Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Özelgeler ışığında kısmi bölünme PDF Yazdır e-Posta
07 Mart 2014
Image

I. Giriş

Günümüzde, sermaye şirketlerinin faaliyet alanlarında veya mali ve hukuki yapılarında değişiklik yapmak amacıyla “yeniden yapılandırma” sürecine girdikleri görülmektedir. Yeniden yapılandırmadan kasıt, ortaklık yapısının değiştirilmesi, birden fazla faaliyet konusunun ayrıştırılması, mevcut varlıkların tamamen veya kısmen elden çıkartılması, şirketin türünün değiştirilmesi gibi şirketlerin idari veya sermaye yapılarında, çeşitli ekonomik veya idari amaçlarla yapılan değişikliklerdir.[1] Bu değişiklikler mevzuatın izin verdiği yeniden yapılandırma araçları kullanılarak yapılmaktadır. Bu yapılandırma araçlarından bir tanesi de kısmi bölünmedir.

Kısmi bölünme, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun [2] (KVK) 19. maddesinin 3. fıkrasının (b) bendinde; tam mükellef bir sermaye şirketinin veya sermaye şirketi niteliğindeki bir yabancı kurumun, Türkiye'deki iş yeri veya daimî temsilcisinin bilânçosunda yer alan taşınmazlar ile en az iki tam yıl süreyle elde tutulan iştirak hisseleri ya da sahip oldukları üretim veya hizmet işletmelerinin bir veya birkaçını kayıtlı değerleri üzerinden mevcut veya yeni kurulacak tam mükellef bir sermaye şirketine devretmesi olarak tanımlanmıştır.

KVK’nın gerekçesinde; kısmi bölünme işleminin vergisiz olarak yapılmasına olanak sağlanarak, işletmelerin daha etkin ve verimli çalışmalarının ve böylelikle aynı şirket bünyesinde yürütülen birden çok hizmet veya üretim faaliyetinin ayrıştırılarak, yeni oluşturulacak işletmelerin belli alanlarda yoğunlaşarak uzmanlaşmasının, verimli ve kârlı kuruluşlar haline getirilebilmesinin amaçlandığı ifade edilmiştir.

Bölünme yoluyla özellikle büyük ölçekli işletmeler, hantal bir yapıya dönüşmekten kurtulmak; gelişen iş durumuna göre aynı şirketler topluluğu içinde iş bölümü ve uzmanlaşmaya gitmek; üretim, dağıtım ve pazarlama sürecinin farklı aşamalarını ayrı birimler olarak örgütlemek gibi ekonomik faaliyetlerinde verimlilik ve rasyonelliği sağlayıcı amaçları gerçekleştirebilirler.[3] Böylelikle şirketlerin, üretim, dağıtım ve pazarlama gibi farklı süreçleri ayrı işletmelerde yapılandırmak suretiyle faaliyetlerinde etkinliği ve verimliliği artmaktadır.[4]

Nitekim 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun gerekçesinde de bölünme, çok büyüyen ve çekirdek işletme konusundan uzaklaşan şirketlerin ana konularına dönebilmelerine olanak sağlayan bir yol ve holding sistemine geçişte bir araç olarak görülmüştür.

Çalışmamızın konusunu, genel hatlarıyla amaç ve işlevine yukarıda yer verdiğimiz kısmi bölünme müessesesinin, mükellefler nezdinde en çok tartışılan konular hakkında verilen özelgeler çerçevesinde değerlendirilmesi oluşturmaktadır.

II. Maliye Bakanlığı özelgeleri

Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) “Mükelleflerin izahat talebi” başlıklı 413. maddesinde mükelleflerin, Gelir İdaresi Başkanlığından veya bu hususta yetkili kıldığı makamlardan, vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında yazı ile izahat isteyebilecekleri belirtilmiştir. Bu kapsamda, yetkili makamlarca mükelleflerin vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından açık olmayan ve uygulamada şüphe duydukları noktalarla ilgili verilen yazılı açıklamalar “özelge” ya da “mukteza” olarak adlandırılmaktadır.

6009 sayılı Kanun[5] ile değişik VUK’un 413. maddesinin 3. fıkrası uyarınca özelgeler, Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde, Gelir İdaresi Başkanı veya tevkil edeceği bir başkan yardımcısının başkanlığında en az üç daire başkanından müteşekkil bir komisyon marifetiyle oluşturulmaktadır.

Özelgelerin mükellefler açısından olumlu yönleri oldukça fazladır. Yeni sistem gereği mükellefin kendisine verilmiş özelgelerinin yanı sıra komisyon tarafından oluşturulan tüm özelgeler, vergi inceleme raporlarının rapor değerlendirme komisyonları tarafından mevzuata uygunluğunun değerlendirilmesi aşamasında, dikkate alınacaktır.

Öte yandan VUK’un “Yanılma ve görüş değişikliği” başlıklı 369. maddesi uyarınca, yazı ile yanlış izahat verilmiş olan mükelleflere vergi cezası kesilmeyecek ve faiz de hesaplanmayacaktır.

Bu açıdan bakıldığında VUK’un 413. maddesine dayanılarak verilen tüm özelgeler, mükellefler açısından önem arz etmektedir.

Kısmi bölünme müessesesi her ne kadar KVK’da ve 1 seri numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde düzenlenmişse de kısmi bölünmenin uygulanması neticesinde oluşabilecek vergisel sonuçlar hakkında mükellefler nezdinde oluşan bir takım belirsizlikler, Maliye Bakanlığı tarafından özelge bazında çözüme kavuşturulmaya çalışılmıştır.

Aşağıda, Maliye Bakanlığınca verilen bazı özelgeler değerlendirilecektir.

a. Kısmi bölünmeye tabi mal varlığı parçasının bir kısmının kısmi bölünme kapsamında devri mümkün müdür?

KVK’ nın 19. maddesinde kısmi bölünme kapsamında devre konu mal varlığı sınırlı sayıda belirtilmiştir. Bunlar;

  • Taşınmazlar (Arazi, tapu kütüğüne kayıtlı bağımsız ve sürekli haklar)
  • İştirak hisseleri (En az 2 yıl süreyle elde bulundurulan)
  • Üretim ve hizmet işletmeleridir.

Buna göre, tam mükellef bir sermaye şirketinin bilançosunda yer alan bir taşınmazın, iştirak hissesinin veya üretim ve hizmet işletmelerinin tam mükellef bir sermaye şirketine kayıtlı değerleri üzerinden devredilmesi KVK kapsamında kısmi bölünme hükmündedir.

Bu mal varlığı parçalarının ayrıştırılarak bir kısmının kısmi bölünme kapsamında devre konu edilip edilemeyeceği konusundaki düzenlemeler ise sınırlıdır. Nitekim 1 seri numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği konuyu sadece üretim veya hizmet işletmeleri açısından düzenlemiştir. Tebliğ’in “Üretim ve hizmet işletmelerinin belli bir kısmının kısmi bölünmeye konu edilmesi” başlıklı 19.2.2.1.3. bölümünde, üretim ve hizmet işletmelerinin belli bir kısmının sermaye şirketlerine ayni sermaye olarak konulmasının mümkün olmadığı, işletme bütünlüğünün korunması gerektiği belirtilmektedir.

Konu, kısmi bölünmeye elverişli diğer mal varlığı unsurları açısından açıkça düzenleme altına alınmamıştır. İştirak hisselerinin veya taşınmazların belli bir payının kısmi bölünme kapsamında devre konu edilip edilmeyeceği hususu özelge bazında çözüme kavuşturulmaya çalışılmıştır.

Maliye Bakanlığının 06.09.2013 tarihli özelgesinde; KVK’nın 19. maddesi uyarınca iştirak hisselerinin bir bütün olarak kısmi bölünme işlemine tabi tutulması gerektiği, % 99,99 oranında iştirak edilen şirket hisselerinin % 50’sinin kısmi bölünme kapsamında devrinin, iştirak hisselerinin parça parça elden çıkarılması sonucunu doğuracağından anılan işlemin kısmi bölünme kapsamında değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı belirtilmiştir.

Maliye Bakanlığının bu görüşü, kısmi bölünmenin amacı ve şirketlerin mal varlığı bölümlerini parça parça elden çıkarılması sonucunu doğuracak işlemlerden kaçınmaları gerekliliği ile açıklanmaya çalışılmaktadır.

Yukarıda yer verilen özelgeden anlaşıldığı üzere, bir şirket sahibi olduğu % 99 oranındaki iştirak hissesinin tamamını kısmi bölünme ile başka bir şirkete devredebilecektir. Ancak bu şirket, sahibi olduğu iştirak hissesinin bir kısmını kısmi bölünme hükümleri çerçevesinde devredemeyecektir.

Aynı anlayış, bir taşınmaz için de uygulanabilecektir. Bu anlayışa göre bir şirket, taşınmazının bir kısmını veya paylı mülkiyet ile sahip olduğu bir taşınmazdaki payının bir kısmını kısmi bölünme suretiyle devre konu edemeyebilecektir.

Ancak kanaatimizce, kısmi bölünme ile öngörülen amaca gayrimenkulün veya iştirak hissesinin bir kısmının kısmi bölünme suretiyle devredilmesi ile ulaşılıyor ve bu durum açıkça ortaya konabiliyorsa; şirketlerin mal varlığı bölümlerini parça parça elden çıkarılması sonucunu doğuracak işlemlerden kaçınmaları gerekliliği ilkesi, gayrimenkulün veya iştirak hissesinin bir kısmının kısmi bölünme kapsamında devrine engel olmamalıdır.

b. İştirak hisselerinin kısmi bölünme suretiyle şirketin mevcut ortağına devredilmesi mümkün müdür?

Yukarıda bahsedildiği üzere kısmi bölünme bir yeniden yapılandırma aracıdır. Şirketler topluluk yapısını bu aracı kullanarak şekillendirebilirler. Örneğin bir şirket iki yıldan fazla süredir aktifinde bulunan bir iştirak hissesini holdingleşme amacıyla mevcut veya yeni kurulacak bir holding şirkete kısmi bölünme suretiyle devredebilir. Bu durumda şirket yapısı, devredilen şirkette çıkarılacak iştirak hisselerinin, ortaklar yahut bölünen şirket tarafından iktisap edilmesi ihtimallerine göre de farklılık gösterebilecektir.

Bu şekilde bir yapılandırma çalışmasında bir mükellef tarafından, şirket aktifinde iki yıldan fazla süreyle kayıtlı bulunan iştirak hissesinin, şirketin mevcut ortağına kısmi bölünme suretiyle devredilip devredilemeyeceği sorulmuştur. Söz konusu devir neticesinde devralan ortak bünyesinde bir sermaye artışı yapılacağı, sermaye artırım tutarının şirketin ana ortağı konumunda bulunan devralan şirket dışındaki diğer ortakların paylarına isabet eden pay tutarı (% 5) ile sınırlandırılacağı belirtilerek; yapılacak işlemin kısmi bölünme kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ile yapılacak sermaye artışı nedeniyle çıkarılacak devralan şirket hisselerinin ayni sermaye devredilen şirket ortakları haricindeki ortaklara verilip verilmeyeceği sorulmuştur.

Amaçlanan işlemin daha net anlaşılabilmesi için aşağıda şematize edilmiştir:


http://www.vergidegundem.com/image/image_gallery?uuid=596129a1-755e-40bf-87cc-77acbf8f3b8a&groupId=10156&t=1393852461556 

Bölünen şirkete ait iştirak hissesi, bölünen şirket ana ortağına kısmi bölünme ile devredilecek ve ana ortakta sermaye artışı yapılacaktır. Artış sebebiyle ana ortak bünyesinde çıkartılacak iştirak hisseleri bölünen şirketin mevcut ana ortağı ile diğer ortaklara verilecektir. Ana ortakta yapılacak sermaye artışı neticesinde ana ortağın kendi paylarını iktisap edecek olması sebebiyle, ana ortakta yapılacak sermaye artışı, diğer ortakların paylarına isabet eden pay tutarı ile sınırlandırılmak istenmiştir.

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından 12.07.2010 tarihinde verilen özelgede; bölünme işleminde diğer ortaklar, ana ortağın ortakları durumuna gelirken, ana ortağın kendi hisse senetlerine sahip olacağı; dolayısıyla işlemin kısmi bölünme olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı belirtilmiştir.

Konu hakkında verilen özelgedeki görüş ve görüşe dayanak teşkil eden gerekçe oldukça şaşırtıcıdır. Nitekim işlemin olağan bir kısmi bölünme işleminden herhangi bir farkı bulunmamaktadır. İşlemin karmaşık olabilecek tek yanı, iştirak hissesi devredilen şirketin, halihazırda bölünen şirketin ortağı konumunda bulunmasıdır. Ana ortağın kendi hisselerini iktisabı söz konusu olmaması için de devralan şirkette yapılacak sermaye artışı diğer ortakların paylarına isabet eden pay tutarı ile sınırlandırılmak istenmiştir.

Söz konusu sınırlandırmanın yapılacak işlem açısından bir engel teşkil etmemesi gerektiğini düşünmekteyiz. Nitekim ana ortak mevcut durumda iştirak edilen şirketin paylarına da dolaylı olarak sahiptir. Bu durumda yapılacak kısmi bölünme sonucunda, devredilen mal varlığının değerinin içinde ana ortağın payı da bulunmaktadır. Bu durumda yapılacak sermaye artışı tutarının ana ortağın payına isabet eden tutarda daha az gerçekleştirilmesi işlemin kısmi bölünme olarak değerlendirilmesine engel teşkil etmeyecektir.

Öte yandan, sermaye artış tutarının sınırlandırılması ile ana ortağın kendi payını 6762 sayılı TTK’ nın 329. maddesi kapsamında iktisap edip ilk fırsatta elden çıkartması aynı sonucu doğuracaktır.

Anonim şirketin kendi hisselerini iktisabının hangi hallerde yasak kapsamında değerlendirilmeyeceği TTK’nın 329. maddesinde 6 bent halinde sayılmıştır. Bu istisnalar kapsamında, örneğin bir mal varlığının veya işletmenin iktisabı dolayısıyla, kendi paylarını zorunlu olarak iktisap eden anonim ortaklığın bu hisseleri ilk fırsatta elden çıkarması gerekmektedir. Kanun’da “ilk fırsatta” şeklinde ifade edilen bu süre belli olmadığı gibi sınırsız da değildir. Şirket yönetim kurulu, payları en uygun zamanda devretmek zorundadır. Bu kapsamda, yapılmak istenen işlem esasen kendi hisselerini iktisap edip elden çıkartma işleminin bir nevi kolaylaştırılmış yöntemi olmaktadır.

6762 sayılı TTK döneminde verilen özelgede, TTK’da yer alan bu istisna değerlendirilmeksizin; ana ortağın kendi hisse senetlerine sahip olmasına sebebiyet vermesi nedeniyle işlemin kısmi bölünme olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna varılmaktadır.

Dünyanın gelişmiş ülkelerinde gözlemlenen eğilime paralel olarak, ülkemizde de 6762 sayılı TTK’da yer alan anonim şirketlerin kendi paylarını iktisap ve rehin olarak kabul edebilmeleri konusundaki mutlak sınırlamadan vazgeçilmiş ve 6102 sayılı TTK ile şirketlere, kendi paylarını yüzde ona kadar iktisap edebilme imkanı getirilmiştir. Bu durum hiç şüphesiz grup şirketlerinin yeniden yapılandırılmalarında -sınırlı ve geçici olarak da olsa- kendi hisselerine sahip olabilmelerine, şirketin sermaye ve ortaklık yapısını değiştirmelerine, bölünme birleşme gibi yapılandırma araçlarının daha efektif uygulanmasına ve en nihayetinde şirketlerin bu yapılandırma araçları ile vergisel avantajlardan yararlanmalarına imkan sağlayacaktır.

Bu açıdan bakıldığında, Maliye Bakanlığının burada bahsi geçen özelgesinin mutlak bir görüş içermediği düşünülmektedir.

c. Bölünen şirkette sermaye azaltımına gidilmesi ve sermayenin vergilendirilebilir kalemleri ihtiva etmesi halinde sermaye azaltımı nedeniyle vergilendirme olur mu?

Kısmi bölünme kapsamında ortaya çıkan bir diğer sorun da, kısmi bölünme neticesinde devredilen mal varlığı karşısında yeni kurulacak veya mevcut şirkette çıkarılacak hisselerin bölünen şirketin ortaklarına verilmesi ihtimalinde bölünen şirkette yapılacak sermaye azaltımının, sermayenin vergiye tabi unsurlardan oluşması halinde, vergiye tabi olup olmayacağı hususudur.

Konu hakkında Maliye Bakanlığı tarafından verilen 20.07.2012 tarihli özelgede;

- Kısmi bölünme sonucunda aynî sermaye konulan şirketten alınan hisse senetlerinin ortaklara verilmesi nedeniyle şirket sermayesinin azaltılması ve daha önce sermayeye eklenmiş olan, enflasyon düzeltmesi fark hesapları ile geçmiş yıl kârlarının da bulunması durumunda; devralan şirkette yapılacak sermaye artışında enflasyon düzeltmesi fark hesaplarının ve geçmiş yıl kârlarının sermayenin bir unsuru olarak yer alması ve ayrı şekilde görülmesi şartıyla bu işlemin işletmeden çekiş olarak değerlendirilmeyeceği ve vergiye tabi tutulmayacağı,

- Ancak devralan şirkette sermayenin bir unsuru olarak yer alan enflasyon farklarının ve geçmiş yıl zararlarının, devralan şirkette bir başka hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi ya da sermaye azaltımına gidilmesi halinde, enflasyon farkları ile ilgili işletmeden çekilen tutarların öncelikle işletmeden çekildiği dönemin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin kurumlar vergisine tabi tutulması, vergi sonrası dağıtılan kazancın da kâr dağıtımına bağlı tevkifata tabi tutulması; geçmiş yıl kârları ile ilgili tutarların da kâr dağıtımına bağlı tevkifata tabi tutulması gerektiği belirtilmiştir.

Kısmi bölünme suretiyle sermaye azaltımı, bölünen şirketin devralan şirkete ait iştirak hisselerini kendi ortaklarına verebilmesinin bir yoludur. Bu azaltım ile bölünen şirketin ortakları, mal varlığını devralan şirketin ortakları haline gelmektedir. Bölünen şirketin sermaye azaltımında kullanılan enflasyon düzeltmesi olumlu farkları veya özel fon hesapları bir nevi ortakların devralan şirketteki sermaye tutarlarını ifade etmektedir. Bu nedenle bölünen şirketteki enflasyon düzeltmesi fark hesapları veya fon hesapları, kısmi bölünme ile esasen devralan şirketin sermayesinin içinde devam etmektedir.

Dolayısıyla enflasyon düzeltmesi olumlu farkının, iştirak hissesi veya gayrimenkul satış kazancı nedeniyle fon hesabında tutulan tutarların kısmi bölünme suretiyle yeni kurulacak veya mevcut şirketlerin bilançolarına aynen aktarılacak olması kaydıyla, sermayenin bir unsuru olarak yer alan ve daha önce sermayeye eklenmiş olan enflasyon düzeltmesi fark hesapları ile geçmiş yıl kârlarının sermaye azaltımı işleminde işletmeden çekilmiş olarak değerlendirilmemesi ve vergiye tabi tutulmaması gerektiği kanaatimizce doğru bir yaklaşımdır.

III. Sonuç

Kısmi bölünmenin uygulanması sırasında ortaya çıkan belirsizlikler kısmi bölünme müessesesinin işlevi ve amaçları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Nitekim Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinde; vergi kanunlarının lafzı ve ruhu ile hüküm ifade ettiği, lafzın açık olmadığı hallerde hükümlerin konuluşlarındaki maksat, Kanun’un yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı göz önünde tutularak uygulanacağı belirtilmektedir.

Kısmi bölünme müessesesinin bir yeniden yapılandırma aracı olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla yapılan işlemin formundan çok yeniden yapılandırma işleminden elde edilecek amaca uygun olup olmadığı açısından değerlendirilmelidir.

Maliye Bakanlığı özelgeleri incelendiğinde, çoğunlukla üzerinde durulan konunun kısmi bölünmenin amacı olduğu görülmektedir. Nitekim incelediğimiz özelgelerde, kısmi bölünme müessesesinin temel amacının şirketlerin yeniden yapılanma yoluyla verimlilik ve kârlılıklarını artırmalarına imkan sağlamak olduğu vurgulanmaktadır.

Ancak her olay kendi içindeki somut verilerle incelenmeli, konu ile ilgili görüş oluşturulurken mevzuatımızda yer alan tüm hukuk kuralları birlikte değerlendirilmelidir. Bu nedenle özelge talebinde bulunulurken konuya ilişkin veriler ve mevzuatın açıkça ortaya konulması, özelgeden beklenen doğru sonucun elde edilmesi açısından oldukça önem teşkil etmektedir. Av. Gamze Durgun

http://www.vergidegundem.com/tr_TR/publicationPaper?categoryName=Vergide&publicationNumber=3&publicationYear=2014&publicationId=1793092



[1] Arslan Kaya, Makalelerim I, İstanbul, Beta Yayınları, 2012, s.123. Ayrıca yeniden yapılandırma ifadesinin diğer tanımları için Bkz: Oya Aytemiz Seymen, İşletmelerde Yeniden Yapılandırma, İstanbul, Beta Basım, 2000, s. 5.

[2] 21.06.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.01.2006 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.

[3] Hikmet Sami Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, Ankara, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayını, 1986, s. 3.

[4] Bumin Doğrusöz; “Türk Vergi Hukukunda Şirket Bölünmesi ve Hisse Değişimi (I-Tam Bölünme)”, Yaklaşım Dergisi, S. 107,  2001.

[5] 01.08.2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti. / www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.