Yabancı sermaye diyoruz ama kendi dövizimizden yiyoruz (03.03.08) |
03 Mart 2008 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Yabancı sermaye diye kendi dövizimizden kullandığımıza dikkat çeken bankacılar, döviz rezervlerinin azalmasıdan endişeli. Bankacılar, Türkiye'de yabancılara şirket satışında, dövizin tamamının yurtdışından gelmediğini, şirket alan yabancıların da Türk bankalarından kredi aldığını, bunun da yabancı sermaye diye kendi dövizimizden kullanmamızın örneği olduğunu belirtiyorlar. Bankacılık kesimi, kullanılabilir döviz rezervlerinin azalmasından endişeli. Yabancı sermaye diye kendi dövizimizden kullandığımıza dikkat çeken bankacılar, bu durumun sıkıntı yaratmasından endişe etmeye başladılar. Son olarak dolar bazında çıkılan eurobond ihalesinde yerli bankaların payının yüzde 40'a çıktığını kaydeden bankacılar, bunun da yabancı sermaye diye kendi dövizimizden kullandığımızın en önemli kanıtı olduğunu söylüyorlar. Bankaların kullanılabilir döviz rezervlerini, yabancı banka ve finans çevrelerinin de yakından izlemeye başladığını kaydeden bir banka üst düzey yöneticisi, bu miktarın son dönemde 4-5 milyar dolar düzeyine indiğini söyledi. Türkiye'nin eurobond ihalelerinde her zaman yerli bankaların yüksek talebi olduğunu ama Hazine'nin buna izin vermediğini hatırlatan bankacılar, geçen haftaki ihraçta yüzde 40 yerli bankalara, yüzde 30 ABD'li, yüzde 30 da Avrupalı yatırımcılara bu tahvillerin satıldığını söylediler. Türk bankasından finansman sağlıyorlar Bir bankacı, "normal dönemde Hazine yerli bankalara yüzde 20 pay verir, yalvar yakar bu oranı en fazla yüzde 25'e çıkarabilirdik. Yerli bankaların payının düşük olması da amaca uygundur ve o zaman normali yapılıyordu" şeklinde konuştu. Ancak son dönemde hem dışarıdan gelen eurobond talebinin büyük ölçüde düştüğü, hem de faizlerin önemli ölçüde arttığını, dolayısıyla Hazine'nin istemesine rağmen yabancılara fazla satış yapılamadığını, bu nedenle yerli bankalara fazla satmak zorunda kaldığını söyledi. Dolayısıyla 1 milyar dolarlık ihracın 400 milyon dolarının içerideki dövizlerden geldiğini kaydeden aynı bankacı, aynı şeyin doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında da geçerli olduğunu kaydetti. Özelleştirmelerde ya da başka yöntemlerle Türkiye'de şirket alan yabancı sermaye dendiğinde satış bedeli kadar dövizin yurtdışından gelmediğini kaydeden bankacı, "Şirket alan yabancı da finansmanı için gelip Türk bankalarından kredi alıyor. Bu da yabancı sermaye diye kendi dövizimizden kullanmamızın bir başka örneği" dedi. El Maktum bile içeriden kredi kullandı Türkiye'nin umudunu körfez sermayesine diktiğini ama bunun o kadar kolay olmadığını kaydeden bir başka bankacı ise, örneğin El-Maktum'un bile İstanbul'da aldığı arazi için Türk bankalarından 400 milyon dolarlık kredi aldığını hatırlatıp, bu örneğin bile tek başına artık gerçek yabancı sermaye gelmesinin ne kadar zor olduğunu gösterdiğini kaydetti. Dışarıda krizin giderek derinleştiğini, finans piyasalarında artık kimsenin borç vermeye yanaşmadığını kaydeden bankacı, son olarak FED başkanı Bernanke'nin yaptığı "küçük bankalar batabilir" açıklamasının, durumun ne kadar vahim olduğunu gösterdiğini kaydetti. Bunun kredi verme işlemini azalttığı, kredi kullanamayan şirketin varlık satışı yaptığı, bunun da varlık fiyatlarını iyice düşürüp, portföylerindeki bu varlıklar nedeniyle bankaların zararlarını artırdığı kaydediliyor. Sermaye beklemeye geçti Dolayısıyla Avrupa ve ABD'deki zarar rakamlarının henüz netleşmediğini, bu nedenle şirketlerin tam değerlerinin ortaya çıkmadığını kaydeden bankacılar, "Sermaye tablonun netleşmesini bekliyor. Elinde parası olan kişi bir şirketi satın aldığında tekrar zarar yazmaya devam etmesini istemez. O zaman dip noktayı görüp, ona göre fiyat düştüğünde gelip satın almayı tercih edecektir. Şimdi parası olan durup bekliyor" dedi. Bankacılar ABD başkanı Bush'un körfez sermayesine, ortaklık için bir-iki ABD şirketi için baskı yaptığını ama bunun da ister istemez durduğunu, satışların olmadığını söylediler. Bu durumun Türkiye'ye yabancı sermaye gelişini de ister istemez olumsuz etkilediğini, sermayenin tüm dünyadaki tablonun netleşmesini beklediğini söylediler. Döviz birikimi sonzsuz değil Türkiye'nin özellikle 2006'da yaşanan çalkantıdan sonra faizi çok yükselttiğini, yüksek faiz nedeniyle önemli miktarda döviz birikimi sağlandığını, Merkez Bankası'nın o zamandan bu yana piyasaya döviz satışı da yapmadığı için birikimin korunduğunu kaydeden bir başka bankacı ise Türkiye'nin şimdi bu biriktirdiği dövizden yediğini, bunun da sonsuz bir birikim olmadığını kaydetti. Tersine portföy çıkışını zaman zaman yaşamaya başladığımızı ama bundan sonra daha yoğun yaşayabileceğimizi kaydeden bankacı, cari açığın büyümeye devam ettiğini, finansmanın zorlandığı bir dönemde bunun daha fazla sorun olmaya başlayacağını söyledi. Dünyadaki krizin giderek büyüdüğünü, sermaye çakışının başladığını kaydeden bankacı, kurlar yukarı çıktığında döviz tevdiat hesaplarından bozdurulduğunu, DTH'lar eridikçe birikimin azaldığını ve bankaların kullanılabilir rezervlerinin azaldığını hatırlattı.
|