Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
İmar Planlarına Karşı Açılan Davalarda Yargı Kararlarının Doğurduğu Sonuçlar PDF Yazdır e-Posta
07 Ekim 2012
Image

I- GİRİŞ

İmar planları çeşitli kentsel işlevler arasında var olan yada sağlanabilecek imkanlar dahilinde en adil çözüm yollarını bulmak, belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus, alan, hizmet ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantılar göz önüne alınarak hazırlanır.

Toplum yaşamını yakından etkileyen fiziksel çevrenin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması ve toprağın koruma ve kullanma dengesinin en rasyonel biçimde belirlenmesi için hazırlanan imar planları kamu yararına olması gereken belgeler olduğundan yargısal denetiminde; bu hususlara uyulup uyulmadığı, planlanan yörede bulunan parsellerin imar planında tahsis edildikleri amaç yönünden şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun düşüp düşmediği irdelenmektedir.

İmar uygulamalarının mülkiyet hakkını doğrudan etkileyen işlemler olması nedeniyle bir takım uyuşmazlıkların da olması kaçınılmazdır.

Bu çalışmada arazilerin planlama işlemlerine ilişkin imar planlarına karşı  vatandaşlar tarafından yapılabilecek itiraz ve açılabilecek davaları karşısında verilen yargı kararlarının doğurduğu sonuçlardan bahsedilecektir.

II- GENEL OLARAK İMAR PLANLARINA İTİRAZ VE DAVA YOLLARI

A- İTİRAZ

İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde bir ay süre ile ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi on beş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe (22.02.2005 tarih ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun 6 ve 10. maddelerinde yer alan hükümler uyarınca plan yapma yetkisi, İl Genel Meclisi ve İl Özel İdareleri tarafından kullanılacaktır.) uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde bir ay süre ile ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları on beş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

B- DAVA

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinde dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu; ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı; yine aynı yasanın "üst makamlara başvurma" başlıklı 11.maddesinde, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurunun işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı kurala bağlanmıştır.

Özel kanun olan 3194 sayılı İmar Kanunu’nun, “Planların Hazırlanması ve Yürürlüğe Konulması” başlıklı 8. maddesinin (b) bendinde ise, “İmar planları; nazım imar planı ve uygulama imar planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer.

Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde bir ay süre ile ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde incelenerek kesin karara bağlar” kuralı yer almaktadır. Anılan maddelerin birlikte değerlendirilmesinden, imar planlarına karşı, 2577 sayılı Yasa’nın 11. maddesi kapsamında başvuru için, özel bir kanun olan 3194 sayılı Yasa’nın 8/b maddesi ile özel bir itiraz süresi getirildiği anlaşılmaktadır.

Bu durum karşısında, imar planlarına karşı, bir aylık askı süresi içinde 2577 sayılı Yasa’nın 11. maddesi kapsamında başvuruda bulunulması ve bu başvuruya idari dava açma süresinin başlangıç tarihi olan son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde cevap verilmeyerek isteğin reddedilmiş sayılması halinde, bu tarihi takip eden 60 günlük dava açma süresi içinde veya son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde cevap verilmek suretiyle isteğin reddedilmesi halinde bu cevap tarihini izleyen günden itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde idari dava açılabileceği sonucuna varılmaktadır([1]).

İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Öncelikle askı süresi tamamlanmadan imar planlarına karşı iptal davası açılması mümkün değildir. Çünkü, imar planları, askı süresi tamamlanmadığı sürece henüz kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğine dönüşmemektedir. Askıya çıkarılmayan imar planlarına dava açma süresi nasıl hesaplanacaktır. Kısaca özetlemek gerekirse, askıya çıkarılmayan imar planları kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğinde olmadığından bu planlara karşı iptal davası açılması da mümkün değildir. İmar planlarının askıya çıkarılmadan uygulamaya konulması halinde  ise tek tek uygulama işlemlerine karşı süresi içinde iptal davası açılması gerekir([2]).

III- İDARE MAHKEMELERİNCE VERİLEN KARARLARA KARŞI BAŞVURU YOLLARI

A- TEMYİZ

Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararları, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştay’da temyiz edilebilir.

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesine göre; özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarına karşı tebliğ tarihini izleyen otuz gün içinde Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabilir.

İmar düzenlemesine ve parselasyon işlemine karşı açtığımız bir dava neticesinde idare mahkemesince aleyhte karar verilmesi veya istediğimiz yönde bir karar çıkmaması halinde bu kararın iptali ve bozulmasını temin için Danıştay nezdinde kararın tebliği tarihini izleyen 30 gün içinde temyiz talebinde bulunulmalıdır. Aksi takdirde idare mahkemesince verilen karar kesinleşmiş olacaktır.

İlk derece yargı yeri olarak idare mahkemesince verilen kararlar hiçbir zaman kesin değildir. Kararların kesinleşebilmesi için süresi içinde temyiz edilmemesi veya temyiz edilmesine karşın idare mahkemesi kararının onanması ve diğer kanun yollarının tükenmiş olması gerekmektedir.

Temyiz talebinde idare mahkemesince verilen kararın hukuka aykırı verildiği ayrıntılarıyla ifade edilmelidir.

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 48. maddesine göre; temyiz talepleri Danıştay Başkanlığı’na hitaben yazılan dilekçelerle yapılmaktadır.

Temyiz incelemesi sonunda Danıştay;

— Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, hukuka aykırı karar verilmesi ya da usul hükümlerine uyulmamış olunması, sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozar.

— Temyiz incelenmesi sonunda karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise kararın düzeltilerek onanmasına karar verilir.

— Kararın bozulması halinde dosya, Danıştay’ca kararı veren mahkemeye gönderilir. Mahkeme, dosyayı diğer öncelikli işlere nazaran daha öncelikle inceler ve varsa gerekli tahkik işlemlerini tamamlayarak yeniden karar verir.

— Mahkeme bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebilir. Israr kararının ilgili tarafından temyizi halinde, dava, konusuna göre Danıştay İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulu’nca incelenir. Danıştay’ın ilgili dava dairesinin kararı uygun görülürse mahkemenin kararı bozulur; aksi halde onanır. Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulması zorunludur.

— Kararların kısmen onaylanması ve kısmen bozulması hallerinde kesinleşen kısım Danıştay kararında belirtilir.

— Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde de 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 4. fıkrası hariç diğer fıkraları kıyasen uygulanır.

B- YARGILAMANIN YENİLENMESİ

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 53. maddesine göre; yargılamanın yenilenmesi:

1- Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinden verilen kararlar hakkında, aşağıda yazılı sebepler dolayısıyla yargılamanın yenilenmesi istenebilir.

a) Zorlayıcı sebepler dolayısıyla veya lehine karar verilen tarafın eyleminden doğan bir sebeple elde edilemeyen bir belgenin kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması,

b) Karara esas olarak alınan belgenin, sahteliğine hükmedilmiş veya sahte olduğu mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar olunmuş veya sahtelik hakkındaki hüküm karardan evvel verilmiş olup da, yargılamanın yenilenmesini isteyen kimsenin karar zamanında bundan haberi bulunmamış olması,

c) Karara esas olarak alınan bir ilam hükmünün, kesinleşen bir mahkeme kararıyla bozularak ortadan kalkması,

d) Bilirkişinin kasıtla gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun mahkeme kararıyla belirlenmesi,

e) Lehine karar verilen tarafın, karara etkisi olan bir hile kullanmış olması,

f) Vekil veya kanuni temsilci olmayan kimseler ile davanın görülüp karara bağlanmış bulunması,

g) Çekinmeye mecbur olan başkan, üye veya hakimin katılmasıyla karar verilmiş olması,

h) Tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir dava hakkında verilen karara aykırı yeni bir kararın verilmesine neden olabilecek kanuni bir dayanak yokken, aynı mahkeme yahut başka bir mahkeme tarafından önceki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunması.

i) Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.

2- Yargılamanın yenilenmesi istekleri esas kararı vermiş olan mahkemece karara bağlanır.

3- Yargılamanın yenilenmesi süresi, (1) numaralı fıkranın (g) bendinde yazılı sebep için on yıl, (1) numaralı fıkranın (h) bendinde yazılı sebep için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl ve diğer sebepler için altmış gündür. Bu süreler, dayanılan sebebin istemde bulunan yönünden gerçekleştiği tarihi izleyen günden başlatılarak hesaplanır. 

C- KARAR DÜZELTME

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesine göre; kararın düzeltilmesi:

1- Danıştay dava daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verdikleri kararlar ile bölge idare mahkemelerinin itiraz üzerine verdikleri kararlar hakkında, bir defaya mahsus olmak üzere kararın tebliğ tarihini izleyen on beş gün içinde taraflarca;

a) Kararın esasına etkisi olan iddia ve itirazların, kararda karşılanmamış olması,

b) Bir kararda birbirine aykırı hükümler bulunması,

c) Kararın usul ve kanuna aykırı bulunması,

d) Hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekârlığın ortaya çıkmış olması,

hallerinde kararın düzeltilmesi istenebilir.

2- Danıştay dava daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulları ile bölge idare mahkemeleri, kararın düzeltilmesi isteminde ileri sürülen sebeplerle bağlıdırlar.

3- Kararın düzeltilmesi istekleri esas kararı vermiş olan daire, kurul ve bölge idare mahkemesince incelenir. Dosyanın incelenmesinde tetkik hakimliği yapanlar, aynı konunun düzeltme yoluyla incelenmesinde bu görevi yapamazlar. 

IV- İMAR PLANLARINA KARŞI AÇILAN DAVALARDA YARGI KARARLARININ DOĞURDUĞU SONUÇLAR

A- YÜRÜTMENİN DURDURULMASI KARARLARI

İdari davalarda mahkemelerce yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için mutlaka mahkemeden talep edilmesi gerekir. Aksi takdirde mahkeme kendiliğinden yürütmenin durdurulması kararı vermeyecektir.

Bir imar düzenlemesine karşı açılan davada dava dilekçesinde yürütmenin durdurulması talep edilmemişse bu talep daha sonra da yapılabilir.

Mahkemelerce yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için bazı koşullar aranmaktadır. Bunlar;

— Açıkça hukuka aykırılık: Dava konusu işlemin yürürlükte bulunan kanun ve yönetmeliklere açıkça aykırı olması durumudur.

— Telafisi güç ya da imkansız zarar: Davaya konu işlemin uygulanması halinde ileride giderilemeyecek nitelikte bir zarara neden olması halidir.

Yukarıda sayılan koşulların bir arada gerçekleşmesi halinde idare mahkemesince davaya konu işlemin dava sonuçlanıncaya kadar yürütülmesinin durdurulmasına karar verilebilir. Böylesi bir karar verilmesi halinde ne yapılacaktır.

Belediyece gerçekleştirilen imar düzenlemesi henüz tescil edilmemişse bu karar nedeniyle tescili sağlanamayacak, tapuya tescili sağlanan bir düzenleme de ise yeni oluşan parsellerle ilgili ifraz, tevhit, inşaat ruhsatı verilmesi gibi herhangi bir işlem tesis edemeyecektir.

Ayrıca açılan davada lehimize yönelik olarak yürütmenin durdurulması kararı verilmesi halinde eğer ki uygulama tescil edilmişse tapu sicil müdürlüğü nezdinde girişimde bulunularak mevcut düzenlemenin dava konusu edildiği ve mahkemece yürütmenin durdurulmasına karar verildiği yönünde şerh verilmesi sağlanacaktır.

B- İPTAL KARARLARI

Taşınmaz maliki aleyhine bir durum yaratan imar düzenlemesine karşı açılan dava taşınmaz maliki lehine sonuçlanır ve düzenlemenin iptaline karar verilir ve bu kararda kesinleşirse ne olacaktır.

Bu durumda iptal edilen düzenlemenin yerine belediye encümenince makul bir süre içerisinde mahkeme kararına uygun yeni bir düzenleme tesis edilmelidir. Çünkü düzenleme işleminin iptaliyle önceki durum kendiliğinden yürürlüğe girmemektedir.

İmar planı değişikliği işleminin idari yargı yerlerince iptal edilmesi halinde, eski plan kendiliğinden yürürlüğe girmez. Belediye meclisince yargı kararı doğrultusunda yeni bir işlem yapılması gerekir([3]).

Yargı kararları mutlak surette uygulanmak zorundadır. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare gecikmeksizin işlem tesis etmeye ve eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden itibaren başlayarak otuz günü geçemez (İYUK, md.28/1).

Görüldüğü üzere mahkeme kararlarının ilgili idareye (belediyeye) tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde uygulanması, yerine getirilmesi zorunludur.

Ancak, imar düzenlemelerinin bu süre içerisinde tamamlanması genellikle pek mümkün olmamaktadır. Bu nedenle idareye mahkeme kararının yerine getirilmesi, karara uygun yeni bir düzenleme yapılabilmesi için makul bir süre tanınmalıdır.

Bu süre içerisinde de belediyece hiç uygulama yapılmaz veya yapılan uygulama eksik, hatalı veya şekli olursa ilgili idarenin mahkeme kararını uygulamamaktan dolayı sorumluluğu olacaktır.

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28/4. maddesine göre; mahkeme kararlarının otuz gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili idare aleyhine dava açılabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir.

İdari yargı kararlarının hiç uygulanmaması veya zamanında uygulanmaması 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesindeki görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmaktadır.

Böylesi bir durumla karşılaşılması halinde ilgili belediye hakkında İYUK’ un 28/4. maddesine aykırılıktan dolayı cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulmalıdır.

Ayrıca, yeni bir düzenleme tesis edilene kadar iptal edilen düzenleme sonucu oluşan imar parsellerinin tapu kayıtlarına “imar uygulaması iptal edilmiştir.” şerhinin konulması sağlanmalıdır.

Aradan geçen zamana karşın yinede yeni bir işlem tesis edilmez ve uğranılan zarar giderilmezse, adli mahkemelerde düzenleme öncesine geri dönüşün sağlanabilmesi için tapu iptali ve eski hale dönüştürülmesi için dava açılmalıdır.

Parselasyon işleminin iptali yolunda verilen karardan sonra makul bir süre içinde yeniden bir parselasyon işlemi tesis edilmesi gerekir([4]).

İmar Kanunu’na göre, belediyeler tarafından gerçekleştirilen şuyulandırma (parselasyon) işlemleri, idari nitelik taşıyan işlemlerdendir. Bu türdeki işlemler karşı idari yargı yerinde dava açılır ve işlemin iptali sağlanırsa, buna göre oluşturulan imar tescilleri sebepten ve illetten yoksun hale gelir ve geçmişi de kapsayacak şekilde yolsuz tescile dönüşür. Böyle bir durumun ortaya çıkması ile de kadastral mülkiyet durumunun ihyası (eski haline getirilmesi) ve kadastral mülkiyete dayanılarak el atmanın önlenmesi davalarının açılabilmesi olanağı doğar([5]).

2981 sayılı Yasa uyarınca yapılarak oluşturulmuş şuyulandırmaya ilişkin tapunun idari yargı kararı ile iptal edilmiş olması durumunda, idari karar asıl tapu kaydını kendiliğinden geçersiz hale getirmez. Bu karar ilgilisine kadastral duruma dönülmesi için istek ve dava hakkı verir([6]).

Şuyulandırma işlemi, belediye encümeni ve meclisi kararıyla oluştuğundan idari niteliktedir. Bu nedenle anılan işlemler hakkındaki usulsüzlük iddialarının çözüm yeri idari yargıdır. Tapuya tescilin sebebini teşkil eden işlem idari yargı yerinde iptal edilip ortadan kaldırılmadıkça tapu sicilinde düzeltme yapılmasına yasal olanak yoktur([7]).

Parselasyon işleminin yargı kararıyla iptal edilmesinden sonra ilk kadastral parsele (kök parsele) dönülmesi ve yargı kararının gerekçesi dikkate alınarak yeniden parselasyon işlemi yapılması gerekirken iptal edilerek hukuk aleminden kalkmış olan imar parselleri üzerinden yeniden parselasyon yapılması mümkün değildir([8]).

3194 sayılı İmar Kanunu hükümleri uyarınca imar planları arasında hiyerarşik bir ilişki olması nedeniyle alt ölçekli planların üst ölçekli planlara uygun olması gerekmektedir. Bu ilke dikkate alındığında üst ölçekli bir planın mahkemece iptal edilmesi halinde iptal gerekçesinin icaplarına göre alt ölçekli planlarda da bir değişiklik yapılması veya tamamıyla yürürlükten kaldırılması, plan yapımına ilişkin ilkelere uygun olarak idare tarafından belirlenmesi gereken bir husustur. Gerekli görülürse idare alt ölçekli planları da iptal ederek bu planlarda yargı kararının gereklerine ve plan yapımı ilkelerine uygun revizyon yapabilir.

3194 sayılı Kanun’un 8. maddesinin (b) bendinde, nazım imar planı ve uygulama imar planının mevcut ise çevre düzeni planına uygun olacağı belirtildiğinden, 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planının bulunmadığı durumlarda 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planların yapılabilir. Çevre düzeni planının mahkemece iptal edilmesi durumunda ise, üst ölçekli imar planı bulunmasa dahi idarelerin nazım imar planı ve uygulama imar planı yapma yetkisi bulunduğundan, iptal kararındaki gerekçelerin de değerlendirilmesi ve plan yapımına ilişkin ilkelere uyulması suretiyle 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planların yapılabilir.

Mahkemelerin imar planları hakkında parsel bazında verdiği iptal veya yürütmenin durdurulması kararları, imar planının tümünün yürürlüğünü durdurmaz veya planın tamamının iptali sonucunu doğurmaz. mahkeme kararının gerekçesi doğrultusunda kamu yararı ve planlama ilkeleri açısından idarece yapılacak değerlendirme sonucunda, planın iptal edilen bölümlerinde revizyon yapılabilir([9]).

V- SONUÇ

Günümüzde plansız ve aşırı hızlı kentleşme olgusu, sağlıklı kentleşmenin önündeki önemli engellerden biridir. Bu nedenle kentsel gelişmenin yönlendirilmesinde en temel araçlardan biri olan imar planlaması ile kentsel gelişmenin yakın gelecekteki temel fiziksel özelliklerini oluşturan "yönü, şekli ve büyüklüğü" ile ilgili belirlemeler yapılmaktadır. İmar planı hazırlığının ve uygulamasının kentsel büyümenin önünde gitmesi gereği açıktır. Kentsel planlama sürecinde, çağdaş bir kentin oluşturulması ve yaşatılması için varlığı zorunlu olan aşırı yapılaşmanın etkisini azaltıcı kentleşme kalitesini yükseltici, sağlıklı bir çevre meydana getirmek amaçlı altyapı alanların oluşumu zorunludur.

İmar planlarının yargısal denetimi ile şehircilik ilkeleri, planlama esasları, imar planının bütünlüğü, genel yapısı, kapsadığı alanın nitelikleri itibariyle uluslararası kabul görmüş şehircilik ilkelerine ve tüm bu işlemlerde kamu yararının gözetiminin temini sağlanmış olunmaktadır.

Hidayet MAT*

E-Yaklaşım


*                Antalya Defterdarı

([1])            Hidayet MAT, “İmar Planlarına İtiraz ve Dava Yolları”, E-Yaklaşım, Ağustos 2012.

([2])            http://www.danistayictihatlari.blogcu.com/3281392

([3])            Dn. 6. D.’nin, 23.06.1994 tarih ve E: 1993/2911, K: 1994/2704 sayılı Kararı.

([4])            Dn. 6. D.’nin, 19.10.1999 tarih ve E: 1998/4313, K: 1999/4953 sayılı Kararı.

([5])            Yrg. 1. HD.’nin, 18.02.1994 tarih ve E: 1994/1514, K: 1994/1963 sayılı Kararı.

([6])            Yrg. 1. HD.’nin, 29.04.1993 tarih ve E: 1993/866, K: 1993/5535 sayılı Kararı.

([7])            Yrg. 1. HD.’nin, 03.07.1992 tarih ve E: 1992/8159, K: 1992/8857 sayılı Kararı.

([8])            Dn. 6. D.’nin, 08.03.2006 tarih ve E: 2004/1082, K: 2006/953 sayılı Kararı.

([9])            Dn. 1. D.’nin, 30.11.1999 tarih ve E: 1999/154, K: 1999/173 sayılı Kararı.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.