Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Son Yargıtay Kararları Işığında Vergi Kaçakçılığı Suçu Unsurları PDF Yazdır e-Posta
01 Nisan 2013
Image

I- GİRİŞ

Bu yazının amacı 2008 yılında yapılan değişiklikle(1) Türkiye’de yegâne vergi suçu haline gelen “vergi kaçakçılığı”(2) kapsamında sayılan ve esas itibariyle vergi ziyaı ile ilişkilendirilmeyen suç unsurları ve fiilleri konusunda Yargıtay’da son dönemde (2010 - 2012) alınan kararları incelemektir(3). www.ozdogrular.com

 

Bu amaçla hürriyeti bağlayıcı cezalar ile cezalandırılan(4) vergi kaçakçılığı suçunu düzenleyen Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 359. maddesinde(5) sayılan suç unsurlarını yüksek yargının kararları ile okunmak istenecektir.

 

Birinci bölümde suç unsurları ve fiilleri ikinci bölümde ise bu suç unsurları ile ilgili son emsal Yargıtay kararları ele alınacaktır.

 

II- SUÇ UNSURLARI VE FİİLLERİ

Vergi kaçakçılığı, adı kaçakçılık olmakla birlikte vergi kaçırmak fiili ile bağlantısı koparılan ve vergi hukukumuzda 4369 sayılı Yasa öncesi hileli vergi suçu olarak tanımlanan çeşitli suç fiillerinden oluşmaktadır. Bu suç fiilleri münhasıran Vergi Usul Kanunu’na göre muhafaza ve ibraz zorunluluğu olan defter, kayıt ve belgelerle ilgilidir(6).

 

Vergi kaçakçılığı suçunda muhafaza ve ibraz zorunlulukları olan defter, kayıt ve belgelerle ilgili sekiz ayrı suç fiili bulunmaktadır. Bu fiiller şöylece sıralanabilir:

1- Hesap ve muhasebe hileleri yapılması,

2- Gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açılması,

3- Vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedilmesi (çift defter kullanılması),

4- Defter, kayıt ve belgelerin tahrif edilmesi veya gizlenmesi (varlığı noter kayıtları ile belli olan defter ve belgelerin inceleme elemanına ibraz edilmemesi gizleme hükmündedir)

5- Muhteviyatı yanıltıcı belge (gerçek bir muamele ve duruma dayanmakla birlikte, bunu gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belgedir) düzenlenmesi ve kullanılması

6- Defter, kayıt ve belgelerin yok edilmesi,

7- Belgelerin asıl veya suretlerinin tamamen veya kısmen sahte olarak düzenlenmesi veya bu belgelerin kullanılması(7),

8- Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basılması veya bilerek kullanılması.

 

Bu fiillerden ilk üçü (hesap ve muhasebe hilesi yapmak, mevhum kişiler adına hesap açmak ve çift defter kullanmak) muhasebe tekniği ve uygulamaları ile ilgili olup bir tür muhasebe suçu oluşturmaktadır. Buna karşın defter kayıt ve belgeleri tahrif, gizleme, sahte ve muhteviyatı yanıltıcı belge düzenleme ve kullanma, defter ve belgeleri yok etme fiilleri ise kamu güveni aleyhine ve topluma karşı işlenmiş suç fiilleri olarak kabul edilebilir(8). Maliye Bakanlığı ile anlaşmalı olmayan matbaalarda belgelerin basılması ve bilerek kullanılması fiili ise iki grup suç kapsamına da girmemektedir.

 

Bu fiillerden vergi ziyaı ile ilişkilendirilen tek suç çift defter kullanmaktır(9). Vergi ziyaına yol açılması halinde VUK’un 344. maddesi uyarınca üç kat vergi ziyaı cezası kesilir(10). www.ozdogrular.com

 

Vergi kaçakçılığı suç fiillerinde de manevi unsur olarak kasıt aranması gerekir(11). VUK’un 371. maddesinde öngörülen pişmanlık şartlarına uygun olarak bir başka deyimle vergi kaçakçılığı suç fiillerini ilgili makamlara bildirenler kişiler hakkında kaçakçılık cezası uygulanmaz(12).

 

İkinci bölümde alıntı yapılan 2010-2012 dönemi emsal Yargıtay Kararları(13) ise madde ile ilgili içtihatların sadece kasıt olsun olmasın, vergi kaybına yol açsın açmasın defter ve belgeleri gizleme (ibrazdan kaçınma) ve sahte belge konusunda olduğunu göstermektedir. Taranan kararlarda bu fiiller dışında özellikle muhasebe suç fiilleri konusunda hüküm tesis edildiğine rastlanmamıştır. Yargıtay bu emsal kararlarda belgeleri bilmeden kullanıldığı ve suç kastının bulunmadığı savına itibar etmemekte ve belgede sahteciliğin gerçek durumu kanıtlayan belgelerle ispatlanması gerektiğine hükmetmektedir. www.ozdogrular.com

 

III- EMSAL YARGITAY KARARLARI

Bu kararları iki suç grubuna ayırıyoruz. Defter ve belgeleri gizleme suçu ve sahte belge düzenleme ve kullanma suçu.

 

A- DEFTER VE BELGELERİ GİZLEME SUÇU

Yargıtay aşağıdaki kararlarında defter ve belgeleri gizleme suçunda kasıt ve vergi ziyaı olduğunu karine olarak kabul etmiştir.

1- “Defter ve belgeleri gizlemek suçunun oluşabilmesi için, varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit” olan defter ve belgelerin, saklama zorunluluğu olan 5 yıllık süre içerisinde usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen vergi incelemesi için yetkili memura ibraz edilmemesinin yeterli olduğu, 31.12.2004 tarihinde faaliyetini sona erdirdiği anlaşılan ve 2003-2004 yıllarına ait yasal defter ve belgelerin usule uygun tebligatla ibrazı istenen sanığın, 31.11.2004 tarihinde geçirdiği yaralanma olayında iki ayağının da kırıldığı bu nedenle işlerini yürütemediğini ve işyerini kapattığını, bir yıla yakın yürüyemediği ve bu nedenle ibraz edemediğine ilişkin savunması defter ve belgelerin saklama ve ibraz etme zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağından atılı suçun unsurları itibariyle oluştuğu gözetilmeden mahkûmiyeti yerine kastının bulunmadığından bahisle yazılı şekilde beraatına karar verilmesi yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı bozulmasına, 27.04.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.” (14) www.ozdogrular.com

 

2- “Ceza Genel Kurulu’nun 22.05.2001 tarih ve 99/104 sayılı kararında açıklandığı üzere; defter ve belgelerin gizlenmesi halinde, sağlıklı bir vergi incelemesi yapılamayacağı açıktır. Vergi denetimi olanağını kaldıran bu halde artık somut bir vergi ziyaının tespiti olanağı da ortadan kalkmaktadır. O halde, mükellefin sorumluluğunu kaldıracak olan ve 213 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde düzenlenen durumlarda veya kastı ortadan kaldıran diğer hallerin kanıtlanması dışında, vergi ziyaının varlığının kabulü de zorunludur. Bir başka anlatımla yukarıda değinilen haller dışında mefruz (soyut) vergi ziyaı bulunduğu kabul edilmeli, müspet (somut) vergi ziyaının varlığı aranmamalıdır. Kaldı ki, 29.07.1998 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 4369 sayılı yasa ile 213 sayılı Yasa’da yapılan değişiklikler ile vergi kaçakçılığı suçlarında” “vergi ziyaının varlığı” suçun unsuru olmaktan çıkarılmış ve defter ve belgeleri gizleme halinde, suçun oluştuğu hükme bağlanmıştır.”(15)

 

3- “2003 yılına ait defter ve belgelerini vergi incelemesi amacıyla ibrazı istenen sanığın, bir kısım defterleri ibraz ettiği ancak, envanter defteri ile gelir ve gider belgelerini ibrazdan kaçındığının iddia olunmasına, sanığın ise defter ve belgelerinin 29.07.2004 tarihinde işyerine girenler tarafından çalındığını, bu nedenle ibraz edemediğini, keza bu suçun faillerinin Üsküdar 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2004/622-764 esas ve karar sayılı dosyasında yargılandıklarını savunmasına karşın, anılan dosya içerisindeki müracaat tutanağı, olay yeri inceleme tespit tutanağı, üst arama tutanakları, yakalama ve zapt etme tutanağı ile şikayetçi beyanları ile sanık savunmalarının incelenmesinde; şikayet ve savunmalarda suça konu defter ve belgelerden söz edilmediği, defter ve belgelerin çalındığı veya yok edildiğine dair bir tespite yer verilmediği gibi sanığın bu süreçte ilgili vergi dairesine başvuruda bulunduğuna dair bir bulgunun da mevcut olmadığı, ayrıca hırsızların yapılan takip üzerine suçüstü yakalandıklarında suça konu belgelerin ele geçmediği de gözetildiğinde; hırsızlık suçunun faillerinin, işine yaramayacağı ortada olan … Anonim Şirketine ait defter ve belgeleri çalmalarının, hayatın olağan akışına da uygun düşmediği, sanıktan 2003 yılına ait yasal defter ve belgelerin tamamının incelenmek üzere istenmiş olmasına rağmen bir kısım defter ve belgelerin ibrazlarından kaçınılması ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 13. maddesinde gösterilen mücbir sebeplere veya kastı kaldıran diğer nedenlere dayanmadan defter ve belgeleri ibraz etmeyerek gizlemesi şeklinde oluşan eylemi ile vergi kaybına sebebiyet verdiğinin kabulü ile mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, isabetsiz gerekçelerle beraat kararı verilmesi yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı bozulmasına, 15.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.” (16)

 

B- SAHTE BELGE DÜZENLEME VE KULLANMA SUÇU

1- Yargıtay sahte belge kullanılmasında idari yorumun aksine kasıt aramamaktadır(17). “…Faturasız yapılan satın almanın, bir başka mükellefin faturası ile belgelendirilmesi halinde, faturayı düzenleyen ile alan arasında, gerçek bir mal ve hizmet alımı bulunmaması nedeniyle faturanın sahte olduğunun kabulü gerektiği, sanığın başka mükelleflerden aldığı mal ve hizmetlere karşılık Ö.. ticaretten temin ettiği faturaları kullandığının anlaşıldığı, sanığın faturalar konusu mal ve hizmeti … firmasından almaması nedeniyle “faturaların sahte olduğunu bilmiyordum” şeklindeki savunmasının kabule şayan olmadığı, esasen fatura konusu mal ve hizmetin başka mükelleflerden alındığı mahkemece de kabul edildiği, tüm dosya kapsamı ile sanığa atılı suçun tüm unsurları itibariyle oluştuğu Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 05.03.2002 tarih ve 28/179 sayılı Kararı’nda da açıklandığı üzere, bir takvim yılında her vergilendirme dönemindeki kullanmaların teselsül hükmünün uygulanmasını da gerektirdiği gözetilerek sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, suç kastı bulunmadığından bahisle beraatına karar verilmesi, kanuna aykırı ve müdahil vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi CMUK’un 321. maddesi uyarınca bozulmasına, 24.06.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.” (18) www.ozdogrular.com

 

2- Belgelerin sahte olduğuna eksik soruşturma nedeniyle karar verilmesini ise hukuka aykırı bulunmuştur. “… Sanığın kullandığı ve sahte olduğu iddia olunan faturaları düzenleyen şirketler hakkında tanzim olunan vergi tekniği raporlarının aslı veya onaylı örnekleri getirtilerek, anılan raporlarla ilgili olarak şirket yetkilileri hakkında dava açılmış olup olmadığının ilgili vergi dairelerinden araştırılması, açıldığının tespiti halinde dava dosyaları celp ile incelenerek özetinin duruşma tutanağına geçirilmesi, bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi yönünden mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim ve tesellüm belgeleri, bedelinin ödendiğine dair ticari teamüle uygun, kanıtlama yeterliliği olan şirket banka hesapları ve kasa mevcuduyla uyumlu geçerli belgeler ve faturaları düzenleyene yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığı da dikkate alınarak faturaları düzenleyenler ile sanığın ticari defter ve belgeleri üzerinde yeniden karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılması ve toplanan deliller bütün halinde değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı bozulmasına 04.11.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.”(19) www.ozdogrular.com

 

3. Sahte belge düzenlemede vergi ziyaı suçun unsuru olarak kabul edilmemiştir. “213 sayılı Kanun’un 359. maddesinde 4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile vergi kaçakçılığı suçunda vergi ziyaının suçun unsuru olmaktan çıkarıldığı, gerçek bir mal satışı karşılığında düzenlenmesi gereken faturanın alıcı yerine bir başkası adına yasal şekline uygun olarak düzenlenmesiyle suçun tamamlanacağı; somut olayda sanığın özel gider indiriminden faydalanmalarını sağlamak için suça konu sahte faturaları düzenleyip aralarında ticari ilişki olmayan kamu görevlilerine verdiğinin anlaşılması karşısında, 213 sayılı Yasan’ın 359/b-1. maddesindeki sahte fatura düzenlemek suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu gözetilmeden, faturaların gerçek olduğundan bahisle yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi yasaya aykırı, sanık ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı bozulmasına, 28.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi”(20)

 

IV- SONUÇ

1- Vergi kaçakçılığı suçları münhasıran Vergi Usul Kanunu’na göre muhafaza ve ibraz zorunluluğu olan defter kayıt ve belgelerle ilgilidir. www.ozdogrular.com

2- Anayasa Mahkememiz vergi kaçakçılığına hürriyeti bağlayıcı ceza verilmesini “…vergi ödeme yükümlülüğünün, zamanında ve eksiksiz yerine getirilmesi durumunda kanunlarla idareye yüklenen kamu hizmetlerinin aksatılmadan sürdürülmesi mümkün olacaktır. Bunun sağlanması için de Anayasa’nın 38. maddesi ve ceza hukukunun genel ilkeleri gözetilerek para cezaları yanında özgürlüğü bağlayıcı cezalar konulmasında hukuk devleti ilkesine aykırılık yoktur…” gerekçesi ile uygun bulmuştur.

3- Vergi kaçakçılığı fiillerinden hesap ve muhasebe hilesi yapmak, mevhum kişiler adına hesap açmak ve çift defter kullanmak belgeleri tahrif, gizleme, sahte ve muhteviyatı yanıltıcı belge düzenleme ve kullanma defter ve belgeleri yok etme fiilleri kamu güveni aleyhine ve topluma karşı işlenmiş suçlar olarak kabul edilebilir.

4- Emsal Yargıtay kararları kasıt olsun olmasın vergi kaybına yol açsın açmasın defter ve belgeleri gizleme (ibrazdan kaçınma) ve sahte belge konusunda olduğunu göstermektedir. Diğer suç fiilleri ile ilgili kararlara rastlanmamıştır.

5- Yargıtay kararlarında defter ve belgeleri gizleme suçunda kasıt ve vergi ziyaı olduğunu karine olarak kabul etmiştir. www.ozdogrular.com

6- Yargıtay sahte belge kullanılmasında idari yorumun aksine kasıt aramamaktadır.

7- Belgelerin sahte olduğuna eksik soruşturma nedeniyle karar verilmesini hukuka aykırı bulmuştur.

8- Sahte belge düzenlemede vergi ziyaı suçun unsuru olarak kabul edilmemiştir.

 

Ömer Faruk BATIREL*

Yaklaşım

*           Prof. Dr., İstanbul Ticaret Ünv., Ticari Bilimler Fakültesi, Öğretim Üyesi

(1)        Bkz. 08.02.2008 tarih ve 5728 sayılı Yasa.

(2)        23.12008 tarih ve 5728 sayılı yasa ile yapılan değişiklik sonrasında vergi ziyaı ve usulsüzlük fiilleri vergi suçu olmaktan çıkarılarak Vergi Usul Kanunumuza göre idari para cezası ile cezalandırılan vergi kabahatleri olarak tanımlanır hale gelmiştir.

(3)        Vergi kaçakçılığı, özellikle sahte ve içeriği yanıltıcı belge fiilleri konusunda ilgili Yargıtay Kararlarına da atıf yapılarak yapılmış en kapsamlı ve ayrıntılı yayın için Bkz. Şükrü KIZILOT - Zühal KIZILOT, Vergi, Ticaret ve Ceza Hukuku Yönünden Kaçakçılık Suçları ve Naylon Fatura İhtilafları, Yaklaşım Yayınları, 4. Baskı, Ankara, 2011.

(4)        Anayasa Mahkememiz E. 2002/55, K.2003/8 sayılı Kararı’nda vergi suçlarında hürriyeti bağlayıcı ceza verilebileceğini “…Kuralda belirtilen hürriyeti bağlayıcı ceza, devlet ile vergi mükellefi arasında sözleşmeden doğan bir yükümlülüğün değil, kanunda belirtilen şartların yerine getirilmemesinden doğan bir yaptırımdır. Kaldı ki, devlet ile vergi mükellefi arasındaki ilişkiyi toplumsal sözleşme olarak nitelemek suretiyle Anayasa’nın 38. maddesinin sekizinci fıkrasında sözü edilen sözleşme kavramıyla bağdaştırmak da mümkün değildir. Diğer taraftan iptali istenen kuralla getirilen özgürlüğün kısıtlanması idarî bir uygulama sonucu olmayıp, kanunda belirtilen şartların yerine getirilmemesinden dolayı bağımsız yargı kararı ile hükme bağlanacak olan bir yaptırımdır. Vergi, devletin egemenlik gücüne dayanarak tek taraflı irade ile herhangi bir karşılığa bağlı olmadan belirli kurallara göre kişi ve kurumlardan aldığı iktisadi değerlerdir. Anayasa ve yasalarla kamu giderlerinin karşılanabilmesi için herkese ödev olarak öngörülen vergi ödeme yükümlülüğünün, zamanında ve eksiksiz yerine getirilmesi durumunda kanunlarla idareye yüklenen kamu hizmetlerinin aksatılmadan sürdürülmesi mümkün olacaktır. Bunun sağlanması için de Anayasa’nın 38. maddesi ve ceza hukukunun genel ilkeleri gözetilerek para cezaları yanında özgürlüğü bağlayıcı cezalar konulmasında hukuk devleti ilkesine aykırılık yoktur...” gerekçesi ile hükme bağlamıştır.

(5)        “… a) Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan; 1) Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler, 2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir.

             Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.

             b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

             Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.

             c) Bu Kanun hükümlerine göre ancak Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basanlar veya bilerek kullananlar iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

             371. maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.

             Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344. maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.” VUK md.359

(6)        Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 5.maddesine göre “Bu Kanun’un genel hükümleri özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.”

(7)        Sahte belge suçuyla birlikte kara para aklama suçu fiili de işlenmişse, ayrıca iki yıldan beş yıla kadar hapis ve aklanan paranın iki katı para cezası ile cezalandırılır ve nemaları da dâhil olmak üzere kara para kapsamındaki mal ve değerlere ya da bunlara eşdeğer mal varlığına el konulur. Ceza teşekkül oluşturma yoluyla işlenirse bir kat artırılır. 4208 sayılı “Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine” dair Kanun md. 7. Bu Kanun hükümlerine göre, Yasa’da sayılan diğer fiiller yanında sahte belge düzenlemek ve kullanmak fiilinin “...işlenmesi suretiyle ele geçen para veya para yerine geçen her türlü kıymetli evrakla mal ve gelirleri veya bir para biriminden diğer bir para birimine çevrilmesi de dahil sözü edilen para, evrak, mal ve gelirlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü maddi menfaat ve değer...” kara para olarak tanımlanmaktadır. Bu paranın “...meşruiyet kazandırmak amacıyla değerlendirilmesi, bu yolla elde edildiği bilinen kara paranın başkalarınca iktisap edilmesi, bulundurulması, elde edenlerce veya başkalarınca kullanılması, kaynak ve niteliğinin veya zilyet ya da malikinin değiştirilmesi, gizlenmesi veya sınır ötesi harekete tabi tutulması veya bu hareketin gizlenmesi, suçun hukuki sonuçlarından failin kaçmasına yardım etmek amacıyla kaynağının veya yerinin değiştirilmesi veya transfer yoluyla aklanması veya kara paranın tespitinin engellenmesi ” kara para aklama suçudur (4208 sayılı Yasa md. 2).

(8)        Bkz. TCK. İkinci Kitap Üçüncü kısım dördüncü bölüm

(9)        Yasa vergi kaçakçılığı suçlarında suç hareketi ile netice (somut zarar) arasındaki ilişkiyi yalnızca çift defter kullanma suçunda kurmuştur. Diğer suç fiillerinde hareket sonucu tehlikenin oluşacağını kabul etmektedir. Suçun unsurlarının yorumu ile ilgili mükemmel bir değerlendirme için Bkz. Nihal SABAN, Vergi Hukuku: Genel Kısım, Der Yayınları, İstanbul 2003, s.331-340

(10)      Vergi kaçakçılığını ağır şekilde ve hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandıran ABD’nde bizatihi vergi kaçırmak adli para cezası ya da hapis veyahut da her iki cezayı müstelzimdir. “Her ne surette olursa olsun kasten vergi kaçakçılığı yapan kişi yasa da öngörülen diğer cezalara ek olarak suçlu bulunursa 100.000 dolara kadarı ( Kurumlar Vergisi mükelleflerinde 500.000 dolara kadar) adli para cezası ya da beş yıla kadar hapis cezası veyahut da her iki ceza ile birlikte cezalandırılır.” Bkz. IRC (Internal Revenue Code) md. 7201. Türk Vergi Hukukundaki parasal vergi cezaları ise adli olmayıp idari para cezalarıdır.

(11)      “Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kasıt suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Bu kasıt tanımı doğrudan kasıttır. Bir kişinin kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen fiili işlemesi halinde olası kast vardır.” TCK md. 21

(12)      Pişmanlık halinde sadece vergi ziyaı cezası kesilemediğine göre kaçakçılık suçunun pişmanlık hükmünden yararlananlara nasıl olup da uygulanamayacağı tartışmalıdır.

(13)      www.yargitay.gov.tr/emsal kararlar

(14)      Yrg. 11. Ceza Dairesi’nin, E. 2007/7847, K. 2010/4817 sayılı Kararı.

(15)      Yrg. 11. Ceza Dairesi’nin, E. 2011/5028, K. 2011/4033 sayılı Kararı.

(16)      Yrg. 11. Ceza Dairesi’nin, E. 2012/612, K. 2012/3585 sayılı Kararı.

(17)      Vergi idaremiz 306 sayılı Vergi Usul Kanunu Tebliği ile sahte ve muhteviyatı yanıltıcı belgeleri kullananların bu fiillerinde kasıt (bilerek kullanma) aranması gerektiği yorumunu yapmaktadır. “Bu itibarla, kaçakçılık suçunun oluşması sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin bilerek kullanılıp, kullanılmadığının; diğer bir anlatımla, bu kullanımda kastın bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine ve belirlenmesine bağlı bulunmaktadır. Yapılan incelemelerde sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerin bilerek, isteyerek kullanılıp kullanılmadığının vergi incelemesine yetkili olanlarca değerlendirilmesi ve bu belgeleri bilerek kullandığı sonucuna varılan mükellefler için vergi suçu raporları düzenlenmesi, haklarında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurularında bulunulması ile bu belgelerin kullanılması sonucu vergi ziyaına da sebebiyet verilmiş olması halinde 344. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca üç kat vergi ziyaı cezası kesilmesi gerekmektedir. Ancak, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerin bilerek kullanılıp kullanılmadığının araştırılmasında bu belgeleri bilmeden kullandığı sonucuna varılan mükellefler adına vergi suçu raporları düzenlenmemesi ve haklarında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurularında bulunulmaması icap etmektedir.

(18)      Yrg. 11. Ceza Dairesi’nin, E. 2008/1841, K. 2010/159 sayılı Kararı.

(19)      Yrg. 11. Ceza Dairesi’nin E. 2008/1324, K. 2010/12244 sayılı Kararı. “Sanığın düzenlediği ve sahte olduğu iddia olunan faturaları kullanan ve verdikleri Ba formlarından isimleri tespit edilen şirket ve şahıslar hakkında karşıt inceleme yapılıp yapılmadığı araştırılıp, yapılmış ise haklarında düzenlenen vergi inceleme ve sair raporların onaylı suretleri getirtilerek incelenmesi, kamu davası açılıp açılmadığının sorulması, açıldığının tespiti halinde dava dosyasının intikalinin sağlanarak ayrıntılı özetinin tutanağa geçirilmesi, bu davayı ilgilendiren bilgi ve belgelerin onaylı örneklerinin alınarak dosyaya konulması, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi yönünden mal ve para akışını gösteren taşıma, sevk irsaliyeleri, teslim-tesellüm belgeleri, bedellerinin ödendiğine ve satıcı hesabına girdiğine dair ticari teamüle uygun kanıtlama yeteneğini haiz, banka hesapları ve kasa mevcuduyla uyumlu geçerli belgeler olup olmadığı araştırılıp toplanan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre sanığın hukuki durumun takdir ve tayini gerekirken, eksik soruşturmayla yazılı biçimde sanığın beraatına hükmolunması yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı bozulmasına, 03.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. 11. Ceza Dairesi’nin, E. 2012/3546, K. 2012/4614”

(20)      Yrg. 11. Ceza Dairesi’nin, E. 2010/2879, K. 2012/2403 sayılı Kararı.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.