Kurumlarda örtülü sermaye kullanımı |
05 Nisan 2014 | |
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12/1. maddesi gereği olarak, “Kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye” sayılmaktadır. Kural olarak ortak veya ortaklarla ilişkili kişilerden yapılan borçlanmalarda, bu borçların toplamı dönem başındaki öz sermayenin üç katını aşıyorsa, üç katını aşan borç tutarı, aşan süre ile sınırlı olarak ilgili dönem için örtülü sermayedir. Bir başka anlatımla; söz konusu kanun maddesine göre, ortak veya ortakla ilişkili kişilerden yapılan borçlanmaların tamamı değil, sadece öz sermayenin üç katını aşan kısmı örtülü sermaye olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda da aynı kanunun 11/1-b maddesi uyarınca, örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderlerin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması kabul edilmemektedir. Türk Lirası dışında yabancı para birimine göre yapılan borçlanmalar da borç/öz sermaye hesaplanmasında her bir borcun alındığı tarihte geçerli olan döviz kuru esas alınmaktadır. Dolayısıyla yabancı para birimine göre yapılan borçlanmalarda yıl içerisinde yabancı para biriminde ortaya çıkan değişimler hesaplama sırasında dikkate alınmamaktadır. Ancak yabancı para ile yapılan borçlanmalarda, borcun vadesinin izleyen yıla sarkması halinde izleyen yıl için bu hesaplama, borç bakiyesinin, bilanço günü itibariyle Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre değerlenmiş tutarı esas alınarak yapılabilecektir. Öz sermayeyi aşan kısmın hesaplanmasında, sadece ilişkili şirketlere finansman temin eden kredi şirketlerinden yapılan borçlanmalar hariç olmak üzere, ana faaliyet konusuna uygun olarak faaliyette bulunan ve ortak veya ortakla ilişkili kişi sayılan banka veya benzeri kredi kurumlarından yapılan borçlanmalar yüzde 50 oranında dikkate alınmaktadır. Örtülü sermaye uygulamasında banka, Türkiye’de Bankacılık Kanunu’na göre faaliyette bulunan bir bankayı, banka benzeri kredi kurumu ise ana faaliyet konusu mevduat ve benzeri veya özel cari ve katılım hesapları benzeri hesaplar yoluyla fon toplayan ve kredi kullandıran kurumları ifade etmektedir. Bu bağlamda da yurt dışında bulunduğu ülkede Bankacılık Kanunu benzeri bir kanun ile ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve yaptırımları olan bir mevzuat çerçevesinde faaliyet gösteren kurumlarda kredi kuruluşa olarak kabul edilmektedir. Örtülü sermaye hesaplamasında esas alınacak “Öz Sermaye” Vergi Usul Kanunu’nun 192. maddesinde tanımlanmış bulunmaktadır. Bu tanımlamaya göre “Öz Sermaye” bilançoda aktif toplamı ile borçlar arasındaki farktır. Bu fark müteşebbisin işletmeye mevzu varlığını (öz sermayeyi) teşkil eder. Yeni kurulan kurumlar açısından kuruluş tarihinde Vergi Usul Kanunu’na göre tespit edilen öz sermaye tutarının, hesap dönemi başındaki öz sermaye olarak dikkate alınması gerekmektedir. Yeni işe başlayanlarda hesap dönemi başı ise işe başlama tarihidir. Kurumun dönem başı sermayesinin sıfır veyahut eksi (negatif) olması halinde söz konusu kurumun ortak veya ortaklarla ilişkili kişilerden yaptığı tüm borçlanmalar örtülü sermaye olarak değerlendirilir. Örtülü sermaye uygulamasında ortakla ilişkili kişi kavramından anlaşılması gereken “ortağın doğrudan veya dolaylı olarak en az yüzde 10 oranında ortağı olduğu veya en az bu oranda oy veya kâr payı hakkına sahip olduğu bir kurumu ya da doğrudan veya dolaylı olarak ortağın ve ortaklarla ilişkili bu kurumun sermayesinin, oy veya kâr payı hakkına sahip hisselerinin en az yüzde 10’unu elinde bulunduran bir gerçek kişi veya kurum” dur. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12/7. maddesi uyarınca “Örtülü sermaye üzerinden kur farkı hariç, faiz ve benzeri ödemeler ve hesaplamalar Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları’ ın uygulanmasında, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibariyle dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar” sayılmaktadır. Bu nedenle daha önce yapılan vergilendirme işlemleri, tam mükellef kurumlar nezdinde ”düzeltilerek“ örtülü sermayeye ilişkin kur farklarını da kapsayacak şekilde taraf olan mükellef nezdinde işlem yapılabilmektedir. Buna göre de söz konusu düzeltmenin yapılabilmesi için örtülü sermaye kullanan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması gerekmektedir. Veysi Seviğ/İTO Gazete -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti. / www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.
|