Serbest bölgelerdeki mevcut düzenlemeler ve tereddüt yaratan bazı uygulamalar |
05 Ağustos 2013 | |
Serbest bölgeler, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu'nda; Türkiye Gümrük Bölgesinin parçaları olmakla beraber; serbest dolaşımda olmayan eşyanın herhangi bir gümrük rejimine tabi tutulmaksızın ve serbest dolaşıma sokulmaksızın, gümrük mevzuatında öngörülen haller dışında kullanılmamak ya da tüketilmemek kaydıyla konulduğu, ithalat vergileri ile ticaret politikası önlemlerinin ve kambiyo mevzuatının uygulanması bakımından Türkiye Gümrük Bölgesi dışında olduğu kabul edilen ve serbest dolaşımdaki eşyanın bir serbest bölgeye konulması nedeniyle normal olarak eşyanın ihracına bağlı olanaklardan yararlandığı yerler olarak tanımlanmaktadır. 06.02.2004 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan, 5084 sayılı "Yatırımların ve İstihdamın Teşviki İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" ile Serbest Bölgeler Kanunu'na geçici madde eklenmesi suretiyle 6 Şubat 2004 tarihine kadar serbest bölgelerde faaliyet gösteren firmalar için geçerli olmayan vergi kanunları, bu tarih itibari ile bu kapsamdaki firmalar tarafından uygulanmaya başlanmıştır. Son olarak, Serbest Bölgeler Kanunu'nda bazı değişiklikler yapılması amacıyla hazırlanan 5810 sayılı "Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" 25 Kasım 2008 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Anılan Kanun kapsamında, Serbest Bölgeler Kanunu'nun geçici 3. maddesinde değişiklik yapan 7. maddenin yürürlük tarihi 1 Ocak 2009 olarak belirlenmiştir. Yapılan bu yeni değişiklikler ile birlikte serbest bölgelerde faaliyette bulunan firmaların mevcut vergi kanunları açısından tabi oldukları güncel düzenlemeler ve uygulamada tereddüt yaratabilecek bazı konular yazımızın konusunu oluşturmaktadır. I. Güncel istisnalar A. Serbest bölgelerde kurumlar vergisi uygulaması Serbest bölgelerde kurumlar vergisi istisnasının kapsamı, faaliyet ruhsatının alındığı tarih ile faaliyet konusuna göre farklılıklar göstermektedir. Buna göre, Serbest Bölgeler Kanunu'nun geçici 3. maddesi uyarınca 06.02.2004 tarihi itibarıyla serbest bölge faaliyet ruhsatı sahibi mükelleflerin, ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetler dolayısıyla elde ettikleri kazançların tamamı kurumlar vergisinden istisnadır. Burada önemli nokta, 06.02.2004 tarihi itibarıyla faaliyet ruhsatında belirtilen süredir. Bu tarihten sonra yapılan süre uzatımlarının istisna uygulamasına bir etkisi bulunmamaktadır. Serbest bölgelerde üretim faaliyetinde bulunan mükellefler açısından ise faaliyet ruhsatının alınış tarihinin kurumlar vergisi istisnasının uygulanmasına etkisi bulunmamaktadır. Bu mükelleflerin serbest bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, Avrupa Birliği'ne tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar kurumlar vergisi istisnası kapsamındadır. B. Serbest bölgelerde elde edilen ücretlerde gelir vergisi uygulaması Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren yılın vergilendirme döneminin sonuna kadar serbest bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az % 85'ini yurtdışına ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler gelir vergisinden istisnadır. C. Serbest bölgelerde katma değer vergisi uygulaması Serbest bölgeler, bir ülkenin siyasi sınırları içinde bulunmakla birlikte, dış ticaret, vergi ve gümrük mevzuatlarının uygulanması bakımından gümrük hattı dışında kalan, ülkenin mali mevzuatının tamamen ortadan kaldırıldığı veya önemli ölçüde sınırlandığı yerler olarak tanımlanmaktadır. Serbest bölgeler ile ilgili Katma Değer Vergisi Kanunu'nda yer alan istisnalar mal ve hizmetler için uygulanan istisnalar olarak ikiye ayrılabilir. Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 11 ve 12'nci maddelerine istinaden Türkiye'den serbest bölgeye satılan mallar ihracat rejimine tabi olup KDV'den istisnadır. Yine Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 16'ncı maddesi uyarınca serbest bölge hükümlerinin uygulandığı malların teslimi katma değer vergisinden istisnadır. Diğer taraftan, Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17/4-(ı) maddesine göre, serbest bölgelerde verilen hizmetler katma değer vergisinden müstesnadır. Konuya ilişkin olarak yayımlanan 60 numaralı Katma Değer Vergisi Sirküleri'nde serbest bölgede, Türkiye'de ya da yurt dışında yerleşik firmaların serbest bölge içinde bilfiil verdikleri hizmetlerin KDV'den müstesna olduğu belirtilmiştir. D. Serbest bölgelerde damga vergisi uygulaması Serbest bölgede faaliyet gösteren mükelleflerin, Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren yılın vergilendirme döneminin sonuna kadar; bu bölgelerde gerçekleştirilen faaliyetlerle ilgili olarak yapılan işlemleri ve düzenlenen kağıtları damga vergisi ve harçlardan müstesnadır. Söz konusu damga vergisi ve harç istisnasının uygulanmasında, faaliyet ruhsatının türü ile faaliyet ruhsatının alındığı tarihin bir etkisi bulunmamaktadır. II. Tereddütlü konular A. Serbest bölgedeki mükelleflerin yurtdışından aldıkları hizmetlerde KDV uygulaması KDV Kanunu'nun 1'inci maddesinde, Türkiye'de yapılan işlemlerin katma değer vergisine tabi olduğu hükmü yer almaktadır. Aynı Kanun'un 6'ncı maddesinde işlemlerin Türkiye'de yapılmasından; malların teslim anında Türkiye'de bulunması, hizmetin Türkiye'de yapılması veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasının anlaşılması gerektiği belirtilmiştir. KDV Kanunu'nun 9'uncu maddesinde ise mükellefin Türkiye içinde ikametgahının, işyerinin, kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması halinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bankalığı'nın, vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabileceği belirtilmiştir. Ayrıca yazımızın önceki bölümlerinde yer verildiği üzere Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17/4-(ı) maddesi uyarınca, serbest bölgelerde verilen hizmetler KDV'den müstesnadır. Öte yandan 93 seri numaralı Katma Değer Vergisi Genel Tebliği uyarınca, münhasıran serbest bölgede faaliyet gösteren ve dolayısıyla işlemleri katma değer vergisinden istisna olan işletmelerin katma değer vergisi açısından mükellefiyet kaydının tesis edilmesine gerek bulunmamaktadır. Bu noktada serbest bölgelerdeki mükelleflerin yurtdışından almış oldukları hizmetlere ilişkin KDV Kanunu'nun 9'uncu maddesi uyarınca sorumlu sıfatıyla KDV hesaplanıp hesaplanmayacağı konusunda tereddütler oluşabilmektedir. Tereddüt yaşanmasına neden olan unsurlar şunlardır: 1- Serbest bölgeler Türkiye gümrük bölgesinin parçası olmakla beraber ithalat vergileri ve ticaret politikası önlemlerinin ve kambiyo mevzuatının uygulanması bakımından Türkiye gümrük bölgesi dışında kabul edilmektedir. Ayrıca serbest bölge ile diğer ülkeler ve serbest bölgeler arasında dış ticaret hükümleri uygulanmamaktadır. 2- 60 numaralı KDV sirkülerinde ayrıca, serbest bölge içinde gerçekleşen hizmet ifalarının KDV'den müstesna olduğu; hizmet ifa edenin serbest bölgede faaliyette bulunma ruhsatının olup olmamasının bu istisnanın uygulanmasına engel teşkil etmediği belirtilerek, KDV Kanunu'nun 17'nci maddesinde belirtilen istisnanın fiilen serbest bölgede verilen hizmetleri kapsadığı belirtilmiştir. 3- KDV Kanunu'nun 6'ncı maddesinde, işlemlerin Türkiye'de yapılmasından; hizmetin Türkiye'de yapılması veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasının anlaşılması gerektiği belirtilmiştir. 4- KDV Kanunu'nun 11'inci maddesinde yurtdışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV'den istisna olduğu belirtilmiş olmakla birlikte, serbest bölgelerdeki müşteriler için yapılan fason hizmetlerin de KDV'den istisna olduğuna ilişkin ayrıca bir hüküm olması, serbest bölgelerin KDV uygulaması bakımından yurtdışı olmadığı şeklinde yorumlanabilmektedir. Tüm bu unsurlar dikkate alındığında, serbest bölgede faaliyet gösteren mükelleflerin yurtdışında mukim olan firmalardan aldıkları ve serbest bölgelerde faydalandıkları hizmetlerin KDV karşısındaki durumuna yönelik net bir açıklama olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, 93 seri numaralı KDV Genel Tebliği'nin taslak halinde serbest bölgede faaliyet gösteren işletmelerin KDV Kanunu'nun 9'uncu maddesi kapsamında sorumlu sıfatıyla beyan ederek ödeyecekleri katma değer vergisinin bulunduğu dönemlerde 2 No'lu KDV beyannamesini vereceklerine ilişkin ifadenin taslak metninden çıkarılmış olması da kafaları iyice karıştırmaktadır. Bu nedenle konunun acilen tebliğ ya da sirküler ile net bir biçimde açıklığa kavuşturulması gerektiğini düşünüyoruz. B. Serbest bölgelerde KKDF uygulaması 6 sıra numaralı Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu Hakkında Tebliğ uyarınca, vadeli ithalat işlemlerinde (kabul kredili, vadeli akreditif ve mal mukabili ödeme şekillerine göre yapılan ithalat) KKDF kesintisi yapılmaktadır. Peşin ödemeye konu ithalat işleminde ise KKDF kesintisi yapılması söz konusu değildir. Bu doğrultuda, bedelin ithalden önce ödendiği "peşin", "akreditifli" ve "vesaik mukabili" ödeme şekillerinde KKDF kesintisi yapılmamaktadır. Gümrükler Genel Müdürlüğünün 18.03.2011 tarihli ve 2011/16 sayılı Genelgesi ile KKDF uygulamasına ilişkin serbest bölgelere yönelik kısıtlayıcı düzenlemeler yapılmıştır. Söz konusu Genelge'de, serbest bölgelerde faaliyet gösteren herhangi bir firmayla ortaklık veya merkez-şube ilişkisi içinde bulunan firmalarca serbest bölgelerden bir ithalat yapılması halinde bu ithalatların peşin bir ithalat sayılabilmesi için, hem yurt dışındaki asıl ihracatçıya yapılan ödemenin hem de Türkiye'den serbest bölgeye yapılan ödemenin gümrük yükümlülüğünün başladığı tarihten önce tamamlanmış olması ve bu durumun ithalatçı firma tarafından ibraz edilen belgelerle ilgili gümrük idaresine tevsik edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Söz konusu Genelge'nin yürürlüğe girmesiyle birlikte, Türkiye'deki firmaların, serbest bölgede bulunan şubelerinden gerçekleştirdikleri ithalat işlemlerinin KKDF kesintisi yönünden geçmişe doğru incelenmesine başlanmıştır. Bu incelemelerde KKDF yükümlülüğünün doğmaması için ithalat esnasında şubelere yapılmış peşin ödeme yeterli görülmeyip, serbest bölgedeki şubenin malı tedarik ettiği firmaya da ithalat anında ödeme yapmış olması aranılmıştır. Dolayısıyla ilgili uygulama, serbest bölgede şubesi olan şirketlere ek yükümlülükler doğurmuştur. Ancak, Mersin Vergi Mahkemesi ile Adana Bölge İdare Mahkemesi tarafından, 2011/16 sayılı Genelge ile getirilen ilave düzenlemenin hukuka aykırı olduğu yönünde kararlar verilmiştir. Adil Büken/E&Y --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.
|