ÖZELLİKLE son birkaç yılda, sağlıkla ilgili önemli gelişmeler oldu ve "Sağlıkta Dönüşüm" başlığı altında ifade edilen bazı düzenlemeler yapıldı. Buna göre;
1- Kamu hastaneleri, Sağlık Bakanlığı çatısı altında toplandı.
2- SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı, Sosyal Güvenlik Kurumu adı altında birleştirildi.
3- SSK’lıların serbest eczanelerden ilaç alabilmelerine olanak sağlandı.
4- Sosyal güvenlik sistemi bünyesinde yer alan kişilerin, özel sağlık kuruluşlarından hizmet alabilmeleri sağlandı. Vatandaş kendi tercihine göre kamu hastanelerine ya da ciddi bir ödeme yapmaksızın özel hastanelerin birine gidebildi.
Bu gelişmeler kuşkusuz vatandaşı memnun etti ve seçim sonuçlarına da yansıdı.
Ancak, sağlıkta bir süredir vatandaşın canını sıkan bazı gelişmeler göze çarpıyor.
ELLER CEBE
1- Özel Hastaneye Gitmek Zorlaşıyor
Bir süredir tartışılan sosyal güvenlikle ilgili yasa tasarısına göre; çalışanlar, ailesi ve emekliler ile bunların dul ve yetimleri, özel hastanelerden yararlanabilmek için "özel hastane farkı" olarak sağlık hizmeti bedelinin "yüzde 20’sine kadar" bir tutarı cepten ödeyecekler. Mevcut uygulamada, böyle bir zorunluluk yoktu. Hastalar, istedikleri özel hastaneye doğrudan başvurabiliyorlardı. Bazı hastaneler, hastalara bildirip, onların rızasıyla tetkik ve tedavi hizmetleri için fark alırken, bazıları da almayabiliyordu. Örneğin kalp, göz, anjiyo ameliyat ve operasyonlarında, hiç fark alınmıyordu. Alınacak fark ücretin tutarında, kurumlar arası rekabet, tedavi veren sağlık kuruluşlarının yapısı, bu tedavi için SGK’nın ödediği tutar gibi faktörler belirleyici oluyordu.
Yeni sistemde örneğin 8.000 YTL’lik açık kalp ameliyatı bedelinin yüzde 20’si olan 1.600 YTL hastadan istenecek. Kaldı ki kadın doğum, üroloji, beyin cerrahi, ortopedi vs. de bedelin yüzde 20’sini hastadan alarak hizmet sunmak da mümkün değil. Böyle olunca, vatandaşın özel hastanelerde ve sağlık kuruluşundaki tedavi olayı zorlaşacak ve kamu hastanelerinde yığılmalar tekrar başlayacak.
Bu arada, özel hastanelerin de bir kısmı sıkıntıya girecek. Çünkü özel hastanelerde tedavi görenlerin yüzde 98’i SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı ile bağlantılı.
2- Diş Protezine Yaş Sınırı
Diş protezlerine "yaş sınırı" getirilmesi sonucu, 18 yaşını doldurmamış veya 45 yaşından gün almamış kişiler, protez bedelinin yarısını cepten ödeyecekler.
3- Protez ve İlaç
Hastalar; protez, ortez ve ilaç bedelleri için yüzde 10 ve yüzde 20 arasında değişen oranlarda "katılım payı" ödeyecekler.
4- Yoksulluk Sınırına İnce Ayar
Genel sağlık sigortası primlerini, devletin ödeyeceği kişiler için, "asgari ücretin üçte biri" olarak belirlenen yoksulluk sınırının tanımı değiştiriliyor ve hanenin tüm gelirleri göz önüne alınıyor. Böyle olunca yoksul vatandaşların büyük bir bölümü sağlık sigortası ödemekle yükümlü tutulacak.
5- Belirsizlik
Çalışanlar ile emekli, dul ve yetimlerin yararlanacakları sağlık hizmetlerine ilişkin tedavi yöntemleri, ilaç ve tıbbi malzemelerin miktar ve sürelerinin belirlenme yetkisi kurum yönetimine bırakılarak "belirsizlik" yaratılıyor.
DEVLETİN KATKISI AZALIYOR
Görülen o ki Devlet, "sosyal devlet" olma özelliğini bir tarafa bırakarak, sağlık hizmetleri ile ilgili masrafları karşılamada desteğini azaltmaktadır. Bu durumda, parası olanlar özel hastanelere gidebilecek, parası olmayanlar ise, kamu hastanelerinde sıraya girecek. Bu da sağlıkta ciddi bir "geri adım" olacak. Yeni sistem, verimliliği, rekabeti ve kaliteyi de azaltacak. Bu arada özel sektöre hastane açma yerini, zamanını, tipini, çalıştıracağı eleman sayısını Sağlık Bakanlığı söyleyecek, istediği zaman değiştirebileceği kriterler, ciddi bir baskı unsuru olabilecek. PekiÖ Böyle bir sektörün örneği Türkiye’de var mı, dünyada kalmış mıdır?
Yeni sistemde, halkın sağlığa harcadığı paranın artacağı ve kamunun katkısının azalacağı bu tabloda, vatandaşın cepten harcayacağı paranın da yıllar ilerledikçe artacağı göze çarpıyor.
Sağlık sistemi "koruyucu" değil, "tedavi edici" olduğu sürece vatandaş elini daha çok cebine atacağa benziyor...
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/8515567.asp?yazarid=82 |