Örtülü Sermaye- Örtülü Avantaj |
01 Kasım 2012 | |||||||||||||||||||||
GİRİŞ Uluslararası gelişmeler ve genel kabul görmüş vergi ilkelerinin dikkate alınması sonucu 5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (1) 12. maddesiyle mali mevzuatımızdaki yerini daha somut hale getiren örtülü sermaye müessesesi 01.01.2006 tarihinden itibaren yürürlükte bulunmaktadır. Yeni düzenlemelerle 5422 sayılı eski Kurumlar Vergisi Kanunundan farklı olarak borç/öz sermaye oranı, ortakla ilişkili kişi ve öz sermaye kavramlarına açıklık getirilerek objektif kıstaslar konulması sağlanmıştır.(2) Çalışmamızda şirketler için genellikle vergisel yönden olumsuz sonuçlar içeren örtülü sermaye düzenlemesinin avantajlı yönlerinin de bulunduğundan bahsedilip, örnekler yardımıyla meslek mensuplarında ve şirket yöneticilerinde farkındalık yaratılması amaçlanmaktadır. 1. ÖRTÜLÜ SERMAYE DÜZENLEMESİ Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12. maddesinin 1 numaralı fıkrasında; kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmının, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılacağı belirtilmektedir. Bu sebeple işletmede kullanılan borçların örtülü sermaye sayılabilmesi için; • Doğrudan veya dolaylı olarak ortak veya ortakla ilişkili kişiden temin edilmesi, • İşletmede kullanılması, • Bu şekilde kullanılan borcun hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşması, gerekmektedir. Bu maddenin uygulanmasında; ortakla ilişkili kişi kavramı, ortağın doğrudan veya dolaylı olarak en az % 10 oranında ortağı olduğu veya en az bu oranda oy veya kâr payı hakkına sahip olduğu bir kurumu ya da doğrudan veya dolaylı olarak, ortağın veya ortakla ilişkili bu kurumun sermayesinin, oy veya kâr payı hakkına sahip hisselerinin en az % 10'unu elinde bulunduran bir gerçek kişi veya kurumu, öz sermaye kavramı ise, kurumun Vergi Usul Kanunu (3) uyarınca tespit edilmiş hesap dönemi başındaki öz sermayesini ifade etmektedir. Vergi Usul Kanunu’nun 192. maddesi uyarınca öz sermaye ise, aktif (mevcutlar ile alacaklar) toplamı ile borçlar arasındaki farktır. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11. maddesinin 1-b bendine göre; örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderlerin kurum kazancının tespitinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması gerekmektedir. Buna paralel olarak örtülü sermaye kabul edilen borçlanmalarda Türk Lirasının değer kazanması sonucu oluşacak kur farkı gelirlerinin de söz konusu borcun örtülü yoldan konulan bir sermaye olarak kabul edilmesinin bir sonucu olarak, vergiye tabi kurum kazancının tespitinde gelir olarak dikkate alınması söz konusu olmayacaktır. Ayrıca örtülü sermaye üzerinden kur farkı hariç, faiz ve benzeri ödemeler veya hesaplanan tutarlar, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının uygulanmasında, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılmaktadır. Bu şekilde dağıtılmış kar payının net kâr payı tutarı olarak kabul edilmesi ve brüte tamamlanması sonucu bulunan tutar üzerinden ortakların hukuki niteliğine göre belirlenen oranlarda vergi kesintisi yapılması gerekmektedir. Örtülü sermayeye isabet eden kur farkı giderlerinin kâr payı olarak kabul edilmesi ve dolayısıyla vergi kesintisine tabi tutulması söz konusu değildir. 2. ÖRTÜLÜ SERMAYENİN AVANTAJ YARATACAĞI DURUMLAR Örtülü sermaye düzenlemesi; öz kaynak yetersizliği nedeniyle dış kaynaklara yönelmek zorunda kalan şirketlerin aleyhine bir yük oluşturacağı, kurumların sermaye temininde büyük güçlükler yaşamasına ve ticari hayatın olumsuz yönde etkilenmesine neden olacağı yönünde eleştiriler almasına rağmen, belirli koşulların gerçekleşmesi halinde şirketler açısından hem vergisel hem de finansal avantajlar da sağlamaktadır. Bunları aşağıdaki başlıklar halinde şu şekilde özetleyebiliriz. 2.1. Örtülü Sermaye Uygulamasında Kur Farkı Gelirlerinin Yarattığı Vergisel Avantaj: 1 Seri Numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin (4) 12.3. başlıklı bendine göre; kurumların kullanmış olduğu borçların örtülü sermaye kapsamında değerlendirilmiş olması halinde, örtülü sermayeye isabet eden kur farkı gelirlerinin vergiye tabi kurum kazancının tespitinde gelir olarak dikkate alınmaması gerekmektedir. Söz konusu düzenleme çerçevesinde belirli koşulların mevcut olması halinde şirketler önemli tutarlarda vergisel avantajlar sağlayabilmektedir. Bu durumu bir örnekle aşağıdaki gibi özetleyebiliriz. Örnek-1: (X) şirketi 2011 yılına kadar faaliyetlerinin iyi gitmesi sebebiyle şirket ortağından herhangi bir borç talebinde bulunmamıştır. Dolayısıyla şirketin 2011 yılına kadar örtülü sermaye kapsamında herhangi bir borçlanması yoktur. Ancak 2011 yılında faaliyetleri kötüye giden şirket hesap dönemini zararla kapatmıştır. Bu sebeple şirketin 2011 yılı sonu öz kaynakları azalmış ve 2012 yılında şirketin nakit sıkıntısı başladığı için de ortağından kredi kullanmıştır. Şirketin 2012 takvim yılına ait hesap dönemi başındaki öz sermayesi 1.000.000 TL olup, anılan hesap dönemine ilişkin ortağı (Y) şirketinden yaptığı borçlanmanın en yüksek olduğu tarihteki tutarı 3.000.000 Euro karşılığı 6.000.000 TL’dir. Ayrıca şirket ortağından temin edilen borçların 2012 yılı içerisindeki kur değerlemeleri sonucunda 400.000 TL tutarında kambiyo karı oluşmuştur. (Y) şirketi kullandırdığı borç için herhangi bir faiz hesaplamamıştır. 2012 takvim yılının örtülü sermaye açısından değerlendirilmesi aşağıdaki gibidir. 2012 Yılı Dönem Başı Öz Kaynakların 3 Katı: 1.000.000 TL X 3 = 3.000.000 TL Şirket Ortağından Yapılan Borçlanmanın Örtülü Sermayeye İsabet Eden Kısmı: 6.000.000 TL – 3.000.000 TL = 3.000.000 TL Örtülü Sermaye Oranı: 3.000.000 TL / 6.000.000 TL = %50 Örtülü Sermayeye İsabet Eden Kur Farkı Gelirleri: 400.000 TL * %50 = 200.000 TL Şirket 2012 yılı kurumlar vergisi matrahının tespitinde örtülü sermayeye isabet eden 200.000 TL tutarındaki kur farkı gelirini vergiye tabi olmayan gelir olarak dikkate alacaktır. Böylece şirket örtülü sermaye kapsamında borcu bulunması sebebiyle 200.000 TL X % 20 = 40.000 TL tutarında daha az kurumlar vergisi ödeyecektir. 2.2. Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen Faizlerin Kar Payı Hükmünde Değerlendirilmesinin Yarattığı Vergisel ve Finansal Avantajlar: Örtülü sermaye düzenlemesinin yarattığı bir diğer avantaj da yurt dışında mukim şirket ortaklarından ve/veya ilişkili şirketlerden kullanılan borçlar için ödenen faizler sebebiyle doğmaktadır. Bilindiği üzere Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30. maddesine ilişkin yayımlanan 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nda (5), banka veya benzeri finans kurumlarından alınan borçlara ilişkin faizlere stopaj yapılmayacağı, bunun dışındaki kurumlardan alınan borçlara ilişkin faizlere ise %10 oranında stopaj hesaplanacağı belirtilmektedir. Ayrıca Katma Değer Vergisi Kanunu’nun (6) 17/4-e maddesinde banka veya benzeri finans kurumlarından alınan borçlara ilişkin faizlere KDV hesaplanmayacağı belirtildiği için, bunun dışındaki kurumlardan alınan borçlara ilişkin faizlere sorumlu sıfatıyla KDV hesaplanması gerekmektedir. Şirketin yurt dışı ortağından veya ilişkili şirketinden kullandığı borç örtülü sermaye kapsamında olmaması halinde, yukarıdaki iki paragrafta da açıklandığı üzere, kullanılan borç üzerinden; a) Ödenen faiz tutarı net kabul edilerek %10 oranında stopaj, b) Bulunan brüt tutar üzerinden de %18 oranında sorumlu sıfatıyla KDV hesaplanması gerekmektedir. Ancak şirketin yurt dışı ortağından kullandığı borcun tamamının veya bir kısmının örtülü sermaye kapsamında değerlendirilmesi neticesinde vergisel yükümlülükler farklılık arz etmektedir. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12. maddesinin 7 numaralı fıkrasına göre örtülü sermaye üzerinden ödenen faizler örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibariyle dağıtılmış kar payı sayılmaktadır. Böylece yurt dışında mukim ortak ve/veya ilişkili şirketten kullanılan borcun örtülü sermaye kapsamında olması halinde, ilgili borç için ödenen faizler hesap döneminin sonu itibariyle kar payı stopajına tabi olacaktır. Yurt dışında mukim ortağın bulunduğu ülkeyle yapılan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarına bakılması stopaj oranının % 15 mi yoksa daha düşük bir oran mı olacağı konusunda karar vermemize yardımcı olacaktır. Konunun Katma Değer Vergisi Kanunu açısından değerlendirilmesi halinde ise idarenin iki farklı görüşü karşımıza çıkmaktadır. Birinci görüşe göre; Kanunun 1. maddesinde Türkiye'de ticarî, sınaî, ziraî faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin ve her türlü mal ve hizmet ithalatının katma değer vergisinin konusuna girdiğinden bahisle kar paylarının katma değer vergisinin konusuna girmediği belirtilmektedir. Bu sebeple örtülü sermaye sayılan borçlanmalar üzerinden ödenen faizlerin kar payı hükmünde olması sebebiyle katma değer vergisi hesaplanmamalıdır. (7) Ankara Yeminli Mali Müşavirler Odası'nın 10.09.2007 tarih ve 2007/7 sayılı kararı da bu yöndedir. İkinci görüşe göre ise; Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1/1 inci maddesine göre finansman hizmeti olarak değerlendirilen borçlanmalar nedeniyle hesaplanacak faiz tutarları KDV’ye tabi tutulmaktadır. Kurumlarla ilişkili kişiler arasında gerçekleşen ticari faaliyetlerin sonradan Kurumlar Vergisi Kanunu’nun uygulanmasında örtülü sermaye olarak değerlendirilerek dağıtılmış kar payı sayılması, KDV açısından işlemin finansman temin hizmeti olmasını etkilememektedir. Bu sebeple örtülü sermaye sayılan borçlanmalar üzerinden ödenen faizlerin katma değer vergisine tabi bulunması gerekmektedir.(8) Katma değer vergisinde vergilendirmeye esas olanın mal teslimi veya hizmetin ifası olması sebebiyle, menkul sermaye iradı niteliğindeki kar paylarının katma değer vergisine tabi tutulmaması gerekmektedir. Aksi durumda aynı işlemi kurumlar vergisi açısından kar payı dağıtımı, KDV açısından ise hizmet kabul etmiş oluruz. Bu sebeple; idarenin örtülü sermaye üzerinden ödenen faizlerin katma değer vergisine tabi tutulması yönündeki özelgesine katılmadığımızı özellikle belirtmek isteriz. Yukarıdaki bilgiler ışığında aşağıdaki örnekte yurt dışında mukim şirket ortağından örtülü sermaye kapsamında kullanılan borç ile örtülü sermaye kapsamında olmayan borç kullanımı için ödenen faizlerin vergisel yükümlülükleri belirli şartlar dahilinde karşılaştırılacaktır. Örnek-2: Şirketin Yurt Dışında Mukim Ortağından Kullandığı Borcun Örtülü Sermaye Kapsamında Bulunmaması Durumu (X) şirketi 2012 yılında 1.000.000 TL kuruluş sermayesi ile kurulmuştur. Kuruluş yılı olması sebebiyle; (X) şirketi yurt dışında mukim ortağı (Y) şirketinden 1.000.000 Euro karşılığı 2.000.000 TL tutarında kredi kullanmıştır. (Y) şirketi söz konusu borç tutarı için 3’er aylık dönemlerde 10.000 Euro tutarında faiz faturası düzenlemektedir. Şirket ortağından ve/veya ilişkili şirketlerden 2012 yılı içerisinde kullanılan borç toplamı 2012 yılı dönem başı öz kaynakların 3 katını aşmadığından dolayı örtülü sermaye kapsamında bir borçlanma bulunmamaktadır. Şirketin 2012 yılında katma değer vergisine tabi işlemleri neticesinde devreden katma değer vergisi bulunmakta olup, hiçbir dönemde katma değer vergisi ödemesi çıkmamıştır. Ayrica şirketin 2012 yılı faaliyetleri zararla sonuçlanmış ve kurumlar vergisi matrahı oluşmamıştır. Bu veriler ışığında (Y) şirketi tarafından 3’er aylık dönemlerde düzenlenen faiz faturalarının vergisel yükümlülükleri aşağıdaki gibi hesaplanmıştır. Her dönemde 1 Euro=2 TL olarak dikkate alınmıştır. Net Faiz Tutarı: 10.000 Euro x 2 = 20.000 TL Brüt Faiz Tutarı: 20.000 TL / 0,90 = 22.222 TL Faiz Stopajı Tutarı: 22.222 TL – 20.000 TL = 2.222 TL Sorumlu Sıfatıyla KDV Tutarı: 22.222 TL X 18/100 = 4.000 TL (X) şirketi 3’er aylık dönemler itibariyle tarafına düzenlenen faiz faturası üzerinden %10 stopaj hesaplayarak 2.222 TL’yi muhtasar beyanname ile beyan etmektedir. Ayrıca brüt faiz tutarı üzerinden hesapladığı 4.000 TL tutarındaki sorumlu sıfatıyla KDV’yi de 2 numaralı katma değer vergisi beyannamesi ile beyan etmektedir. Böylece yıllık (2.222 TL x 4 dönem) 8.888 TL tutarında stopaj ile (4.000 TL x 4 dönem) 16.000 TL tutarında sorumlu sıfatıyla KDV tutarı olmak üzere toplam 24.888 TL vergi ödemek zorundadır. Ayrıca toplam (22.222 TL x 4 dönem) 88.888 TL brüt faiz tutarının kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür. Örnek–3: Şirketin Yurt Dışında Mukim Ortağından Kullandığı Borcun Örtülü Sermaye Kapsamında Bulunması Durumu (X) şirketi 2012 yılında 1.000.000 TL kuruluş sermayesi ile kurulmuştur. Şirketin 2012 yılı faaliyetleri 1.500.000 TL zararla sonuçlanmıştır. Bu sebeple şirket 2013 yılının başında yurt dışında mukim ortağı (Y) şirketinden 1.000.000 Euro karşılığı 2.000.000 TL tutarında kredi kullanmıştır. (Y) şirketi söz konusu borç tutarı için 3’er aylık dönemlerde 10.000 Euro tutarında faiz faturası düzenlemektedir. Şirket ortağından ve/veya ilişkili şirketlerden 2013 yılı içerisinde kullanılan borç toplamının tamamı, 2013 yılı dönem başı öz kaynakların negatif olması sebebiyle örtülü sermaye kapsamındadır. Şirketin 2013 yılında katma değer vergisine tabi işlemleri neticesinde devreden katma değer vergisi bulunmakta olup, hiçbir dönemde katma değer vergisi ödemesi çıkmamıştır. Ayrica şirketin 2013 yılı faaliyetleri zararla sonuçlanmış ve kurumlar vergisi matrahı oluşmamıştır. Bu veriler ışığında (Y) şirketi tarafından 3’er aylık dönemlerde düzenlenen faiz faturalarının vergisel yükümlülükleri aşağıdaki gibi açıklanmıştır. (1 Euro=2 TL olarak dikkate alınmıştır.) Katma Değer Vergisi Yönünden: Şirketin 2013 yılı dönem başı öz kaynaklarının negatif olması sebebiyle şirket ortağından kullandığı borcun tamamı örtülü sermaye kapsamındadır. Bilindiği üzere örtülü sermaye üzerinden ödenen faizler kar payı hükmünde olduğundan, katma değer vergisinin konusuna girmemektedir. Bu sebeple şirkete yurt dışında mukim ortağı tarafından 3’er aylık dönemler itibariyle düzenlenen faiz faturaları üzerinden sorumlu sıfatıyla KDV hesaplanmasına gerek bulunmamaktadır. Kurumlar Vergisi Stopajı Yönünden: Örtülü sermaye üzerinden ödenen faizlerin örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibariyle dağıtılmış kar payı sayılması sebebiyle şirketin yurt dışında mukim ortağı tarafından 3’er aylık dönemler itibariyle düzenlenen faiz faturaları üzerinden Aralık ayı itibariyle kurumlar vergisi stopajı hesaplanacaktır. Böylece Mart – Haziran ve Eylül aylarında muhtasar beyanname ile beyan edilecek kurumlar vergisi stopajı bulunmamaktadır. Aralık ayı muhtasar beyannamesi ile beyan edilecek kurumlar vergisi stopajı ise aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır. Yıllık Net Faiz Tutarı: 40.000 Euro x 2 = 80.000 TL *Brüt Faiz Tutarı: 80.000 TL / 0,85 = 94.118 TL Faiz Stopajı Tutarı: 94.118 TL – 80.000 TL = 14.118 TL * Örtülü sermaye üzerinden ödenen faizlerin dağıtılmış kar payı sayılması sebebiyle dar mükellef kuruma ödenen faiz üzerinden %15 oranında kar dağıtım stopajı hesaplanmıştır. Ancak yurt dışında mukim şirketin bulunduğu ülke ile imzalanan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının mutlaka incelenmesi gerekmektedir. Belirli şartların gerçekleşmesi halinde özellikle bazı ülkelerle yapılan anlaşmalarda kar payı stopaj oranı düşmektedir. (Hollanda, İspanya gibi) Katma Değer Vergisi Yönünden Karşılaştırma: Örtülü sermaye üzerinden ödenen faizlerin katma değer vergisine tabi bulunmaması ve şirketin sürekli sonraki döneme devreden katma değer vergisinin bulunması sebepleriyle; şirketin örtülü sermaye kapsamında borçlanmasının bulunması önemli bir vergisel avantaj sağlamaktadır. Örnek 2’ye bakıldığında; örtülü sermaye kapsamında borçlanması bulunmayan şirket 16.000 TL tutarında sorumlu sıfatıyla KDV öderken, örtülü sermaye kapsamında borçlanması bulunan şirket herhangi bir KDV ödemesinde bulunmamaktadır. Her iki örnekte de şirketin sonraki döneme devreden KDV’si bulunması sebebiyle örtülü sermaye kapsamında borçlanması bulunmayan şirket için üçer aylık dönemler itibariyle 4.000 TL sorumlu sıfatıyla katma değer vergisi ödemesi yapılmak suretiyle yıllık 16.000 TL tutarında nakit çıkışı ortaya çıkmaktadır. Ayrıca örtülü sermaye kapsamında borçlanması bulunmayan şirketin üçer aylık dönemlerdeki 1 numaralı KDV beyannamesinde ödenecek katma değer vergisi bulunsaydı, söz konusu karşılaştırma sonucu herhangi bir vergisel avantajın söz konusu olmayacağını belirtmek gerekir. Kurumlar Vergisi Stopajı Yönünden Karşılaştırma: Örtülü sermaye kapsamında borçlanması bulunmayan şirket toplam 8.888 TL tutarında kurumlar vergisi stopajını 3’er aylık dönemler itibariyle taksitler halinde öderken, örtülü sermaye kapsamında borçlanması bulunan şirket ise toplam 14.118 TL tutarında kurumlar vergisi stopajını Aralık ayı itibariyle ödemektedir. Söz konusu karşılaştırma çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarına göre kar dağıtım stopaj oranı %15’den düşük olmayacak ülkeler için geçerli olup, bazı anlaşmalarda stopaj oranının %5 veya %10’a düştüğü görülmektedir. Stopaj oranının %5 olduğu ülkelerde örtülü sermaye kapsamında borçlanması bulunan şirket hem daha az kurumlar vergisi stopajı ödeyerek vergisel yönden avantaj sağlamakta, hem de söz konusu vergiyi 3’er aylık dönemler itibariyle ödemek yerine yıl sonu ödeyerek finansal açıdan avantaj sağlamaktadır. Stopaj oranının %10 olduğu durumlar da ise örtülü sermaye kapsamında borçlanması bulunan şirketin sadece geç ödemeden kaynaklanan finansal avantajı bulunmaktadır. Kurumlar Vergisi Yönünden Karşılaştırma: Yurt dışında mukim ortaktan temin edilen borç için ödenen faiz tutarları ve muhtasar beyanname ile beyan edilerek ödenen stopaj tutarları normal koşullarda kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmaktadır. Ancak örtülü sermaye kapsamında yapılan borçlanmalar üzerinden ödenen faizler ve buna isabet eden stopaj tutarları Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11. maddesine göre kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınmaktadır. Örneğimizde şirketin faaliyetlerini zararla sonuçlandırması sebebiyle herhangi bir kurumlar vergisi matrahı oluşmamaktadır. Bu sebeple örtülü sermaye kapsamında borçlanması bulunan şirketin ödediği faizlerin ve buna isabet eden stopaj tutarlarının kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınmasının cari yılda kurumlar vergisi yönünden herhangi bir etkisi bulunmamakta olup, şirketin önümüzdeki 5 yıl içerisinde mali kara ulaşması halinde indirebileceği geçmiş yıllar zararlarına etkisi bulunacaktır. Örneklerde belirtilen durumda; katma değer vergisi ve kurumlar vergisi stopajı yönünden vergi dairesine ödenmesi gereken tutarların karşılaştırmasını aşağıdaki tabloda şu şekilde özetleyebiliriz. Tablo 1: Örnek 2 ve Örnek 3’ün Katma Değer Vergisi ve Kurumlar Vergisi Yönünden Karşılaştırılması
* Kar dağıtımına ilişkin stopaj oranı %15 olarak değerlendirilmiştir. ** Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasına göre; kar dağıtımına ilişkin stopaj oranı %10 olarak değerlendirilmiştir. ** Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasına göre; kar dağıtımına ilişkin stopaj oranı %5 olarak değerlendirilmiştir. SONUÇ: 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12. maddesiyle düzenlenen örtülü sermaye uygulaması mali mevzuatımızda bir vergi güvenlik müessesesi olarak yer almaktadır. Bu bağlamda Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11. maddesiyle örtülü sermaye üzerinden ödenen faizler kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınmaktadır. Çalışmamızda uygulamada karşılaşılan bazı durumlar da örtülü sermaye düzenlemesinin şirketler lehine bir takım vergi avantajları da doğurabileceği anlatılmaya çalışılmıştır. Söz konusu vergi avantajlarından biri örtülü sermaye kapsamında yapılan borçlanmalar sonucu ortaya çıkan kur farkı gelirlerinin kurumlar vergisinden istisna edilmesine ilişkin olmasıdır. Şayet şirketlerin herhangi bir hesap dönemi içerisinde örtülü sermaye kapsamında borcu bulunması, söz konusu borç için herhangi bir faiz ödemesinde bulunmaması ve ilgili borç için hesap dönemi boyunca sadece kur farkı geliri oluşması hallerinde, mali mevzuatımıza vergi güvenlik müessesesi olarak giren örtülü sermaye uygulaması şirketlere vergisel yönden daha az kurumlar vergisi ödeme olanağı yaratmaktadır. Bir diğer vergi avantajı ise yurt dışında mukim şirket ortağından veya ilişkili şirketten örtülü sermaye kapsamında yapılan borçlanmalar üzerinden ödenen faizlerin yıl sonu itibariyle kar payı olarak değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Kar payları menkul sermaye iradı olarak değerlendirildiği için katma değer vergisine tabi tutulmamalıdır. Bu durum da örtülü sermaye kapsamında borçlanması bulunan ve bu borçları için faiz ödeyen şirketleri katma değer vergisi yönünden avantajlı duruma getirmektedir. Çünkü normal koşullarda (örtülü sermaye kapsamında borç bulunmaması durumunda) faizin doğduğu dönemde %10 oranında stopaj ve bunun üzerinden de %18 oranında sorumlu sıfatıyla KDV hesaplanması gerekmektedir. Doğal olarak bu durum şirketlerin 1 numaralı katma değer vergisi beyannamesinde ödenecek KDV’lerinin bulunmaması durumunda avantaj yaratmaktadır. Ayrıca özellikle çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları gereğince kar payı stopajı düşürülen ülkelerdeki şirket ortaklarından veya ilişkili şirketlerden kullanılan örtülü sermaye kapsamındaki borçlar için ödenen faizlerde de kurumlar vergisi stopaj avantajı doğmaktadır. Bu avantaj normal koşullarda %10 olan stopaj oranının %5’e düşmesiyle oluşabilmektedir. Ayrıca normal koşullarda faizin oluştuğu dönem itibariyle stopaj hesaplanırken, örtülü sermaye kapsamındayken sadece yıl sonu itibariyle stopaj hesaplanmaktadır. Bu durumda şirketler daha geç stopaj beyanını yaparak finansal yönden de önemli bir avantaj sağlayabilmektedir.
(1) 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, Resmi Gazete Yayım Tarihi 21.06.2006 Sayısı 26205. KAYNAKÇA:
Hilmi ATAĞAN, SMMM (Vergi Sorunları Dergisi, Ekim 2012 sayısında yayımlanmıştır.) ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. |