Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Kredi Temdidinde KKDF için Orijinal Vadeye Bakılmalı! PDF Yazdır e-Posta
17 Mart 2014
Image

KKDF’ nin Yasal Dayanağı Nedir? 

KKDF uygulaması 12.05.1988 tarih ve 88/12944 sayılı Kararname’ye dayalı olarak tahsil edilmektedir. Söz konusu Kararname, T.C. Anayasası’nın 167/2’nci maddesine dayalı olarak çıkarılmıştır.1 Dayanağı ise Anayasa’nın 167/2’nci fıkrasında, “dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak üzere düzenlenmesi amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlülükler dışında ek mali yükümlülükler koymaya ve bunları kaldırmaya kanunla Bakanlar Kurulu’na yetki verilebilir” hükmüdür. Yukarıda referans verilen makalede “KKDF’nin yasallık sorunu” detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Merak edenlerin bakmasını tavsiye ederiz.

Dayanağı kadar şu anki uygulamanın hukuki dayanağı 4684 sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un geçici 3’üncü maddesidir. Bu düzenlemeye göre, “KKDF kesintileri, bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar yürürlükten kaldırılan hükümlere göre tahsil edilmeye devam olunur ve doğrudan genel bütçeye gelir yazılmak üzere Hazine hesaplarına intikal ettirilir. Kesinti oranlarını sıfıra kadar indirmeye veya on beş puana kadar yükseltmeye veya kesintiyi tümüyle kaldırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.” Yürürlükten kaldırılan hükümler ise 88/12944 Sayılı Kararname düzenlemeleridir.

KKDF’nin özgeçmişi bu düzenlemeler olup; ne 4684 sayılı Kanun’un geçici 3’üncü maddesi ne de 88/12944 Sayılı Kararname’de, KKDF uygulamalarında temdit ve benzeri durumlarda KKDF uygulamalarının dayanağı, nasıl işleme tabi tutulacağı belli değildir. 

Yurt Dışından Sağlanan Kredilerde KKDF Oranları

Şu an geçerli KKDF oranları 01.01.2013 tarih ve 28515 sayılı Resmi Gazete ile yayımlanan 2012/4116 sayılı BKK ile değiştirilmiştir. Bu Karar’a göre, bankalar ve finansman şirketleri dışında Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışından sağladıkları kredilerde KKDF oranları vadelerine göre farklılaştırılmıştır:   

-Bankalar ve finansman şirketleri dışında Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışından sağladıkları kredilerde % 3

- Bankalar ve finansman şirketleri dışında Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışından sağladıkları döviz ve altın kredilerinde (fiduciary işlemler hariç) , 

  • ​​Ortalama vadesi bir yıla kadar olanlarda % 3
  • Ortalama vadesi 1 yıl (1 yıl dahil) ile 2 yıl arasında olanlarda %1
  • Ortalama vadesi 2 yıl (2 yıl dahil) ile 3 yıl arasında olanlarda % 0,5
  • Ortalama vadesi 3 yıl (3 yıl dahil) ve üzerinde olanlarda %0

2012/4116 sayılı BKK ile Belirlenen KKDF Oranları Yürürlük Tarihi

2012/4116 sayılı BKK ile değiştirilen KKDF oranlarının yürürlük tarihi aynı Karar’ın 11’inci maddesine göre yayımı izleyen günden geçerlidir. Diğer bir deyişle, söz konusu KKDF oranları 02.01.2013 tarihinden itibaren kullanılacak kredilere uygulanabilecektir. Bu tarihten önce kullandırılan kredilerde 2012/4116 sayılı BKK öncesinde geçerli oranlar uygulanacaktır.

Gelir İdaresi Görüşü Ne Diyor?

Önce Türkiye’de mukim bir bankaya verilen özelge ve akabinde Türkiye Bankalar Birliği tarafından sektöre verilen özelge ile Gelir İdaresi 2012/4116 sayılı BKK ile değiştirilen oranlarda dikkate alınarak temdit edilen kredilerde KKDF uygulaması ile ilgili görüşler verilmiştir. Bunlar sırasıyla aşağıda özetlenmiştir.

- Türkiye’de mukim tam mükellef bankaya, 2012/4116 sayılı BKK’nın ile yürürlüğe giriş tarihi olan 02.01.2013 tarihinden önce yurt dışından kullandırılan kredilerin 02.01.2013 tarihinden sonra temdit edilmesi durumunda KKDF oranının %0 uygulanması için temdit sonrası kredi ortalama vadesinin en az 3 yıl ve üzeri olması gerektiği belirtilmiştir. 

- Türkiye Bankalar Birliği’ne sektör uygulaması için verilen Özelge’deki görüş aşağıdaki gibidir.

  • Her bir temdit işleminin yeni bir kredi olarak değerlendirilmesi ve her temdit edilen kredi üzerinden temdit tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre KKDF kesintisi yapılması,
  • Yurt dışından kullanılan döviz kredisinin 02.01.2013 tarihinden önceki bir tarihte temdit edilmesi halinde, söz konusu kredinin 02.01.2013 tarihinden önce kullanılan bir kredi olarak değerlendirilmesi ve ortalama vadesinin 1 yıldan uzun olması halinde bu kredi üzerinden KKDF kesintisi yapılmaması,
  • Yurt dışından kullanılan döviz kredisinin 02.01.2013 tarihinden sonraki bir tarihte temdit edilmesi durumunda, temdit edilen kredi üzerinden 2012/4116 sayılı Karar hükümleri çerçevesinde ortalama vadeye göre KKDF kesintisi yapılması.

TCMB’nin Temdit Konusundaki Görüşü Nedir?

TCMB’nin yaklaşımına göre, yurt dışından Türkiye’de yerleşik kişilerce sağlanan ortalama vadesi 2 yıl (23 Nolu Tebliğ ile 01.01.1999 tarihinden sonra 1 yıl) olan kredileri fon muafiyeti kapsamına alınmış ve kredilerin temdidi fon kesintisine tabi bulunmadığından kredi temdidinden fon kesintisi yapılmaması gerektiği belirtilmiştir. (7 Haziran 1999 tarih ve 1192 sayılı yazı) 

TCMB’nin bir başka görüşüne göre ise; Türkiye’de yerleşik kişilerce 25.11.2000 tarihinden önce yurt dışından sağlanan döviz kredilerinin bu tarihten sonra temdit edilmesi halinde, temdit edilen tutarlar yeni oranlarda fon kesintisine tabi tutulacak; ancak yapılan temditlerin ortalama vadesinin asgari 1 yıl olması şartıyla temdit edilen tutarlardan fon kesintisi yapılmayacaktır. (22 Aralık 2000 tarih ve 2000/8 Nolu yazı)

Söz konusu görüşlere bakıldığında asgari vadesi 1 yıl olan kredilerle ilgili eski uygulamada da benzer görüşler verildiği görülüyor.. Bu görüşlerin dayanağının genel olarak, 12.05.1988 tarih ve 88/12944 sayılı Kararname’ye ilişkin 6 No.lu Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu Hakkında Tebliğ’e eklenen geçici maddeleri olduğunu söyleyebiliriz. İlgili Tebliğ geçici maddelerinde “kullanılan krediler temdit edilmemek kaydıyla, vadeleri sonuna kadar, değişiklik öncesi mevzuat hükümleri uygulanacağı belirtilmiştir.

Ancak bu görüşlere aşağıdaki nedenlerle katılamadığımı belirtmek isterim. Bu nedenle, “temdit nedir ve temdit yeni kredi midir?” sorularının değerlendirilmesi gerekmektedir.

Temdit Nedir?

Türk Dil Kurumu güncel sözlükte “temdit” kelimesinin anlamını, “uzatma, sürdürme”  olarak tanımlanmıştır. Ekonomik ve ticaret işleyişte ise temdit, “bir borcun ödenmesi veya bir işlemin tamamlanabilmesi için daha önce belirlenmiş olan sürenin uzatılması” olarak tanımlanmaktadır. 

Temdit İşlemi Yeni Bir Kredi midir?

Kredilerin temdit edilmesinin yeni kredi kullanımı olup olmadığı hususunda mevzuatta açık bir hükme rastlanmamıştır. Ancak, Türkiye Merkez Bankası’nın yapmış olduğu açıklamalarda bazı ipuçları mevcuttur. TCMB uygulamalarına göre, yurt dışından kullanılan kredilerde erken kapama halinde de asgari 1 veya 2 yıl hesabında kullanılan kredinin ağırlıklı ortalaması esas alınmaktadır. 

Benzer şekilde, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası düzenli olarak kredi türlerine bağlı olarak kullandırılmış olan ve bildirim tarihi itibarıyla bakiye veren her bir kredi türü ve vade dilimi için takipte bulunmaktadır. Bu kapsamda 2014 yılı için “KT210A /STOK” adlı formun ay sonları itibariyle doldurularak raporlanmasını istemektedir. 

Söz konusu form incelendiğinde kredi vadeleri ile ilgili açıklamalarda, “temdit edilen kredilerin vadesi ise orijinal vadeye temdit süresi eklenerek bulunacak tarihe göre hesaplanarak vade ayrımına tabi tutulacaktır.” açıklaması yer almaktadır. Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere, kredi temdidinin yeni bir kredi verme işlemi olmadığı kanaatindeyiz. Çünkü mevcut bir kredinin sadece süresi veya vadesi uzatılmaktadır. Bu konuda  hukukçuların bu konuya daha net cevap vermeleri beklentimizdir. 

Hukuka Uygun Olan Geriye Yürümezlik Olmalı

KKDF ile ilgili yasal dayanak ve değerlendirmeler ışığında Gelir İdaresi’nin temditlere yeni oranları  uygulamasının uyuşmazlık konusu yapılması halinde yargıda kazanılma ihtimalinin yüksek olduğu kanaatindeyiz. Çünkü kredi temdidinin, yeni bir kredi kullanımı olmadığı kanaatindeyiz. 

Hatırlanacağı üzere, 2010/974 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile bankalar ve finansman şirketlerince kullanılan tüketici kredilerinde (ticari amaçla kullanılmamak kaydıyla gerçek kişilere kullandırılan krediler) KKDF kesintisi oranı %10’dan %15’e artırılmıştı. Gelir İdaresi söz konusu oran artışı sonrasında, fon kesintisinin faiz tahakkukunda doğmasından dolayı, bu kredilerle ilgili olarak kredi kullanım tarihine bakılmaksızın 28 Ekim 2010 (bu tarih dahil) tarihinden sonra tahakkuk ettirilecek faizler için fon kesintisi oranının %15 olarak uygulanması gerektiğini bildirmişti. Bunun üzerine, Tüketici Dernekleri Federasyonu yukarıda anılan 28.10.2010 tarih ve 97121 sayılı Maliye Bakanlığı işleminin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle konuyu yargıya taşımıştır.

Bunun üzerine, Danıştay 10. Dairesi verdiği gerekçeli kararında idari işlemlerin kural olarak tesis edildikleri tarihten itibaren yürürlüğe gireceğinin idare hukuku ilkelerinden olduğunu; geçmişe yürüme yasağı olarak da ifade edilebilecek olan bu ilkenin hukuk güvenliği ilkesinin de temelini oluşturduğunu, hukuk devletinin önemli unsurlarından olan hukuk güvenliği ilkesinin, yürürlükteki mevzuata dayanılarak tesis edilmiş ve kesinleşmiş bir işlemle kişilerin sahip oldukları kazanımların korunması anlamına geldiğini, kişilerin kendi lehlerine bir işlemi yaparken yürürlükteki mevzuata güvendiği ve daha sonra yürürlüğe girecek bir düzenlemeyi öngörme imkanlarının bulunmadığını ifade etmiştir. 

Bu nedenle, 2012/4116 sayılı BKK 11’inci maddesi gereği, yeni KKDF oranları 02.01.2013 tarihinden sonra kullanılacak krediler için uygulanmak üzere yürürlüğe girdiğinden, bu tarihte önce kullanılan krediler (temdit edilenler dahil) eski oranlarda KKDF oranına tabi olmalıdır. Çünkü söz konusu kredilerin vadesi “orijinal vadeye temdit süresi eklenerek” tespit edilmektedir. 

İlaveten KKDF uygulamasının yasal dayanağı olup olmadığı konusu ciddi soru işaretlerimiz bulunmaktadır. Dolayısıyla, 4684 sayılı Kanun’un geçici 3’üncü maddesinde belirtildiği gibi, “KKDF kesintileri yeni bir düzenleme yapılarak” sağlam hukuki dayanağa kavuşturulmalı; vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin “kanunla getirilip, kanunla kaldırılması ilkesi” hayata geçirilmelidir. 

Konunun teknik detayı ile ilgili olarak sorularınız olması halinde bizimle bağlantı kurabilirsiniz. Abdulkadir Kahraman

[1] Kaynak Kullanımını Destekleme Fonun Tahsili Yasal Değil, Doç Dr. F. Rifat Ortaç, Gazi Univ. İİBF, Maliye Bölümü Öğretim Üyesi

http://kpmgvergi.com/Blog/Pages/FullBlog.aspx?article=235

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti. / www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.