Sahte Belge Düzenlenmesiyle Mücadelede Getirilen Teminat Uygulaması |
09 Nisan 2014 | |
11.04.2013 tarihinden itibaren Vergi Usul Kanunu’nun 153/A maddesiyle uygulamaya konulan bu güvenlik tedbirinin hangi durumdaki mükellef gruplarını kapsadığının anlaşılabilmesi için maddeyi kısımlara ayırarak incelemek yararlıdır. Ancak bundan önce teminat uygulamasının her durumda sahte belge düzenleme fiili ve bunun vergi incelemesiyle tespit edilmesine bağlı tutulduğunu anımsatmakta yarar vardır. Sahte belge düzenleme fiilinden kasıtla; Kanun’un 359. maddesinin “b” alt bendinde yer alan eylem anlaşılmalıdır. Bu eylem; kısaca vergi kanunları uyarınca tutulan, düzenlenen veya saklanan defter, kayıt ve belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleme fiilidir. Öyleyse teminat istenecek fiil sahte belge düzenleme fiilidir, yani gerçek bir muamele yokken varmış gibi belge düzenlemedir. Diğer sahtecilik fiilleri ve adli ceza gerektiren diğer vergi suçları konunun dışındadır. Sahte belge düzenleme fiilileri vergi incelemesiyle tespit edilmektedir. Vergi incelemesi sonucu düzenlenen raporlarda mükellefin başkaca bir ticari, zirai ve mesleki faaliyeti olmadığı halde münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirildiği ve mükellefiyetin devamına gerek görülmediği belirtildiğinde; uygulamada vergi dairesince bu mükelleflerin kayıtları resen terk edilmekte ancak ödenmeyen vergi borçları ve diğer yükümlülükleri takip edilmektedir. Teminat uygulaması bu noktada, kayıtları resen terk edilenlerden istenilmektedir. Ayrıca bu mükellefler, vadesi geçen tüm vergi borçlarını da ödemelidir. Fiili işleyen mükellefin türüne ve statüsüne (şirket, gerçek kişi, ortak vb.) bağlı olarak değişmekle birlikte temel olarak teminat, mükellefiyeti resen terk edilenlerin tekrar mükellef olmayı istemeleri halinde istenilmektedir. Kanun koyucu maddenin birinci paragrafında ilk olarak; sahte belge düzenleyen gerçek kişileri (serbest meslek erbapları, şahıs işletmesi sahiplerini, adi şirket ortakları); ticari şirketleri ve ilişkili diğer tarafları (şirket ortakları, temsilcileri, idare edenleri) kapsama almıştır. Kapsam oldukça geniş tutulmuştur. Resen terk edilen tarafın tekrar mükellef olması teminat vermesine bağlı kılınmıştır. Aksi takdirde mükellefiyeti açılmayacaktır. Maddenin ikinci paragrafında sahte belge düzenleyicisi olan gerçek ve tüzel kişilerin ortak, temsilci, idareci vb pozisyonlarında bulundukları şirketler ve adi ortaklıklar kapsama alınmıştır. Eğer yeni kurulan ve işe başlamayı dileyen bir şirketin ortak, temsilci ve idarecilerinden biri sahte belge düzenleyicisi ise bu tür bir şirkete mükellefiyet açılması da teminat vermesine bağlı tutulmuştur. Maddenin üçüncü paragrafında ise sahte belge düzenleyicisi durumda bulunan ve terki istenen gerçek ve tüzel kişilerin başka şirketlerin (adi ortaklıklar ve tüzel kişiliği olmayan teşekküller dahil) ortağı, temsilcisi ve yöneticisi olması veyahut bunları devralması halinde söz konusu mükelleflere otuz günlük bir sure verilmesi öngörülmüştür. Bu süre zarfında sahte belge düzenleyicisi kişiye ait vergi borçlarının ödenmemesi, teminatın yatırılmamasına rağmen anılan ortaklık ilişkisinin devam etmesi halinde teminat tutarı ve terki istenen ancak ortaklık ilişkisiyle başka şirketlere dahil olan mükelleflere ait vergi borçlarının müşterek ve müteselsil sorumluluk uygulamasıyla ortak, yönetici ve temsilci oldukları şirketlerle birlikte takip olunacağı belirtilmiştir. Bir sonraki fıkrada ilk üç fıkrada bahsi geçenler dışında kalan herhangi bir gerçek veya tüzel kişinin de aynı şekilde resen terk sonrası yeniden işe başlama başvurusunda bulunması halinde de yine teminat uygulamasına gidileceği ifade edilmektedir. Fiil tüzel kişilik ya da tüzel kişiliği olmayan teşekkül bünyesinde işlenmişse teminatın bunlardan isteneceği ödenmezse takip edileceği ifade edilmektedir. Maddenin beş ve altıncı fıkralarında ise sahte belge düzenleme fiiline iştirak edip bu durumu kesinleşen meslek mensuplarına üç yıl süreyle mesleki faaliyetten alıkoyma cezası ve süre sonunda faaliyete dönmek istemeleri halinde teminat ödeme yükümlülüğü getirildiği görülmektedir. Maddeye göre alınan teminatların iadesi; belli süreyle (3-5 yıl) vergi suçu işlenilmemesi şartına bağlanmıştır. Aksi durumda mükellefiyetin yeniden terkinin istenileceği ve bu süreçte oluşmuş bir vergi borcu bulunuyorsa bunun alınan teminattan mahsubu öngörülmüştür. Meslek mensuplarından alınan teminatların iadesi de yine 5 yıl boyunca tekrardan vergi suçu işlenilmemesine bağlı kılınmıştır. Maddenin sekizinci fıkrasında teminat alınarak yeniden işe başlamalarına izin verilen mükelleflerin vergi borçlarının teminatlarının onda birine ulaşması durumunda teminatların paraya çevrilmesi ve yeniden teminat istenmesi tedbirini içermektedir. Kanun’un getirdiği bir başka yenilik, vergi suçu işlediği (iştirak dahil) tespit edilerek durumları kesinleşenlerin ve bu durum nedeniyle söz konusu maddenin kapsamına giren ilişkili gerçek ve tüzel kişilerin 6 yıl boyunca hiçbir vergi teşvik ve desteğinden yararlanamayacak olmalarıdır. Madde, yalnızca vergi teşviklerinden yararlanamamayı öngörülmüştür. Maddenin diğer fıkralarında teminat tutarının farklılaştırılabilmesine ve vergi suçu işleyenlerin kamuoyuna duyurulabilmesine ilişkin Maliye Bakanlığının yetkilendirildiği görülmektedir. Maddeye göre mükelleften alınacak teminat tutarı 75.000 TL’den ve sahte belgelerde yer alan toplam tutarın % 10’undan az olamayacağına göre Bakanlığa verilen yetki bu asgari miktarların üzerinde bir belirleme yetkisi şeklinde düşünülebilir. Uygulamaya ilişkin diğer esaslar hakkında Bakanlıkça düzenleme yapılması söz konusudur. Sadık Ökçün, Yaklaşım / Şubat 2014 / Sayı: 254 -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti. / www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.
|