Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Yeni Gelir İdaresi Özelgeleri (2012/9) PDF Yazdır e-Posta
13 Eylül 2012

Image

Vergi uygulamalarıyla ilgili olarak son dönemde verilen bazı özelgeler.

Vergi Usul Kanunu’nun 413. maddesi çerçevesinde, vergi durumları ve vergi uygulanması bakımından tereddüt edilen konular hakkında Gelir İdaresinden açıklama (özelge) istenebilmektedir.

Özelge talepleri için başvurular, Vergi Dairesi Başkanlığı bulunan illerde bu birimlere, bulunmayan illerde ise Defterdarlıklara yapılmaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığı merkezine doğrudan başvurma olanağı yoktur.

Özelge başvuruları, özelge talep formu ile yapılabilmekte, başvurulan birimler tarafından hazırlanan özelge taslağı GİB merkezine onay için gönderilmekte, onay süreci Özelge Komisyonu onayı ile sonuçlanmaktadır. Özelge Komisyonunca onaylanan özelgeler, otomasyon sistemi üzerinden yetkili birimlere aktarılmakta ve yetkili birimce imzalanarak özelge talep eden mükellefe gönderilmektedir.

Onaylanan özelgeler Gelir İdaresinin bütün yetkili birimlerinin görebildikleri bir havuza atılmakta ve özelge havuzunda örneği oluşan özelgeler için merkeze tekrar onaya gönderilmemektedir.

Gelir İdaresince verilen özelgelerden özelliği olması nedeniyle seçilmiş olan bir kısmı zaman zaman Vergi Bültenlerine konu edilmektedir.

Son zamanlarda verilen özelgelerden önemli bazılarının özeti aşağıda yer almaktadır.

1. Kurumlar Vergisi Kanunu

Rusya mukimi armatörlerin Türkiye’de yük taşımacılığı faaliyetinden elde ettikleri kazancın vergilendirilmesi

(26.06.2012 tarih ve 1980 sayılı özelge)

Türkiye ile Rusya arasında imzalanan Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının 8. maddesinde; bir Akit Devlet teşebbüsünün uluslararası trafikte gemi işletmeciliğinden diğer Akit Devlette elde ettiği kazancın ilk bahsedilen Devlette vergilendirileceği; söz konusu kazancın diğer Akit Devlette ve bu Devletin mevzuatına göre de vergilendirilebileceği ancak, söz konusu kazançlar üzerinden bu diğer Devlette alınacak verginin, yüzde ellisine eşit bir miktarda indirileceği hükme bağlanmıştır.

Rusya Federasyonu mukimi armatörlerin yük taşıma bedeli ile birlikte alınan gider karşılıkları dahil olmak üzere yük taşımacılığı karşılığında elde ettikleri kazançların, yukarıda belirtilen anlaşma gereğince Rusya Federasyonunda vergilendirilmesi esas olmakla birlikte, söz konusu kazançların indirimli oran uygulanması suretiyle Türkiye’de de vergilendirilebilmesi mümkün bulunmaktadır.

Bununla birlikte, Türkiye’de bu şekilde ödenecek vergiler Anlaşmanın "Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi"ne ilişkin 22. maddesi hükmü gereğince, Rusya’da alınacak vergiden mahsup edilmek suretiyle aynı gelir üzerinden iki defa vergi alınması önlenmiş olacaktır.

Rusya mukimi teşebbüsün Anlaşma hükümlerinden yararlanabilmesi için, Rusya’da tam mükellef olduğunu ve tüm dünya kazançları üzerinden bu ülkede vergilendirildiğini Rusya yetkili makamlarından alacağı bir belge (mukimlik belgesi) ile kanıtlaması ve bu belgenin aslı ile birlikte Türkçe tercümesinin Noterce veya Rusya’daki Türk Konsolosluklarınca tasdikli bir örneğini ilgili vergi dairesine veya vergi sorumlularınca vergi tevkifatı yapılması durumunda ise vergi sorumlularına ibraz etmesi gerekmektedir.

Vakıf üniversitesine çek verilerek yapılan bağışın, kurumlar vergisi matrahından indirileceği dönem

(21.06.2012 tarih ve 611 sayılı özelge)

Kurumlar vergisi mükellefleri tarafından vakıf üniversitelerine yapılan bağış ve yardımlar kurum kazancından indirilebilecek olup bir üniversiteye çekle yapılan bağış ve yardım, söz konusu çekin üzerinde yazılı tarih esas alınarak kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilir.

Ancak üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının ödenmiş olması halinde, kurum kazancının tespitinde ödemenin gerçekleştiği tarihin esas alınması gerekir.

Finansal kiralamaya konu taşıtlar ve taşınmazlara ilişkin vergiler ile kiracıdan kaynaklanan cezaların kiracıya yansıtılarak giderleştirilmesi

(06.07.2012 tarih ve 2075 sayılı özelge)

Finansal kiralama faaliyeti çerçevesinde kiralanan gayrimenkuller için ödenen emlak vergileri ile kiralanan mallar için ödenen sigorta primlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür. Söz konusu ödemelerin sözleşmeye istinaden kiracılara yansıtılması halinde bu tutarların kurum kazancının tespitinde gelir olarak dikkate alınması gerekir.

Öte yandan, faaliyet konusu münhasıran taşıtların kiralanması olmayan finansal kiralama şirketinin ödemiş olduğu motorlu taşıtlar vergisi ile kiracıların kusurlarından kaynaklanan muhtelif cezalara ilişkin ödemeler kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınmaz. Ancak söz konusu ödemelerin kiracılara yansıtılması durumunda kiracılar tarafından şirkete yapılacak ödemelerin kurum kazancınıza dahil edilmesi gerekmektedir.

İşlerin süresinde bitirilmemesi dolayısıyla ödenen cezaların vergi kanunları karşısındaki durumu

(25.07.2012 tarih ve 2283 sayılı özelge)

Yapım ve onarım işinin süresinde bitirilememesi nedeniyle sözleşme hükmü uyarınca ödenen gecikme cezaları Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendine istinaden kurum kazancının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılabilir. Yansıtma faturası ile alt taşeronlara yansıtılan bu gecikme cezalarının tahakkuk tarihi itibarıyla kurum kazancına dahil edilmesi gerekir.

Şirket aktifinde bulunan gayrimenkul satışının kurumlar vergisi açısından değerlendirilmesi

(06.08.2012 tarih ve 2444 sayılı özelge)

İnşaatı henüz tamamlanmayan, fiilen kullanma imkânı da bulunmayan binaların satılması halinde, kurum aktifinde iki tam yıl kayıtlı olması koşuluyla, sadece binanın arsasının satış kazancına tekabül eden kısmının diğer şartların da varlığı halinde kurumlar vergisinden istisna tutulması mümkündür.

Ancak, şirketin iflas erteleme sürecinde bulunması halinde, söz konusu satış kazancından arsaya isabet eden kazancın beş yıl süreyle fon da tutulma imkânı bulunmadığından, anılan istisnadan faydalanılması mümkün değildir.

Teminat mektubu giderlerinin peşin ödenmesi halinde tek seferde gider yazılıp yazılamayacağı

(26.07.2012 tarih ve 2309 sayılı özelge)

Ticari faaliyet kapsamında alınan bir yıl vadeli teminat mektubu için ödenen komisyon bedelinin ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel gider kapsamında değerlendirilmesi ve söz konusu komisyon bedelinin tek seferde peşin olarak ödendiği tarihte tahakkuk ettiğinden bu yılın kurum kazancının tespitinde mukayyet değerleri üzerinden gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

Kısmi bölünme

(20.07.2012 tarih ve 697 sayılı özelge)

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19 ve 20. maddelerinde yer alan düzenlemeler kapsamında, bölünecek şirketin, kısmi bölünme sonucu faaliyetine devam etmesi esas olduğundan, mukavva ambalaj üretim tesisi ile tutkal üretim tesislerinden başka bir üretim tesisi de bulunması durumunda, söz konusu tesislerin her ikisinin kısmi bölünme kapsamında devredilmesi mümkündür.

Üretim ve hizmet işletmeleri ile fiziki veya teknik bütünlük arz eden ve bu işletmelerden ayrılması mümkün olmayan fabrika binasının, kısmi bölünme işleminde bu üretim işletmesi ile birlikte devredilmesi zorunludur. Ancak, bir fabrika binasının içinde birden fazla üretim işletmesi bulunması halinde üretim işletmelerinden bir veya birkaçının devri fabrika binasının da bölünüp devredilmesini gerektirmeyecektir.

Kısmî bölünme sonucunda aynî sermaye konulan şirketten alınan hisse senetlerinin ortaklara verilmesi nedeniyle şirket sermayesinin azaltılması ve daha önce sermayeye eklenmiş olan, enflasyon düzeltmesi fark hesapları ile geçmiş yıl kârlarının da bulunması durumunda; devralan şirkette yapılacak sermaye artışında enflasyon düzeltmesi fark hesaplarının ve geçmiş yıl kârlarının sermayenin bir unsuru olarak yer alması ve ayrı şekilde görülmesi şartıyla bu işlem işletmeden çekiş olarak değerlendirilmeyecek ve vergiye tabi tutulmayacaktır.

Ancak, devralan şirkette sermayenin bir unsuru olarak yer alan enflasyon farklarının ve geçmiş yıl zararlarının, devralan şirkette bir başka hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi ya da sermaye azaltımına gidilmesi halinde, enflasyon farkları ile ilgili işletmeden çekilen tutarların öncelikle işletmeden çekildiği dönemin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin kurumlar vergisine tabi tutulması, vergi sonrası dağıtılan kazancın da kâr dağıtımına bağlı tevkifata tabi tutulması; geçmiş yıl kârları ile ilgili tutarların da kâr dağıtımına bağlı tevkifata tabi tutulması gerekmektedir.

İştirak hisselerinin satışından elde edilecek kazancın kurumlar vergisi kanunun 5. maddesindeki istisnadan yararlanıp yararlanamayacağı

(25.07.2012 tarih ve 2287 sayılı özelge)

Faaliyet konuları arasında menkul kıymet ve taşınmaz ticareti bulunan şirketin sahip olduğu iştirak hisselerinin satışından elde edilen kazanca ilişkin olarak Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirtilen istisna hükmünden yararlanılması mümkün bulunmamaktadır.

2. Katma Değer Vergisi Kanunu

Finansal kiralamaya konu taşıtlar ve taşınmazlara ilişkin vergiler ile kiracıdan kaynaklanan cezaların kiracıya yansıtılmasında KDV uygulaması

(06.07.2012 tarih ve 2075 sayılı özelge)

Finansal kiralamaya konu mallara ait, sigorta prim bedelleri, emlak ve motorlu taşıtlar vergileri ve trafik para cezaları ile köprü veya otoyol kaçak geçiş cezaları bir teslim veya hizmetin karşılığını teşkil etmediğinden, bu tutarların birebir kiracıya yansıtılması işleminde KDV hesaplanmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak, bu aktarma işleminde masraf tutarını aşan bir bedel tahsil edilmesi halinde, aşan kısım üzerinden genel oranda (%18) KDV hesaplanacaktır.

Kat karşılığı inşaat işinde katma değer vergisi uygulaması

(02.08.2012 tarih ve 8 sayılı özelge)

Arsa karşılığında bağımsız bölüm tesliminde emsal bedel üzerinden fatura düzenlenerek, net alanı 150 m²’ye kadar olan konutlar için % 1, net alanı 150 m²’yi aşan konut ve sosyal tesisler ile arsa, arazi ve işyeri teslimleri için %18 oranında KDV hesaplanacaktır.

Arsa sahibi şirketler tarafından yapılan arsa teslimleri genel oranda KDV’ye tabidir. Ancak, teslime konu arsalar, en az iki tam yıl süreyle satışı yapan şirketin aktifinde kayıtlı olması halinde (arsa sahibi şirketin faaliyet konusunda arsa alım-satım işleminin yer almaması ve bu işin ticaretini yapmaması şartıyla) Kanun’un 17/4-r maddesi kapsamında KDV’den istisnadır.

Öte yandan, arsa teslimlerine ait yüklenilen KDV bulunması halinde ise bu KDV’nin Kanun’un 29. maddesi uyarınca indirim konusu yapılması mümkündür.

Faturası düzenlenmeyen elektrik bedellerinin banka dekontuna istinaden Ba formuna dahil edilip edilemeyeceği

(02.08.2012 tarih ve 2408 sayılı özelge)

Organize Sanayi Bölgesinde bulunan fabrika binasında kullanılan elektrik bedeline ilişkin olarak fatura düzenlenmesi gerekmekte olup, elektrik bedellerinin bankalar tarafından düzenlenen dekont ile belgelendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

OSB’ye banka kanalıyla yapılan ödemelerin indirim konusu yapılabilmesi için fatura düzenlenmesi gerekmekte olup, fatura düzenlenmemesi halinde banka dekontunda gösterilen KDV’nin indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.

İşlerin süresinde bitirilmemesi dolayısıyla ödenen cezaların vergi kanunları karşısındaki durumu

(25.07.2012 tarih ve 2283 sayılı özelge)

Bir sözleşmeye dayanan taahhüdün istenilen zaman ve şartlarda yerine getirilmemesi sebebiyle cezai şart olarak ödenen bedel, bir mal teslimi ve hizmet ifası karşılığı olmadığından katma değer vergisine tabi değildir. Söz konusu bedelin alt taşeronlara bire bir yansıtılmasında da bu husus geçerlidir.

Şirket aktifinde bulunan gayrimenkul satışının katma değer vergisi açısından değerlendirilmesi

(06.08.2012 tarih ve 2444 sayılı özelge)

Üzerinde yapılmakta olan otel inşaatı tamamlanmadan satılacak olan arsanın, kurumun en az iki tam yıl süreyle aktifinde kayıtlı bulunması ve satma amacı güdülmeksizin faaliyetlerinin yürütülmesine tahsis edilmiş olması koşuluyla satışında, sadece arsa bedeline isabet eden tutar Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-r maddesi kapsamında katma değer vergisinden istisnadır.

Grup firmasınca ödenen yurtdışı konaklama bedellerinin yansıtılması

(23.07.2012 tarih ve 2254 sayılı özelge)

Yurt dışında mukim grup firması tarafından, firma çalışanlarının yurt dışındaki mesleki eğitimlerine ilişkin ödenen otel konaklama bedellerinin Türkiye’deki firmaya aktarılması amacıyla düzenlenen faturada, söz konusu konaklama bedellerinin birebir olarak yer alması halinde katma değer vergisi hesaplanmayacaktır. Ancak, bu aktarma sırasında düzenlenen faturada, ödenen otel konaklama bedelini aşan bir tutarın yer alması halinde aşan kısım genel oranda (%18) KDV ye tabi olacaktır.

Yurt dışından ithal edilen mallarla ilgili olarak alıcı firma lehine ortaya çıkan fiyat farklarında KDV uygulaması

(23.07.2012 tarih ve 2260 sayılı özelge)

Fiili ithal tarihinden sonra transfer fiyatlandırması düzeltmesi çerçevesinde lehe bir fiyat indirimi yapılması durumunda, yapılan indirimler nedeniyle işlemin matrahında değişiklik vuku bulmakta olup, bu değişikliğin Kanun’un 35. maddesi hükümlerine göre düzeltilmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, söz konusu malların ithali sırasında ödenen KDV tutarlarının indirim konusu yapıldığı hususu da dikkate alınarak, mal bedelinde meydana gelen değişikliğe paralel olarak indirim tutarları da düzeltilecektir.

Bu düzeltme işlemi, matrahta değişikliğin vuku bulduğu vergilendirme dönemine ait KDV beyannamesinde fazladan indirilen tutar, "ilave edilecek KDV" satırında beyan edilmek suretiyle yapılacağından, yurtdışındaki satıcı adına fatura düzenlenmesine ve indirim tutarı üzerinden KDV hesaplanmasına gerek bulunmamaktadır.

Market işletmecisinin satıcı firmalara raf katılım bedeli, pano bedeli, mağaza giriş bedeli vb adlar altında düzenlediği faturalarda uygulanacak KDV oranı

(25.07.2012 tarih ve 777 sayılı özelge)

Mağaza işletmeciliği yapan şirketin, insört bedeli, pano bedeli, bülten bedeli, raf katılım bedeli, mağaza giriş bedeli adı altında verdiği hizmetler, Kararname eki (I) ve (II) sayılı listelerde yer almadığından % 18 oranında KDV ye tabidir.

İhraç kayıtlı alınan ancak süresinde ihraç edilememesi nedeniyle izleyen yıl rücu yoluyla ödenen verginin indirim konusu yapılıp yapılamayacağı

(27.07.2012 tarih ve 2337 sayılı özelge)

İhraç kayıtlı alınan mallara ilişkin yüklenilen KDV, ihracatçı açısından ihracatın yapılması gereken 3 aylık sürenin sonu itibariyle indirilebilir hale geldiğinden, ihracatçının süresinde ihraç edemediği mallara yönelik yüklendiği KDV’yi en erken 3 aylık sürenin bitiş gününü takip eden günün dahil olduğu dönem içinde ve nihai olarak o dönemi kapsayan takvim yılı içerisinde indirim konusu yapması mümkün bulunmaktadır. Diğer bir deyişle ihraç kayıtlı teslimlerde ihracatın gerçekleşmemesi halinde, ihracatçı için indirilecek KDV bakımından vergiyi doğuran olay ihracat için zorunlu olan sürenin bitimini takip eden gün itibariyle meydana gelmektedir.

Buna göre; Ekim/2009 döneminde ihraç kaydıyla teslim alınan ancak, 3 aylık süre içerisinde ihraç edilemeyen mallara ilişkin KDV, üç aylık sürenin bitimini takip eden günün dahil olduğu vergilendirme döneminde, ilgili dönemin kapsayan takvim yılı aşılmamak suretiyle indirim konusu yapılabilecektir. Söz konusu dönemde indirim hesaplarına alınan ve indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV tutarı, malın daha sonra ihraç edilmesi durumunda iadeye konu edilebilir..

3. Vergi Usul Kanunu

Fabrika binası satışından doğan ve yenileme fonu hesabında bekletilen karın işyeri (büro) amaçlı bina alım ve yatırımında kullanılıp kullanılamayacağı

(19.06.2012 tarih ve 405 sayılı özelge)

Yenileme Fonu, iktisadi işletmelere dâhil amortismana tabi iktisadi kıymetlerin yenilenebilmesi için bu kıymetlerin satışından doğan kârların bilançonun pasifinde azami üç yıl süre ile bekletilmesini ifade eden bir vergi erteleme yöntemi olarak, işletme içi yatırımları teşvike yönelik bir uygulamadır.

Yenileme fonunun iktisadi kıymetin iktisabında kullanılması halinde, bilançonun pasifinde yer alan fon yeni değer için ayrılacak amortismanlara mahsup edilmektedir.

Yenileme fonu hesabında yer alan satış karının muhakkak surette satılan iktisadi kıymetle aynı neviden başka bir iktisadi kıymetin iktisabında kullanımı esastır.

Bu nedenle, satılan iktisadi kıymet yerine bir başka iktisadi kıymetin alınmak istenmesi veya alınması, iktisadi kıymetin yenilenmesi olarak kabulü mümkün bulunmamaktadır.

Bu nedenle fabrika binası satışından doğan ve yenileme fonu hesabında bekletilen kârın, işyeri (büro) amaçlı bina alım ve yatırımında kullanılması mümkün bulunmamaktadır.

Müşteri bulma hizmeti karşılığında yurt dışında bulunan firmalara ödenen komisyon bedellerinin belgelendirilmesi

(21.06.2012 tarih ve 1953 sayılı özelge)

253 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan iş veya hizmetler karşılığında ödemede bulunanların, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlardan aldıkları muteber belgeleri gider olarak defterlerine kaydedebildikleri belirtilmiştir. Tebliğde, yurt dışındaki kişi veya firmalardan belge alan mükelleflerin, bu belgeleri defter kayıtlarında gider olarak göstermeleri sırasında belgelerde yazılı bedelleri, belgelerin düzenlendiği günde Merkez Bankasınca belirlenen döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevirerek kayıtlarında gösterecekleri, ancak inceleme sırasında inceleme elemanınca lüzum görülmesi halinde, mükelleflerin bu belgelerini tercüme ettirmek zorunda oldukları açıklanmış bulunmaktadır.

Buna göre; müşteri bulma hizmeti karşılığında yurt dışında bulunan firmalara ödenen komisyon bedelleri için hizmet alınan firmanın bulunduğu ülke mevzuatına uygun düzenlenen belgenin kayıtlarda gösterilebilmesi mümkün bulunmaktadır.

İş avansı verilen kurumun hizmet taahhüdünü yerine getirmemesi ve faaliyetini durdurması nedenleriyle tahsil olanağı kalmayan alacağın sulh yoluyla feragat edilmesinin değersiz, şüpheli ve vazgeçilen alacaklar yönünden değerlendirilmesi

(21.06.2012 tarih ve 1923 sayılı özelge)

Vergi Usul Kanunu’nun 322. maddesi çerçevesinde, bir alacağın değersiz alacak olarak değerlendirilebilmesi için kazai bir hükme veya kanaat verici bir belgeye göre tahsiline imkân kalmadığının ispatı gerekir.

Görüldüğü gibi değersiz alacak; kaybedilmiş, tahsiline artık imkân kalmamış, değeri sıfıra inmiş bir alacaktır.

Kanuni düzenlemeye göre alacağın tahsil imkânının kalmadığının, kazai bir hükümle veya kanaat verici bir vesika ile tevsik edilmesi icap etmektedir.

Kazai bir hükümden anlaşılması gereken, alacağın tahsili için kanun yollarına başvurulmuş olması, icra takibinin yapılmış bulunması, bu müracaatlar ve takipler sonunda, alacağın ödenmeyeceğine hâkim tarafından hükmedilmiş olması; kanaat verici vesika teriminden ise ödemeyi imkânsız hale getirmiş hal ve sebepler sonucu ortaya çıkmış belgeler anlaşılmalıdır. Alacağın tahsil güçlüğünün objektif ve inandırıcı belgelerle ortaya konması değersiz alacak uygulaması bakımından büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde alacakların tahsilinin mümkün olmadığının takdiri mükellefe bırakılmış olur. Böyle bir boşluk bırakmamak amacıyla kanun koyucu değersiz hale geldiği ileri sürülen alacağın ciddi olarak takip edildiğine ilişkin çabaların kazai bir hüküm veya kanaat verici bir vesika ile tevsikini öngörmüştür.

Kanaat verici bir vesikadan ne anlaşılması gerektiği hususunda kanunda yeterli açıklık bulunmamaktadır. Ancak, vergi hukuku uygulaması bakımından kanaat verici vesikalara örnek olarak aşağıdaki belgeler sayılabilir.

— Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü veya Medeni Kanun’un 31 ve izleyen maddelerine göre mahkemelerce borçlu hakkında verilen gaiplik kararı ve mirasçıların da mirası reddettiklerine dair sulh hukuk mahkemelerince verilmiş bulunan mirası red kararı,

— Borçlu aleyhine alacaklı tarafından açılan davayı borçlunun kazandığına dair mahkeme kararı,

— Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler,

— Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması,

— Borçlunun dolandırıcılıktan mahkûm olması ve herhangi bir malvarlığı bulunmadığını belgeleyen resmi evrak,

— Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını ve yasal süresi içerisinde yenileme talebinde de bulunulmadığını gösteren icra memurluğu yazısı,

— Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar, (Alacaklının tek taraflı irade beyanı ile alınmasından vazgeçilen alacakların, değersiz alacak olarak zarar kaydı mümkün değildir.)

— Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tabi tutulmuş bulunan iflas kararına ilişkin belgeler.

Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesi çerçevesinde, bir alacağın şüpheli hale gelebilmesi için ya alacak dava veya icra safhasında bulunmalı ya da yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklardan oluşmalıdır.

Alacağın yurt içinden veya yurt dışından olması bir önem taşımadığından yurt dışından olan alacaklar için de bu madde hükümleri geçerlidir.

Şüpheli alacaklara karşılık ayırmak için mahkemeye dava, icra müdürlüğüne takip için dilekçe verilmiş olması alacağın dava veya icra safhasında olduğunu göstermekle beraber bu başvuruların takibi gerekmektedir. Dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklara karşılık ayrılabilmesi için borçlunun noter vasıtasıyla protesto edilmesi veya borcun (3. kişilere ispat açısından kanaat verici belge olacak şekilde) bir yazı ile istenmesi ve protestonun ya da yazının muhatabına ulaşmış olması gerekmektedir. Dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacakların tespiti açısından dava edilecek alacak için avukatlık ücreti, yargı harcı, notere yapılacak ödemeler ile posta giderleri toplamı dikkate alınarak tahmini bir dava maliyeti bulunacak ve bu tutar alacakla kıyaslanacaktır. Tahmini dava maliyetinin alacaktan daha büyük olması halinde, mahkemeye başvurulmadan protesto veya yazı ile bir defadan fazla istenerek tahsil edilemeyen alacak için karşılık ayrılması mümkün olabilecektir.

Vergi Usul Kanunu’nun 324. maddesinde vazgeçilen alacaklar için borçlu tarafından karşılık ayrılması öngörülmüş olup alacaklı için herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Bu açıklamalar çerçevesinde, hizmet taahhüdü karşılığı olarak navlun avansı ödemesinde bulunan şirketin, taahhüdünü yerine getirmemesi ve faaliyeti durdurması nedeniyle tahsil imkânı kalmayan alacak için yukarıda açıklaması yapılan madde hükümleri yerine getirildiği takdirde, Vergi Usul Kanunu’nun 322 veya 323. maddelerine göre hareket edilmesi mümkün bulunmaktadır. Anılan Kanun’un 324. maddesinde ise vazgeçilen alacaklar için borçlu tarafından karşılık ayrılması öngörülmüş olup alacaklı için herhangi bir düzenlemeye yer verilmemesi nedeniyle anılan madde hükmünün uygulanabilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Değersiz alacak niteliği kazanan alacağın zarar yazma dönemi

(21.06.2012 tarih ve 1942 sayılı özelge)

Vergi Usul Kanunu’nun 322. maddesi kapsamında alacağın değersiz hale geldiği yıl hesaplarına zarar olarak yazılması gerekmekte olup, ilgili olduğu yılda zarar yazılmayan alacağın sonraki yıllarda dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

Tahsil imkânı kalmayan alacağın tek taraflı beyanla alacaktan vazgeçildiğini bildiren belgeye dayanılarak değersiz alacak olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.

Yurt dışından olan alacaklarda şüpheli alacak karşılığı ayrılması uygulaması

(21.06.2012 tarih ve 1942 sayılı özelge)

Vergi Usul Kanunu’nun 322. maddesi hükmü çerçevesinde, alacağın yurt içinden veya yurt dışından olması şüpheli alacak karşılığı ayrılası uygulamasında bir önem taşımadığından yurt dışından olan alacaklar için de bu madde hükümleri geçerlidir.

Alacağın tahsili güçlüğünün, objektif olarak inandırıcı belgelerle ortaya konulması, şüpheli alacak uygulaması açısından önemli olup kanun koyucu şüpheli hale geldiği ileri sürülen alacağın, ciddi olarak takip edildiğinin yargıdan veya icra organlarından alınacak belgelerle tevsikini öngörmüştür.

Yurt dışından olan alacakların şüpheli hale geldiğinin ispatlanabilmesi için ticari iş yapılan firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya icra takibinde bulunulması gerekmektedir. Yurt dışından olan alacakların dönem sonunda değerlemesi nedeniyle oluşacak kur farkları da asıl alacağın akıbetine tabi olduğundan asıl alacak şüpheli hale geldikten sonra bu alacağa bağlı olarak oluşan kur farkları için de şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.

Bir alacak için alacağın şüpheli hale geldiği dönemden sonraki bir dönemde karşılık ayrılabileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, karşılık ayrılması gereken dönemde ayrılmayan karşılığın sonraki dönemlerde ayrılması mümkün bulunmamaktadır.

İhtiyati haciz konulması işleminin şüpheli alacak karşılığı ayrılmasında teminat olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği

(19.06.2012 tarih ve 78 sayılı özelge)

Şüpheli alacak uygulamasında teminat sayılan haller arasında bulunan (alacaklının alacağının tahsili için icra daireleri aracılığıyla uygulanan) hacizler, alacağın tahsilinin kuvvetle muhtemel olduğunu ve alacağın teminatsız kalmadığının göstergesi olarak değerlendirilmekte olup, borçluların mal, hak veya alacaklarına haciz konulması suretiyle söz konusu alacağın haciz konulan kısmı teminatlı hale gelmektedir.

Alacaklıların alacaklarının tahsili için borçluların mallarına icra daireleri aracılığıyla uygulattığı hacizler Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesi kapsamında teminat kapsamında kabul edileceğinden, alacakların hacze konu edilmiş kısmı için şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, değerleme günü itibariyle alacağın (ihtiyati/kesin haciz konulmak suretiyle elde edilen) teminatı aşan kısım itibariyle anılan maddedeki şartların oluşması halinde şüpheli alacak olarak değerlendirmeye tabi tutulabilmesi mümkündür.

Buna göre, 2011 hesap döneminde icra takibine başlanılan alacak için borçlunun bir anonim şirketteki hissesine ihtiyati haciz konulması ve bu hisse senetlerinin gerçek değerinin tespit edilmemiş olması halinde, hisse senetlerinin nominal bedeli kadar tutarın, alacağın bu kısmını teminatlı hale getirdiğinin kabul edilmesi gerekir. Alacak tutarından, belirtilen tutarın düşülmesi sonucu bulunacak tutar için şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır. Hisselerin kesin bedel tespitinin 2012 yılında tespiti halinde, bilirkişi tarafından tespit edilen hisse değerinin, 2011 yılında teminat sayılan tutarın düşülmesi sonucu bulunacak tutar 2012 yılında teminat altına alınmış sayılır.

İcra takibine başlanılan 2011 hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacak için daha sonraki dönemlerde karşılık ayrılması mümkün bulunmamaktadır.

Finansal kiralamaya konu taşıtlar ve taşınmazlara ilişkin vergiler ile kiracıdan kaynaklanan cezaların kiracıya yansıtılmasında fatura düzenlenmesi

(06.07.2012 tarih ve 2075 sayılı özelge)

Finansal kiralama faaliyeti ile iştigal eden Şirketin Finansal Kiralama Kanunu veya kiracı ile yapılan sözleşme gereğince yapmak zorunda kaldığı masrafların (finansal kiralamaya konu malın sigorta prim bedelleri, emlak vergisi ve motorlu taşıtlar vergisi ödemeleri ile muhatabın kiracı olması dolayısıyla kesilen para cezalarına ilişkin ödemeler) ilgili firmalara (kiracılara) yansıtılması işlemi bir masraf aktarımıdır. Dolayısıyla, ilgili firmalara (kiracılara) fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Faturanın sıra numarası dahilinde teselsül ettirileceği ve gümrük müşavirliğine veya üçüncü kişi ve kuruluşlara kullanılmak üzere teslim edilemeyeceği

(25.07.2012 tarih ve 2282 sayılı özelge)

Faturaların seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilerek kullanılması gerekmektedir.

Ayrıca, şirkete ait faturaların düzenlenmek üzere gümrük müşavirliğine veya herhangi bir üçüncü şahsa verilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Serbest bölgede faaliyet gösteren Şirketin Ba Bs bildiriminde uygulaması gereken döviz kuru

(02.08.2012 tarih ve 2406 sayılı özelge)

Serbest Bölgede bulunan şubenin Türkiye veya başka bir ülkeden mal veya hizmet alımında (şirketin merkezinden yapılan alışlar dahil) ise Serbest Bölge İşlem Formunda yer alan fiili ithalatın gerçekleştiği tarihin dikkate alınması ve ilgili dönemde merkez tarafından yapılan mal/hizmet alış bilgileriyle birleştirilerek Ba bildirim formuna dahil edilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, Serbest Bölgede bulunan şubeden Türkiye’ye ya da başka bir ülkeye yapılan mal ve hizmet satışlarının (şirketin merkezine yapılan satışlar dahil) Serbest Bölge İşlem Formunda yer alan Fiili ihracatın gerçekleştiği tarihinin dikkate alınarak ilgili dönemde merkez tarafından yapılan mal/hizmet satışına ait olarak düzenlenen belgelerin de eklenmek suretiyle Bs bildirim formuna dahil edilmesi gerekmektedir. İhracat işlemlerinde ise fiili ihracatın gerçekleştiği tarihin dikkate alınması gerekmektedir.

Serbest Bölgede faaliyette bulunan mükelleflerin form Ba-Bs bildirimlerinde işlemin gerçekleştiği günün T.C. Merkez Bankası döviz alış kurunu dikkate almaları gerekmektedir.

Ayrıca, malın gümrük sahasına getirildikten sonra kısım kısım ithalatın gerçekleşmesi durumunda her bir işlemin gerçekleştiği tarih dikkate alınarak, Tebliğde belirtilen haddi aşması halinde Ba bildirimine dahil edilecektir.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde; ithal edilen mallar için düzenlenecek Ba bildirim formunda gümrük beyannamesi giriş tarihinin, ihraç edilen mallara ilişkin olarak düzenlenen Bs bildirim formunda fiili ihracatın gerçekleştiği tarihin, serbest bölgede bulunan şubeden yurtiçinde yapılan satış işlemlerinin ise Bs formu ile bildirilmesinde serbest bölge işlem formu tarihi ve tutarının dikkate alınması gerekmektedir.

Kat karşılığı inşaat işinde belge düzeni

(02.08.2012 tarih ve 8 sayılı özelge)

Genellikle kat/arsa karşılığı inşaatlarda;

- Kat karşılığı olmak üzere arsa sahibine daire verilmesi durumunda karşılığı ayni olan bir taahhüt söz konusudur. Arsa sahibi arsasının bir kısmını müteahhide devretme, müteahhit ise bunun karşılığında inşa edeceği dairelerin bir kısmını arsa sahibine devretme taahhüdünde bulunmaktadır.

- Arsa sahibi, arsasının belli bir payını devretmiş olup, karşılığında müteahhidin verdiği dairelere, işyerlerine veya belli bir nakit paraya sahip olmaktadır. Arsa payının bir kısmı ise arsa sahibinde kalmakta, bu kalan kısım da müteahhit tarafından kendisine verilen dairelerin arsa payına isabet etmektedir.

- Arsa sahibi ticari işletme ise, bu işlem sonucunda arsası aktifinden çıkmakta olup, bunun karşılığında dairelere, işyerlerine veya belli bir nakit paraya sahip olmaktadır. Ticari işletmenin müteahhide devretmediği arsa payı, müteahhitçe verilen dairelere isabet ettiği için ticari işletme bu iktisadi kıymetleri kayıtlarına arsa payı dâhil olarak kaydetmelidir.

— Müteahhit ise, inşa ettiği dairelerden bir kısmını arsa sahibine vermekte olup, bunun karşılığında elde ettiği iktisadi kıymet ise müteahhidin arsa sahibinden devraldığı (müteahhide kalan dairelere isabet eden) arsa payıdır. Buna göre, arsa sahibine bırakılan dairelerin karşılığında müteahhit kendisinde kalan dairelere isabet eden arsa payını devralmaktadır. Diğer bir deyişle, müteahhit açısından arsa maliyet bedeli, arsa sahibine teslim edilen daire ve işyerlerinin inşaatı için yapılan harcamaların toplamını oluşturmakta olup, bu bedel inşaat maliyetinin de içerisinde yer almaktadır.

Yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda;

— Kat karşılığı olmak üzere arsa sahibine bırakılan daireler için, söz konusu dairelerin teslim edilmesinden (inşaatın tamamlanarak mülkiyetin alıcıya geçmesinden veya tescilden önce dairelerin alıcıların kullanımına terk edilmesinden) itibaren yedi gün içerisinde arsa sahibi adına emsal bedel üzerinden fatura düzenlenmesi,

— Teslim edilen arsanın bir iktisadi işletmeye dâhil olması veya arsa sahibinin arsa alım satımını mutad ve sürekli bir faaliyet olarak sürdürmesi halinde, teslim edilen arsa için arsa sahibi tarafından, kendisine teslim edilen dairelerin emsal bedeli üzerinden fatura düzenlenmesi,

— Arsa sahibinin gerçek usulde mükellefiyetini gerektirmeyecek şekilde, arızi bir faaliyet olarak arsasını tesliminde, arsa sahibinin mükellef olmamasından dolayı arsa sahibi adına teslim edilen dairelerin emsal bedeli üzerinden gider pusulası düzenlenmesi,

— Şirkette kalan dairelerin satılması durumunda; tapuda tescil işleminin yapıldığı tarihten itibaren, tescilden önce dairelerin alıcıların kullanımına terk edilmesi durumunda, bu tarihten itibaren yedi gün içerisinde satış bedeli üzerinden fatura düzenlenmesi

gerekmektedir.

Faturası düzenlenmeyen elektrik bedellerinin banka dekontuna istinaden Ba formuna dahil edilip edilemeyeceği

(02.08.2012 tarih ve 2408 sayılı özelge)

Organize Sanayi Bölgesinde bulunan fabrika binasında kullanılan elektrik bedeline ilişkin olarak fatura düzenlenmesi gerekmekte olup, elektrik bedellerinin bankalar tarafından düzenlenen dekont ile belgelendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Elektrik, su, doğalgaz gibi bir teslimin Ba/Bs bildirimleri uygulaması bakımından diğer mal ve hizmet teslimlerinden farkı bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar çerçevesinde, Şirket adına düzenlenen faturaların 396 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirtilen usul ve esaslara göre Form Ba bildirimine dahil edilmesi gerekmektedir.

İşlerin süresinde bitirilmemesi dolayısıyla ödenen cezaların belgelendirilmesi

(25.07.2012 tarih ve 2283 sayılı özelge)

Taahhüt sözleşmesine dayanarak işlerin süresinde bitirilmemesi dolayısıyla ödenen cezaların alt taşeronlara yansıtılması işleminde KDV ihtiva etmeyen fatura düzenlenmesi mümkündür.

İmar Kanunu uygulaması kapsamında yapılan ödemenin gider kaydedilip kaydedilemeyeceği

(04.08.2012 tarih ve 185 sayılı özelge)

İmar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca, şirketin fabrika arsasının yeniden yapılandırılması sonucu bir kısmının Organize Sanayi Bölgesi adına tescilinden sonra arsa üzerinde fabrika binasının bulunması nedeniyle rayiç bedelle satın alınması için yapılan ödemelerin mevcut arsanın maliyet bedeline eklenmesi gerekmektedir.

Motosikletli elemanlar vasıtasıyla evlere verilen yiyecek içecek hizmetlerinde sevk irsaliyesi düzenlenip düzenlenmeyeceği

(25.07.2012 tarih ve 2284 sayılı özelge)

Sevk irsaliyesi, ticari bir mal hareketinin izlenmesi amacıyla düzenlenen bir belgedir. Ancak işletmenin paket servisçilerinin, paket servislerini iş yerinden nihai tüketicilerin adreslerine nakil vasıtası ile veya nakil vasıtasız taşıması, mevcut restorancılık hizmetinin devamı niteliğinde olduğundan, burada herhangi bir ticari mal hareketinden söz edilmesi mümkün değildir.

Bu itibarla, Kurum tarafından paket servisçileriniz vasıtasıyla müşterilere yapılan yiyecek teslimlerinde yazar kasa fişi bulunması kaydıyla sevk irsaliyesi düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

Özel güvenlik görevlilerinin beklemesi için hizmet alanlarca tahsis edilen yerin işyeri sayılıp sayılmayacağı

(25.07.2012 tarih ve 2290 sayılı özelge)

Güvenlik hizmeti verilen kişi, kurum ve kuruluşların, güvenlik görevlilerinin dinlenmesi ve/veya beklemesi için tahsis ettiği yerlerin, şirketin işlerinin sevk ve idare edildiği ofis, büro vb. şekillerde kullanılmaması, şirket işlerinin yürütüldüğü kanuni veya iş merkezi veyahut da şube vasfını taşımaması kaydıyla, Vergi Usul Kanunu’nun 156. maddesi kapsamında "işyeri" olarak değerlendirilmemesi gerekir.

Marka haklarına uygulanacak amortisman oranı

(26.07.2012 tarih ve138 sayılı özelge)

Yapılan reklam harcamalarının marka hakları adı altında aktifleştirilerek amortisman yoluyla itfa edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar için düzenlenen yazının özel kargo firması ile gönderilmesi durumunda şüpheli alacak kaydı yapılıp yapılamayacağı

(24.07.2012 tarih ve 167 sayılı özelge)

Vergi Usul Kanunu’nun 323. Maddesi hükmünden de anlaşılacağı üzere "yazı ile isteme" herhangi bir şekil şartına bağlanmamıştır. Bununla birlikte ilgili kanun metninde borcun istenilmesine ilişkin yazıların taahhütlü olarak gönderileceği hususunda hüküm bulunmamış olsa da, şüpheli alacak karşılığı ayırabilmek için "yazı ile borcun bir defadan fazla istenmesi" halinin tevsik edilebilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinin (b) bendinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği belirtilmiştir.

Dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacakların yazı ile istenmesi durumunda,

— Yazının farklı günlerde muhatabına bir defadan fazla ulaşmış olması,

— Yazının borçlunun kendisine veya hukuken teslim alabilecek şahıslara tebliğ edilmiş olması,

— Yazının kime ve hangi tarihte tebliğ edildiğini tevsik eden evrakın zamanaşımı süresince muhafaza edilmesi,

— Mezkûr Kanunun 323. maddesinin uygulamasına mahsus olması,

— Yazıların özel kargo şirketi vasıtasıyla gönderilmesinin posta mevzuatına aykırılık teşkil etmemesi,

şartıyla borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.

4. Damga Vergisi Kanunu

Muvafakatnamenin damga vergisine tabi olup olmadığı

(01.08.2012 tarih ve 2390 sayılı özelge)

Borçlara karşılık olarak verilen ipoteğin, sözleşme şartlarının yerine getirilmemesi durumunda, herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın derhal paraya çevrilmesinin kabulüne dair hususları içeren, esas itibarıyla taahhütname mahiyeti bulunan kâğıdın, ihtiva ettiği tutar üzerinden Damga Vergisi Kanunu’na ekli (1) sayılı tablonun I/A-1 fıkrasına göre binde 8,25 nispetinde damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

Yabancı firma ile düzenlenen ve belli bedel içermeyen dağıtıcılık sözleşmesinin damga vergisi

(20.07.2012 tarih ve 2184 sayılı özelge)

İthal edilecek minimum mal miktarının belirtilmesine rağmen malların cinsi ve fiyatlarının belirtilmediği Dağıtıcılık Sözleşmesinde, sözleşmeye ait belli bir paranın belirlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle, belli parayı ihtiva etmeyen söz konusu sözleşmenin damga vergisine tabi tutulmaması gerekmektedir. Ancak, söz konusu sözleşmede bahsi geçen ve daha sonra ürünlere ilişkin ödenecek tutarlara yer verilerek düzenleneceği anlaşılan ayrı sözleşmelerin, Türkiye’de düzenlenmesi ya da yabancı memlekette düzenlenmekle birlikte Türkiye’de resmi daireye ibrazı veya hükmünden faydalanılması halinde damga vergisine tabi olacaktır.

Depolama ve nakliyecilik işine ilişkin olarak düzenlenen ve sigorta, hasar tazmini, sorumluluk gibi hükümleri şarta bağlı olarak içeren sözleşmenin ne şekilde damga vergisine tabi tutulacağı

(18.07.2012 tarih ve 2157 sayılı özelge)

Bir kâğıtta birbirinden bağımsız birden fazla akit ve işleme yer verilebileceği gibi asıl akite bağlı şarta bağlı akit ve işlemlere de yer verilebilir. Damga vergisi uygulamasında, düzenlenmek suretiyle hukuken tekemmül eden kâğıtlardaki akit ve işlemlerin gerçekleşip gerçekleşmemesi veya kısmen gerçekleşmesinin kâğıdın damga vergisine tabi tutulmasında bir önemi bulunmamaktadır. Bu durumda, kâğıtta yer verilen her bir akit ve işlemin Kanun’un 6. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi suretiyle kâğıdın damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

Teknoloji serbest bölgesinde bulunan şirketin, işten ayrılması durumunda çalışanına yapacağı kıdem tazminatı ödemesine ilişkin düzenlenen kâğıdın 4691 sayılı Kanun uyarınca damga vergisinden istisna olup olmayacağı

(25.07.2012 tarih ve 163 sayılı özelge)

Teknoloji Serbest Bölgesinde bulunan şirketin çalışanlarından birisinin işten ayrılması nedeniyle yapılacak olan kıdem tazminatı ödemesinin, bölgede çalışan AR-GE ve destek personelinin münhasıran bu görevine istinaden yapılan ücret ödemesi olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmadığından, söz konusu tazminatın ödenmesine ilişkin olarak düzenlenen kâğıdın Damga Vergisi Kanunu’nun IV/1-b fıkrası uyarınca damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

5. Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu

Şirket ortağının vefatı halinde varislerine intikal eden kar paylarının ödenmesi sırasında veraset ve intikal vergisi ilişiği aranılıp aranılmayacağı

(16.08.2012 tarih ve 2604 sayılı özelge)

Şirket ortağına ödenmesine karar verilen, ortağın hesabına kaydedilen ve miras yoluyla intikal eden kâr payı ile şirket hisselerinin veraset ve intikal vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

Kâr payının mirasçılar tarafından bir beyanname ile ilgili vergi dairesine beyan edilerek veraset ve intikal vergisi ödenmeden veya Kanun’un 17. maddesi gereğince yüzde 5 oranında vergi karşılığı olarak tevkifat yapılmadan kâr payının mirasçılara ödenmesi mümkün bulunmamaktadır.

Murisin Anonim Şirket Hissesinin Veraset ve İntikal Vergisi Beyannamesine ne şekilde yansıtılacağı

(14.08.2012 tarih ve 30 sayılı özelge)

Vefat eden kişinin mirasçılarına intikal eden A.Ş. hisselerinin ilk tarhiyata esas olacak beyanında;

— Ölüm tarihine takaddüm eden takvim yılı bilançosuna veya ölüm tarihi itibariyle düzenlenecek bilançoya göre bulunacak öz sermayeden murisin hissesine düşen kısmın verilecek veraset ve intikal vergisi beyannamesinde beyan edilmesi,

— İntikal eden şirket hisselerinin değeri öz sermayeye göre bulunacağından ve öz sermayenin hesabında aktif ve pasif tüm bilanço kalemleri dikkate alınacağından öz sermayeden hisseye düşen kısım dışında, kıst dönem kârının ve işletmeye dahil gayrimenkullerin, demirbaşların ve taşıtların ayrıca beyan edilmemesi,

gerekmektedir.

Yurtdışında mukim şirket ana ortağının grup şirketleri arasında yurtdışında yapacağı bedelsiz hisse devrinin veraset ve intikal vergisine tabi olup olmadığı

(14.08.2012 tarih ve 2570 sayılı özelge)

Türkiye Ticaret Sicili’ne kayıtlı bulunan şirket hisselerinin İngiltere’de mukim bir şirketten İspanya’da mukim bir şirkete bedelsiz olarak devri veraset ve intikal vergisine tabi bulunmakta ve hisselerin devir işleminin yapılabilmesi için veraset ve intikal vergisi beyannamesinin verilmiş ve hesaplanan verginin tamamen ödenmiş olması veya şirket tarafından Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 17. maddesi gereğince % 15 nispetinde vergi karşılığı olarak tevkifat yapılması ve tevkifatın en geç bir hafta içinde ilgili vergi dairesine yatırılması gerekmektedir.

6. Ar-Ge Teşvikleri

Gizlilik ve Sınai Mülkiyet Sözleşmesi başlıklı kağıdın, 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında damga vergisinden istisna olup olmadığı

(03.08.2012 tarih ve 18 sayılı özelge)

5746 sayılı Kanun’un 3. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca, bu Kanun ve ilgili yönetmelikte kapsam ve sınırları belirtilen Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri ile ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar damga vergisinden müstesna olup, bu kapsam ve sınırların dışındaki kâğıtların söz konusu kanun hükümlerinden yararlanması mümkün bulunmamaktadır.

Bu açıklama çerçevesinde, Ar-Ge projesinin tasarım ve üretim haklarına ilişkin olarak düzenlenen "Gizlilik ve Sınai Mülkiyet Sözleşmesi" başlıklı kağıda, desteği veren KOSGEB tarafından onaylı listeden Ar-Ge ve yenilik faaliyeti kapsamında olduğunun anlaşılması durumunda, onaylı listenin ibrazı üzerine noter tarafından damga vergisi istisnası uygulanması gerekmektedir.

Yukarıda özetlenen özelgeler ile diğer çok sayıda özelgenin tam metnine www.gelirler.gov.tr internet adresinin mevzuat bölümünden ulaşabilirsiniz. pwc

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.