Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Mustafa UYSAL  Gelenek ve yenilik (20.02.08) PDF Yazdır e-Posta
20 Şubat 2008

Tarih, yenilik uğruna geleneklerin; kültürel birikimin, temel değerlerin yok edildiği örneklerle doludur. Her nedense geleneği oluşturan unsurlar, yeniliğin önündeki engeller gibi görülür. Hele de kökten değişim dönemlerinde, eski ile hertürlü bağın koparılması, yeni olanın yaşamı için adeta gerekli sayılır; yılların oluşturduğu değerler bütünü, kültürel miras, böylece feda edilir!. 

Oysa ki, yeniliğin önündeki engel gelenek değil, statükodur, yeniliğe kapalı olmaktır. Dolayısıyle, yok edilmesi gereken gelenek değil, çağın gereksinimlerini karşılayamayan, dış çevredeki fırsat ve değişimlere kapalı, iç bünyesini buna göre geliştirme ve yenileme becerisini göstermeyen anlayıştır.

Gelenek, sözlük anlamı olarak; nesilden nesile geçerek gelen ve bir topluluğun fertleri arasında sağlam bağ, ortak bir ruh meydana getiren her türlü adet, alışkanlık, davranış biçimi ve kültürel değerler olarak tanımlanır. (*) Dolayısıyla bu değerler nesiller boyu elde edilen kazanımlardır.

Günümüzde, şirketlerde moda kavram olan "kurum kültürü" de çalışanları, ortak duygu ve değerler bütününü etrafında şekillendirmeyi, böylece kurumun kimliğini oluşturmayı, kurumun uzun dönemde varlığını bu eksen etrafında sürdürmeyi hedefler. Bazen marka ve kurum tanıtımlarında rastlarız: "1853 yılından beri hizmetinizdeyiz" gibi. Bunlar kolay oluşmaz, ancak sağlandığında bilançonun önemli bir değeri haline gelir.

Maliye Bakanlığı, gelenekleri olan bakanlık olarak bilinir. Kökleri Cumhuriyet öncesine dayanır. 25 Temmuz 1879 yılında, Sultan İkinci Abdulhamit döneminde (1876-1909) Nazır'ın emri altında kurulan Maliye Teftiş Kurulu, 129 yıl boyunca bu geleneğin oluşmasında ve zaman içinde güzide kurumların kuruluşlarına öncülük ederek geleneksel değerlerin yayılmasında önemli bir rol oynamıştır.

Vergi denetim anlayışının gelişmesinde; bağımsız, tarafsız, adil, mükellef haklarını gözeten, kendini hakim yerine koyan, etik değerleri güçlü bir yapının oluşması ve sürdürülmesi de ancak temel değerlerin güçlü olması ile sağlanabilir. Eskiye ve kamudaki diğer birimlere kıyasla çok azalan mali olanaklara rağmen, yüksek nitelikte, etik değerlere sahip insan kaynaklarını, Maliye Bakanlığı hala kendine çekebiliyorsa, bu değerlerden beslenen geleneklerin de bunda rolü olduğu inkar edilemez.

Vergi denetim sistemimizde, iyileştirilmesi gereken alanlar olduğu elbette tartışılmaz. Kayıtdışı ekonominin yaygınlığında da denetim sisteminin güçlü olmamasının önemli bir faktör olduğu da gözden uzak tutulamaz. Sistemin organize bir bütünlükten yoksun olduğu, ekonomiyi, değerler zincirini, sektörleri ve iş kollarını kavramaktaki yetersizliği, fonksiyonel ihtiyaçları karşılayamaması ve mükellef odaklı bir Yapılandırmaya kavuşturulamadığı bir gerçektir. Sadece çok başlılığı gidermekle güçlü bir yapının kendiliğinden oluşacağını söylemek ise, doğru değildir. Vergi denetiminin yepyeni bir anlayışla ele alınması gerekli ve önemlidir. Hele de kayıtlı ekonomiyi geliştirme hedefiniz varsa, bu yapıyı iyi şekilde kurmaya ve varlığını hissettirmeye mecbursunuz. Denetimin gücünün hissettirilmesi, yapılmasından çok daha büyük önem taşır.

Vergi denetim sisteminin yeniden yapılandırılmaya çalışıldığı şu günlerde, yenilikliklere kapıılmaya çalışılırken, nesiller boyu oluşmuş geleneklerin yok edilmesine asla yol açılmamalıdır!. Ortak duygu ve değerler bütününün zarar görmesi, yozlaşma ve kimlik bunalımını da beraberinde getirir. Nesiller boyunca oluşan gelenek bir kere kaybedildimi bir daha geri kazanmak imkanı da bulunamaz. Yıkmak kolay ancak yapmak zordur. Bunun muhtemel sonuçlarını telaffuz etmek dahi ürkütücüdür! Amaç bu değerleri kaybetmek değil, teşkilatın tümüne hakim kılmak olmalıdır.

Belki tekrar olacak ama, yeniliklere elbette evet; ancak gelenekleri de yıkmadan, yok etmeden! Bu yolda başarı, değişimden etkilenen tarafların, daha iyi bir geleceğe inanmaları, inandırılmaları ve bu süreci desteklemeleri ile elde edilebilir. İşin belki zor yönü de budur.

Geleneklerin tek başına yapıyı uzun dönemde ayakta tutabilmeleri açısından, ortak duygu ve değerler bütününe, "yenilikçilik", "proaktif yani öncü davranma", "katılımcılık", "ortak akıl" gibi kavramları da dahil etmek gerekir. Bunları geleneğin sigortaları gibi görmek de mümkündür. Bu değerleri taşımayan yapılar, ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, hızla değişen çevre şartlarının altında geri kalmaya ve ezilmeye mahkum olurlar; yaşamlarını sürdürebilmeleri de tehlikeye düşer. İşte tam bu noktada "gelenek" ve "yenilik" kavramlarının ayrı ayrı değerler olmadığını, aynı yapıda bütünleştiğini görürüz ki ideal olanı da budur.

Ünlü şairimiz Yahya Kemal bir dizesinde, "kökü mazide olan atiyiz" derken, yeniliklere açık olarak geleceğe giden yolun, geçmişten gelen değerler temeline dayandığını ne de veciz ifade etmiş.

Vergi denetiminin yapılandırılmasında da en azından böyle bir umudu taşımak herkesin hakkı olmalı, değil mi?

(*) Misalli Türkçe Sözlük, İlhan Ayverdi, Kubbealtı Lugatı, Cilt 1

 

 

http://www.dunyagazetesi.com.tr/yazar.asp?authId=51