İbrahim Öztürk - Reel sektör temsilcilerinin ikiyüzlülüğü (19.05.08) |
19 Mayıs 2008 | |
Hepiniz biliyorsunuz, yıllardır hemen herkesin ağzına sakız olan bir laf vardı: Uygulanmakta olan IMF İstikrar Programı artık üreteceği faydayı üretti. İstikrar parametreleri yerine oturdu. Ancak artık ömrü bitti. Daha fazla ısrar edilirse faydadan çok zarar verir. Bu bağlamda öneriler de getirilmekteydi: Artık finans sektörü odaklı yapılanmadan çıkılmalı, üretim ekonomisinin önünü açacak tedbirlere geçilmeli. İstihdama odaklanılmalı. Gerekli kaynağın bir kısmı da faiz dışı fazla (FDF) oranı azaltılarak elde edilebilir. Hep bankalara mı çalışacağız, vs. vs... Evet bütün bunlar söyleniyordu. Hatta 22 Temmuz seçimleri öncesinde bütün siyasi partilere 'kaynak nere' diye sorulduğunda "IMF'nin dayatmasıyla yüksek FDF tutuluyor, Bunu aşağı çekeceğiz." deniliyordu. Aslında bu şikâyetlerin hepsini bu satırların yazarı desteklemiş, alınması gereken tedbir önerilerine de destek vermiştir. Biz 'dün dündür, bugün bugündür' diyebilenlerden değiliz. Merak edenler açar, MÜSİAD'da yayınladığımız son dört seneki 'yıllık ekonomi raporları'na bakar. Ne demiştik, neye destek vermiştik rahatlıkla görülür. Ancak galiba burada sorun, başkalarının ne zaman neyi istediğini bilmiyor oluşu. Bakınız hükümet aslında fiilen IMF programından çıkıyor. İstikrar sonrası kalkınma hamlesine geçmek istiyor. Hatta "Bize daha fazla ihtiyacınız yok." diyen IMF de bunu kabul etmiş durumda. Bağımlılık karakteri olanlar bunun anlamayabilir. Ancak, 'hasta adam' konumundan bu noktaya varmak için çok uğraşıldı bu ülkede. Hükümet istihdam paketini çıkartıyor. Teşvikleri verimlilik odaklı hale getirdi. Reform takvimi işliyor. FDF hedefi GSYH'nin yüzde 6,5'u düzeyinden yüzde 3,5 seviyesine çekildi. İstihdam, altyapı, eğitim gibi alanlarda da yeni bir hamle başlatılıyor. Reel sektör temsilcilerinin, yani üreticilerin, eğer bugüne kadarki isteklerinde samimi iseler, hep bir ağızdan ayakta ve koro halinde alkış yapması, destek vermesi gerekmez miydi? Eleştiride sınır tanımayanlar, istekleri yerine getirilirken yürekleri varıp da "Evet, bunu istemiştik, bu doğrudur." diyemediler. Hadi ATO Başkanı Sinan Aygün'ü anladık. Bu hükümetin yaptığı hiçbir doğruya 'doğru' dememek üzere yeminli. TÜSİAD Başkanı "Programın detaylarını görelim." diyor. Bu konuda kısmen haklı. Orta Vadeli Mali Çerçeve sadece tablo ve grafiklerden oluşan bir 'vaatler' zinciri olarak duruyor. Bir an önce dört başı mamur metinler ve yol haritası haline getirilmeli. Ancak İTO Başkanı Murat Yalçıntaş ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'na ne demeli? İTO Başkanı susuyor, TOBB Başkanı dolaylı olarak ha bire eleştiriyor. Anadolu 'S.O.S.' veriyormuş. İyi ya, o zaman eleştirmek yerine hükümetin Orta Vadeli Mali Çerçeve'sine destek vermeniz gerekmez miydi? İnsanlar ya önceki isteklerinde samimi değillerdi ya da şimdi hakkın yanında değil de kafalarında öngördükleri yeni bir konjonktür tasarlamış olmalılar ki zarif ve kıvrak hareketlerle ray değiştirmek istiyorlar. Yazık... Puslu havalar kimin hangi kalibrede olduğunu da gösteriyor. Güme giden ise hakkaniyet ve hakikatler oluyor. Bize gelince, 'gittiği yere kadar' der, sadece memleket ve hakikatin kölesi olmayı paye kabul ederiz. Hükümet haklı, reel sektör temsilcileri ise şimdi şaşkın ve şaşı bir şekilde bakıyor. |