Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
İbrahim Öztürk - Anadolu'yu, Kalkınma Ajansları ve Kamu Personel Reformu kurtarır (28.04.08) PDF Yazdır e-Posta
28 Nisan 2008

Türkiye ekonomisi hızlı ve tarihî bir dönüşüm sürecinde. 2002'den beri sürdürülen 'istikrar programı'nın hedefi 'güçlü ekonomiye geçiş' idi. Bunun makro ekonomik istikrarını temine yönelik ayağı başarıldı gibi. Ancak üretim ayağı henüz oturmuş değil.

Değişimin en önemli dinamiği ise devletten, birey ve piyasa odaklı sisteme geçişle ilgili. Bizde devlet, adil şartlar altında rekabeti ve bunun sonuçlarına saygı duymayı içine sindirebilen bir gelenekten gelmiyor. Bunun yerine, kaynakların üzerine çökmüş, süreçlerdeki çarpıklıkların sonucu olarak ortaya çıkan yanlışları da merkezden düzeltmeye çalışmıştır. Ve biz bu sürecin altında kalmışız.

Günümüzde her işe karışıp berbat eden, rant aktaran devlet artık ortalıktan çekiliyor. Şimdi oyun tamamen diğer uç noktaya kaydırıldı. Bir anda halka 'artık meydan sana kaldı' denildi. Ancak devletin bıraktığı müthiş bir vakum var. Alışkanlıklar, kültür, maddi ve beşeri kaynak eksikliği vs. birçok nedenle halklar 'zıplamaz', zaman içinde tedricen tekamül eder. Bunun iyi idare edilmediği yerde gecelik gelen baskın değişimler sadece kaosa yol açar. Hele bir de halkın mağduriyetini geri kalmış ideolojilerine meze yapan 'kaos mimarları' gecesini gündüzüne katıp çalışıyorsa. Şimdi nispeten böyle bir sürecin içinden geçiliyor.

Ekonomi göreceli olarak daraldı. Enflasyon mücadelesi sebebiyle piyasalarda büyük bir nakit sıkışıklığı var. İç talep çok düştü. Bu ortamda esnafın, KOBİ'nin, Anadolu'nun feryat etmesi gayet normal. Ancak bu şikayetler 2004'te de, 2005'te de vardı. Sorun ekonomide yaşanan bu yeni dönemin kavranmamış olması, insanımızın öğrenmek yerine direnmeyi tercih etmesi, farkında olanların ise özgüven ve cesaret eksikliği, önderlik ve liderlik eksikliği.

Acaba bu vakumu nasıl dolduracağız?

Yaşadığımız dönemde 'organize kapitalizmi' becerenler, sivil toplum örgütleri (STK) üzerinden organize olarak lobicilik yapanlar, sinerji oluşturup güç birliğine gidenler ayakta kalacak.

Burada Anadolu'ya önderlik yapmak üzere ihdas edilen Kalkınma Ajansları (KA) son derece kritik önemde. Ajanslar, merkezden medet ummak yerine, bölgelerin ve şehrin kaynaklarını ve enerjisini piyasa uyumlu bir ortamda harekete geçirmesine dayanıyor. Bir başka ifadeyle Kalkınma Ajansları, insanımızda henüz oturmamış olan bireysel girişimciliğin yerine organize ve cemaatçi girişimciliği koymaktır. Ajansların içinde valisi, kaymakamı, yerel idaresi, işadamı, STK'lar vs. olacaktır. Bu birliktelikte devleti temsil eden kanadın varlığı çok önemli. Önderlik, güven, 'garanti' ve meşruiyet gibi beklentiler bu sayede oluşacaktır. Yoksa insanlarımız boşuna bir araya gelip zaman kaybederler.

İşte burada devreye kamu idarecilerinin 'paşa gönülleri' girmektedir. Zira yukarıda iflas ettiğini söylediğimiz devletin taşradaki sinir ucu ve zihniyeti bunlardır. İşadamının, esnafın yüreği ağzında ama maaşı ve kariyeri garanti altında olan, yani ömür boyu istihdama sığınan devletlü ekibini yerinden kıpırdatmak mümkün olmayabiliyor. Dahası ömrünü projelere veren işadamı, olup bitenlerin farkında olmayan iki memurun duvar gibi katı anlayışı ve iradesiyle karşı karşıya kalabiliyor. 'Azıcık aşım, ağrısız başım' muhabbeti. Bu nedenle, Kalkınma Ajansları'nın çalışmasının olmazsa olmaz bir şatı da Kamu Personel Reformu'nun yapılması ve artık kariyerin performansa bağımlı hale getirilmesidir.

Her şeye direnen hasta tipler, "Reformun amacı memuru siyasi iktidarın emir kulu yapmaktır." diyor. Atanmışlar, siyasiler üzerinden milleti tokatlamayı sevmişlerdi ya, yeni gelişmeyi böyle okuyorlar. Atatürk, demokrasiyi milletin efendi olacağı bir düzen şeklinde hayal etmişti. Oysa oligarşi milleti köle düzende tutmakta kararlı gözüküyor. Şimdiki direniş halkın emanete sahip çıkmasına, merkeze yerleşmesine ve bürokratın halkın hizmetçisi olacak olmasınadır.

"Biz gücümüzü tarihin bir devranında bizi ebediyen atayan görünmez bir iradeden alıyoruz. Tarih ve zaman orada donduruldu. Bu iş de böylece kapandı. Değiştirmeye kalkmayın." deniliyor. Deniz Bey "Anayasa yapmak bu Meclis'in işi değildir" demedi mi?!

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=682378