Hakan ÜZELTÜRK - Vergi affı (14.02.08) |
14 Şubat 2008 | |
Bu e-Posta adresi istenmeyen postalardan korunmaktadır, görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Başlık özellikle vergi affıdır. Zira kaç zamandır getirilen düzenleme vergi affı mıdır, başka bir şey midir tartışması sürüp gidiyor. Toplumda tepki olmaması için vergi affı demek istemeyenler uzlaşma demeyi tercih etmektedirler, o kadar. Bu nedenle Maliye Bakanı ve bazı bürokratlar af yoktur demektedir. Sınırları farklı olabilir, adı farklı olabilir, bakış açısı farklı olabilir ama sonuç aynıdır. Düşünülenle yapılanın adlarındaki farklılık amacı değiştirmemiştir. Son Anayasa değişikliklerinde olmadı mı? Kanunun adı "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" olmasına ve maddelerin içerisinde türban ifadesi geçmemesine rağmen bunun türban değişiklikleri olduğunu herkes biliyor. Bu nedenle vergi affı değildir dense de bu bir vergi affıdır.
Şimdi vergi affı düzenlemesiyle ilgili bazı gerçeklere değinelim. Aslında vergi affı kanunlarımızda sürekli var. Kanunlarımızda yer alan diğer bazı afların yanında asıl olarak uzlaşma yolu bir çeşit vergi affıdır. Anayasa'da hüküm altına alınan "vergi kanunla konur, değiştirilir, kaldırılır" hükmünün amacı yasama organının yasa niteliğindeki işlemleriyle vergi düzenlemelerinin yapılmasıdır. Uzlaşmada ise yürütme organı vergiyi kaldırmaktadır. Üstelik de yasama organının koymuş olduğu vergiyi. Bu durumda yürütme yetkisi yasama yetkisinin üzerine çıkmaktadır. Zavallı Magna Carta.
Düzenlemenin amaçlarından bir tanesi doğal olarak vergi gelirlerini artırmak, bütçe açıklarını kapatmaktır. Diğeri ise saymakta bile zorlanılan dava dosyasını temizlemektir. Dava sayısının büyüklüğü öyle bir duruma gelmiştir ki hem mükellefler hem de yargı organları mahkemelerde bitap düşmektedirler. İdarenin yargıya giden işlemlerinin % 80'inden fazlası iptal edilmektedir. İdare ve mükellefler yargının bu ağır işlemek zorunda kalan sonuçlarından kurtulmak istemelerine rağmen konuların yargı yoluna gitmemesi için gerekenleri yapmaktan da kaçınmaktadırlar. Bu durumda Türkiye'nin kaderi de birkaç senede bir yeniden aynı yola çevrilmektedir: Vergi affı.
Bu uygulama ile en fazla rahatlayan taraf mükelleflerden ziyade Maliye olacaktır. Bu kapsamda son günlerde Maliye ile ihtilafları olan bankalara da sanki bir fırsat veriliyor havası yaratılmaktadır. Bakıyorsunuz, yapılan işlem hukuka aykırı, idare haksız vergiler kesmiş. Mükellef yargıya gidiyor, kazanıyor. İdare parayı ödemiyor. Daha üst kanun yollarına giderim, karar kesinleşinceye kadar paranı alamazsın diyor. Oysa mükellef ödemezse derhal takibe başlıyor. İdare kurallara uymayınca, mükellef de uymuyor. Olan yargıya oluyor. Haklı olan mükellef parasını alamayınca vergi affı çıkıyor. İdare haklı çıkan mükelleflere siz de başvurun diyor. Bu durumda hem haklı olacaksınız, hem de idareye başvurup vergi affından yararlanacaksınız. Haksız uygulama yapan idare yargı kararı ile haklı çıkan mükellefi affedecek. Mükellefler de bir an önce parasını alabilmek için buna evet diyecek. Bu çifte standarttır.
Basında beyanatlar birbirini izliyor. Şu kadar dosya temizlenecek, şu kadar kişi rahatlayacak, yargının üzerindeki yük kalkacak, kamu alacakları tahsil edilecek. Bütün bunların sebepleri var olduğu sürece bu konuşmalar da değişmeyecek ve tarih insanların kendisine atfettiği şekilde tekerrür edecektir. Üstelik bu tekerrür sebebiyle hafifleyen iş ve dava yüküne bakıp, çok başarılı bir çalışma yaptık diyecek olanlar vergi sistemimizin de sürekli hafiflediğini göremeyeceklerdir. Vergi affı mükelleflerin işine gelecek, idarenin işine gelecek ama gelecek bu durumu affetmeyecektir. Gelecek için atmak zorunda olduğumuz sağlam vergi temelleri 2008 itibarıyla dahi atılamadığından, herkes gönül rahatlığıyla vergi affının kapsamını tartışabilir.
Bu arada her zaman olduğu gibi vergisini zamanında ve eksiksiz olarak ödeyenler bir kere daha adalet nedir diye kendilerine sorabilir ve vergilerini dürüstçe ödedikleri için kendilerine kızabilirler. Kimin umurunda.
|