Avukatların Vergi İdaresinden Bilgi Talep Etme Hakkı: Sorunlar ve Öneriler |
14 Mart 2013 | |
I- GİRİŞ Avukatlık mesleği serbest olarak icra edilen bir meslektir ve ayrıca kamu hizmetidir. Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eden ve amacı; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak olan kişidir. Bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder(1). Avukatın yukarıda sayılan amaçlar doğrultusunda hizmet sunarken pek çok alanda bilgi sahibi olması gerekmektedir. Avukatların vergi idaresi ile ilişkilerinde vergi kanunlarında yer alan sınırlayıcı düzenlemeler belirleyici olmaktadır. Vergi idaresi mükellef odaklı uygulamalar ve vergi mahremiyeti nedeniyle elindeki bilgileri savunmanın unsuru olan avukat ile paylaşmaktan imtina etmektedir. Çoğu zaman bu durum avukatlar tarafından şikayet konusu yapılmaktadır. Vergi idaresi çalışanları da kanunlardaki ağır yaptırımlar nedeniyle bilgi taleplerinde çok hassas davranmaktadırlar. Hangi bilgilerin ne şartlarda verilebileceği ile ilgili tereddütler yaşayabilmektedirler. Bu yazımızda Avukatlık Kanunu’nda yer alan ve avukatın bilgi isteme yetkisini düzenleyen 2. madde ile vergi mevzuatında yer alan ve bilgi vermeyi sınırlayan düzenlemeler ele alınacak, maliyenin ve yargı oranlarının görüşleri ışığında avukatların vergi idaresinden bilgi talep etme yetkisi irdelenmeye çalışılacaktır. Sonuç kısmında ise avukatların bilgi talep etme yetkisi ile vergi idaresinin vergi mahremiyetine ilişkin uygulamaları arasında nasıl denge kurulabilir? sorusuna yönelik önerilere yer verilecektir. www.ozdogrular.com II- AVUKATLAR VE YARGI GÖRÜŞLERİ AÇISINDAN DURUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesinde “Yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır. Kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla yükümlüdür. Bu belgelerden örnek alınması vekaletname ibrazına bağlıdır. Derdest davalarda müzekkereler duruşma günü beklenmeksizin mahkemeden alınabilir.” denilmek suretiyle avukatın bilgiye ulaşma yetkisi düzenlenmiştir. Buna göre kamu kurum ve kuruluşları arasında sayılan vergi idaresi de bu madde gereğince avukatlara yardımcı olmak zorundadır. Ancak kanun metninde yer alan “kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla” ibaresi nedeniyle kanun koyucu aslında bir nevi denge kurma yoluna gitmiştir. Yani avukatın sınırsız bir bilgi edinme hakkı olmayıp, bazı kanunlardaki sınırlayıcı düzenlemeler nedeniyle bilgi talep etme yetkisi sınırlandırılmıştır. Bu sınırlayıcı düzenlemelerden biri de vergi mahremiyeti kavramıdır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) “Vergi Mahremiyeti” başlıklı 5. maddesi şu şekildedir. “Aşağıda yazılı kimseler görevleri dolayısıyla, mükellefin ve mükellefle ilgili kimselerin şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine müteallik olmak üzere öğrendikleri sırları veya gizli kalması lazım gelen diğer hususları ifşa edemezler ve kendilerinin veya üçüncü şahısların nef’ine kullanamazlar; 1. Vergi muameleleri ve incelemeleri ile uğraşan memurlar; 2. Vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay’da görevli olanlar; 3. Vergi kanunlarına göre kurulan komisyonlara iştirak edenler; 4. Vergi işlerinde kullanılan bilirkişiler. Bu yasak, yukarıda yazılı kimseler, bu görevlerinden ayrılsalar dahi devam eder. Ancak, vergi güvenliğini sağlamak amacıyla Gelir Vergisi mükelleflerinin yıllık Gelir Vergisi, sermaye şirketlerinin Kurumlar Vergisi beyannamelerinde gösterdikleri matrahları (zarar dahil) ve beyanları üzerinden tarh olunan Gelir ve Kurumlar Vergileri ile mükelleflerin ad ve unvanları, bağlı oldukları vergi dairelerince beyannamelerinin verildiği yıl içinde dairenin münasip yerlerine asılacak cetvellerle ilan olunur. Mükellefin bağlı bulunduğu teşekkül varsa, bu ilan orada da yapılır. www.ozdogrular.com Mükelleflerin vergi tarhına esas olan beyanları, kesinleşen vergi ve cezaları ile vadesi geçtiği halde ödenmemiş bulunan vergi ve ceza miktarları Maliye Bakanlığı’nca açıklanabilir. Maliye Bakanlığı bu yetkisini mahalline devredebilir. Ayrıca, kamu görevlilerince yapılan adlî ve idarî soruşturmalar ile ilgili olarak talep edilen bilgi ve belgeler ile bankalara, yapacakları vergi tahsiline yönelik bilgiler verilebilir. Bu bilgilerin verilmesine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı’nca belirlenir. Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri veya kullandıkları vergi inceleme raporuyla tespit olunanların, kanunla kurulmuş mesleki kuruluşlarına ve 3568 sayılı Kanunla kurulan birlik ve meslek odalarına bildirilmesi vergi mahremiyetini ihlal sayılmaz. Bu takdirde kendilerine bilgi verilen kişi ve kurumlar da bu maddede yazılı yasaklara uymak zorundadırlar. Maliye Bakanlığı bilgilerin açıklanmasıyla ilgili usulleri belirlemeye yetkilidir. Gelir Vergisi mükellefleri (Kazancı basit usulde tespit edilenler dahil) ile sermaye şirketleri her yıl Mayıs ayının son gününe kadar vergi tarhına esas olan kazanç tutarları ile bunlara isabet eden vergi miktarlarını gösteren levhayı almak zorundadırlar. İlan ve levhalara ilişkin diğer hususlar Maliye Bakanlığı’nca belli edilir. Açıklanan bu bilgiler ele alınarak mükelleflerin haysiyet, şeref ve haklarına tecavüz edilemez”(2) Madde metninden anlaşıldığı üzere vergi mahremiyetinin tanımı yapılmamış sadece bu zorunluluğa uyması gereken kişiler belirtilmiştir. Ayrıca vergi mahremiyetini ihlal etmeyen durumlar da sayılmıştır. Bu madde de yer alan düzenlemeler avukatlar açısından bazı zorluklar ortaya çıkarmaktadır. Avukatların vergi dairelerinden bilgi almakta oldukça zorlandıkları, hatta çoğu kez bunun imkânsız olduğu, vergi dairelerinde bu konuda farklı uygulamaların olduğu, örneğin; avukatların iki yılı aşkın süreli vekâletnamelerinin zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile kabul edilmediği veya vekili adına her konuda yetkiliymişçesine tebligatların avukata yapılmaya çalışıldığı, istediği bilgilerin veya örneklerinin kendilerine verilmediği veya zorluk çıkartıldığı, sadece avukatlar için değil, bilgi edinme çabasındaki her yurttaş için vergi mahremiyetinin aşılması zor bir duvar olduğu zaman zaman avukatlarca dile getirilmektedir(3). Konu ile ilgili bir örnek olayda da yıllara yaygın inşaat işinde stopaj yapmadığı iddiası ile aleyhine tarhiyat yapılan bir mükellefin avukatının “stopaj yapılsaydı mahsup edilecekti, yapılmadığına göre müteahhitçe de mahsup edilmedi ve bu suretle zaten vergi aslı ödendi” şeklindeki savunmasını delillendirmek amacıyla müteahhidin vergi dairesinden yıllık beyannamesinde böyle bir stopaj mahsubunun olup olmadığına ilişkin bilgi talebinde bulunduğu kendisine vergi mahremiyeti dolayısıyla bu bilginin verilemeyeceğinin söylendiği belirtilmektedir. Yine aynı olayda avukat, mahkeme aracılığıyla müteahhidin bu defa bütün beyannamelerini getirtmiş ve mahkeme doğal olarak avukatın incelemesine sunmuştur. Sonuçta avukata bilgi verilmemesi ve mahkemece getirtilme işlemi dolayısıyla davanın dört ay geç sonuçlandığı belirtilmiştir(4). Buna benzer olaylar zaman zaman avukatlar ve barolar tarafından şikayet konusu yapılmaktadır. Yukarıdaki açıklamalarda avukatların kendi açılarından duruma bakışları ortaya konulmak istenmiş olup, eleştirilere ilişkin objektif değerlendirmelere izleyen kısımlarda değinilecektir. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesi 3. fıkrasında avukatların görevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacakları bilgi ve belgelerin ilgili kurumlarca kendilerine sunulmasının sınırlarına ilişkin olarak Danıştay 1. Dairesi’nin Kararı(5) istişari görüşüne de konumuz ile ilgisi nedeniyle değinmemiz yararlı olacaktır. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın talebi üzerine Başbakanlık tarafından istenmiş olan bu görüş özü itibari ile yasadan kaynaklanan hakkın avukatlar tarafından kullanım biçimi ile sınırlarını ortaya koymaya yöneliktir. Danıştay 213 sayılı VUK’ un vergi mahremiyeti başlıklı 5. maddesi, 1389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 3. maddesinin sekizinci, 22. maddesinin yedi ve sekizinci fıkraları, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20. maddesinin birinci fıkrası, 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 54 ve 55. maddeleri gereğince yasalarında özel durumlara göre düzenleme bulunan hallerde sadece üçüncü kişilere ve idareye değil yargı organlarına dahi bazı bilgi ve belgelerin verilmesinden imtina edilebileceği hususunu ifade ederek 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesinin 3. fıkrasına göre ilgili yasalarda özel hüküm olması durumunda avukatın bilgi ve belge talebinin karşılanamayacağı sonucuna varmıştır. Ayrıca Karar’da “1136 sayılı Kanun’un 2. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “avukatın gerek duyduğu bilgi ve belge” ifadesinin anlam ve kapsamının da yukarıda belirtilen genel hükümler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmekle birlikte, bu ifadede geçen “gerek” sözcüğünün herhangi bir işin yapılabilmesinin bağlı bulunduğu şey anlamını içerdiği, gerekliliği açıklayan nedenlerin ise “gerekçe” sözcüğü ile ifade edildiği gözden uzak tutulmamalıdır. Gerek duymak, keyfi, hiçbir nedene bağlı olmaksızın bir şeyi istemek iradesi anlamına gelmemekte, herhangi bir işin yapılabilmesine bağlı bir istemi anlatmaktadır. Böyle olunca, avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri hangi işin yapılabilmesine bağlı olarak incelemek istediğini, gerekliliği açıklayan nedenlerle birlikte belirtmesi ve bu belgelerin incelemesine sunulması yasa hükmü gereğidir…” denmek sureti ile de gerek duyma kavramı üzerinde durulmuş ve 1136 sayılı Kanun’un 2. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan hakkın kullanılması konusunda aşağıdaki sonuçlara varılmıştır. 1- 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesinin 4667 sayılı Kanunla değiştirilen üçüncü fıkrasında sayılan kurum ve kuruluşlara, avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olma zorunluluğu getirilmiştir. Yardımcı olma zorunluluğunun kapsamını ve sınırlarını belirlemede avukatların görevleriyle ilgili olarak yukarıda yapılan açıklamalar göz önünde bulundurulmalıdır. www.ozdogrular.com Bu kurumlara, kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla avukatların gerek duyduğu bilgi ve belgeleri aşağıdaki kapsam çerçevesinde incelemelerine sunmak yükümlülüğü getirilmiştir. İncelemeye sunma, bilgi ve belgenin bulunduğu kurum ve kuruluş bünyesinde, gerektiğinde bir görevli eşliğinde uygun bir yerde gerçekleştirilmesi gereken bir işlevdir. İncelemeye sunma yükümlülüğünün, bilgi ve belgenin bulunduğu kurum ve kuruluş dışında bir yere veya şehire gönderilmesi suretiyle yerine getirilmesinin istenmesi, Yasa’nın amacına uygun bir talep olarak değerlendirilemez. Avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgelerin kapsamı, avukatların görevleriyle ve gerek duyma ifadesiyle ilgili açıklamalarda belirtilen sınırlar içinde anlaşılmalı ve değerlendirilmelidir. Yasa koyucu, kurum ve kuruluşların bünyesinde inceleme olanağı tanıdığı belgelerden örnek alınmasını vekaletname ibrazına bağlı tutmuştur. Avukatlarca incelenmesinden sonra bu belgelerin gerekli olanlarından konusu, tarih ve sayısı belirtilerek örnek alınabilmesi yasa hükmü gereğidir. 2- İncelemeye sunma yükümlülüğünün istisnası olan kanunlardaki özel hükümlerin sınırları ve içeriği, ilgili madde metinleriyle bu konuda yukarıda yapılan açıklamalarda belirtilen hukuki çerçeve içinde değerlendirilmelidir(6). Sonuç olarak bu görüşten Danıştay’ın konuyu dar kapsamlı yorumladığı ve belli ölçüler koyduğu; 1136 sayılı Yasa’da belirtilen kurumların, kamu hizmeti veren ve savunma mesleğini temsil eden avukata görevini yaparken ihtiyaç duyacağı bilgi ve belgeye rahat bir şekilde ulaşmasını sağlamak için yardımcı olması gerektiği ancak özel kanunlardaki sınırlayıcı hükümlerin de dikkate alınması noktasında özen gösterilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Yargının konu ile ilgili iki görüşünü daha burada paylaşmakta yarar görmekteyiz. Bunlardan ilki Ankara 4. İdare Mahkemesince verilen karardır. Söz konusu kararda Bergama’da altın madeni işleten çok uluslu bir şirketin bazı dönemlere ilişkin vergi beyannamelerinin Maliye Bakanlığı’ndan talep edilmesi ancak Maliye Bakanlığı’nın vergi mahremiyetini gerekçe göstererek talebi reddetmesinin yerinde olmadığı beyanname bilgilerinin istenmesinin vergi mahremiyetine girmediği belirtilmiştir(7). İkinci Karar ise Danıştay 4. Dairesi’nin bir Kararı’dır. Bu Kararda da “Mükellefe ait vergi işlemlerine ilişkin tarh, tahakkuk, tahsilat evrakları ve ödeme suretiyle diğer bilgi belgelerin, mükellefin vekili olan avukata verilmesi vergi mahremiyeti kapsamında değildir.” denilmektedir. Görüldüğü gibi yargının da konu ile ilgili muhtelif kararları söz konusudur ve bazı bilgilerin açıklanmasını vergi mahremiyeti kapsamında değerlendirmemektedir(8). III- MALİYENİN YAKLAŞIMI Bir önceki bölümde avukatların konuya ilişkin yakınmalarından ve bazı yargı kararlarından bahsetmiştik. Bu bölümde Maliye’nin konuya nasıl yaklaştığı üzerinde durmaya çalışacağız. Öncelikle Maliye vergi kanunlarındaki sınırlayıcı özel hükümlerin tavizsiz uygulanması görüşündedir(9). Bu nedenle de mükellefin kendisinden başka hiç bir kimseye bilgi vermeme eğilimindedir. Mükellefler de bu güvence nedeniyle kendilerine ait gizli bilgileri rahatlıkla vergi idaresine verebilmektedir. Verilen bu bilgiler vergilendirme işleminin gerçekleştirilmesinde, vergiye tabi unsurların sağlıklı bir şekilde belirlenmesini sağlamaktadır(10). www.ozdogrular.com Vergi Kanunlarındaki bu düzenleyici hükümler incelendiğinde bazı bilgilerin kamuoyu ile paylaşılabildiği ve bunun da mükellef üzerinde bir otokontrol mekanizması işlevi gördüğü, vergi ödeme bilinç ve şuurunu arttırdığı, bu yönüyle bu düzenlemelerin vergi verimini arttırıcı etki doğurduğuna ilişkin görüşler(11) kanaatimizce Maliyenin bakış açısını yansıtmaktadır. Zaten 213 sayılı VUK’ta 4369 sayılı Kanunla yapılan ve Maliye Bakanlığı’na mükellefe ilişkin bazı bilgileri açıklama yetkisi veren düzenlemenin gerekçesinde de “(…) Vergi mahremiyetine istisnai olarak getirilen bu düzenleme ile hem kamuoyunun vergi konusunda bilgilendirilmesi, hem de kamuoyu denetimi yoluyla mükelleflerin ödevlerini tam ve zamanında yapmalarının sağlanması amaçlanmaktadır”. denilerek yukarıda izah ettiğimiz görüşe paralel bir görüş belirtilmiştir. Maliye’nin konuya bakışını anlama açısından aşağıda bazı Özelgelerden örnekler verilmiştir. “..... Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin denetimi sırasında Kontrolörler tarafından kooperatifin vergi borçları ile ilgili bilgi talep edildiği, ancak .... Vergi Dairesi’nin 20.04.2004 tarihli yazısında söz konusu bilgilerin, vergi mahremiyeti kapsamında değerlendirildiğinden, verilmesine imkan bulunmadığının belirttiği anlaşılmıştır. Söz konusu bilgiler 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 5. maddesiyle hükme bağlanan vergi mahremiyeti kapsamında olduğundan, bu bilgilerle ilgili olarak bir açıklama yapılması mümkün değildir. Öte yandan, adı geçen kooperatif tarafından doğrudan ilgili vergi dairesine başvurulması halinde yazınızda istenilen bilgilerin kendilerine verilmesi imkan dahilindedir.”(12) “… iliniz ... Vergi Dairesi mükelleflerinden .... hakkında, ..... Anonim Şirketinin, 23.05.2000 tarih ve 24057 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7 Seri No.lu Gümrük Genel Tebliği’nin (b) bendine dayanarak, mükellefin kesinleşmiş herhangi bir cezası bulunup bulunmadığını ihtiva eden bir belge istediği, anılan vergi dairesince, istenilen bu bilginin VUK’un 5. maddesine göre vergi mahremiyetine girdiği düşünüldüğünden bilgi verilip verilmemekte tereddüt hasıl olduğu belirtilerek Bakanlığımız görüşünün bildirilmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, 213 sayılı VUK’un 5. maddesi vergi mahremiyeti ile ilgili olup bu maddenin 4369 sayılı Kanunla eklenen 4. fıkrasında ise “... Ayrıca kamu görevlilerince yapılan adli ve idari soruşturmalarla ilgili olarak talep edilen bilgi ve belgeler verilebilir (…) Bu fıkra hükmüne göre, kendi kanunlarının uygulanması ile ilgili olmak üzere idari ve adli soruşturma yapan kamu görevlilerince istenen bilgiler verilebilecektir. Bu şekilde kendilerine bilgi verilen kişiler de mahremiyet kapsamına girdiklerinden öğrendikleri bilgileri ifşa edemeyeceklerdir. Yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca, .... Anonim Şirketinin mükellefe ait kesinleşmiş herhangi bir cezası bulunup bulunmadığına ilişkin bilgi içeren belge istemesi, kamu görevlilerince yapılacak adli ve idari soruşturmalarla ilgili olarak talep edilen bilgi ve belgeler kapsamında değerlendirilemeyeceğinden .... Anonim şirketinin, istediği belgenin verilmesi Bakanlığımızca uygun bulunmamıştır.”(13) www.ozdogrular.com “Mükelleflerle ilgili olup vergi dairelerinde gizli kalması gereken hususların yukarıda belirtilen kişiler tarafından ifşa edilmemesi kanun hükmünden doğan bir zorunluluktur. Bu itibarla, Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünce istenilen vergi inceleme raporu vergi mahremiyeti kapsamına girdiğinden söz konusu raporun verilmesi Bakanlığımızca uygun bulunmamıştır.”(14) “Bir şirketin en son adresinin ve ortaklarının ad ve soyadlarının özel bütçeli bir kuruluşa verilmesi vergi mahremiyeti kapsamına girmektedir.”(15) İcra Müdürlüklerinin mükellefe ait mali tabloları isteyip isteyemeyeceği ile ilgili verilen bir Özelge’de ise “.....Konuyla ilgili olarak Adalet Bakanlığı ile yapılan yazışmalar sonucunda alınan 23.02.2004 tarihli ve 04539 sayılı yazıda; icra müdürlüklerinin kamu hizmeti yaptıkları belirtildiğinden, kamu hizmeti gören bu tür gerçek ve tüzel kişilerin istedikleri bilgilerin aşağıdaki çerçevede verilmesi mümkün bulunmaktadır. Bu tür gerçek veya tüzel kişilere verilecek bilgiler; ayrı veya özel bir çalışma, araştırma, inceleme ya da analiz gerektirmeden mükellefin tarh dosyasından temin edilebilmeli ve Vergi Usul Kanunu’nun mahremiyet hükümlerini ihlal edecek nitelikte olmamalıdır. Buna göre hakkında bilgi istenen mükellefin vergi levhasında bulunan bilgilerle ikametgâh adresi ve halen mükellef olup olmadığı gibi hususların bildirilmesi mahremiyetin ihlali anlamına gelmeyeceğinden, bu bilgilerin icra müdürlüklerine verilmesinde bir sakınca bulunmamaktadır. Öte yandan mahremiyet kapsamına giren bilgilerin verilmeyeceği de tabiidir. Bu hüküm ve açıklamalara göre, icra müdürlüklerince istenilen bilgiler mükellefin vergi levhasında bulunan bilgilerle ikametgâh adresi ve halen mükellef olup olmadığı gibi hususlarla sınırlandırıldığından… 1. İcra Müdürlüğünce anılan mükellefimiz hakkında istenilen 2007 yılı mali tablolarının (Bilanço ve Gelir Tablosunun) verilmesi vergi mahremiyetini ihlal sayılacağından söz konusu talebin yerine getirilmesi mümkün bulunmamaktadır.” denilmektedir. www.ozdogrular.com Görüldüğü üzere maliyenin uygulaması son derece katıdır. İcra müdürlükleri dahil pek çok kurumun talebi vergi mahremiyeti gerekçe gösterilerek yerine getirilmemektedir. Kanunlardaki özel düzenleme aslında vergi idaresine pek fazla seçenekte sunmamaktadır. Ancak yıllar içinde vergi idaresinin uygulamalarında nispeten bir yumuşama olmuştur. Birinci bölümde bahsi geçen, avukatlardan belli süreli geçerli vekalet istenmesi ve bazı ödeme tebliğlerinin avukata yapılmak istenmesi gibi uygulamalara ilişkin İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nca 10.07.2007 tarih ve 5440 sayılı Yazı ile bir açıklama yapılmıştır. Söz konusu yazıda “Avukatlar usulüne uygun çıkartılmış vekâletnamelerinin örneğini çıkartıp aslına uygunluğunu imzaları ile onaylayarak kullanma hakkına sahiptirler. Bütün resmi daire ve kurumlar bu örnekleri resmi örnek hükmünde kabul etmek durumundadırlar. Avukat vekâletnameleri istifa, azil, avukatlıktan çıkartılma halleri dışında ve vekâletnamede bir süre konulmamış olunması kaydıyla herhangi bir süre kaydı olmaksızın geçerlidir. Kanunlarımızda vekâletlerin süresini iki veya daha fazla yılla sınırlayan bir hüküm yoktur. www.ozdogrular.com Avukatlar, özellikle bilgi ve belge ihtiyacı dolayısıyla vergi dairesine geldiklerinde, vekâletnamelerinde bir yetki bulunması halinde dahi, kendi rızaları olmadıkça, ödeme emri veya diğer işlemleri tebellüğe zorlanamazlar.”(16) denilmek suretiyle konu açıklığa kavuşturulmuştur. Ayrıca internet vergi dairesi uygulaması içinde “e-Vergi levhası sorgulama” bölümü kullanıma açılmış ve mükellefin beyannamelerine ilişkin bazı bilgilerin istenildiğinde görüntülenebilmesi mümkün kılınmıştır.www.ozdogrular.com IV- SONUÇ VE ÖNERİLER Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesi avukatlara yardımcı olunmasına ve savunmanın hakkıyla yerine getirilebilmesine olanak sağlamaya yönelik bir düzenlemeyi içermektedir. Ancak maddede de atıf yapıldığı gibi özel bazı kanunlardaki sınırlamalar avukata bilgi sunulmasını engellemektedir. Vergi idaresi de vergi mahremiyeti ve sırrın ifşası ile ilgili düzenlemeler, mükellef haklarını koruma, kaynağını Anayasa’dan alan özel hayatın gizliliğine dokunmama, vergi etkinliğinin sağlanması vb. amaçlarla kendisinden istenilen bilgileri vermekten imtina etmektedir. Avukatın gerek duyduğu bilgiye ulaşmasında en sağlıklı yol mahkeme kanalıdır. Mahkeme kanalıyla istenilen bilgiler de yargının kendine özgü uygulamaları yoluyla zamanında edinilememektedir. Kanaatimizce bu tarz davaların hakimlerince bilgi taleplerini en kısa sürede karşılayabilecek bir uygulamaya gidilmesi yararlı olabilir. Maliye teşkilatında başarı ile işletilen ve bu konuda ödül almış Vergi Daireleri Otomasyon Projesi (VEDOP) ile Adliye teşkilatında kullanılan ve yine pek çok ödül almış bir uygulama olan Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) arasında oluşturulabilecek ortak bir uygulama ile bilgiye ulaşma hızlı hale getirilebilir. Vergi mahremiyeti kavramının kavramsal olarak tanımını net olarak ortaya koyan bir mevzuat değişikliği yapılabilir. Ayrıca yeni Türk Ticaret Kanunu ile bir zorunluluk haline getirilen ve temmuz ayı itibarıyla uygulamaya geçirilecek olan şirketlere internet sitesi kurma ve şirketle ilgili bir takım bilgileri yayınlama zorunluluğu uygulaması da avukatların ulaşmak istedikleri bazı bilgileri edinebilmeleri açısından faydalı bir uygulama olabilir. Önder GÜMÜŞ* Yaklaşım * E.Vergi Müfettiş Yrd., Uluslararası İlişkiler Uzmanı ** Avukat, İstanbul Barosu (1) 1136 sayılı Avukatlık Kanunu Madde 1-2, http://www.barobirlik.org.tr/Detay.aspx?ID=5432&Tip= Menu (Erişim: 05.02.2013) (2) 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, http://www.gib.gov.tr/index.php?id=1028 (Erişim: 05.02.2013) (3) A. Bumin DOĞRUSÖZ, Referans, 09.08.2007 (4) http://www.muhasebenet.net/mh-0908_avukat%20vergi%20idaresi%20iliskisi.html(Erişim: 06.02.2013) (5)Dn. 1. D.’nin, 10.04.2002 tarih ve E. 2002/26, K. 2002/52 sayılı Kararı. (6)Dn. 1. D.’nin, 2002/52 sayılı istişari görüşü (7)Serkan AĞAR, “Vergi Mahremiyeti vs Bilgi Edinme Hakkı Kanunu”, Ankara Barosu Dergisi, 2012/2 s.387-388 (8)Konu ile ilgili Ankara (5). İdare Mahkemesi’nin, 27.01.2011 tarih ve E. 2010/874, K. 2011/76 sayılı Kararı’na da bakılabilir. (9)213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun yanı sıra 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un “Sırrın İfşası” başlıklı 107. maddesinde de özel hüküm mevcuttur. (10)Hilmi ÜNSAL, “ Türk Vergi Hukukunda Vergi Mahremiyeti Sağladığı Yararlar ve Uygulamada karşılaşılan Güçlükler”, Süleyman Demirel Ünv. İİBF Dergisi, 2003, Sayı: 3 s.27 (11)ÜNSAL, agm, s.28-47 (12)Gelirler Genel Müdürlüğü’nün, 28.08.2004 tarih ve B.07.0.GEL.0.28/2803-5-933 sayılı Özelgesi. (13)Gelirler Genel Müdürlüğü’nün, 08.09.2000 tarih ve B.07.0.GEL.0.28/2803-5-805/41932 sayılı Özelgesi. (14)Gelirler Genel Müdürlüğü’nün, 29.04.1997 tarih ve B.07 .0.GEL.0.28/2803-5- 746/ 16933 sayılı Özelgesi. (15)Gelirler Genel Müdürlüğü’nün, 01.04.1997 tarih ve B.07.0.GEL.0.28/2803-5-744/13562 sayılı Özelgesi. (16)A. Bumin DOĞRUSÖZ, “Avukat Vergi İdaresi İlişkisi”, Referans, 09.08.2007
-------------------------------------------------------------------------------------------------- ------------------------------------------------------------------- Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. |