Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Yök’ün Yayınladığı “Yeni Bir Yök Yasasına Doğru” Başlıklı Yazının Değerlendirmesi PDF Yazdır e-Posta
11 Kasım 2012
http://yeniyasa.yok.gov.tr/images/y/banner.png

1.1       Yükseköğretim Kurumu Statüleri

Yeni yapıda üç farklı Yükseköğretim Kurumu Statüsü öngörülmektedir.

1) Kamu tüzel kişiliğine haiz ve kanunla kurulan Devlet Yükseköğretim Kurumu,

2) Özel Hukuk tüzel kişiliğine haiz ve Yükseköğretim Kurumunun teklifi üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulan Vakıf Yükseköğretim Kurumu ve

3) Özel Hukuk tüzel kişiliğine haiz ve Yükseköğretim Kurumunun teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile kurulan Özel Yükseköğretim Kurumu

         Yeni taslakta öngörülen üç farklı Yükseköğretim Kurumunun statüsü öngörülmekte ise de özel Yükseköğretim Kurumu kurulmaya başlanması ile birlikte Vakıf Üniversiteleri Özel Üniversite Statüsüne kayarak özel üniversiteler olacaktır. Vakıf Üniversiteleri kurulmasının amacı Özel Üniversite kurulamadığından Vakıf Üniversiteleri kurulmaktadır. Özel Üniversite kurulmaya başlandığında Vakıf Üniversiteleri kurulmayacak, şimdiye kadar kurulanlarda Özel Üniversite statüsüne geçeceklerdir. Bu anlamda üç farklı Yükseköğretim Kurumu öngörülmüş ise de Özel Üniversitelerin açılabilmesiyle iki Statüde Yükseköğretim Kurumu oluşacaktır.

         Özel Üniversite kurulması izni verildiğinde bunların ücretleri ve açacakları Fakülte ve Yüksekokulların ne olacağı gibi ciddi sorunlar yaşanacaktır. Şu anda bile Fakültelerin kontenjanları düşürülürken açılacak Özel Üniversiteler hangi Fakülteleri açacaklardır iyi belirlenmeli. Üniversite kurulumu için zorunlu açılması gereken Fakülteler gözden geçirilerek Türkiye’nin ihtiyacı olan alanlarda eğitim vermeleri sağlanmalıdır.

         Ülkemizde 1.500 milyon öğrencinin girdiği sınavda 300 bin kişinin yerleştiği düşünüldüğünde Özel Üniversitelerin hazır pazarı olduğu gerçektir. Bu Üniversitelerin ücretlerinin nasıl belirleneceği ve bu belirlenen ücretlerle hangi puanla öğrenci alacakları çok iyi hesaplanmalıdır. Devlet Üniversitelerinde yetişmiş Öğretim Üyelerinin bir anda çoğalan Özel Üniversitelere yüksek ücretlerle geçmeleri gibi bir durum yaşandığında Devlet Üniversitelerindeki eğitim kalitesi düşecek, belki de eğitim duracaktır. Bu durumda Özel Üniversiteler Devlet Üniversitelerindeki bu Öğretim Üyelerini kullanarak iyi eğitim verdiklerini iddia ederek ücretlerini istedikleri gibi belirler, bir duruma gelebileceklerdir.

         Diğer tarafta, Özel Üniversitelerin Öğretim Üyelerini kendi taraflarına çekmeleri durumunda Devlet Üniversitelerinin özellikle Enstitülerde açılmış Yüksek Lisans ve Doktora programları eğitimleri yarım kalacak ya da yeni Yüksek Lisans ve Doktora açılması için yeterli Öğretim Üyesi bulma şartı yerine getirilemeyeceği için programların açılması imkânı kalmayacak, Öğretim Üyelerini kendi tarafına çeken Özel Üniversiteler bu durumu fırsat bilip, Devlet Üniversitelerinde açılmayan lisansüstü programları açarak tek Pazar olma gibi durumları olabilecektir.

         Yükseköğretim Kurumlarında yeteri kadar Akademisyen olmadığından YÖK tarafından ÖYP kapsamında öğrenciler alınarak öğretim elemanı yetiştirilmeye çalışılmaktadır. Yeterli Öğretim Elemanının olmadığı bir ortamda Özel Üniversite açmanın böyle bir sakıncası olacağı aşikârdır.

         Devlet Üniversiteleri ÖYP kapsamında Öğretim Elemanı yetiştirecek Özel Üniversiteler de onları alıp kullanacaklardır. Bunun bir şekilde önüne geçilerek Özel Üniversitelerden ÖYP kapsamında kendi Öğretim Elemanlarını yetiştirme programları uygulaması için düzenlemeler yapılmalıdır.

         Devlet Üniversiteleri ile Özel Üniversiteler arasında öğrencilerin yatay geçişlerinin nasıl olacağı konularında değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu Üniversiteler arası geçiş mümkün ve bunu belirli bir koşula bağlamak gerekir. Özel Üniversiteye gidip Devlet Üniversitelerine geçiş yapmak isteyen öğrenciler için yeni bir kriter belirlenmeli.

         Bu yeni yapıda Yabancı Yükseköğretim Kurumları da öngörüldüğü belirtilmektedir. Yabancı Üniversitelerin Ülkemize gelmeleri bir avantaj gibi görülse de hangi Üniversitelerin geleceği ve bunların eğitimlerinin denkliklerinin nasıl sağlanacağı ve bunlar Türkçe mi yoksa yabancı dille mi eğitim yapacağı, eğitim kadrolarını kendi ülkelerinden getirip getirmeyecekleri, bunların ücretlerinin ne olacağı önemli sorunlardır. Öncelikle bunların çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Sırf ticaret yapmak için üçüncü geri kalmış dünya ülkelerinin Üniversitelerinin gelmesi gibi bir durum oluştuğunda bu Türkiye için bir kazanç olmaktan çok zarar olur. Bu gelen Üniversiteler kazandıkları paraların bir kısmını ülkemizde eğitim alanına yatırım yapmaya zorlanmalıdır. Yoksa Ülkemizde kazandıkları paraları kendi Ülkelerine götürmeleri durumunda yine bu durumdan zarar edeceğimiz aşikârdır. Yabancı Üniversitelerin gelmesi konusunda başta gelecek Üniversiteler için kriter belirlenmeli bu kriterler kendi öğretim üyelerini getirme, kazançlarının belli bir kısmını tekrar eğitime harcama, eğitimin belli bir kısmını Türkçe yapmaları ve gelecek olan Üniversitelerin dünya Üniversiteleri arasında tanınmışlığın olması ve en azından belli sayıda Fakülte kurma şartı ve kurulacak Üniversitenin bir kampus Üniversitesi olması gibi kriterler konması gerektiği değerlendirilmektedir.

1.2. Üniversite Konseyi

Öngörülen Kanun taslağında Devlet Üniversitelerinin üst Yönetimde kurumsallaşma derecelerine göre farklı modellerin uygulanması bu Üniversitelerde sağlıklı ve etkin bir Yönetim süreci için gerekliliktir. Bu nedenle belirlenen şartları taşıyan kurumsallaşmış bazı Üniversitelerde Üniversite Konseyi kurulabileceği belirtilmektedir.

Üniversitelerin kurumsallaşması Üniversitelerin eskimişlikleri ile ilgili bir konu olmadığından 10 yılını doldurmuş Üniversitelerin kurumsallaşmış gibi bir genelleme yapılamaz. Kurumsallaşmış demek her şeyi ile oturmuş eğitimde dünya standartlarını yakalamış Üniversite olması gerekmektedir. Eğitim Öğretimiyle kadro atamaları ile işleyişiyle oturmuşluk içermelidir. Türkiye’de bu standartlara ulaşmış Üniversite sayısı 5’i geçmez. Dünya Üniversiteler sıralamasında yaptığı akademik yayınlar bakımından ilk beş yüze giren İstanbul, Boğaziçi, Marmara gibi birkaç Üniversiteyi geçmemektedir. Burada kurumsallık kelimesinin ne anlama geldiğinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.

Oluşturulacak Üniversitelerin Konseyinin nasıl ve kaç kişiden oluşturulacağı konusuna değinilmemiştir. Sırf Rektör ve Dekan Seçilebilmesi için böyle bir Konsey oluşturulmaya gerek var mı bu soruya cevap bulunması gerekir. Üniversitelerde tüm Üniversitedeki Öğretim Elemanı ve İdari Personelin oyları ile kendi Rektörünü, fakültelerde Öğretim Elemanını ve İdari Personel kendi Dekanını seçebilir. Bunun için konsey oluşturmaya gerek bulunmamaktadır. En çok oyu alan Rektör veya Dekan olarak atanabilir.

Bu oluşturulacak Konseyin üyelerinin Yükseköğretim Kurumu Bakanlar Kurulu gibi kurumlar tarafından belirlenmesinin bir mantığı olmadığı gibi, gereksiz bir bürokratik işleri arttırmaya neden olacaktır.

Oluşturulacak Konseyin 1 Üyesinin öğrenci Başkanından, 1 üyesinin ise ildeki en çok vergi veren veya Üniversiteye bağış yapan tarafından oluşturulması Üniversitedeki işleyişe aykırı bir durum olmaktadır. Üniversiteye en çok bağış yapan ve kurulda olan bir sermayedar, bu gücünü kullanarak 10 üyenin üstünde tahakküm kurmayacağının garantisini kimse veremez. Üniversiteye bağış yapan kişi, şu kişiyi Rektör seçerseniz, şu kadar bağış yapacağım gibi bir yaklaşımını içinde bulunmayacağının garantisini kim verebilir. Spor kulübü yönetir gibi Üniversite yönetilemez. Eğer böyle bir niyet varsa, spor klüp başkanlığı gibi bir sistem getirilerek, en çok parayı bağışlayarak Rektörü belirlesin. Belki böyle bir durumda Rektörü belirleyerek en azından Üniversitelere mali destek sağlanır.

Üniversite Konseyi oluşacak Üniversitelerin Kurum bütçelerini belirlenen oranda öz gelirlerinden olan Üniversiteler olacağından bahsedilmektedir. Öz geliri fazla olan bir Üniversitenin zaten bağış yapacak bir iş adamına ihtiyacı bulunmamaktadır. Onların ihtiyacı olan yasal düzenlemelerle öz gelirlerini istedikleri gibi kullanma konusunda serbestliktir.

Üniversite Konseyi oluşturulurken öğrenci temsilcileri ve en çok vergi veren iş adamları unutulmamasına karşın, Üniversitenin her türlü sıkıntısını omuzlayıp götüren idari personelden bir temsilci konulması unutulmuştur. Bu durum üniversitelerde idari personele verilen değerin bir göstergesidir. Konseye Genel Sekreteri bile raportör olarak konmamıştır.

Üniversite Konseyinin Rektör ve Dekanları seçer ve atar. Üniversite planını ve performans programını onaylar, Üniversite yatırım programını karara bağlar. Üniversite adına kamulaştırmaya gayrimenkul satın alınmasına ve Üniversitelerin mülkiyetindeki gayrimenkuller üzerinde üçüncü kişiler lehine ayrı hak tesisine karar verir, öğrenci kontenjanlarını ve öğrenim ücretlerini Yükseköğretim Kurumu tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde belirler; sözleşmeli öğretim elemanlarına ve idari personele yapılacak ücret ve diğer ödemeleri belirler. Senatonun ve Üniversite Yönetim Kurulunun bazı kararlarını onaylar.

Üniversite Konseyi Rektör ve Dekan seçimi dışındaki tüm görevleri zaten Senato ve Üniversite Yönetim Kurulu tarafından yapılmaktadır. Senato ve Yönetim Kurulu yaptığı işleri birde Üniversite Konseyinde görüşmek onaylamak zaman kaybından başka bir durum olmayacaktır. Üniversite Konseyi bunu yapacaksa Senato ve Yönetim Kuruluna ihtiyaç bulunmamaktadır. Onların aldığı kararlar birde Üniversite Konseyinin onayına sunulması onlara haksızlık olduğu gibi gereksiz bir zaman kaybıdır.

Üniversitenin her konuda onay merci olan bu konseyin üyelerine bir toplantı ücreti adı altında bir ücret ödenmesi gerekmektedir. bu ücretin miktarın az olması durumunda sürekli toplantı halinde olacak üyelere haksızlık, fazla olması durumda devlete zarar. İş adamı işini gücünü bırakıp sürekli bu toplantılara nasıl katılacağı da ayrı bir sorun olacaktır. Öğrenci temsilcisi eğitim öğretimi bırakıp toplantılara nasıl katılacağı da öğrenci temsilcisi için ayrı bir sorun olacaktır. Bu kadar önemli kararları onaylayan konseyin yasal karşısındaki sorumluluğu ne olacaktır. Sorumlulukları yoksa sorumluluk kimde olacaktır.

Kurumsallaşmış ancak Üniversite Konseyi kurulabilmesi için öngörülen kriterleri karşılamayan Üniversiteler ile Kurumsallaşmakta olan Üniversiteler için hiçbir şey öngörülmemiş olması ve Kurumsallaşan Üniversitelere ayrı uygulama Kurumsallaşmayan Üniversitelere ayrı uygulama diye bir şey söz konusu olamaz. Yapılsa da sağlıklı bir sonuç alınamaz.

2-Yükseköğretim Kurumunun Yönetimindeki Ana Organlar

2. 1. Rektör

Yeni süreçte Rektörün görev süresi 4 yıldan 5 yıla çıkarılmış, iki kez üst üste şartı bir dönemle sınırlandırılmıştır. Eski düzenlemede Rektörün görev süresi 4 yıl olmasına karşın Yardımcılarının görev süresi 5 yıl olarak belirlenmiştir. Yeni düzenleme ile Rektörün görev süresinin Yardımcıları ile eşitlenmiştir. Bunun çeşitli sakıncalar vardı. Rektörün görev süresi 4 yılda bittiğinde, Rektör Yardımcıları 5 yıl süre ile atandıkları için Rektörün görev süresi bitse de Rektör Yardımcıları 1 yıl daha görevden istifa etmedikleri sürece görevde kalabiliyorlardı. Görev süreleri eşitlendiğinden böyle bir sorun kalmamıştır.

Ancak Yeni düzenlemede,  Rektörler 5 yıl süre ile seçilse de herhangi bir nedenle ( istifa, ölüm,) görev süresi dolmadan ayrılma durumlarında, Rektör Yardımcılarının görev süresi 5 yıl olarak belirlendiğinden, atanan (istifa eden ve ölenin yerine) yeni Rektör, Yardımcılar istifa etmezse 5 yıl dolmadan eski rektörün belirlediği rektör yardımcıları ile çalışmak zorunda kalacaklar, eski rektör yardımcıları görevlerinden alınmayacaklardır. Bütün bunlar düşünülerek Rektör Yardımcıları Rektörler birlikte atanacağı, Rektör görevinden ayrılması ile onların da görev sürelerinin kendiliğinden sonlanacağına ilişkin bir hüküm eklenmesi gerekmektedir. Tıpkı Dekan Yardımcıları ve Müdür Yardımcılarında olduğu gibi. Bu yeni taslakta atlanmış, ancak bu önemli bir durumdur. Uygulamada çok büyük sıkıntılar yaşanabilecek bir durum olarak değerlendirilmektedir.

Yeni Yönetmelikte öğrenci sayısı 50.000’in üzerinde olan Üniversitelerde 3 olan Rektör Yardımcısı sayısı 5 olarak belirlenmiştir. Uygulamada bunun çok bir yararı olmayacağı değerlendirilmektedir. Üniversitelerde 3 önemli birim bulunmaktadır. Bunlar Öğrenci İşleri, Strateji Dairesi ve SKS Hizmetleridir. Üç Rektör Yardımcısı bu birimlerin işleyişini koordine etmeleri durumunda diğer 2 Rektör Yardımcısına ihtiyaç olmadığı düşünülmektedir. Rektörün görevleri eski yönetmelikteki şekliyle aynen kalmıştır.

2.2 Rektör Atama Süreçleri

Rektör adayların belirlenmesi için kriter belirleme gibi bir sorumluluğu Üniversite Konseyine bırakılmıştır. Üniversite Konseyinin belirlediği kriterler ilana çıkarılarak adaylar belirleneceği belirtilmektedir. Üniversite Konseyinin Rektör adaylarını neye göre belirleyeceği belirlenmediğinden yapılan atamalara itiraz durumlar olabilecektir. Rektör adaylarının tercihen İngilizce bilmesi, iki yıl deneyimli olması gibi şartlar koyabilecek mi ki böyle bir yetki verilmiştir. Rektör adaylarının kriterleri yasa ile düzenlenir ve bu yetki bir komisyonun inisiyatifine bırakılamaz. Bırakılırsa belirlenen kriterlere itirazlar olabilir. Bu itirazların sonu yargıya taşınabilecek ve Rektör belirleme süreci uzayacaktır. Rektör adayları için başvuru şartlarının belirlenmesi ve ilana çıkılması ancak kadro atamalarında olabilir. Rektör kadroya atanmıyor 5 yıllığına görevlendiriliyor. Böyle bir uygulama işleri kolaylaştıracağına daha çok zorlaştıracaktır.

Üniversite Konseyi adaylardan 3 kişi belirleyip diğer adayları elemesi ve elenen adayların neye göre eleneceklerine yönelik bir kriterin olmaması elenen adayların itirazına neden olacaktır.

Bu belirlenen adaylar seçim gibi bir durum olmadığından neye göre belirlenecektir ve aralarından Rektör neye göre belirlenip atanacaktır. Bunların hiç biri belli değildir. Bu nedenle Rektörü belirlemek çok güç olacaktır.

Kaldı ki; var olan uygulamaya göre, Rektörler, üniversitedeki öğretim üyeleri tarafından seçilerek, en çok oy alan adaylardan 6 kişi Yükseköğretim Kuruluna gönderilmekte, gönderilen adaylardan üçü Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenerek Cumhurbaşkanı onayına sunulmaktadır. Cumhurbaşkanı bu 3 kişi arasından bir kişiyi belirleyerek, atamam yapmaktadır. Cumhurbaşkanının yaptığı atamalara dahi Rektör adayları dava açıp itiraz etmektedirler. Cumhurbaşkanı kararlarına karşı yargı yolu kapalı olmasına rağmen yargıya giden adaylar olmaktadır. Öngörülen Kanun bu haliyle itiraz konusu olacaktır. Rektör adaylarının belirlenmesinde, atanmasında kriterleri kanunla belirlenerek yapılmalıdır. Belirlenen kriterlere göre, Ya tüm Üniversite çalışanları tarafından yapılacak seçimle, ya da direk Yükseköğretim Kurulu tarafından atama yapılarak atanabilirler.

Kurumsallaşmış fakat konsey kurulmamış Üniversiteler ile Konsey kuramamış Üniversitelerde Rektör Adaylarını Belirleme Komisyonu oluşturulması ve Rektör adaylarını belirlemek için ilana çıkılması ve adaylar arasından 3 adayın belirlenmesi için Kurumsallaşmasını tamamlamış Üniversiteler gibi onların oluşturduğu aynı usulle Rektör Adaylarını Belirleme Komisyonu adı altında komisyon belirlenmesi, Kurumsallaşmanın olup, Üniversite Konseyi belirlenen Üniversitelerden farklı bir uygulama olmayıp, Kurumsallaşmamış Üniversitelerinde diğer Kurumsallaşmış Üniversiteler gibi Üniversite Konseyi kurmalarında hiçbir sakınca bulunmamaktadır. Üniversite Konseyi ile Rektör aday belirleme komisyonlarının oluşturulması aynı usulle yapıldığından Rektör seçimi sırasında kurulan komisyon Kurumsallaşmış Üniversiteler gibi Üniversite Konseyi olarak baştan kurabilirler. Kurulmasında hiçbir sakınca bulunmamaktadır.

Rektör aday belirleme komisyonunun seçilen 3 Rektör adayı arasında seçeceği Rektör içinde Üniversite Konseyinin Rektör seçimindeki temel kaygıların hepsi bunlar içinde geçerli olduğundan tekrar açıklama yapmıyorum.

Kurumsallaşmalarını tamamlamamış Üniversiteler için ikinci alternatif Rektör adayları arasında Üniversitede seçim yapılması ve yapılan seçimde en çok oyu alan 3 kişi arasından Rektör adayları belirleme Kurulu tarafından atanması olarak sunulmaktadır. Daha öncede belirttiğim gibi Cumhurbaşkanının yaptığı atamalar bile dava konusu yapılırken bir komisyonun yapacağı atamayı atanmayanlar kabul edecekler mi? Bu çok büyük soru işaretleridir.

Kurumsallaşmamış üçüncü alternatif olarak iki veya üç turlu seçim yapılıp en çok oyu alan adayların Rektör olması, belki ilk anda mantıklı gibi gelse de böyle bir seçim Üniversiteleri Mahalli İdare Seçimleri gibi bir seçim havasına sokup, Adaylar Seçime odaklanma seçim stratejileri gibi bir tutum içine gireceklerdir. Bütün adaylar oy peşine düşüp oy kapma yarışına gireceklerdir.

2.3. Senato

Üniversite Senatoları var olan düzenlemeye göre Senato, Rektör, Rektör Yardımcıları, Dekanlar, Fakültelerin Öğretim Üyelerinin belirlediği bir üye, Yüksekokul Müdürleri, Enstitü Müdürleri, Meslek Yüksekokul Müdürlerinden oluşmaktadır.

Yeni taslakta Rektör, Rektör Yardımcıları, Dekan, Dekanlık Temsilcileri senatoda var olmaya devam etmekte iken Meslek Yüksekokul ve Enstitü Müdürlerinin de kendi aralarında belirleyeceği 3 Müdürden olması öngörülmüştür. Yeni düzenlemelerde Yüksekokul Müdürleri ile Konservatuar Müdürlerinin Senato Üyesi olmaya devam edip etmeyecekleri belirsiz bir durum içermektedir. Yüksekokul ve Konservatuar Müdürleri de Enstitü ve Meslek Yüksekokulu Müdürleri ile birlikte 3 Müdür Yardımcısını seçecekler ya da Senatoya hiç katılmayacaklar mı? Bu belirsiz. Yüksekokul ve Konservatuar Müdürlerinin Senatoya katılmaması diye bir şey söz konusu olmayacağına göre ve düzenlemede seçilmediklerine göre Yüksekokul ve Konservatuar Müdürlerinin unutuldukları değerlendirilmektedir.

Yeni düzenlemede öğrenci temsilcilerinin de Senatoda yer alması öngörülmüştür. Senatonun görevleri olan Üniversitenin Stratejik Planını karara bağlamak, Üniversitenin Akademik konularda çıkaracağı yönetmelikleri kabul etmek, Üniversite bünyesinde Fakülte, Enstitü, Araştırma Enstitüsü ve Konservatuar kurulmasını teklif etmek, Üniversite bünyesinde Meslek Yüksekokulu, Araştırma veya Uygulama Merkezi, Bölüm, Anabilim ve Anasanat Dalı ile Bilim Dalı ve Sanat Dalı kurulmasını sağlamak ile ilgili görevlerini yerine getirirken öğrenci temsilcilerinin Senatonun içinde olmaları alınan kararlara ne etkisi olacağı düşündürücüdür. Öğrenci Temsilcisi olan öğrencilerin Senatoda olmalarının sadece öğrencilere bir paye vermenin ötesine geçecek popülist bir davranıştan başka bir işe yaramayacağını düşünülmektedir. Öğrenci Temsilcileri Senatoya üye olarak yer verirken hali hazırda Senatonun doğal üyesi olan Enstitü, Meslek Yüksekokulu, Yüksekokul ve Konservatuar Müdürlerinin aralarında belirledikleri 3 üye tarafından temsil edilmelerinin gerekçesini anlamak güç.

Yeni düzenlemede, var olan düzenlemeye göre bir değişiklik yapılmayıp sadece Öğrenci Temsilcilerinin Senatoda yer almasını sağlanarak Enstitü, Meslek Yüksekokulu, Yüksekokul ve Konservatuar Müdürlerinin etkisi azaltılarak bunlar yok sayılarak Üniversiteler sanki sadece Fakültelerden oluşuyormuş gibi bir hava estirilmiştir. Oysa bilinmektedir ki Fakülteler kadar bu okulların sayısı da azımsanmayacak kadardır.

Öğrenci Temsilcilerinin Senatoda olmasının önemli bir sakıncası da Üniversite Senatoları en azından 15 günde bir eğitimle ilgili konuları değerlendirmek üzere toplanmaktadırlar. Üniversitelerimizin Bologna Süreci çalışmalarını hazırladığı şu günlerde Senatolar haftada bir toplanmakta ve bu toplantılar süresi uzun olmaktadır. Senatolar yaz tatili ve Sömestr dönemlerinde konular olduğunda toplanmaktadır. Öğrenci Temsilcilerinin okulda eğitimde olması gereken bir saatte öğrencinin Senatoda Üniversitenin Akademik konularının görüşüldüğü toplantılarda olmalarının öğrencinin eğitimini etkileyecektir. Dağınık Kampüs Üniversitelerinde öğrenciler toplantıya katılmak için zaman kaybedeceklerdir. Olayın bir de bu yönden düşünülmesi gerekmektedir.

2.4 Üniversite Yönetim Kurulu

Üniversite Yönetim Kurulu Rektör Başkanlığında Rektör Yardımcıları, Dekan, Enstitü Müdürleri, Konservatuar Müdürü, Meslek Yüksekokul Müdürlerinin kendi aralarında seçeceği 1 Müdür ve öğrenci temsilcisinden oluşacağı belirtilmiştir. Yeni taslakta bu sefer Yüksekokul Müdürlerinin ne olacağı belirsiz bir durum almıştır. Onlarda Enstitü, Meslek Yüksekokulu ve Konservatuar Müdürleri gibi 1 Müdürün temsil etme seçimine katılacaklar mı? Yoksa hiç temsilci göndermeyecekler mi? Belli değil. Öncelikle bunun düzenlenmesi gerekmektedir.

Üniversite Yönetim Kurulunun görevleri arasında, Üniversite Stratejik Planının hazırlamak, Üniversite Performans Programını karara bağlamak, Üniversitemiz her yıl düzenli olarak eğitim-öğretim, araştırma, topluma hizmet faaliyetlerini belirlenen performans ilkelerine göre değerlendiren öz değerlendirme raporunu hazırlamak ve kamuoyuna açıklamak; Üniversitelerin Yatırım Programını ve bütçe tasarısını hazırlamak, Akademik Personelin atanmasını karara bağlamak olarak belirlenmiştir. Var olan uygulamada aynı Öğrenci Temsilcisini Akademik kadroların Jüri raporlarının okunduğu değerlendirildiği bir kurulda olmasının ve bu kararların alınmasında oy sahibi olmasının ne mantığı olduğu anlaşılamayan konulardan biridir.

Kaldı ki; öğrenci temsilcisi Senatoya girecek, oradan Yönetim Kuruluna girecek, bu iki kurulun birinden biri haftada bir gün toplanır. Bu öğrenci her hafta kurul toplantılarına mı katılacak. Derse mi girecek. Öncelikle bunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bu öğrenci temsilcileri Dekanla eşdeğer bir konuma getirilmektedir. Bu öğrenciler önemli konuların konuşulduğu bu kurullarda söz sahibi yapılarak, hem eğitimden, uzaklaşmakta, hem de politize bir ortamın içine çekilmektedir.

Üniversite Yönetim Kuruluna Rektör Yardımcılarının oy hakkı olmaksızın katılmaları Rektör Yardımcılarının Genel Sekreter gibi oy hakkı olmaksızın Raportör olarak katılmaları anlamına mı gelmektedir belli değildir. 3 Rektör Yardımcısının oy hakkı olmaksızın Yönetim Kuruluna katılmalarının ne faydası olacağı sorgulanmalıdır. Bu 3 Rektör Yardımcısının toplantılara katılmaları sadece zaman kaybından başka bir işe yaramayacaktır. Ayrıca gerek Senatoda, gerekse Yönetim Kurulunda Raportörlük görevini kimin yapacağı belirtilmemiştir. Var olan uygulamada Raportörlük görevini Üniversite Genel Sekreteri yapmaktadır. Yeni Yönetmelikte bu konuda bir bilgi olmadığı gibi Genel Sekreterin Senato ve Yönetim Kuruluna katılacağı belirtilmemiştir. Üniversitenin Rektör Yardımcılarının Yönetim Kurulunda oy hakkı bulunmaksızın katıldıkları Üniversite Genel Sekreterinin katılacağı belirtilmeyen bir durumda öğrenci temsilcilerinin oy kullanarak katılmaları düşünülmesi gereken başka bir düşündürücü durumdur.

Diğer taraftan Dekanların hepsi Yönetim Kurulunda olurken, diğer okullar kendi aralarında belirledikleri bir temsilci tarafından temsil edilmeleri sağlanmış. Öğrenci temsilcisi ön plana çıkarılarak onlarına bir oyla bütün alınan kararlara katılmaları sağlanmıştır.

Öğrenci Temsilcileri toplantılara girip çıkmaktan derslerini yapamayacak duruma gelebilirler.

2.5 Fakülte

Fakültelerin Yönetimlerinin ana organları Dekan, Fakülte Yönetim Kurulu, Fakülte Kurulu ve yılda en az bir defa Fakültenin kadrolu bütün Öğretim Elemanları ile toplanacak olan Akademik Kurul olarak öngörülmektedir.

Var olan uygulamada da aynı organlar yer almaktadır. Ancak Fakülte Akademik Kurulu yılda iki kere toplanırken yeni taslakta bir kez olarak belirlenmiştir. Bunu dönemlik olan okullarda kış döneminde mi? Bahar döneminde mi? Toplantının yapılacağı konusunda belirsiz bir durum oluşmuştur. Kış döneminde eğitimle ilgili konuşulması gereken konuların konuşulmaması gibi bir durum oluşabilir. Bunun için var olan kanunda olduğu gibi Akademik Kurul Toplantılarının en az yılda iki kere bir birinci dönem,  diğeri ise ikinci dönem olarak yer alması gerektiği değerlendirilmektedir.

2.6 Dekan

Dekan seçiminin alternatifi olarak, Üniversite Konseyi olan Üniversitelerin başvuran adayları seçmeleri ya da, Fakültenin Öğretim Üyeleri tarafından seçimle seçilmeleri, kararını verecek olmaları belirsiz bir durum yarattığından yapılan atamalar konusunda sıkıntılar yaratacaktır. Üniversitelerde Dekan atamalarında sıkıntısı yaşanması çok nadir biri durumdur. Dekanlar Fakültenin kadrolu Öğretim Üyeleri tarafından seçilerek Yükseköğretim Kurumu tarafından atanmaktadır. Bunun aynen devam etmesinde bir sıkıntı olmadığı gibi önerilen seçeneklerin en mantıklısı ve Dekan atamasında kriter oluşturmanın güçlüğü düşünüldüğünde var olan uygulama en mantıklı ve uygulanabilir bir uygulama olduğu değerlendirilmektedir.

2.6 Fakülte Yönetim Kurulu

Fakülte Yönetim Kurulunun Dekan, Dekanın belirleyeceği ya da Fakülte Kurulunun belirleyeceği 3 veya 5 Bölüm Başkanının Fakültenin kadrolu Profesör, Doçent, Yardımcı Doçent ve diğer Öğretim Elemanlarının kendi aralarında seçeceği birer temsilcisi ve Fakülte Öğrenci Temsilcisinden oluşur. Bölüm sayısı dörtten az olan Fakültelerde eksik kalan Öğretim Üyeleri arasından Dekan tarafından atanır. Dekan Yardımcıları oy hakkı olmaksızın toplantılara iştirak edeceği belirtilmektedir.

Var olan durumdaki Fakülte Kurularının oluşmasında bir sıkıntı olmadığından uygulama devam edebilir. Önerilen de zaten var olandan çok farklı değil. Yenilik olarak sadece öğrenci temsilcileri Yönetim Kuruluna dahil edilmiş. Birde Dekan Yardımcılarının oy kullanmaksızın kurula girmeleri düzenlemesi getirilmiştir.

Dekan Yardımcılarını oy hakkı olmaksızın kurula girmelerinin Rektör Yardımcıları için söylediğimizin aynısı bunların kurulda olmalarının hiçbir anlamı olmadığını, sadece kuru kalabalık olacağı ve zaman kaybından başka hiçbir işe yaramayacağıdır.

Fakülte Kurulunda Raportörün kimin olacağı belirlenmemiş, Fakülte Sekreteri Raportör olarak yer aldığı kurulda sayılmayarak belirsiz bir durum yaratılmıştır. Bunun düzeltilmesi gerekmektedir. Fakülte Yönetim Kurulunun görüşleri incelendiğinde teknik konuların yer aldığı görülecektir. Bu teknik konularda idari teşkilatın başı olan Fakülte Sekreterinin olmaması çok büyük bir eksiklik olarak değerlendirilmektedir.  

2.7 Fakülte Kurulu

Önerilen Fakülte Kurulu zaten var olan uygulamanın hemen hemen aynısıdır. Sadece Dekan Yardımcıları Kuruldan çıkarılmıştır. Onun dışında yine Raportör olarak Fakülte Sekreteri bulunmamaktadır. Birde yeni öneride Yönetim Kurulunda öngörülen öğrenci temsilcisine yer verilmemiştir.

2.8 Enstitü

Yeni sistemde iki türlü Enstitü öngörülmektedir. Lisansüstü Enstitüleri ve Araştırma Enstitüleri. Bir Üniversitede Sosyal ve Beşeri Bölümler, sağlık Bilimleri ile Fen ve Mühendislik Bölümler olmak üzere en fazla üç Lisansüstü Enstitü kurulabilmesi önerilmektedir.

Enstitüler ilk kurulduklarında Sağlık Bilimleri, Fen Bilimleri ve Sosyal Bilimler Enstitüsü olarak ve temel bölümlerden oluşmakta idi. Ancak, zaman içinde anasanat dalı başkanlıkların ve açılan Yüksek Lisans ve Doktora Programlarının sayısının artması haftalık derslerin sayısının artması, bu açılan programlarda ders veren öğretim üyesi sayısının artması ve Temel Bilimler arasındaki farklılıklar bunların ayrışmasını gerekli kılmıştır. Başlangıçtaki 3 tane olan Enstitüler, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Din Bilimleri Enstitüsü gibi yeni Enstitüler açılmasına neden olmuştur.

Sosyal Bilimler Enstitüsü içinde yer alan Konservatuar ve Güzel Sanatlar Fakültesindeki Lisansüstü Eğitim ve Uygulama alanı Sosyal Bilimler içindeki diğer Temel Bilimlerden çok farklı uygulamalar olduğundan Sosyal Bilimler Enstitüsü içinde olamayacağı anlaşılarak Güzel Sanatlar Enstitüsü olarak Güzel Sanatlar Fakültesi ve Konservatuar ayrılmıştır. Bu iki okulun eğitimi daha çok uygulamaya yönelik olduğundan bunlarla ilgili kuralların farklı olması kaçınılmaz bir sonuçtur. Hatta Güzel Sanatlar Fakültesi içinde yer alan Güzel Sanatlar Fakültesi ve Konservatuarın yapılanmaları ve eğitim sistemi farklılığı Lisans eğitiminin farklılığı ve değerlendirme kriterlerin farklılığı, bunların bile Güzel Sanatlar Enstitüsü altında Lisansüstü eğitim vermeleri zorlanarak yapılmaktadır. Konservatuarın ayrı bir Enstitü olarak kurulması zaman içinde kaçınılmaz olacaktır. Konservatuarın Din Bilimleri gibi ayrı bir Enstitü olarak kurulup faaliyet göstermesi gerekmektedir.

Yeni öngörülen taslakta var olan bu temel alanlardaki Güzel Sanatlar, Eğitim Bilimleri, Din Bilimleri Enstitüleri kapatılarak eskiden olduğu gibi 3 temel alanda Enstitüde Lisansüstü eğitimi şekline getirilmesi, Lisansüstü eğitimi için içinden çıkılmaz bir hal almasından başka bir işe yaramayacaktır.

Birleştirilecek bu 3 Enstitü ne öğrenci işleri hizmeti verebilir, ne öğrencilerin devamını takip edebilir, ne hocaların derslerini, nede sınavları takip edebilir. Enstitüler bu fiziki koşulları ile Fakültelerde ve Yüksekokullarda bulunan Bölümlerin Lisansüstü Eğitimlerim takip etmeleri mümkün değildir. Enstitülerin ne Öğretim Üyesi kadrosu var, ne dersliği, ne doğru dürüst personeli, bunların böyle birleşmesi sonucu Lisansüstü Eğitim aksayacaktır. Zaten var olan koşulların bile ne kadar sağlıklı olduğu sorgulanması gerekirken birde böyle bir uygulamanın yapılması işleri içinden çıkılmayan bir sorun yumağı olmasına neden olacaktır.

Konservatuar eğitiminin gereği farklı, Spor Yüksekokulunun farklı, Güzel Sanatlar Eğitiminin farklı, Eğitim Fakültesinin farklı, bunların aynı çatı altında olmaları her şeyden önce temel bilimler açısından mümkün değildir.

Enstitülerin birleşmesi yerine eğitimlerinin özelliğime göre ayrışması gerekir. Spor Bilimleri için ayrı, Konservatuar için ayrı ayrı Enstitüler kurulmalı ve onların takibi ayrı olmalıdır.

Enstitülerin temel sorunu Enstitülerin birleştirilmesi olmayıp, Lisansüstü eğitim programlarının açılması için belirlenen Öğretim Üyesi kriterlerinin gözden geçirilerek Lisansüstü programlar açılarak Öğretim Üyesi yetiştirilmesine önem verilmelidir.

Lisansüstü program açılması için gerekli olan Öğretim Üyesi kriterlerinin şu anda açık ve eğitimine devam eden programlarda bile sağlanamadığı bilinen bir gerçektir. Temel sorun bu programların açılması veya açık olanların eğitimlerine devam edebilecek Öğretim Üyesi yetiştirilmesidir. Enstitü Müdürü, Yönetim Kurulunun nasıl olacağı gibi konular Enstitüler için sorun değildir..

2.9 Bölüm

Bölüm Başkanı belirlenmesinde eski var olan uygulamanın çok fazla dışına çıkılmamıştır. Var olan uygulama aynen devam etmektedir.

2.10 Meslek Yüksekokulları

Meslek Yüksekokulları için Yükseköğretim Kurumu bünyesinde Mesleki ve Teknik Eğitim Koordinatörlüğü (METEK) kurulması öngörülmüştür onun dışında başka bir değişiklik yapılmamıştır.

2.11 Türkiye Öğrenci Konseyi

Sunulan hizmetlerle ilgili eğitim ve öğretim ortam ve şartlarının iyileştirilmesi Üniversite kalite yaşamının arttırılması öğrencilerin Üniversite sonrası döneme hazırlanması amacıyla Üniversite karar süreçlerine öğrencilerin katılmasının sağlanması amacıyla Rektörlüğe önerilerde bulunmak gibi amaçlarla her Üniversitede hem Üniversite Öğrenci Konseyi oluşturulacağı önerilmekte. Öğrenci Konseyleri bulunmaktadır. Yeni bir şey değildir. Zaten yapıla gelmektedir.

3. Yükseköğretim Koordinasyonu ve Üst Yönetimi

Yükseköğretim Alınan Koordinasyon ve Üst Yönetim Yükseköğretim Kurumunun Üst Yönetimi ve işleyişi konusunda çok fazla bilgi sahibi olmadığından bu konuda herhangi bir görüşü bulunmaktadır.

3.2 Türkiye Yükseköğretim Kurulu

Türkiye Yükseköğretim Kurulunun bir kurum gibi yapılandırılması çalışanlarının Yükseköğretim Uzman Yardımcılığı ve Yükseköğretim Uzmanlığı şeklinde örgütlendiği bir yapı öngörülmektedir.

Yükseköğretim Uzman Yardımcılığı ve Yükseköğretim Uzmanının neye göre atanacağı kriterleri belirlenmediğinden bunun nasıl oluşturulacağı merak konusu oluşturmaktadır. Yükseköğretim Kurumunda hali hazırda çalışan memurlar Uzman kadrosuna mı geçecek yoksa yeni uzman kadroları ihsas edilerek buralara belli bir sınavla eğitilmek üzere personel mi alınacak. Yükseköğretim Uzmanlığı gibi bir uzmanlık alanı olmadığından bu yapılanmanın nasıl olacağı önemlidir.

3.3 Rektörler Kurulu

Rektörler Kurulu ve Yükseköğretim Şurası gibi çok geniş katılımcılardan oluşan kurullar oluşturularak bunların danışma kurulu gibi olacağı belirtilmektedir. Bu kadar geniş katılımcıdan oluşan ve katılacakların yurdun dört bir yanından gelen kişilerin toplanması ile oluşan kurulların toplanmasının çok güç olduğu düşünüldüğünde bu kurulların sağlıklı çalışamayacaklarını söylemek yanlış olmasa gerek.

4.Eğitim

Eğitim konusunda önerilen yenilikler Üniversitelerin Bologna sürecine girmesi ile zaten yapılmaya başlanan uygulamalardır. ADEK çalışmaları ile eğitimde kalite çalışmaları ve değerlendirmeleri yapılmaktadır.

4.1 Yükseköğretimde Araştırma

Yükseköğretimde Araştırma ve Araştırma faaliyetleri zaten Ar-Ge çalışmaları ile yapılmaya başlamış ve Ar-Ge kapsamında yapılan çalışmalara mali destek ve mali kolaylıklar sağlanmıştır.

4.2 Araştırma Enstitüsü ve Araştırma Uygulama Merkezi

Halen uygulamada Araştırma Enstitüleri ve Araştırma Uygulama Merkezleri bulunmaktadır.

4.3 Araştırmacı Öğretim Elemanı

Araştırmacı Öğretim Elemanı ile yeni bir Öğretim Elemanı yapılanmasına gidilecekse zaten Araştırma Görevlileri adı altında zaten Araştırma Görevlileri bu amaç için alınan elemanlardır. Yenisine ne gerek var. Yapılan düzenlemelerle bu Araştırma Görevlilerinin çalıştırılması sağlanabilir.

4.4 Proje Araştırması

Öğretim Üyelerinin yürüttükleri projeler için sözleşmeli proje araştırmacı alınması yeni bir uygulama olup araştırma yapılmasını ve istihdam arttırıcı bir durum olduğundan olumlu bir uygulama olarak değerlendirilmektedir.

4.5 Doktora Sonrası Araştırma

Öngörülen Doktora Sonrası Araştırmacı olarak sözleşmeli araştırmacı alınması olumlu olmakla birlikte bunların 2 yıllığına atanması ve iki yıl dolduğunda proje bitmediğinde durumlarının ne olacağının belirsiz olması sorun olarak yaşanacaktır.

Bu yeni getirilmeye çalışılan Araştırmacı Öğretim Elemanı, Proje Araştırmacısı, Doktora Sonrası Araştırmacısı sözleşme ile atanmaları konusunda yaşanan Araştırma Görevlileri ve Yardımcı Doçentlerin durumuna dönüşerek kalıcı kadro almasından korkulmaktadır.

Bilindiği gibi Araştırma Görevlileri 3 yıllığına atanmakta idi. Yardımcı Doçentlerde en fazla 12 yıl bu kadrolarda kalabilmekte idiler. Daha sonra bu kadroya atananların kadroda kalabilmeleri için Araştırma Görevlilerine ve Yardımcı Doçentlere sınırsız çalışmaları sağlanarak Araştırma Görevlisi kadrosundan ve Yardımcı Doçent kadrosundan emekli olmaları sağlanmıştır. Benzer durum bu yeni kadrolar içinde başlangıçta sözleşmeli olup,  projeyle araştırmayla mı sınırlı yoksa doktora sonrası 2 yıllığına sınırlı iken yapılacak düzenlemeler ile kalıcı kadro haline getirilerek Akademik kadroların içinde ders vermeyen ancak Lisansüstü eğitim almış Akademik kadroya atanma yada ders verme ehliyeti olup, ancak ders veremeyen kadrolar yaratarak daha büyük sıkıntılar yaşanmasına neden olacağından çekinilmektedir.

4.6 Akademik Faaliyet Puan ve Faaliyet Ödeneği

Akademik Faaliyet Puanı ve Faaliyet Ödeneği aslında akademik personelin performans kriteri ve performans değerlendirilmesi olarak değerlendirmek yanlış olmasa gerek.

Ancak burada tereddüt yaşanacak olan durum Akademik Puanların web sayfasından herkese açık bir şekilde yayınlanacak olması sıkıntılara neden olabileceği ve akademik puanı düşük olanların itirazına neden olabilecektir. Konuyla ilgili olarak belirtilen açık bir ölçü olmalıdır. Hukukta “ölçülülük” diye bir kavram söz konusudur. Burada ölçü; her şeyin açık ve şeffaf olarak yerli yerine konulup Akademik personelin haklarını gözeten unsurlara yer verilmesi olmalıdır. Aksi takdirde ortaya çıkan ve çıkabilecek olan keyfiliğin önüne geçmek mümkün olmaz. Akademik Faaliyet puanının olabilmesi için her bir adayın en az kaç makale, kaç bildiri, kaç kitap yazması gerektiği belli olmalıdır. Akademik puanların aldıkları puanların kaç eser, kaç makale, kaç çalışmayla bunu elde ettiğine dair objektif denetim yapılabilecek kriterler belirlenmelidir. Bu da çok zor bir iş olduğundan Akademik puanın sağlıklı yürütülebileceği konusunda ciddi endişelerim bulunmaktadır. Doçentlik Atamalarında bile yapılan eser incelemelerinde “ nitelik “ ve “nicelik” aranması “nicelik” sayıyı ifade ettiği için anlaşılır olması ama “nitelik” konusunda tamamen Doçentlik Jürilerinin inisiyatifine bırakılması ve bunun onlar tarafından belirleniyor olması Doçentlik Sınavlarının objektifliğini hep gölgelemektedir. Yıllardır Doçentlik sınavları için kriter belirlemek gündeme gelmiş ancak sağlıklı bir kriter hala oluşturulamamıştır. Doçentlik gibi önemli konuda bunların oluşturulamamış olması Akademik Faaliyet puanı gibi bir konuda sağlıklı objektif kriterlerin oluşturulacağı konusunda ciddi endişeler taşımaktayım.

Ayrıca Akademik personelin önceki yıllara göre Akademik faaliyet puanlarındaki ortalamalarındaki artış Rektör, Dekan, Enstitü, Konservatuar ve Meslek Yüksekokulları Müdürü, Bölüm Başkanı ve bunların Yardımcılarının Akademik puanlarının yükselme ve idari görevlere yapılan atamalarda dikkate alınacak olması, haksız uygulamalara neden olabilecektir. Akademik puanlarda Yapılacak Akademik Yükselmelerde ve idari görevlerde bir katkısı olmadığı halde sırf pozisyonundan dolayı akademik puanı alan Dekan, Dekan Yardımcısı, Müdür, Bölüm Başkanı diğerlerine göre, atamalarda diğer görevlerdeki akademik personelden daha fazla puan alarak diğerlerinin önüne geçecek, hem de katkısı olmadan akademik puanı alacağından akademik faaliyet ücreti alarak haksız bir uygulama olmasına sebep olacaktır. Bu duruma diğer akademik personel karşı çıkabileceği düşünülerek bu durum tekrar gözden geçirilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.

5 Öğretim Elemanı ve Yükseltme Süreleri

5.1 Yardımcı Doçent Ataması

Var olanda, Yardımcı Doçent için sınav değil, “yükseltme ve atama” öngörülmüştür. 2547 Sayılı Kanunda yardımcı doçentlerin kanun ve yönetmelikte belirtilen yabancı dil sınavı ve öğretim üyesinin eserleri hakkındaki görüşler dikkate alınarak ilgili birimin yönetim kurulu teklifi, Rektörün onayı ile gerçekleştirilir.

Yeni öngörüde sadece bu uygulama sanatta yeterliliği yada doktorasına sahip olduğu andan itibaren iki yıl geçmesi şartı getirilmiştir. Kurum içinde yapılan yabancı dil sınavı merkezi kriterler alınacak puan 70 olarak belirlenmiştir. Yabancı dil bilim için “olmazsa olmaz” değildir. Öncelikle “yabancı dil olmazsa bilim de olmaz” mantık ve anlayışından kurtulun malıdır. Bilim Türkçe de yapılır. Yabancı dilin zorunlu olmaması gerekirken, aksine Yardımcı Doçentlik için merkezi yabancı dil sınavına girip 70 puan alma zorunlu olması doğru bir yaklaşım değildir.

Kaldı ki; dünyada eşi benzeri bulunmayan Yardımcı Doçentlik kaldırılması gerekirken kalıcı bir şekilde yerleşmesi sağlanıyor. Doktorasını bitirmiş tüm elemanlar belirli yıl tecrübe ve eserler aranarak Doçentliğe yükseltilerek Yardımcı Doçentlik kaldırılabilir.

5.2 Doçentlik

Akademik kariyer olarak Doçentlik unvanı 18.06.1946 tarihinde 4936 sayılı Üniversiteler Kanunu ile kabul edilmiştir. Daha sonra 20.06.1973 tarihinde kabul edilen ve 07.07.1973 tarihinde yürürlüğe giren 1750 sayılı Üniversiteler Kanunu ile sınav sisteminde değişiklik yapılmıştır. En son değişiklik ise 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu ile gerçekleştirilmiştir. 2547 Sayılı Kanun diğer Öğretim Üyelerine göre Doçentlik için bir ayrıcalık getirmiştir. Önce Doçentlik sınavı, sınavı kazanması halinde atama gerçekleştiriliyor. 2547 Sayılı Kanunun 24’üncü maddesi “Doçentlik Sınavı başlığını taşımaktadır. Diğer Öğretim Üyeleri için sınav değil “yükselme ve atama” öngörülmüştür.

Öngörülen taslakta Doçentlik sınavı için 5 yıl gibi bir bekleme süresi öngörülmektedir. Var olanda böyle bir bekleme süresi yoktur. Diğer bir değişiklik ise mevcut yönetmeliğe göre yılda iki kez gerçekleştirilmekte iken Doçentlik sınavı yılda bir kez yapılacağı belirtilmektedir.  Doçent adaylarının sayısının çokluğu göz önünde bulundurulduğunda yılda bir kez yapılacak sınavlarda izdiham yaşanacağı gibi sınavı kaçıran adayların bir yıl beklemeleri gerekecektir.

Sistemin tümüyle değiştirilmesi, akademisyenliğin temeline doktoranın konulması, yardımcı doçentliğin sistemden kaldırılması, doçentlik ve profesörlüğün jüri marifeti olmadan eser ve tecrübe esasına dayalı olarak tanzim edilmesi kaçınılmazdır. Doçent ve Profesörlük unvanlarına otomatik olarak kavuşturulmalıdır.

5.3 Profesörlük

Var olan uygulamada Profesör unvanı için beş kişilik Jürinin raporları, Üniversite Yönetim Kurulunun ve Rektörün onayı ile atamalar gerçekleştirilmektir.

Öngörülen düzenlemede adayın bir kişi olması durumunda adayın daha önceki bir Yükseköğretim Kurumunda Profesör olması atamayı direkt Üniversite Yönetim Kurulunun yapabileceği düzenlemesini getirmektedir.

Yardımcı Doçent, Doçent ve Profesörlük için esnek çalışma modeli altında değişik öneriler sunulmaktadır.

Bu sunulan maddeler arasında Öğretim Üyelerinin sözleşmeli olması gibi alternatifler sunulmaktadır. Öğretim Üyelerinin sözleşmeli olması ile kadrolu olmasında ne gibi farklar olacak ki Öğretim Üyelerine bir de sözleşmeli olmak gibi bir durum ortaya çıkarılarak iki başlı bir rejim ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Sonuç:

YÖK’ün yayınladığı “Yeni Bir Yök Yasasına Doğru” başlıklı yazının değerlendirmesi yapılırken YÖK Kanun Taslağının tamamını yayınlamıştır. Yayınlanan kanun taslağının değerlendirmesi yayınlanan taslağın tam metni üzerinde ayrıca değerlendirmesi yapılacaktır. Yeni bir YÖK Yasasına Doğru başlıklı yazıda yer alan hususların bir değerlendirmesi yapılmaya çalışılmıştır.

Yeni Bir Yök Yasası Doğru başlıklı makalede dikkatimi çeken en önemli husus üniversitelerdeki, idari personelden hiç bahsedilmemesidir. İdari personel yok sayılmıştır. Üniversitenin bir idari personeli olarak öncelikle bu durum yüreğimizi burkmuştur. İş adamı, öğrenci temsilcileri bile üniversitenin karar organlarda yer olmaları önerilirken, üniversitenin bütün kahrını çeken ve üstelik bütün diğer kamu kurumlarından daha düşük ücretle çalışan üniversite idari personelinin yer almaması YÖK’ün idari personele bakış açısını göstermektedir.

Ayhan Gökdemir *

* Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvar Sekreteri  Bu e-Posta adresi istenmeyen postalardan korunmaktadır, görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.

 

lamaz.