“Faktoring”de Faizde Dönemsellik Esası ve Müjdeli Yargı Kararı! |
24 Mart 2014 | |
Faktoring İşlemlerinde Faiz Ne Zaman Elde Edilmiş Sayılır? Faktoring sektöründe yıllardır devam eden vergi incelemeleri sırasında eleştiri konularından biri, faktoring şirketi bir finansman işlemi gerçekleştirdiğinde, faizin ilk gün elde edilmiş sayılmasıdır. Bu yaklaşım sonrasında bazı faktoring şirketleri uzlaşma yolunu seçmeyerek tarhiyatları yargıya taşıyıp uyuşmazlık yaratmak suretiyle haklarını arama yolunu seçmişlerdir. Bazı şirketler ise ihtirazi kayıt ile beyanname vererekmek dava açma yolunu seçmişlerdir. Bu davalardan biri hakkında, Danıştay nihai kararını vermiş ve uyuşmazlık, yargıda mükellef kurum lehine sonuçlanmıştır. Mahkeme kararının gerekçesine girmeden yıllardır dile getirdiğimiz “faktoring işlemlerinde vergilemede, faiz geliri dönemsellik gereği vade süresince elde edilmiş sayılmalı” düşüncemizi tekrar belirterek yazımıza başlayalım.
Faktoring İşleminde Faizin Elde Edilmesi, Tahakkuk ve Dönemsellik
Vergi uygulamaları açısından faktoing şirketlerinin “banker” sayılmaları gerçeği bir yana; “tahakkuk”, “elde etme” ve “dönemsellik” ilkeleri vergileme esaslarına uygun olmalıdır. Bu genel ilke sonrasında, faktoring şirketlerinin imzaladıkları sözleşmeler “azami vadeyi” belirleyen sözleşmeler olup, bir nevi kredi veren olarak, faktoring şirketleri açısından “faiz alacağının talep edilebilir” hale gelmesi, ancak işlemin vadesinin gelmesi ile mümkün olmaktadır. Nihai borçlu vadesinden önce ödeme yapmayı her zaman tercih edebileceği gibi, vadesinden önce yapılan ödemelerde ancak “geçen süre” için faiz talep edilebilmektedir. Faktoring şirketleri muhasebe ve mali raporlar açısından başlangıçta belirlenen vade ve faiz oranına göre hesaplanan faizi “tutar olarak belirlemek” amacı ile bir alacak kaydı oluşturmaktadır. Akabinde bu tutarın tamamını “kazanılmamış faiz gelirleri” hesabına aktararak, her geçen ay için “tahakkuk eden” ve “talep edilebilir hale gelen” faiz kısmını gelir yazmaktadır. Diğer taraftan, vergilendirmede “vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyeti esastır” ilkesi gereği, faktoring şirketlerinin bu uygulama yerine; başlangıçta sadece “ana para” tutarında alacak kaydı yapmaları ve her ay kazanılan faiz gelirini müşteriye fatura etmeleri seçeneğini tercih etmeleri halinde, konunun vergi kanunları karşısındaki durumu ne olacaktır? Bu durumda, “elde etmenin gerçekleşmediği”, bir “faiz tahakkukunun” olmadığı ve “talep edilebilir” olmayan gelecek dönemlere ilişkin faizin gelir yazılması istenebilir mi? Diğer bir deyişle Borçlar Kanunu açısından “alacak” niteliğinde olmadığı için “talep edilemeyen” bir meblağın, vergi kanunları açısından gelir yazılarak üzerinden vergi alınmasını talep etmek mümkün müdür? Gerek “gerçek gelir üzerinden vergi alınması ilkesi”, gerek “vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetinin esas olması” ve gerekse Anayasamızda ifadesini bulan “vergilerin ödeme gücüne göre alınması” ilkesi gereği bu üç sorunun yanıtı da açıkça “hayır” olmalıdır. Vergi Usul Kanunu’nun 281. maddesine göre; değerleme gününde vadesi gelmemiş senede bağlı alacaklar, reeskonta tabi tutulabilmektedir. Ancak banka, banker ve sigorta şirketlerinin reeskont yapmaları zorunlu olup; alacağın senede bağlı olup olmamasının da bu uygulamaya etkisi bulunmamaktadır. Gelir İdaresi’nin Görüşü Nedir? Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 12.09.2011 tarihli ve 085399 sayılı özelgesinde inceleme raporlarındaki görüşe paralel bir görüş belirtilmiştir. Söz konusu görüşe göre; faktoring şirketlerinin esas faaliyetlerinin, alacağı satın almak ve bunu tahsil etmekten ibaret olduğu; emtia satışından bir farkı bulunmayan söz konusu işlemler dolayısıyla elde edilen faiz gelirlerinin bir borç ve alacak mahiyetinde olamayacağı belirtilmiştir. Ayrıca, ticari kazancın tespitindeki “dönemsellik” ve “tahakkuk esası” ilkeleri gereği vergi kanunlarında özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, gelir veya giderin mahiyet ve tutar itibarıyla tahakkuk ettiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerektiği ifade edilmektedir. Bu kapsamda söz konusu faaliyetlere ilişkin elde edilen faiz gelirlerinin reeskonta tabi tutulmadan gelir hesaplarına intikal ettirilmesi sonucuna varılmaktadır. Diğer bir deyişle; faktoring sözleşmesi imzalanıp, gerekli kaynak aktarıldığı anda faiz geliri elde edilmiş sayılmaktadır. Danıştay Kararı’nın Gerekçesi Nedir? Bundan Sonraki Uygulamalara Etkisi Ne Olur? Danıştay 4. Dairesi, İstanbul’da açılan bir dava nedeniyle 12.06.2013 tarih ve 2012/5025 Esas, 2013/4876 sayılı kararı ile “kazanılmamış faiz gelirleri” ile ilgili önemli bir karar vermiştir. Karar gerekçesine göre; faktoring şirketi olarak faaliyet gösteren ve yaptıkları sözleşme gereği alacakların vade tarihine göre hesaplanan faiz karşılığı finansman temini sağlayan faktoring şirketinin “peşin iskontolu” işlemleri dolayısıyla hesaplanan faiz tutarının, işlemin yapıldığı tarihten değerleme gününe kadar isabet eden kısmını cari dönemde; sonraki döneme isabet eden faiz tutarını ise gelecek dönemde gelir kaydetmesi, 213 sayılı Kanun’un 281’inci maddesinin uygulamasının bir sonucu olup, vergi kaybına neden olmayan bu uygulama aynı zamanda dönemsellik ilkesine de aykırılık taşımadığından (…) hesap döneminde eksik beyan ettiği kurum kazancının ilgili dönem kurum kazancına eklenmesi sonucu yapılan hesaplamaya göre; davacı kurum tarafından haksız yere kurumlar vergisi iadesi alındığı gerekçesiyle davacı adına ikmalen tarh edilen dava konusu kurumlar vergisi ve kesilen vergi ziyaı cezasında hukuka uygun bulunmamaktadır. Kararın özetinden de anlaşılacağı üzere, faktoring şirketleri tarafından yapılan uygulama hem Vergi Usul Kanunu’nun “değerleme” hükümlerine, hem de vergilemedeki “dönemsellik” ilkesine uygun bulunmuştur. Vergi ve ceza iptal edilmiştir. Ancak unutmamak gerekir ki, söz konusu karar faktoring şirketleri açısından olumlu bir gelişme olmakla birlikte, bahse konu karar bundan sonraki vergi incelemeleri ve vergi uyuşmazlıklarında bağlayıcı nitelikte olmayıp, sadece emsal karar niteliğindedir. Vergi İdaresi, müfettişler veya mahkemeler emsal niteliğindeki bu karara uymak zorunda değildirler. Tarhiyatlara devam edebilirler. Dolayısıyla, bu tür durumlarda dava yoluna gidilerek daha fazla davada aynı karar tekrarlanarak müstakar hale gelmelidir. Bu nedenle faktoring şirketleri bu tür uygulamalara karşı yargıda dava açarak haklarını aramalıdırlar. Abdulkadir Kahraman http://kpmgvergi.com/Blog/Pages/FullBlog.aspx?article=241 -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti. / www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.
|