Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Ahmet Yavuz - 'Cemaat' kavramı 1949'dan beri kanunlarımızda var (31.03.08) PDF Yazdır e-Posta
31 Mart 2008

 

Yargıtay Başsavcısı'nın Anayasa Mahkemesi'ne verdiği iddianamede dile getirdiği bir husus vergi mevzuatını azıcık bilenleri bile şaşkına çevirdi. Aslında bu 'iddia' bile tek başına iddianamenin ne kadar acele yazıldığını ve kaleme alanların hukuk hakkındaki bilgilerini gözler önüne seriyor. İddianamedeki söz konusu bölüm aynen şöyle:

[13.6.2006 gün ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun "Mükellefler" başlıklı 2. maddesinin beşinci fıkrasında; "Dernek veya vakıflara ait iktisadî işletmeler: Dernek veya vakıflara ait veya bağlı olup faaliyetleri devamlı bulunan ve bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları dışında kalan ticarî, sınaî ve ziraî işletmeler ile benzer nitelikteki yabancı işletmeler, dernek veya vakıfların iktisadî işletmeleridir. Bu kanunun uygulanmasında sendikalar dernek; cemaatler ise vakıf sayılır." hükmü getirilerek, cemaat kavramının yasalara girdiği,]

Sayın Başsavcı, küçük bir araştırma yapsa veya bilenlere danışsa aynı düzenlemenin 1949 tarihli ve 5422 sayılı eski Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yer aldığını görecekti. Yürürlükten kalkmış eski kanunun ilgili maddesi şu şekilde: "Madde 1- ... D) Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler; ... Bu kanunun tatbikatında sendikalar dernek; cemaatler vakıf hükmündedir."

Eski kanunda yer alan "cemaatler" tabiri kanunun bu maddesini ele alan 09/03/1963 tarihli ve 12 seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ile bakın nasıl tanımlanmış: "Madde 1 ... Bir kamu idare ve müessesesi olmadıkları gibi dernek, tesis veya vakıf durumunda da olmayan ve "cemaatler" olarak adlandırılan kuruluşlardan maksat, azınlık cemaati, kilise, mütevelli hey'eti, hahambaşılı, patrikhane, ekzarhane ve bunlara benzer sair teşekküllerdir..."

Bu tanımlama sadece bu tebliğle mi sınırlı? Hayır. Gelir İdaresi Başkanlığı'nın kendi sitesindeki arama çubuğuna "cemaat" yazdığınızda bu tabiri eski tarihli birçok tebliğde görürsünüz. İlginç olması itibarıyla 1981 tarihli 12 seri No'lu Emlak Vergisi genel tebliğindeki tanımlamayı dikkatinize sunuyorum: "... Diğer taraftan aynı maddeye eklenen (r) fıkrası hükmüyle uluslararası andlaşmalara, özellikle Lozan Andlaşması'na göre azınlık sayılan cemaatlere ait özel okul binalarının, kiraya verilmemek ve karşılıklı olmak şartlarıyla vergiden daimi olarak muaf tutulmaları öngörülmüştür. Bu hüküm kapsamına giren cemaatlerin hangileri olduğu ilgili valiliklere ayrıca bildirilecektir..." (17419 No'lu ve 05/08/1981 tarihli Resmi Gazete)

Vergi mevzuatında geçmişi kısaca aktarılan "cemaat" tabiri AK Parti iktidarında ne olmuş da kapatma nedeni olmuş. Aslında hiçbir şey değişmemiş. Eskiden kanunda nasıl yer almışsa aynen devam etmiş. Tam aksine; "cemaat" tabiri eski tebliğlerde yer almasına rağmen yeni Kurumlar Vergisi kanunu açıklayan 1 No'lu tebliğde hiç değinilmemiş.

Yeni kanunun ilgili maddesi ise aynen şöyle: "Madde 2- ... (5) Dernek veya vakıflara ait iktisadî işletmeler: Dernek veya vakıflara ait veya bağlı olup faaliyetleri devamlı bulunan ve bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları dışında kalan ticarî, sınaî ve ziraî işletmeler ile benzer nitelikteki yabancı işletmeler, dernek veya vakıfların iktisadî işletmeleridir. Bu kanunun uygulanmasında sendikalar dernek; cemaatler ise vakıf sayılır..." (13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu)

Başka söze gerek var mı?


Maliye Bakanlığı, malî müşavirleri kazanmalı

Mali müşavirler ve muhasebeciler esasında yarı kamusal işler yapıyor. Mükelleflerle Gelir ve Sosyal Güvenlik Kurumu arasında bir köprü vazifesi görüyorlar. Bu vazifeyi yerine getirirken vergi ve sigorta gibi sık sık değişen mevzuatı takip etmeye çalışıyorlar. Meslek mensuplarının birçok sıkıntısı var. Bu sıkıntıların başında, mükelleflerin muhasebecilik hizmetini önemsememesi ve bu alanda yapılan ödemeleri gereksiz görmesi geliyor. Bu yüzden çoğu zaman tahsilât yapılamıyor. Ancak tahsilât yapılamazsa bile sözleşme gereği hizmet verilmiş olduğundan serbest meslek makbuzu düzenlenmiş ve bu makbuzdaki KDV ve diğer vergiler ödenmiş oluyor. Ayrıca piyasada ruhsatsız, niteliksiz ve kaçak olarak bu mesleği yapanlar yüzünden öldürücü rekabet şartları oluşuyor. Buna ilaveten, her vergi dairesinin farklı bir izlek takip etmesi sebebiyle uygulama birliğinin olmaması da meslek mensuplarını hayli yoruyor.

İşin doğasından kaynaklanan sıkıntılar yukarıda sayılanlarla sınırlı değil. Daha birçoğu peş peşe sıralanabilir. Ancak Maliye'nin meslek mensuplarını sıkıştırması, taciz etmesi işin tuzu biberi oluyor. Maliye, yarı kamusal hizmet veren meslek mensuplarını küstürmemeli. Aksine onları kazanmalı. Karşılıklı diyalog içinde olunmalı. Mesajlar resmi yazılara dökülmeden ve uygun ortamlarda karşılıklı iletilmeli. Bu diyalogdan kârlı çıkan tarafın Maliye olacağından eminim.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=671393