Yüzde 4, üç yıldan önce hayal, Merkez Bankası enflasyon hedefini yukarı çekiyor (05.05.08) |
05 Mayıs 2008 | |
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, enflasyonla mücadelede 'her ne pahasına olursa olsun' demeyeceklerini söyledi. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) geçen hafta açıkladığı rakamlara göre nisan ayı enflasyonu tüketici fiyatlarında yüzde 1,68, üretici fiyatlarında ise yüzde 4,5 oldu. Yıllık enflasyonun da Merkez Bankası'nın belirlediği yüzde 4 hedefini aşarak tüketici fiyatlarında yüzde 9,66 ve üretici fiyatlarında yüzde 14,56 çıkması, gelecek yıllardaki hedeflerin revize edilmesini gündeme getirdi. Paranın patronu Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, şu anda birtakım belirsizliklerin yaşandığı bir dönemden geçildiğini belirterek, bu belirsizliklerin netleşmesi için sonbahara doğru hükümetin bütçe çağrılarını yaptığı dönemde enflasyon hedefinin revize edilmesini gündeme getireceklerini açıkladı. Yılmaz, "Yüzde 4, orta vadeli hedef olarak kalacak. Yüzde 4'e giden yolu belirleyeceğiz." dedi. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz ve Para Politikası Kurulu üyeleri, bazı gazetelerin ekomomi editörleriyle İstanbul'da sohbet toplantısı düzenledi. Toplantıda, Durmuş ve kurmayları, hedefleri aşan enflasyon, cari açık ve faiz dışı fazla başta olmak üzere gündemdeki konulara açıklık getirdi. Açıklanan nisan rakamlarında önceki aya göre enflasyon dinamiklerinde önemli bir değişiklik olmadığını belirten Yılmaz, yükselişte uluslararası emtia, petrol ve gıda fiyatları ile döviz kurundaki gelişmelerin etkili olduğunu söyledi. Merkez Bankası'nın eylülde başladığı faiz indirimleri sürecinin ikincil etkilerini yakından takip ettiklerini vurgulayan Yılmaz, geçen aydan itibaren bu ikincil etkilerin ortaya çıkmaya başladığını kaydetti. Gıdada fiyat artışının beklentileri aştığını; ancak, enflasyon raporunda açıkladıkları diğer perspektiflerin ileriki dönemde bugünkü verilerle geçerli olduğunu kaydeden Yılmaz, şöyle konuştu: "Onun dışında uzun zamandan beri Türkiye de rekabete açık olmamasından dolayı hizmet enflasyonunda bir yapışkanlık vardı. Bu yapışkanlığın son dönemlerde önemli ölçüde kırıldığını görüyoruz. Nisan enflasyon verilerine baktığımızda kiradaki yavaşlamanın devam ettiğini görüyoruz ama hane halkı tarafından kullanılan enerji girdilerinden dolayı kiranın bizatihi kendisindeki yavaşlamanın diğer kalemler tarafından yavaşlatıldığını görüyoruz. Üç ana nokta öne çıkıyor: Gıda fiyatları, enerji ve kurlardaki gelişmeler." Tüketici fiyatlarına göre üretici fiyatlarındaki artış farkı konusunda ise Durmuş Yılmaz, piyasa şartlarının uygun olması halinde farkın üretici tarafından mutlaka tüketiciye yansıtılacağı görüşünde. Yükselişin tüketiciye yansıma miktarının talep şartlarına bağlı olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Biz doğru tepkileri verirsek ve de enflasyon beklentilerini tekrar hedefle uyumlu hale getirirsek, talep şartları da buna uygun yönetilirse, bu tür fiyatlama davranışlarının yumuşayacağını düşünüyoruz." dedi. Merkez Bankası Başkanı, üretici fiyatlarının tüketici fiyatlarına yansımasının, şirketlerin kâr marjına olumsuz etkisi olacağını kaydetti. Para Politikası Kurulu Üyesi Erdem Başçı ise ÜFE'deki artışlarla TÜFE'yi karşılatırmanın doğru olmadığı inancında. Üretici fiyatları içindeki en çok artan maddelerin metal, kok ve petrol olduğuna işaret eden Başçı, burdaki artışın uluslararası piyasalardaki emtia fiyatlarının ÜFE'ye bir ebir yansımasından kaynaklandığını söyledi. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, "Enflasyon rakamlarının iki haneye çıkmasından korkuyor musunuz?" sorusunu, "Merkez Bankası bu konuda her zaman ihtiyatlı olmak durumunda. Banka bundan her zaman korkmalı. Umutla korku arasında bir yerde hedefini gözetmeli." şeklinde cevaplandırdı. Bu süreçte kendilerine düşen görevin beklentilerin bozulmaması ve enflasyonla mücadele kararlılığında şüphe uyandırılmaması olduğunu vurgulayan Yılmaz şöyle konuştu: "Bize kanunla verilen görevi her ne pahasına olursa olsun şeklinde değil -yani her ne pahasından kasıt ekonomiyi resesyona sokarsınız daraltırsınız fiyat istikrarını sağlarsınız. Böyle bir şey değil- olabilecek optimum politikalarla enflasyonla mücadeleden taviz vermeden devam etmek. Çünkü bize verilen görev fiyat istikrarı. Fiyat istikrarı içsel değeri olan bir şey değil, kamusal bir mal. O da başka bir şeyin, büyümenin girdisi. Biz fiyat istikrarını sağladığımız zaman girdi olarak ekonomik büyüme gelecek ve toplumun refahı artacak." Durmuş Yılmaz, enflasyonla mücadele için, şimdiye kadarki başarıda etkili olan sıkı maliye politikalarının sürdürülmesini istedi. Para kıtlığı yok, insanlar harcamıyor Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'a göre, Türkiye'nin büyüme oranı önceki yıllara göre düşük olacak. En son verilere göre talep kontrollü devam ediyor. Ancak, tüketici güven endeksinin gelecek dönem beklentilerinde bozulma gözleniyor. 'Piyasada nakit yok, para sıkıntısı var.' şikayetinin temelinde de bu eğilim yatıyor. Yabancı ülkelerin merkez bankalarının proaktif davranıp gerekeni yaptığı görüşüne karşı çıkan Yılmaz, şu değerlendirmeyi yaptı: "ABD Merkez Bankası FED proaktif davranıyor, çünkü akşam olduğunda bankalar faiz ne olursa olsun kapanamıyor çünkü yeterli para yok. Faiz 5 ise 6 da verseniz 7 de verseniz işlem olmuyor. O zaman merkez bankası piyasaya likidite veriyor. Sistemin kapanmasını sağlıyor ve çark dönmeye devam ediyor. Bizim ise bugün itibariyle böyle bir durumla karşılaşmamız söz konusu değil. Sistem kendi içerisinde dönüyor. Akşam üzeri sistemde fazla para kalıyor, geçerli faiz üzerinden o kalan parayı getirip Merkez Bankası'na satıyorlar." Yılmaz, Türkiye'de para kıtlığı olmadığını, içeriden ve dışarıdan kaynaklanan bazı belirsizliklerin yaşandığını belirterek, insanların alışkanlıklarını ve davranışlarını yeniden şekillendirdiğini kaydetti. Para Piyasası Kurulu Üyesi İbrahim Turhan da, paranın azlığının başka, insanların parasını harcamamasının başka bir şey olduğuna dikkat çekti. İnsanların parayı harcamaması durumunda, para olduğu halde kıt algısı oluşabileceğini vurgulayan Turhan, "Türkiye'de finansal sistemde fazla likidite var, ama bunu zorla harcatamazsınız. Harcama-harcamama kararını verirken faiz oranları bir göstergedir ama faiz oranları da neticede arz ve talebin sonucudur." dedi. Para Piyasası Kurulu üyelerinden Erdem Başçı da, 225 baz puan faiz indirimi yaptıklarını belirterek, likiditede hiçbir sorun olmadığını söyledi. Her akşam fazla likiditeyi çektiklerini vurgulayan Başçı, uzun vadeli faizlerin, tüketici kredisi faizlerinin ve Hazine'nin uzun vadeli faizlerinin yükseldiğini kaydetti. Başçı, faizlerin yükselişinin sebeplerinin, Türkiye'nin risk priminin artması ve yakın zamanda enflasyon beklentilerinde bozulma olduğunu ifade etti. Bütün bu gelişmeler üzerine para politikasının duruşunu yakın zamanda değiştirdiklerini vurgulayan Başçı, "Buradaki duruş değişikliğinin sebebi enflasyon bekleyişindeki bozulmanın başlaması. Oradaki artışı Merkez Bankası faiz artırarak engelleyebilir. Bankanın bunu faiz düşürerek engellemesi söz konusu değil. Enflasyon beklentisi bozuluyorsa ters etki yapar." şeklinde konuştu. Kurul üyelerinden İbrahim Turhan, bu şartlar altında enflasyonun 2009 yılı sonunda yüzde 4 düzeyine inmesi için sadece ikincil etkileri değil aynı zamanda 2008 ve 2009 yıllarında devam etmesi beklenen doğrudan etkileri de bertaraf edecek bir politika tepkisi verilmesi gerektiğini kaydetti. Enflasyonun 2009'un sonunda yüzde 4'ün üzerinde gerçekleştiği bir çerçevede öngörülduğunu vurgulayan Turhan, bunun gerçekleşmesi için yüzde 3 deflasyon yaşanması gerektiğini söyledi. Turhan, enflasyonla mücadelede Merkez Bankası ve hükümete düşen görevler olduğuna işaret ederken, enflasyon hedeflemesi rejiminin yüzde 50'sinin iletişim politikası olduğunu vurguladı ve bunun için medyaya da büyük görev düştüğünü açıkladı. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz da, bu konuda toplumsal mutabakatın kaybolmaya başlamasının tehlikesine dikkat çekerken de, kendilerine düşen görevin, vatandaşın mevcut gelir düzeyinde fiyat artışları yoluyla cebindeki parasının alım gücünü azaltmamak olduğun söyledi. Cebindeki paranın alım gücünün korunduğu sürece toplumun bundan mutlu olması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, "Belli dönemlerde uzun vadeli çıkarlar kısa vadeli sıkıntılarla aşılır. İçinden geçtiğimiz de böyle bir dönem: Ekonominin orta ve uzun vadedeki büyüme potansiyeline zarar vermeden sıkıntıları aşmak..." ifadelerini kullandı. Gürültüyü artırmamak için kapatma davasına raporda yer vermedik Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, AK Parti'ye kapatma davası açılmasının enflasyona etkisinin sorulması üzerine, ekonomik aktivitelerin boşlukta cereyan etmediğini, bir sosyal çerçevesi bulunduğunu söyledi. Bunların önemli etkileşim unsurları olduğunu vurgulayan Yılmaz, kendilerinin bu tür risklerden raporlarda bahsederek gürültüyü artırmak istememediklerini ifade etti. Yılmaz, şu değerlendirmeyi yaptı: "Ekonomi politikası açısından bunlar bir gürültüdür. Gürültü olduğu zaman gerçek kayboluyor. Ama şunu söylüyoruz bunlar önemli faktörlerdir ve ekonomi üzerinde etkisini mutlaka gösterecektir. Tüketici davranışı, tasarruf davranışı, yatırım ve fiyat üzerinde etkisini gösterecek. Bütün bunların sonucunda önümüze koyduğumuz fiyat istikrarına giden yolda bir engel çıkarırsa ve biz bunu para politikası aracı ile düzeltebileceğimizi düşünüyorsak buna tepki veririz diyoruz." Durmuş Yılmaz yaşanılan süreçte iş dünyasına şu tavsiyelerde bulundu: "İhtiyatı elden bırakmayın. Risklerinize bakın. Risklerinizi yönetin. Eğer bilançonuzda döviz riskiniz var ise bunu hedge edin. Eğer kredi almayı düşünüyorsanız gerek TL gerek döviz iyi düşünün diyoruz. Türkiye'de dalgalı kur rejimi var. Dalgalı kur rejiminde risk kamunun değil piyasanın üzerinde kur aşağıda yukarı da gidebilir diyoruz.
Durmuş Yılmaz, son dönemde dünyada merkez bankalarının önemini kaybettiği tartışmaları hatırlatılması üzerine, otoritelerin kendilerine 'Biz nerede yanlış yaptık da içinde bulunduğumuz durumla yüz yüze geldik?' sorusunu sorduğunu söyledi. Yılmaz buna verilen cevabın 'faiz oranlarının düşük kaldığı, bunun sonucunda yatırımcıların daha fazla getiri peşine düştüğü ve kârı artırmak için ihtiyaç duyulan enstrümanları oluşturmakta aracı kurumlarda üretken oldukları' şeklinde olduğunu kaydetti. Yılmaz, şu değerlendirmeyi yaptı: "Bu enstrümanlar çok karmaşık oldu, ama otoriteler bu enstrümanların ortaya çıkardığı riskleri gereği gibi anlayıp takip etmek, muhasebeleştirmek konusunda donanıma sahip olamadılar. Buradan çıkan sonuç şu: Önümüzdeki dönemde eminim kurallar yeniden gözden geçirilecek. Bu konuda uluslararası ödemeler bankası nezdindeki finansal istikrar forumu çalışma yapıyor. Burada dikkat edilmesi gereken husus ifrattan tefrite gitmemek, bir orta yol bulmak. Merkez bankalarının rolleri azalmayacak, daha da güçlenecek. Enflasyonla mücadelede kararlılık konusunda baskı geleceğini düşünüyorum. Merkez bankaları ve toplumlar enflasyonla mücadeleden vazgeçmeyecekler." Cari açık, kur ve faizle oynamakla düzelmez yapısal reform şart Merkez Bankası yönetimi, yaklaşık 40 milyar dolara dayanan cari açık konusunda yapısal reformların önemine dikkat çekiyor. Cari açığın tasarruf-yatırım dengesizliğinden kaynaklandığına işaret eden başkan Durmuş Yılmaz, "Büyük kısmı dış ticaret açığı. Orada birtakım yapısal sorunlar var. Enerji ithalatı var. Eğer enerji fiyatları 2002 yılındaki seviyesinde kalsaydı bizim cari açığımız milli gelirin yüzde 22'si seviyesinde kalacaktı." tespitinde bulundu. Kalıcı çözüm için tasarrufların artırılması gerektiğini kaydeden Yılmaz, bunun uzun vadeli bir pogram olduğunu ve en önemli aracının Sosyal Güvenlik Reformu olduğunu vurguladı ve "Dolayısıyla özel emeklilik, sigorta fonları gibi finansal araçlar bunun en önemli aracı olacak." ifadesini kullandı. 'Kısa vadeli çözüm' denilince ilk akla gelenin 'kur ve faizle oynamak' olduğunu aktaran başkan, "Bunlarla yaparsınız ama kalıcı olmaz. Sektörel bazda yapısal problemlere eğilip tedbir alınması lazım. Biz cari fazlayı eksi büyüdüğümüz yıllarda verdik." dedi. Döviz tevdiat hesaplarıyla ilgili olarak da, "Piyasanın oynaklığına göre hareket ediyorlar." diyen Durmuş Yılmaz, son 9-10 gündür Türkiye'ye döviz girişi olduğu bilgisini verdi. Fakat dövizin bono piyasasına gitmediğini, para piyasasında beklediğini aktardı. Son raporlarında bankacılık dışı kesimin döviz açığının 51 milyar dolar olduğunu ifade eden Yılmaz, 2001 krizi ile bugün kıyaslandığında bankacılık sisteminin açık pozisyonu olmadığını söyledi. Bununla birlikte özel sektörün döviz açığını iyi yönetmesi gerektiğine dikkat çeken Yılmaz, burada yaşanacak sıkıntının bankalara yansıyabileceği uyarısında bulundu. |