TTK’nda “Özkaynaklar Arasında Bulunan Fonlar Sermayeye Eklenmedikçe Sermaye Artırılamaz” Hükmü ve Vergisel Sonuçları |
08 Mayıs 2014 | |
TTK’nın 462/3. maddesinde yer alan “bilançoda sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonların bulunması halinde, bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden, sermaye taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırılamaz” hükmünde geçen “fonlar” ibaresinin neyi ifade ettiği yasada belirtilmemiştir. Ancak gerekçede yer alan açıklamalardan ve muhasebe uygulamaları ile vergi kanunlarının ilgili hükümlerinden hareketle, ilgili mevzuatlarında fon olarak adlandırılan muhasebe kalemlerinin bu kapsamda yorumlanması gerektiği kanaatindeyiz. Buna göre; 1) Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi kapsamında hesaplanan “Sermaye Düzeltmesi Olumlu Farkları” ve “Öz Kaynaklar Enflasyon Düzetme Farkları” 2) 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-e bent hükmü kapsamında gayrimenkul ve iştirak hissesi satış kazancı istisnadan yararlandırılan ve fon hesabında takip edilen %75’lik kazanç kısmı, 3) İlgili mevzuatında bilançonun pasifinde fon olarak takip edileceği ifade edilen ve sermayeye eklenmesine izin verilen diğer fonlar Konuya ilişkin bazı makalelerde, emisyon primleri, yasal yedek akçelerin serbestçe kullanılabilecek kısımları, şirket sözleşmesi uyarınca veya genel kurul kararı ile ayrılan olağanüstü yedekler ve geçmiş yıllar karları da TTK’nın 462/3. maddesinde ifade edilen fonlar arasında değerlendirilmiştir. Yasanın anılan maddesinin gerekçesi dikkate alındığında, Kanun koyucunun amacının bahsolunan bilanço kalemlerinin de “fonlar” kapsamında değerlendirilmesini zorunlu kıldığı söylenebilir. Fakat Yasa maddesinin açık lafzı karşısında kapsamı genişletecek nitelikteki bu yorumların yasal dayanağını oluşturmak mümkün görülmemektedir. TTK’ nın 462/3. maddesine uygun olarak nakdi sermaye artışı öncesinde Yasada belirtilen fonların sermayeye eklenmesi ve ileride muhtelif nedenlerle sermaye azaltımına gidilmesi durumunda vergisel eleştirilerin ortaya çıkması muhtemel görülmektedir. “6102 sayılı Kanunun 346. maddesi ile 462. maddesinin üçüncü fıkrası halka açık ve halka açılmak üzere Kurula başvuran ortaklıklara uygulanmaz.” denilmek suretiyle TTK’ nın 462/3. maddesinde öngörülen yasak, halka açık ve hakla açılmak üzere Kurula başvuran ortaklıklar için kaldırılmıştır. TTK’nın 462/3. maddesinin getiriliş amacı dikkate alındığında öncelikle halka açık şirketlerde küçük pay sahiplerinin haklarının korunması gerektiği açıktır. - Daha önceki yıllarda şirket sermayesine eklenmiş olan geçmiş yıl karlarının, şirketin sermaye azaltımı yapması sebebiyle ortaklara dağıtılması durumunda, kar dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması, - Daha önce sermayeye eklenmiş olan pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının sermaye azaltımı nedeniyle işletmenizden çekilmiş sayılması ve işletmenizden çekilen bu tutarların öncelikle kurumlar vergisine; vergi sonrası dağıtılan kazancın da kar dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması, - Şirket ortakları tarafından şirkete nakden veya aynen konulan sermaye ticari kazancın bir unsuru olmadığından, sermaye azaltılmasına konu edilen tutar üzerinden vergi hesaplanmaması ve stopaj yapılmaması gerekmektedir.” (GİB İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 31.01.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK 94-388 sayılı Özelgesi) 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 462/3. maddesi uyarınca, bilançoda sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonların bulunması halinde, bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden sermaye taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırımı yapılması mümkün bulunmamaktadır. Bu hüküm şirketlerin, bilançolarında sermayeye eklenebilecek bir fon mevcutken önce nakdi sermaye artırımı yaparak ve çoğu kez bunun miktarını yüksek tutarak, artırıma bazı pay sahiplerinin katılamamalarını ve menfaat kaybına uğramalarını önlemeye yönelik olarak getirilmiştir. Yasanın anılan maddesinin özenli yazılmadığı açıktır. Doktrinde, uygulamanın hangi bilanço kalemlerini kapsadığı hususunda görüş birliği bulunmamaktadır. Ayrıca anılan hükmün “sermaye azaltımı” işlemlerinde vergisel tartışmalara neden olabileceği de düşünülmektedir. Konuya ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın 23 Ocak 2013 tarihli Genelgesi de dikkate alındığında, düzenlemenin muhtelif olasılıkları da dikkate alarak yeniden gözden geçirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Erdal Sönmez E-Yaklaşım / Mart 2014 / Sayı: 255 -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti. / www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.
|