([11])           Anayasa Mahkemesi’nin 26.3.1974 günlü E: 1973/32 ve K: 1974/11 sayılı kararı.

([12])           Abdullah TEKBAŞ, Vergi Kanunlarının Anayasa Uygunluğunun Yargısal Denetimi: Türkiye Değerlendirmesi, T.C Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı Yayın No: 2009/396, Ankara, 2009, 178.

([13])           Bkz. AATUHK madde 1.

([14])           Bkz. 2576 sayılı Kanun md. 6; Kanunun 6/a maddesinde yer alan hükümde genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaların vergi mahkemelerinin görev alanına girdiği belirtilmiş olmasına rağmen Danıştay İDDGK’nin 16.02.1996 tarihli ve E. 1994/1039, K. 1996/95 sayılı kararında “...kurumlar vergisi üzerinden hesaplanan Savunma Sanayi Destekleme Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu, Çıraklık Mesleki Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu Kesintisi ile bunlara ilişkin kaçakçılık cezalarının tahsili amacıyla davalı Vergi Dairesince düzenlenen ihbarnamenin iptali istemiyle açılan davada..” görevli mahkemenin vergi mahkemesi değil idare mahkemesi olduğuna hükmetmiştir. Bu kararın gerekçesinin söz konusu fonların genel bütçe dışında teşkil edilmiş olmaları olduğu değerlendirilmektedir.

Fakat Danıştay’ın bu içtihadı değiştirilmiştir. Nitekim Danıştay 7. Dairesinin 29.09.2004 tarihli ve E.2003/1059, K. 2004/2316 sayılı kararında da “... fon uyuşmazlıklarına ilişkin davaların görüm ve çözümünün vergi mahkemelerinin görevine girmediği kabul edilmekle birlikte, Danıştay Başkanlık Kurulunun 23.06.1999 gün ve E:1999/41, K:1999/42 sayılı; Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 05.02.1999 gün ve E:1998/639, K:1999/187 sayılı; Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun 10.12.1999 gün ve E:1999/244, K:1999/572 sayılı kararlarıyla, bir vergiye bağlı olarak hesaplanan fonlarla ilgili davaların; vergiye ilişkin uyuşmazlık sonucu ortaya çıkacak hukuki duruma bağlılığı, ayrıca, bu tür uyuşmazlıkların, gerek usul ekonomisi, gerekse davaların farklı mahkemelerde görülmesinin uygulamada ortaya çıkaracağı sakıncalar nedeniyle vergi mahkemelerince çözümlenmesine karar verilmiş bulunması karşısında, uyuşmazlığa konu bu davanın da Vergi Mahkemesince karara bağlanması zorunlu bulunmaktadır...”denilmektedir.

([15])           OKTAR, a.g.m, s.172.

([16])           Aynı yönde bir görüş için bkz. Selim KANETİ, Vergi Hukuku, 2. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1989, 9.

([17])           Serkan AAĞAR, “İdari İşlem Kuramı Perspektifinden Verginin Tarhı”, (Erişim) www.idare.gen.tr/tarh.htm, 24 Haziran 2012.

([18])           Hasan Hüseyin BAYRAKLI, Vergi Ceza Hukuku, 3. baskı, Afyon, 1996, s. 5’den aktaran Doğan ŞENYÜZ, Vergi Ceza Hukuku (5. Baskı), Bursa: Ekin Basım Yayın Dağıtım, 2011, s.18.

([19])           Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 16.1.2001 tarihli ve E. 1999/3, K.2001/3 sayılı kararı.

([20])           “Gelir ve kurumlar vergilerinin belli bir oranında hesaplanacak fon, ilk kez 7.11.1985 tarihli 3238 sayılı ve modern savunma sanayiinin geliştirilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin Modernizasyonunun sağlanması amacıyla düzenlenen “Savunma Sanayi Geliştirme Ve Destekleme İdaresi Başkanlığı’nın Kurulması Hakkında Kanunun” “Savunma Sanayii Destekleme Fonu” başlıklı 12. maddesinde öngörülmüş, bu maddenin (h) bendinde; fon, gelir vergisi açısından tam mükelleflerin ücret gelirleri hariç olmak üzere gelir vergisi ve kurumlar vergisi mükellefleri ile sorumluların ödeyecekleri meblağ olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun, 13. maddesinde, Savunma Sanayii Destekleme Fonu’nun, gelir vergisi ve kurumlar vergisinin %2,5’i oranında, gelir ve kurumlar vergisinden ayrı olarak mükellefler ve sorumlular tarafından hesaplanacağı, gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri ile vergi sorumluları tarafından fona ödenecek meblağın tarh, tahakkuk ve ödenmesine ait usul ve esaslar hakkında gelir ve kurumlar vergisinin tarh, tahakkuk ve ödenmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.

3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu’nun 32. maddesinin (e) bendinde; çıraklık fonunun, yıllık beyanname veren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin hesaplanan gelir veya kurumlar vergilerine ilave olarak ödeyecekleri %1’lik meblağ olduğu açıklanmış, aynı bendin üçüncü paragrafında, gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından fona ödenecek meblağın tarh, tahakkuk ve ödenmesine ait usul ve esaslar hakkında gelir vergisi ve kurumlar vergisinin tarh, tahakkuk ve ödenmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiş, (j) bendinde ise, mükellefler ve vergi sorumluları tarafından hesaplanarak ödenmesi gereken fona ait meblağlar hakkında Vergi Usul Kanunu’nun ve 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir.

3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu ile de bu kanunda öngörülen hizmetlerin gerçekleştirilmesi için Başbakanlığa bağlı ve T.C. Merkez Bankası nezdinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kurulmuş ve Kanun’un 4/e maddesiyle de gelir ve kurumlar vergisi mükellefleriyle sorumluları tarafından hesaplanan gelir ve kurumlar vergileri üzerinden ayrıca ödenen fon payı hasılatından, Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen oranda ayrılacak pay, bu fonun gelirleri arasında sayılmıştır.

Değişik kanunlarla değişik oranlarda alınan fonlar 25.06.1992 tarihinde kabul edilerek 11.07.1992 gününde yayımlanan 3824 sayılı “Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile fon payı adı altında birleştirilmiş ve bu fonlar tek oran altında toplanmıştır. Bu Kanunun 18, 19 ve 20. maddeleri, gelir vergisi ve kurumlar vergisi üzerinden alınan fonların birleştirilmesiyle ilgili hükümler içermektedir.” (Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 16.01.2001 tarihli ve E. 1999/3, K.2001/3 sayılı kararı.)

([21])           3824 sayılı Kanun’un 18 - 22. maddeleri 4842 sayılı Kanun’un 37/3. maddesiyle yürürlükten kaldırılarak fon payına ilişkin yükümlülükler kaldırılmıştır.

([22])           Anayasa Mahkemesi’nin 20.03.2008 günlü ve E: 2004/94, K: 2008/83 sayılı kararına göre, “...fon payı hukuksal niteliğiyle Anayasa’nın 73. maddesi kapsamında vergi benzeri bir mali yükümlülüktür. Anayasa’da vergilendirmeye ilişkin temel ilkelerin fon payı uygulaması için de gözetilmesi zorunludur...” Ancak Anayasa Mahkemesi’nin 28.09.1995 günlü ve E:1995/24, K: 1995/52 sayılı kararında fon payı “...kamu hizmetinin daha iyi görülebilmesi için kamu gücüne dayanılarak konulan vergi, resim, harç benzeri malî bir yükümlülük...” olarak nitelendirilmiştir.

([23])           Nitekim Dn. 3. D.’nin, 16.05.2005 tarih ve E.2004/2395, K.2005/1244 sayılı kararında fon payı üzerinden vergi ziyaı cezası hesaplanabileceği belirtilmiştir.

([24])           Nihat EDİZDOĞAN, Kamu Maliyesi 2, 5. Baskı, Ekin Kitabevi, Bursa, 2000, s.10.

([25])           Halil NADAROĞLU, Kamu Maliyesi Teorisi, Gözden Geçirilmiş ve Düzeltilmiş 10. Baskı, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş, İstanbul, 1998, s.216, 217.

([26])           Doğan ŞENYÜZ, Vergi Hukuku (Genel Hükümler), Ekin Kitabevi, Bursa, 2005, 35.

([27])           Anayasa Mahkemesi’nin 14.02.1991 günlü ve E: 1990/18, K: 1991/4 sayılı kararı.

([28])           Muallâ ÖNCEL-Nami ÇAĞAN-Ahmet KUMRULU, Vergi Hukuku (Cilt: 1 Genel Kısım), 2.  Bası, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara,1985, 3.

([29])           EDİZDOĞAN, a.g.e, s.11.

([30])           Anayasa Mahkemesi’nin 14.05.1997 günlü ve E: 1996/75, K: 1997/50 sayılı kararı.

([31])           Abdurrahman AKDOĞAN, Kamu Maliyesi, 11.baskı,  Ankara: Gazi Kitabevi, 2006, s.102.

([32])           Anayasa Mahkemesi’nin 18.02.1985 günlü ve E: 1984/9, K: 1985/4 sayılı kararı.

([33])           Anayasa Mahkemesi’nin 19.04.1988 günlü ve E: 1987/16, K:1988/8 sayılı kararı.

([34])           KANETİ, a.g.e, 7.

([35])           EDİZDOĞAN, a.g.e, s.12.

([36])           AKDOĞAN, a.g.e, s.104.

([37])           BAŞARAN, a.g.m.

([38])           Anayasa Mahkemesi’nin 31.03.1987 günlü ve E: 1986/20, K: 1987/9 sayılı kararı.

([39])           Anayasa Mahkemesi’nin 07.04.2004 günlü ve E: 2003/11, K: 2004/49 sayılı kararı.

([40])           Anayasa Mahkemesi’nin 16.09.1998 günlü ve E: 1997/62, K: 1998/52 sayılı kararı; Her ne kadar SABAN, a.g.e, s.10’da vergi, resim harç benzeri tüm yükümlülüklerin Anayasa’nın 73. maddesindeki vergileme ilkelerinin tamamına uygun olması gerektiği belirtilmekte ise de, kanımızca Anayasa’da vergiye ilişkin kabul edilen tüm ilkelerin “vergi resim, harç benzeri mali yükümler”in tamamı için geçerli olduğunu iddia etmek zordur. Örneğin mali güce göre vergilendirme ilkesi, resim, harç benzeri mali yükümlülükler açısından geçerli olmayacaktır.

([41])           AKDOĞAN, a.g.e, s.102.

([42])           OKTAR, a.g.m, s. 163.

([43])           EDİZDOĞAN, a.g.e, s.11.

([44])           Anayasa Mahkemesi’nin 24.10.1974 günlü ve E: 1974/31, K: 1974/43 sayılı kararı.

([45])           Anayasa Mahkemesi’nin 17.12.1968 günlü ve E: 1968/12, K: 1968/65 sayılı kararı.

([46])           OKTAR, a.g.m, s, 164.

([47])           Anayasa Mahkemesi’nin 14.02.1991 günlü ve E: 1990/18, K:1991/4 sayılı kararı.

Anayasa Mahkemesi’nin 01.04.2004 günlü ve E: 2003/9, K:2004/47 sayılı kararında “İdareden alınan izin çerçevesinde yürütülen kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerinden elde edilen gelirin aylık gayri safi tutarının belli bir yüzdesinin Devlet payı olarak alınması şeklindeki itiraz konusu kuralla öngörülen yükümlülük, vergi kavramı ile birebir örtüşmeyen, bir izne dayalı faaliyetten alınması nedeniyle resme, genel bütçeli idare saymanlıklarınca tahsil edilerek yarısının genel kamu hizmetleri için kullanılması ve diğer yarısının da kendisi de genel bütçeli idare olan Denizcilik Müsteşarlığı bünyesinde faaliyet gösteren Denizcilik Müsteşarlığı Döner Sermaye İşletmesi’ne aktarılması nedeniyle de vergiye benzemektedir. Kamu gücüne dayalı olarak, tek taraflı bir iradeyle ve gereğinde zorla alınan söz konusu pay, belirtilen özellikleriyle “benzeri malî yükümlülük” kavramı içinde değerlendirilebilecek bir kamu geliri niteliği taşımaktadır.” denilmek suretiyle bir mali yükümlülüğün aynı anda bir taraftan resmin diğer taraftan da verginin özelliklerini bir arada taşıyabileceği hususu belirtilmiştir. Bu karardan da anlaşılacağı üzere, “vergi benzeri mali yüküm”, “resim benzeri mali yüküm” ya da “harç benzeri mali yüküm” olarak kategorize edilemeyen mali yükümlülükler “vergi-resim-harç benzeri mali yüküm” olarak ele alınabilir.

([48])           BAŞARAN, a.g.m

([49])           Anayasa Mahkemesi’nin 28.09.1995 günlü ve E: 1995/24, K: 1995/52 sayılı kararı.

([50])           Anayasa Mahkemesi’nin 14.02.1991 günlü ve E: 1990/18, K:1991/4 sayılı kararı.

([51])           Anayasa Mahkemesi’nin 27.01.1981 günlü ve E: 1980/27, K:1981/9 sayılı kararında belirttiği üzere, “...Anayasa Koyucunun, vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ancak kanunla konur ilkesini getirmekle, yükümlülük bakımından keyfi uygulamaları önlemek amacını güttüğü, yalnızca yükümlülüğün konusunun belli edilmesiyle ilgililere bir mali yüküm konmasını yeterli görmediği, mali yükümleri, matrah ve oranları, tarh ve tahakkuku, tahsil usulleri, yaptırımları ve zamanaşımı gibi çeşitli yönlerinin de yasada yer almasını ve yeterince belirlenmesini istediği açıktır.”

([52])           Anayasa Mahkemesi’nin 31.03.1987 günlü ve E: 1986/20, K: 1987/9 sayılı kararı.

([53])           ŞENYÜZ, a.g.e, s.35.

([54])           Kanımızca VUK’un hükümlerinin “taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı”na uygulanmasına olanak veren yönetmelik hükmü yerinde olmamıştır. Çünkü VUK sadece, gümrük idareleri tarafından alınan vergi ve resimler dışında kalan ve genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlar ile il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim ve harçları kapsamaktadır. Yani VUK “vergi, resim ve harç benzeri mali yükümlülükleri” kapsama almamaktadır. Bu bakımdan, “taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı” “vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük” olarak kabul edilse dahi VUK kapsamına dahil edilemeyecektir. Taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payına VUK hükümlerinin uygulanabilmesi için kanunda açık bir atıf yapılması gereği söz konusudur.

([55])           Anayasa Mahkemesi’nin 19.04.1988 günlü ve E: 1987/16, K:1988/8 sayılı kararı.

([56])           Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin 15.12.2006 günlü ve E: 2006/111, K:2006/112 sayılı kararında “...kuraldaki tutarın normalde kişilerin kendilerinin karşılaması gereken sağlık giderlerinin Devletçe karşılanması nedeniyle kendilerinden istenilen katkı payı olduğu ve bu yönüyle Anayasa’nın 73. maddesindeki vergi, resim ve harç benzeri mali yükümlülük niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır.” denilmek suretiyle sağlık hizmetlerine katılım payının vergi, resim ve harç benzeri mali yükümlülük olarak kabul edilemeyeceği hükme bağlanmıştır.

Anayasa Mahkemesi bazı durumlarda kanun koyucu tarafından katılım payı olarak adlandırılan mali yükümlülüklerin vergi, resim ve harç benzeri mali yükümlülük olarak kabul edilebileceği yönünde de kararlar vermiştir. Nitekim Mahkemenin 28.03.2002 günlü ve E: 2001/5, K: 2002/42 sayılı kararında, “yol, kanalizasyon ve su hizmetlerinden yararlanan taşınmaz sahiplerinden alınan harcamalara katılma payı, borçluları bakımından resim benzeri mali bir yükümlülük niteliği taşımaktadır” denmiştir.

([57])           Anayasa Mahkemesi’nin 15.12.2006 günlü ve E: 2006/111, K:2006/112 sayılı kararı.

([58])           KANETİ, a.g.e, s.7

([59])           Anayasa Mahkemesi’nin 31.03.1987 günlü ve E: 1986/20, K: 1987/9 sayılı kararı.

 

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.