Türkiye, “hizmet ihracında turizm gelirlerinin payı” açısından OECD ülkeleri arasında en üst sıralarda, turizmin ekonomi içindeki payı açısından ise orta sıralarda yer alıyor.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın 2008 turizm raporunda, “Devlet turizmin ‘co-producer’ıdır, Türkiye’nin Turizm Stratejisi’nin yerine getirilmesi için doğru kurumsal düzenlemeler yaşamsaldır, bir ülkeye ya da destinasyona yatırımcıları çekmek, ekonomik, sosyal ve politik ortamın özel sektör yatırımına yardımcı olmasını gerektirir” gibi görüşler dile getirildi.
OECD’nin iki yılda bir hazırlayacağı turizm raporlarından ilki olan “OECD Ülkelerinde Turizm 2008: Eğilimler ve Politikalar” başlıklı rapor yayınlandı. Rapora göre Türkiye turizmin rekorlar kırdığı 2005 yılı itibarıyla “hizmet ihracında turizm gelirlerinin payı” açısından OECD ikincisi konumunda oldu. Meksika’nın birinci sırada bulunduğu sıralamada, hizmet ihracında turizm kaleminin tuttuğu yer açısından ikinci Türkiye’yi, Yeni Zelanda, Avustralya, Portekiz, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, İtalya ve Fransa gibi ülkeler izledi. 2006 itibarıyla “turizmin GSYİH’da aldığı yer” sıralamasında ise Türkiye Avusturya, Fransa, Yunanistan, Japonya, Meksika, Yeni Zelanda, Polonya, İspanya ve Güney Afrika’nın altında, OECD ülkeleri sıralamasında ortalarda yer buldu.
Turizmin 2004 yılında Türkiye’nin GSYİH’sına yüzde 5.3 katkıda bulunduğu, hizmet ihracatının üçte ikisini, mal ihracatının ise yüzde 24’ünü oluşturduğu belirtildi. Raporda, “Her üç kategoride turizmin göreceli önemi 2002-2004 periyodunda azalmıştır” denildi.
Buna göre GSYİH’nın oranı olarak turizm 2002’de yüzde 6.5’lik bir değer ifade ederken, 2003’te yüzde 5.5, 2004’te ise yüzde 5.3’e düştü. Yunanistan ve İspanya’da turizm GSYİH’nın yüzde 10’undan fazlasını oluşturuyor.
Mal ihracatında turizm 2002’de yüzde 29.7, 2003’te yüzde 25.8, 2004’te yüzde 23.7 yer tuttu.
Hizmet ihracatında turizmin payını gösteren rakamlar, 2002’de yüzde 80.4, 2003’te yüzde 69.2, 2004’te yüzde 66.1 oldu. Üç kategorideki oranlarda da göreli azalış meydana geldi.
Rapora göre, 2006’da ülkeye turizm amaçlı gelişler 19.8 milyon iken, rakam 2005’e göre yüzde 6.2’lik bir düşüş ortaya koydu. 2005 Türkiye’nin turist sayısı rekoru kırdığı yıldı, 21.1 milyon yani, 2004 rakamının yüzde 20.6 üzerinde bir turist gelmişti. 2006’da Türkiye’ye gelen turistlerin yüzde 59’u OECD ülkelerinden idi, bu rakam 2005’te yüzde 60.3 olmuştu.
Türkiye’nin uluslar arası turizm gelirleri 2006’da 16.851 milyar dolar olurken bir önceki yıla göre yüzde 7.2 düşüş kaydedildiği belirtildi.
DEVLET TURİZMİN “CO-PRODUCER”IDIR?
Devletin turizmdeki rolüne değinilen raporda, devletin destinasyonların arzını sağlamak, doğal sitelerle kültürel anıt ve müzeleri dikkatli bir şekilde koruyup bakımını yapmakla görevli olduğu anlatıldı. Devletin destinasyonları erişilebilir kılmak için ulaşım alanında da görevleri bulunduğu belirtilen OECD raporunda, “Yani devlet turizmin ‘co-producer’ıdır. Hizmetleri, destinasyonların potansiyel ziyaretçiler için çekici hale gelmesine katkıda bulunurken, turizmde büyümenin gerçekleşmesi için zorunlu politika ortamını oluşturur” görüşü ifade edildi. Raporda çevre korumanın önemine de şöyle değinildi:
“-Başarılı bir turizm sektörü, daha fazla insanın ulaşımdan, konaklamadan, korunmuş bölgelerdeki tesislerden yararlanmaları anlamına gelir. Turistler her şeyin üzerinde, güzel doğa manzaraları ve kirlenmemiş bir çevreyle ilgilenirler.
-Turizm arzını yapanlar için ise bu kaynakların kullanıma sunulması ana ilgi konusudur. Bu, koruma ve kalkınma gereksinimi arasında çatışmaya yol açar. Bu nedenle bölgesel planlama ve çevresel koruma politikaları doğrudan turizmle ilgilidir.
-Bölgesel düzeyde kaynakların boşa harcanmasını önlemek ve çevre kirliliğini minimum düzeyde tutmak amacıyla, koruma ve kalkınma gereksinimi arasındaki optimal dengeyi başarmak için dikkatli planlama yapılması gerekir.
-Bir ülkeye ya da destinasyona yatırımcıları çekmek, ekonomik, sosyal ve politik ortamın özel sektör yatırımına yardımcı olmasını gerektirir.
DOĞRU KURUMSAL DÜZENLEMELER YAŞAMSAL?
“ ‘Türkiye’nin Turizm Stratejisi’nin yerine getirilmesi için doğru kurumsal düzenlemeler yaşamsaldır” denilen raporda “Turizm potansiyeli bir hayli yüksek olan Akdeniz ve Ege kıyılarının altyapı sorunlarını çözmeye yönelik Ege-Akdeniz Turizm Altyapı Kıyı Yönetim Projesi Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Projede başarıya sağlanması için, yerel yönetimler ve bundan yararlananlar tarafından biçimlendirilecek altyapı birliklerinin hayata geçirilmesi ve uygun kurumlar ve yasal düzenlemeler yaratılması suretiyle, kullanıcıların parasal desteğini sağlamak önemlidir” tavsiyesi yer aldı.
Troy, Afrodisyas ve Perge yerleşimlerinin termal tesisler ve kültürel etkinliklerle bölgesel destinasyonlar haline getirileceği belirtilen raporda, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü ile yurtdışındaki 36 kültür ve turizm enformasyon bürosunun ülke içi ve dışındaki turistlerden şikayetleri topladıkları kaydedildi ve özetle şu bilgilere yer verildi:
-Bakanlık şikayete konu olan örneğin otel, restoran, dükkan gibi işletmelerle ilgili incelemelerini Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve belediyelerle işbirliği yaparak gerçekleştirmektedir.
-Oda sayısı 2005’te 230 bin 605, 2006’da ise ilk rakamlara göre 241 bin 32 olarak hesaplanırken yatak sayısı 2005’te 481 bin 704, 2006’da 506 bin 522 oldu. İki kategoride artışa karşın doluluk oranları 2005’te yüzde 52.4 iken, 2006’da yüzde 47.3 şeklinde gerçekleşti. Ortalama kalış süresi de 3.2 geceden 2006’da 2.9 geceye geriledi.
TURİZMİN GELİŞMESİ İÇİN MAKROEKONOMİK İSTİKRAR GEREKLİ?
OECD Raporunda, “İstikrarlı makroekonomik koşullar turizmin gelişimine daha fazla katkıda bulunur” denilen raporda “Patlayan bir ekonomide turizm talebi harekete geçer. Sürdürülebilir büyüme gerekli altyapı ve üstyapı yatırımlarını olanaklı kılar. İkisi de sonuçta istihdam artışına yol açacak potansiyel turizm yatırımları için öngörüye olanak sağlar. Enflasyonun kontrol altında tutulması turizm hizmetlerinin fiyatlarını sınırlar” denildi.
Olumlu makroekonomik ilişkilerin turizmin başarılı bir şekilde gelişmesi için önemli bir önkoşul olduğu belirtilen raporda, “Turizm sektöründe şirketler için elverişli bir ortam da zorunludur. Bu ekonomik, mali ve turizm bölgesiyle ilgili önlemleri içerir” denildi.
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/alarmnews.aspx?DocID=8332188 |